Oca
31
2012
0

Şiirsel Yük

(…)
Nâzım Hikmet’in önemi şurda: Bir devrim düşüncesini toptan üstlenmiş ve sonuna kadar götürmek cesaretini göstermiştir. Öte yandan şiirinde -anlatımında, kullandığı imgelerde, dil tutumunda- düşüncesinin, hayatının, varoluşunun karşılığını bulmuştur. Başka şairlerde görmeye alıştığımız, düşüncenin süs ve biçim olarak, iğreti olarak serpilişi, fikrin biçim cilveleri ve anlam oyunları halinde kalıp sırıtışı yoktur onda. Düşünce biçimsel olarak değil, yapısal olarak yerleşir Nâzım Hikmet’in şiirine. Tümdengelmez onda düşünce. Daha çok hayatın verilerinden çıkışını yapar. (…)
Nâzım Hikmet şiirini hayatıyla tam doğrulamış bir şairdir. Ama daha önemlisi, hayatını şiiriyle eksiksiz bir planda doğrulamayı da bilmiştir. Siyasal tutumdaki birçok şairin aksine, devrim düşüncesiyle şiirsel yük müthiş bir bütünlenme içindedir onda. Ve bu bizim şiirimizde Nâzım Hikmet’e kadar rastlanmayan, dünya şiirinde de seyrek rastlanan bir özelliktir. Şiirsel onur yiğitlik tavrıyla bir arada gider Nâzım Hikmet’te. Şiirin en büyük deneylerinden biri.

Cemal Süreya
“Yazdık Nâzım Nâzım Diye”, Haz: Zühtü Bayar, Günel Altıntaş, Soyut Yay., Mayıs 1974, s.30

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
22
2012
0

Nâzım Hikmet ve Suat Derviş

Vefatından bir yıl önce (1962’de) Nâzım Hikmet ve Suat Derviş Fransa’da bir konferansta birlikte… (Fotoğraf, Lütfi Özkök ve Ali Müstecaplıoğlu arşivindendir.)

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
20
2012
0

“uyanır uykudan büyük İstanbulum.” (Nâzım Hikmet)

Dörtlük

koparmış ipini eski kayıklar gibi yüzer
kışın, sabaha karşı rüzgârda tahta cumbalar
ve bir saç mangalın küllerinde
uyanır uykudan büyük İstanbulum.

Nâzım Hikmet
27 Haziran 1958, Laypzig

“Hasretle” (N.Hikmet Mektupları), Haz: M.Melih Güneş, YKY, 2008, s.61

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
16
2012
0

Nâzım Hikmet (Philippe Soupault)

1964’te Paris’te yayımlanan Nâzım Hikmet Şiir Antolojisi için Philippe Soupault tarafından kaleme alınan “önsöz”ün tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/nazimsoupault.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Soupault’un yazısını Afşar Timuçin dilimize çevirmiş ve işbu yazı Kemal Özer tarafından yayımlanan “Şiir Sanatı” adlı derginin Nisan 1967 tarihli 18. sayısında yer almış.

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
15
2012
0

“Yaşadım” diyebilmen için; “Nâzım Hikmet 110 yaşında!”

(…)
yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…

(…)
böylesine sevilecek bu dünya
“yaşadım” diyebilmen için…

NÂZIM HİKMET

Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan
tüm NÂZIM HİKMET ilgilerine
https://evvel.org/ilgi/tas-ucak
adresinden ulaşabilirsiniz.

Çizim: Selçuk Demirel

*

(…)
yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…

(…)
böylesine sevilecek bu dünya
“yaşadım” diyebilmen için…

NÂZIM HİKMET

*

Nâzım Hikmet ve Vala Nureddin(Vâ-Nû)
Bolu’dan Kastamonu’ya geçerken (1920-1921)
(Bu fotoğraf, Müzehher Vâ-Nû’nun “Bir Dönemin Tanıklığı” adlı eserinden alınmıştır.)

*

Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm NÂZIM HİKMET ilgilerine
https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

*

Nâzım, Bursa Cezaevi’nde…

*

Ara
29
2011
0

Portreler, 1935 (Nâzım Hikmet)

Bugün, Nâzım Hikmet’in 1935 baskısı “Portreler” adlı hiciv kitabını koleksiyonuma ekleyebilmenin coşkusunu yaşıyorum. “Yeni Kitabcı” adlı kitabevinden yayımlanan “Portreler”in kapağını Ali Suavi Sonar tasarlamış. Kitabın beni en çok ilgilendiren özelliği Nâzım Hikmet’in “Cevap” adlı sıkı şiirlerini içermesi… (Zy)

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
19
2011
0

Büyük Pazar Müzayedesi’nde İmzalı Kitaplar (24 Aralık 2011)

24 Aralık 2011 Cumartesi günü, Point Hotel Barbaros‘ta gerçekleşecek olan “Büyük Pazar Müzayedesi”, edebiyat efemerası koleksiyonerleri ve heveskârları için son derece kıymetli eserler sunuyor.

Nâzım Hikmet’in el yazısı, şiirlerinin Rusça çevirilerini içeren bir imzalı kitabı ve Nâzım Hikmet kitaplarının tümünün ilk baskılarını içeren özel bir koleksiyon, Ahmet Muhip Dıranas’ın “Kaybolanlar” başlıklı yazı defterleri, çeşitli şair ve yazarların Ahmet Muhip Dıranas’a imzaladığı kitaplar, Sabahattin Ali’nin el yazılarından oluşan efemeralar, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kumaş üzerine işlediği özgün baskılar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Cahit Külebi, Asaf Halet Çelebi, Halim Şefik, Orhan Veli, İlhan Berk, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Can Yücel  gibi sıkı isimlerin imzalı kitapları… Hangi birinden bahsetsem ki?

Eserler, müzayede günü olan 24 Aralık 2011’e kadar Point Hotel Barbaros’un kütüphanesinde sergileniyor. Mutlaka görülmeli, ziyaret edilmeli bu eserler…

Zy

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
21
2011
0

“Bende üç vesika var. Zannediyorum ki ömrümün üç büyük vesikası.” (Nâzım Hikmet)

Nâzım Hikmet ömrünün üç büyük vesikasını anlatıyor… Hıfzı Topuz’un aktardığı, Milliyet Sanat Dergisi’nin 4 Aralık 1978 tarihli 300. sayısında yayımlanan bazı yaşantı parçalarına https://zaferyalcinpinar.com/ucvesika.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Hıfzı Topuz’un yazısında bahsettiği ses kayıtları 1961 yılında kaydedilmiştir. Bu kayıtlar, oluşmalarından yaklaşık 48 sene sonra, NTV Tarih dergisine ilave bir cd olarak okuyucuya sunulabilmiştir.

2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
25
2011
0

Onun şiirinde insanoğlunun yaşadığı, geniş geniş soluk aldığı her şey vardır.

(…)Bazen “bilinç akımı” deyimi küçültücü bir anlamda kullanılır. Özellikle bu kavramın zayıf bir benzerini göz önüne aldığımızda, yani fersiz bir ışık gibi ıpıldayan bilincin hareket edermiş gibi görünüp gerçekte durgun suya dönüştüğü zamanlarda… Fakat ne zaman insan bilinci binbir zorlukla dolu, görkemli çağımızın tehlikeli bir biçimde zengin olduğu, capcanlı, birbiriyle boğuşan, en trajik ve en kahramanca şeylerin hepsini birden içine alır ve bu bilincin akışı çağın en keskin kayalarına çarpıp göğsü kana bulanan bir sele dönüşür, o zaman bilinç akımı iç içe geçmiş, birbirinden koparılıp ayrılamayan, iç dökme, vaaz verme türünden doğal şeyler olarak algılanır.
İşte ben de Nâzım Hikmet’in şiirini böyle duyumsayıp algılıyorum. Onun şiirinde insanoğlunun yaşadığı, geniş geniş soluk aldığı her şey vardır. Nâzım’ın şiiri, damlalardan oluşmuş bir selin coşkun akması gibidir. Yatağından taşarak akan sel üzerindeki burgaçlar, dibindeki kayalarla birlikte nereye yöneleceğini bilir. Şiirlerinde Nâzım’ın iç dökmesi, vaaz vermesi capcanlı, karmaşık, isyan eden, yanılan, seven, nefret eden, bütün bunlara karşın nereye ve niçin gittiğini bilen bir insanın iç dökmesi, vaaz vermesidir. (…)

Konstantin Simonov
“Kardeşim Nâzım”, Cem Yay. 2002, Çev: Mehmet Özgül, s.101

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Nâzım Hikmet ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
21
2011
0

Kardeşim Nâzım…

(…)
Düşünceleri öylesine açık ve netti ki, hava gibi, su gibi işimize yarıyordu.
(…)
Ülkülerine sıkı sıkıya bağlı bir kişiydi. Onun ülkülerine inancı sözlerle sınırlı kalmıyordu (hoş, bir ozan olarak söz onun en etkili silahıydı); bir yurttaş olarak sorumluluğunu biliyor, çekinmeden ileri atılıyordu. Bilgece öğüt vermelerle yetinmeyip örnek olarak kendini ortaya koyması çok etkileyiciydi. Bunun sonucunda Nâzım’ın yanındayken ülkemizin gerçek yurttaşı olduğumuzu söyleyebilmek için bütün gücümüzü kullanarak, elimizden geleni yapıp yapmadığımzı düşünmek zorundaydık. Toplumsal olaylara iyimser bakışı sayesinde yaşantımızın eksik yönlerini bulup çözüme ulaşmaya çalışıyor, sorunlarımızın geçici olduğuna yürekten inanıyordu.
(…)

Arkadi Raykin
“Kardeşim Nâzım”, Cem Yay. 2002, Çev: Mehmet Özgül, s.80

Eyl
19
2011
0

Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı

Bugün, Nâzım Hikmet’in “Şeyh Bedreddin Destanı” adlı kitabını koleksiyonuma katabilmenin coşkusunu yaşıyorum. “Yeni Kitabcı” adlı kitabevinden 1936’da yayımlanan bu edisyonun kapak tasarımını Ali Suavi Sonar gerçekleştirmiş. Kitabın içinde Suavi Sonar imzalı bir  “Genç Nâzım Hikmet” portresi de bulunuyor…

Kitabı bana ulaştıran sıkı sahaf Korhan Akman‘a (İkarus Sahaf’a) ne kadar teşekkür etsem azdır. (Sıkı sahaf Korhan Akman, ayrıca, Cahit Sıtkı Tarancı’ya ait çok önemli efemeraları ve belgeleri de bana ulaştırdı. Önümüzdeki günlerde bu önemli efemeraları ayrıntılarıyla birlikte  Evvel Fanzin kapsamında paylaşacağım.) Zy

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz. “İmzalı” ilgiler ise https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinde bulunuyor.

Eyl
14
2011
0

İmza: Vâlâ Nureddin’den Egeli Ailesi’ne…

“Mersiyelerin en güzelini yazan/ Vecihe Egeli Hanımefendi’ye/ aile mirası dostluğumuzla/ ve bütün köşebaşlarında/ imdadıma yetişen doktorumuza* / minnetlerimle /Moda, 2 XI 1965/ Vâlâ Nureddin (Vâ-Nû)”

*Ord. Prof. Dr. Şerif Egeli

Bu Dünyadan Nâzım Geçti”, Vâlâ Nureddin, Remzi Kitabevi, 1. Baskı, 1965

*


Hamiş: İşbu kitap koleksiyonumda yer alan en değerli kitaplardan biridir. (Zy)

2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
13
2011
0

Bir merhale…

Nâzım Hikmet: (…)”Kafatası” adlı eserimde ele aldığım birinci tez şu: Kapitalizm, ekonominin gelişmesinde öyle bir aşamaya varır ki, bu son aşamasında yalnız cansız eşya değil, fakat aşk, sanat, ilim ve benzeri gibi şeyler de tıpkı kundura, diş macunu, kumaş ve traktör gibi piyasaya bağlı, üzerinde ticari işlemler yapılan birer meta, mal haline gelirler. Bu aşama ekonominin, tröstler, hava ve deniz yollarının, borsaların uluslararası olmaya başladığı bir merhaledir.(…) Bu piyeste yer alan kahramanlarım, ulusal özellikleri soyutlanmış, bireysel psikolojilerinin ayrıntıları üçüncü plana alınmış, tarihin gelişimindeki belirli bir uluslararası dönemin, aşağı yukarı  bugün her kapitalist memlekette yaşayan tiplerdir. Bunlar arasındaki ilişkiler de böyledir.(…)

Ahmet Rıdvan’ın Nâzım Hikmet’le gerçekleştirdiği söyleşiden…
Darülbedayi Dergisi, Mart 1932

Tem
10
2011
0

Hatırlatıyoruz: “Ece Ayhan da Nâzım Hikmet de Fenerbahçe Spor Kulübü taraftarıydı.”

Evvel Fanzin olarak bilgimizle, kalbimizle, vicdanımızla ve hakikat yolundaki inancımızla  10 Temmuz 2011 Pazar günü (bugün) gerçekleşecek yürüyüşe/buluşmaya katılan Büyük Fenerbahçe Taraftarı’nın yanındayız. Suçlamalara inanmıyoruz. Ve hatırlatıyoruz: “Ece Ayhan da Nâzım Hikmet de Fenerbahçe Spor Kulübü taraftarıydı.”

Haz
19
2011
0

“Cevap” olarak… (19 Haziran 2011)

Kuşların bana söylediğine/ilettiğine göre, Yeni Sinsiyet‘in nemalanıcıları, şiir simsarları ve edebiyat/sanat kâhyaları sağda solda vızıldamaya başlamış. Zafer Yalçınpınar‘ın ne iğrenç bir adam olduğu yönünde “dezenformasyon” uyguluyorlarmış, dedikodu döndürüyorlarmış. Kulaktan kulağa fısıldaşıp, iç içe iki kaşık gibi haysiyetsizce davranarak sağa sola beni kötülüyorlarmış, filan… Yıllardır aynı şey…
O muhterislere sözüm şudur:  “Devam edin!”
Ki biz de -tarihsel bir vazife olarak- aşağıdaki şiiri bir 80 sene daha size ithaf edelim;

CEVAP

(…)
Yala bal tutan beş parmağını
____________beş çürük muz gibi,
homurdanarak dolaş besili bir domuz gibi
Meydan senin…
___________mi dersin?

Hata edersin,
bizde o göz var mı baksana!!
Ben içirmek için sana
_________kendi kara kanını
bir ateş çemberi çevirdim dört yanını,
sağa git
____yok geçit,
sola git yok,
ileri
___geri
______yok.
Kıvır kuyruk kalemini kalbine sok
bir akrep gibi intihar et…

Nâzım Hikmet

Haz
06
2011
0

“Vezinsiz şiir yoktur.” (Nâzım Hikmet)

(…)İmdi: Bendenizce, şiirin ayrı sahası -muhteva bakımından- nesrin ayrı sahası yoktur. Her ikisi de aynı mevzuu, aynı hissi ele alırlar. Her ikisinin de kendine has imkânları vardır, fakat bu imkân farkı, şiire şu girmez, nesre bu girmezden değil de, teknik farkından gelir. Yani ölçü farkı, yani yazılış farkı, yani okunuş farkı. Mesela; suluboya ile yağlıboya farkı gibi. “Kayıtlı-vezinli” şiirler örnek istemez, fakat “vezinsiz-vezinli” şiirler hakkında bir iki misal vereyim. Ele, Bedri Rahmi’nin Karadut’unu alıyorum:

Çatlar mıydı bu yürek kahrından kıyamadık.

Bak, vezinsizliğin vezni burda “kıyamadık” sözüne kadar mükemmel. Bedri, “Bu yürek çatlar mıydı kahrından…” dememiş. Bunu bilerek dememişse çok güzel, çünkü şekille, muhteva arasındaki birlik, uygunluk, bütün sanatların esası olduğuna göre, burda bir kere, “çatlar mıydı”ya basmak lâzımdı, ki basmış. Bir ufak ses kusuru var: Yürek kahrından, derken bu iki k’nin, yüreğin sonundaki k ile kahrındanın başındaki k’nin yanyana gelmesi kakafoni yapıyor, diyebilirler. Bence hayır, bu iki k’nin burda birleşmesi, “çatlar mıydı”yı takviye ediyor. Çatlamanın bahis konusu olduğu yerde, ritm, vezin, ses de biraz çatlamalı. Bu mısraya itirazım: “Kıyamadık” sözünü, benim tekniğe göre kuyruğa almalıydı. Yani:

Çatlar mıydı bu yürek kahrından
______________kıyamadık

demeliydi.(…)
Bütün bunlardan başka, tempo meselesini de göz önüne almak lazım. Böylelikle en vezinsiz denilen şiirler, haddi zatında en mürekkep vezinli olur, bundan dolayı da vezinsiz şiir yoktur.

Nâzım Hikmet
“Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar” , De Yayınevi, 1968, s.47-49

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Nâzım Hikmet ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
03
2011
0

Sanatkâr, insanları “kendisinden” ateş almağa davet ediyor. (Nâzım Hikmet)

Nurullah Ataç’ın “Ölen edebiyat” isimli yazısını okumuşsunuzdur. Basitten mürekkebe, aşağıdan yukarıya doğru birçok düşünce yollarından geçen münekkid, şiir ve sanat hakkındaki son kanaatını şu aşağıdaki satırlarla düsturlaştırıyor:
“Şiirin, gayesi.. Kâinatın sırlarını sezip sezdirmektir. Şiir, sanat, âlemin ve hayatın tefsiridir ve sanatkâr insanları bu tefsir etrafında toplanıp işlerinde, insanoğlunun yer yüzündeki vazifesinde ondan ateş almağa davet eden adamdır.”
Nurullah’ın fikri açık. Ona göre şiirin bir gayesi vardır. Bu gayeye kâinatı, hayatı ve ben ilave edeyim, bundan dolayı da cemiyeti izah etmektir. (O tefsir kelimesini kullanmışi ben izah sözünü daha yerinde bulldum. Kusuruma bakmasın.) Fakat sanatkârın vazifesi kâinatı, hayatı ve cemiyeti izahla kalmamalıdır. Nurullah Ataç sanatkârın basit olmasını kabul etmiyor. Sanatkâr bu izah etrafında insanları “kendisinden” ateş almağa davet ediyor. (…)
Ataç’ın bu satırlarını okuduğum vakit, ne yalan söyleyeyim, memnun bir nefes aldım. Türk edebiyatında bu sözleri söyleyebilen bir münekkidin varlığı bence büyük bir kazançtır.(…)

Nâzım Hikmet
“Nâzım Hikmet Türk Basınında”, Hilmi Yücebaş, 1967, s.76

Haz
02
2011
0

Yaşadım diyebilmen için!

(…)
yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…

(…)
böylesine sevilecek bu dünya
“yaşadım” diyebilmen için…

NÂZIM HİKMET

Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan
tüm NÂZIM HİKMET ilgilerine
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=tas-ucak
adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
02
2011
0

Sevmek, düşünmek ve anlamakta devam ediyor kafam… (Nâzım Hikmet)

(…)

koridorda, sedyede öldü adam.
götürdüler.

artık ne ümit, ne keder.
ne ekmek, ne su,
ne hürriyet, ne hapislik,
ne kadınsızlık, ne gardiyan, ne de tahtakurusu,
ve ne de karşında oturup yüzüne bakan kediler,
bu iş, bitti , tamam.

fakat devâm ediyor bizimkisi,
sevmek, düşünmek ve anlamakta devâm ediyor kafam,
dövüşemeyişimin affetmeyen öfkesi devâm ediyor.
ve sabahtan beri karaciğer sancımakta berdevam.

Nâzım Hikmet

BKZ: Dizboyu Karlı Bir Gece

Nâzım Hikmet’i Saygıyla anıyoruz:

“Tristan Tzara – Nâzım Hikmet Üzerine…”
https://zaferyalcinpinar.com/nazimustune.jpg

“Biz bu gece nerede yatacağını bilmeyen üç kişiyiz…”
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=388

“Bu pencerenin arkasında beş yüz insan yaşıyordu…”
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=374

“Bir defter al…”
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=377

 

Ayrıca bakınız;

Taş Uçak’ta;
https://zaferyalcinpinar.com/s56.html

Taş Uçak Şiir Sergisi;
https://zaferyalcinpinar.com/tasucakta.html

Taş Uçak Şiir Sergisi Kataloğu;
https://zaferyalcinpinar.com/tasucakkatalog.pdf

Haz
01
2011
0

Nâzım Hikmet Üstüne… (Tristan Tzara)

 

Tristan Tzara’nın “Nâzım Hikmet Üstüne…” adlı yazısının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/nazimustune.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: İşbu yazı “Şiir Sanatı” adlı derginin Ocak 1967 tarihinde yayımlanan 15. sayısında yer almıştır.

Haz
01
2011
0

“Sana doludizgin güveniyorum. Göster kendini Raşit.” (Nâzım Hikmet)

Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal (Bursa Hapishanesi yılları)

Nâzım Hikmet’in Orhan Kemal’e (Raşit Öğütçü’ye) yazdığı mektuplardan;

(…)
Muhakkak ki bir sıçrama devresindesin. Ve bu sıçramanın başarıyla gerçekleşmesi gelecek edebiyat faaliyetinin üzerinde çok tesirli olacaktır. Ben senin memleketimin en büyük muharrirlerinden biri olacağına eminim… İnsanların birçok taraflarını doğru olarak değerlendirmekte çok yanılmışımdır. Yanılmadığım bir şey varsa o da bir insandaki sanat kabiliyetidir. Beni yalnız bu hususta dolandırmadılar. Sende sanatkâr malzemesi, yapısı, soluğu mükemmeldir. Sana dolu dizgin güveniyorum. (“Nâzım Hikmet’in Orhan Kemal’e iki mektubu”, Sanat Emeği Dergisi, Sayı:4, 1978, s.39)
(…)
Ben şahsen, gün geçtikçe ve aramızda zaman uzadıkça seni bir kat daha seviyorum. Memleketime, Türk halkına, dünyaya ve insanlarıma faydalı ve onlara lâyık olacağından eminim. Sana güveniyorum. Sahici Türk edebiyatı senden dünya ölçüsünde eser beklemektedir. Göster kendini Raşit. (Nâzım Hikmet,”Yayımlanmamış Eserler”, Cem Yay., 1977, s.350)

Şu başlıklara da bakınız;

-Orhan Kemal’in Gözünde Nâzım Hikmet
-Bir Doğumgünü Armağanı

-Orhan Kemal, Sait Faik’i anlatıyor…
-Orhan Kemal’den Kemal Sülker’e imzalı…

 

May
21
2011
0

Desen: Enayi (Abidin Dino)

Abidin Dino’nun bir deseni… (Nâzım Hikmet’in “Enayi” adlı tiyatro oyununun 1965 yılında Dost Yayınları’ndan yayımlanan baskısının kapağında yer almıştır.)

May
15
2011
0

Nâzım Hikmet’in Küba’yı seyahatinin 50. yılı

Küba’nın eski Türkiye büyükelçisi Ernesto Gómez Abascal, Nâzım Hikmet’in Küba’yı ziyaretini farklı boyutları ile ele almış… Yazıyı İspanyolca’dan Ekin Poyraz çevirmiş…

Bkz: https://haber.sol.org.tr/bizimamerika/nazim-hikmet-in-kuba-yi-seyahatinin-50-yilinda-kuskular-ya-da-sirlar-42505

Nis
23
2011
1

Havayı dinliyorum… (Nâzım Hikmet)

Damardan boşanan kan gibi ılık ve uğultulu
Son lodoslar esmeye başladı
Havayı dinliyorum
Nabız yavaşladı
(…)

Nâzım Hikmet

Türk edebiyatının en önemli şairi Nâzım Hikmet’in 1956 ve 1957 yılında Prag’da el yazısıyla Osmanlıca yazdığı şiirler ortaya çıktı. İçlerinde hiç bilinmeyen mısralar da var, ezbere bildiğimiz dizelerden çok farklı olanlar da…

Ankaralı koleksiyoner Erdal Dikmen’in Nazım Hikmet’in ailesinden aldığı ‘evrak-ı metruke’den pek çok şiirin orijinalleri çıktı. Koleksiyonda Nazım’ın yazdığı 77 daktilo, 17 el yazması ve 13 Osmanlıca mektup ve şiir var. Dikmen, ‘evrak-ı metruke’nin ehil ellere geçmesi için çaba gösterdiğini söylüyor.

Radikal gazetesinden Abdullah kılıç’ın haberine göre, Nâzım Hikmet’in 54 yıl önce vatan hasretiyle yazdığı şiirlerin ilham kaynağı Prag kenti. Şarl Meydanı, Prag Şatosu, Vatslav Caddesi, Doktor Faust’un evi, nehirler, köprüler… ancak şairin asıl özlemi Türkiye, eşi, dostları ve oğlu. Bu hasretini dizelere dökmüş. Nâzım’ın Prag’da yazdığı dizeler, sanki İstanbul için yazılmış. Prag’ın nehirlerine, tarihi köprülerine bakarken, aslında İstanbul vardı gönlünde… Belki de bu yüzden Prag şiirlerini okurken İstanbul geliyor okurun aklına…

Haberin devamı için bkz:  https://www.ntvmsnbc.com/id/25205440/

Nis
15
2011
0

“Ben bunu Nâzım ağabey için yazıyorum de ve yaz…”

Nâzım Hikmet ve Vala Nureddin(Vâ-Nû)
Bolu’dan Kastamonu’ya geçerken (1920-1921)
(Bu fotoğraf, Müzehher Vâ-Nû’nun “Bir Dönemin Tanıklığı” adlı eserinden alınmıştır.)

*

30 Mayıs 1949

Müzehher, kızım,

(…)
Sende değil popüler aşk ve macera romanları yazacak fakat okkalı, tam mânâsıyla roman yazacak kültür var, hem de fazlasıyla. Sana kaçtır reca ederim, şöyle bir roman yaz, neşredilir mi, edilmez mi diye düşünmeden, ne olur bre kızım yap şu işi, günde bir saat buna çalış. Hatta yarım saat. Ben bunu Nâzım ağabey için yazıyorum de, Akşam gazetesinde tefrika edilmeyecek, belki kitap halinde de basılmaz fakat yazıyorum işte de ve yaz. Yeni yazdığın romandan memnun olmadığına göre, söylemek istediklerinin ancak yarısını söyleyebildiğine göre ve söylemek istediğin şeylerin çokluğu da böylelikle meydana çıktığına göre, herhalde iyi bir şey oluyor demektir. Ah kızım, biz hiçbir zaman duyduklarımızı ve söylemek istediklerimizi, yüzde yüz, boya, kelime, nota filan halinde veremeyiz ki, yeter ki fazla duyalım, söyleyebileceğimiz söz olsun ve onun yarısını sanat kalıplarına dökebilelim. Dehâ eseri denilen sanat verimleri, ister musuki, ister resim, ister edebiyat, ancak duyanın duyduğunun yarısıdır, daha fazlası değil her halde. Çünkü duyguyu, düşünceyi, kalıba dökerken o kalıbın icabettirdiği fedakârlıkları yapmağa, kalıbın aşıntı payını kabul etmeye mecbursun.
(…)

Nâzım Hikmet
“bursa cezaevinden vâ-nû’lara mektuplar”, Cem Yay., 1986, s.185-186

 

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com