26 şubat 1916
Bay Tzara,
Sizi, uzun bir sakalım olmadığına inandırmak için yazıyorum bu mektubu. (…)
Siz beni seviyorsunuz ya, ben de sizi seviyorum. Sizi bir de büyük bir ozan olduğunuz için seviyorum. Ne ki, sağlam yapıya ve düzene dönmek gerektiğine de inanıyorum. Çözüm, sanatın sınırını genişleri ama, yeniden kurma da soluğunu artırır. (…)
Sevgili Bay Tzara, size gönderecek kitabım yok. Kitaplarım Kahnweiler Kitabevi’nde 175 franga satılıyordu. Ben de onların hepsini sattım. Kahnweiler kapandı artık. Deniz Kıyısı adlı kitabımdan elimde bir iki tane ancak var. Onlar da benim günlük ekmeğim, kutsal ekmeğim. Size Soirées de Paris’in eski sayılarını da göndermedim. Dergiler yok bende.(…) Picasso’yu 1901’de tanıdım. O güne dek iki dirhem bir çekirdek yükselokul öğrencisi, öğretmen, ticaret görevlisi, resmi dergilerde sanat eleştirmeni olmuştum. Daha sonra da çöpçü, zengin delikanlı, ödül kazanan kişi ve amatör tiyatro oyuncusu suratı takındım. (…) Picasso 16 yıldır dostumdur. Birbirimizden nefret ederiz. Birbirimize ne kadar iyilik etmişsek, o kadar da kötülük yapmışızdır. Ama onu yaşamımdan çekip çıkaramam. 1906’da Apollinaire’i tanıdık. Sarışındı. Hem Farnése’li bir herkül hem de İngiliz estetikçisine benziyordu. Doğaçtan şiir söylerdi. (…) Pek çok insan tanırım. İnsanları iyi tanırım. Bir gizemcilik, bir acı, kılı kırk yaran bir gerçekçilik başyapıtı olan başkaca yapmacıklığa da kaçmayan Saint Matorel’i yazdığım vakitler, dünyanın en çok dans eden maskarasıydım. (…) Dostlarıma düşkünüm. Musikiye bayılır ve hiç satmayan resimler yaparım. Kendimi inandırmak için güçlü bir sanatçı olduğumu bangır bangır bağırırım. Yine de güçlü olduğuma inanmam.
Max Jacob
17, Gabrielle Sokağı, Paris
(Çev: Salâh Birsel)