“KALBUR SAMAN İÇİNDE”
Neslihan Öztürk21 Haziran- 12 Temmuz 2011
PİHA KOLLEKTİF SANATLAR- KADIKÖY
Caferağa Mh./ Bademaltı Sk. 17/B
20
2011
Sergi: Kalbur Saman İçinde (Neslihan Öztürk)
19
2011
Ece Ayhan’ın “Aile Öfkesi”
Kitap-lık Dergisi, 2001 tarihli 48. sayısının “Vesika-lık” bölümünü Nurullah Ataç’a ayırmış. Şüphesiz, Ataç, şiirde sezgisellik ve dil devrimimiz adına edebiyat tarihimizdeki çok önemli bir isimdir. Ancak, benim bu dergide ilgimi çeken şey Ece Ayhan’ın Ataç hakkında kaleme aldığı yazıdır. Daha doğrusu Ece Ayhan’ın, Ataç üzerine düşünürken gam değiştirerek -garip ve atonal ve kendince- bir “aile öfkesi” haritası çıkarmasıdır. Ece Ayhan’ın kitaplarında yer almayan bu yazıdan önemli bir bölüme https://zaferyalcinpinar.com/eceatac.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
1. Hamiş: Ece Ayhan bu yazıyı ölümünden bir sene önce kaleme almış…
2. Hamiş: 12 Temmuz 2011 tarihine yaklaşırken, Ece Ayhan’ın kitaplarına girmemiş başka yazılarını da Evvel Fanzin kapsamında yayımlayacağız.
3. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.
19
2011
“Cevap” olarak… (19 Haziran 2011)
Kuşların bana söylediğine/ilettiğine göre, Yeni Sinsiyet‘in nemalanıcıları, şiir simsarları ve edebiyat/sanat kâhyaları sağda solda vızıldamaya başlamış. Zafer Yalçınpınar‘ın ne iğrenç bir adam olduğu yönünde “dezenformasyon” uyguluyorlarmış, dedikodu döndürüyorlarmış. Kulaktan kulağa fısıldaşıp, iç içe iki kaşık gibi haysiyetsizce davranarak sağa sola beni kötülüyorlarmış, filan… Yıllardır aynı şey…
O muhterislere sözüm şudur: “Devam edin!”
Ki biz de -tarihsel bir vazife olarak- aşağıdaki şiiri bir 80 sene daha size ithaf edelim;
CEVAP
(…)
Yala bal tutan beş parmağını
____________beş çürük muz gibi,
homurdanarak dolaş besili bir domuz gibi
Meydan senin…
___________mi dersin?
Hata edersin,
bizde o göz var mı baksana!!
Ben içirmek için sana
_________kendi kara kanını
bir ateş çemberi çevirdim dört yanını,
sağa git
____yok geçit,
sola git yok,
ileri
___geri
______yok.
Kıvır kuyruk kalemini kalbine sok
bir akrep gibi intihar et…
Nâzım Hikmet
19
2011
Sıkı bir sinema platformu; “BAKINIZ.COM”
(…)Eğer siz filmlerinizi yapmak için sürekli olarak devlete ve televizyonlara bakarsanız vicdan ve hakikat karşısındaki tavrınız da ihtimaldir ki bir süre sonra problemli hale gelebilir. Dolayısıyla insanın seyircisini oluşturması, seyircisini eğitmesi kötü bir şey değildir.(…) (Derviş Zaim)
Bugün, “Bakınız” adlı sıkı sinema platformunu incelemekte ne kadar geç kaldığımı farkettim. Sinema Sanatı üzerine birçok sıkı derlemenin, söyleşinin ve inceleme/odak yazısının yer aldığı web sitesini “sıkı sinema” ile ilgilenenlerin baş tacı etmesi gereken bir yer olarak görüyorum.
Örneğin, sitede Derviş Zaim‘le yapılmış bir söyleşiye rastladım. Zaim, 17 Mart 2011’deki bu söyleşisinde sadece sinema değil tüm sanat dalları -özellikle de edebiyat- için geçerliğini arttıran bir “vicdan tavrı”nı imlemiş… Bu tavrı çok önemsiyorum. (Söyleşinin tam metnine https://www.bakiniz.com/dervis-zaim-vicdan-ve-hakikat-sinemasi-2/ adresinden ulaşabilirsiniz.) Ayrıca, “Ken Loach” ve “Sıkı Sinema” üzerine oluşturdukları derleme de çok ilginç; https://www.bakiniz.com/ken-loach-sinemaci/
Sonuçta, https://www.bakiniz.com adresinde yer alan siteyi yakından takip etmenizi öneriyorum. (Zy)
Hamiş: Bakınız‘ın logosunda bir “Baykuş Bakışı” seziyorum. Bu bakış tarihlendirilmiş zamanı irdelemenin en sıkı yoludur.
18
2011
Sıkı sahaf Barış Bingöl’le “kitap mezatı” üzerine laflamak…
Zafer Yalçınpınar: Kadıköy’de üçüncü kez kitap mezatı gerçekleştirdin. Kitap ve bilgi heveskârları bu mübadeleden çok memnun görünüyor. Mübadelenin amacından biraz bahsedebilir misin?
Barış Bingöl: Mezat dediğimiz şey, kabaca, açık arttırma usülü ile kitapların alım-satımıdır. Mezat, çok öncelerden beri sahaflara entegre olmuş bir satış metodudur aynı zamanda. Şu anda çoğu insanın elinde bol olmayan tek şey zaman… Her sabah saat 5’te 6’da kalkıp işe giden, gecenin 1o’unda 11’inde eve dönen birçok insan yaşıyor bu memlekette… Hal böyle olunca, dükkâna gelip rafları kurcalayan kişi sayısı da oldukça azalıyor. Son birkaç yıldır da böyle malasef. Zamansızlığı yenmenin en iyi yolu da pratik çözümler, kısa yollar bulmaktır. Ben de bunu düşünerek bizim mesleğin olmazsa olmazını, mezatı Kadıköy’de yapmaya karar verdim. Daha önce Babil Sahaf da kitap mezatı yapmıştı, ama o da zamansızlığa yenildi ve bıraktı. Yaptığım mezat sayesinde bütün müşterilerim kitaplara daha kolay erişebildiğini söylüyor. Çünkü onların neler topladığını hangi konularla ilgilendiğini bildiğimizden listeye o kitapları eklemeye gayret gösteriyoruz. Böylece her ay eline geçen katalogda hem kendi kitaplarını buluyor, hem de başka konulardaki aykırı kitaplardan haberdar olup onlara da pey verebiliyorlar. Bu kataloğu hazırlarken teknolojinin velinimetlerinden de yararlanıyoruz. Her ne kadar sahaflarla teknoloji örtüşmüyor görünse de bence işin devamlılığı ve gelişmesi için belli argümanların mesleğimize entegresi şarttır. O sebeple yapmış olduğum sitede kataloğu resimli olarak yayınlıyoruz. Bu sayede İstanbul dışından birçok müşterim de mezata pey verip katılabiliyorlar. Onların bana teşekkürleri çok daha yoğun oluyor haliyle, çünkü İstanbul’a gidip gelemezken her ay İstanbul’dan kitap alabilir olmaları uzaktaki müşterilerimi çok mutlu ediyor. Tabiî, kitap mezatını Kadıköy’de yapıyor olmakla bu yakada oturanların bir kat daha beğenisini kazandığımı söyleyebilirim. Onların evlerinin olduğu yerde böyle bir etkinliğin var oluşu çok daha mühim bir hal alıyor. Kitap heveskârı evinden çıkıyor ve 30 dakikada ulaşabildiği bir yerde mezata katılıyor. İlk mezatı gerçekleştirdiğim zaman Avrupa yakası için bana ısrarda bulunan birçok kişi oldu. Ama onlara Kadıköy’de mezat yapmak istediğimi, kitap mezatının bu yakada gerekli bir şey olduğunu dile getirdim. Şimdi mezatı burada, Kadıköy’de yapmış olmanın ne kadar doğru bir hareket olduğunu anlıyorum.
Z.Y.: Üçüncü mezatın kapsamında ilginç bulduğun kitaplar hangileri?
B.B.: Hangi birini anlatsam bir an bilemedim. Ama bu mezatta ilk sıralarda yer alan Türk Futbol Tarihi kitabı oldukça zor bulunan bir kitaptı. İçerisinde amatör ve profesyonel lig ayırmaksızın o zaman var olan bütün takımların bir fotoğrafı ve tarihi yer almakta… Onu da sen aldın mezata katılıp… Bence, çok da iyi ettin. Mükâfat ciltli Osmanlıca kitaplar vardı. Mükâfat cildi mekteplerde başarılı olan öğrencilere kitaplarını içine koysun diye verilen ciltlere denir ve çok güzel süslemeleri olur. Eskiden kitap hülasa etme müsabakaları düzenlenirmiş… Düzenlenen her yarışma sonrasında yarışmanın kitabı çıkarmış… 1944 yılında yapılan yarışmaya Erdal İnönü daha Fen Lisesi’ndeyken katılmış. Bu mezatta katıldığı yılın kitabı da vardı.
Z.Y.: Genç ve sıkı bir sahaf olarak, kitap heveskârları hakkında ne düşünüyorsun? Misal, tarihçiler nasıl insanlardır, edebiyatçılar nasıl insanlardır? Belirgin bir fark var mıdır?
B.B.: Kitap heveskârları için genel tabir “hafif çatlak” olduklarıdır. Yani, “çatlak” dediğimde hemen kötü düşünmeyin! Kendilerine özgü, zararsız, hatta güzel çatırtılardır bunlar. Herbirinin ayrı bir takıntısı mevcuttur. Bir müşterim matbaadan yeni çıkmış gibi 1935 basımı bir kitap ararken, bir diğeri “Bana içi lazım, kitabın kondisyonu önemli değil. Hem böylece fiyatı daha mâkul olur.” diyebiliyor. Bir müşterim, İstanbul Ansiklopedisi’nin 11. cildini beş sene boyunca arayıp, 11. cildi bulduğu vakit, “Rengi solgun, benim diğer ciltlere uymuyor, o yüzden kalsın.” diyebiliyor. Sahaf müşterisini tarihçi-edebiyatçı diye ayırmak pek de uygun düşmez. Çünkü hepsi selülozun o eski kokusuna hastadır. Dükkânımda karşılaştıkları zaman görüş farklılıkları dahi olsa çok güzel sohbet edip ortak konular bulabiliyorlar. Farkları kalmıyor haliyle, birbirlerinden…
11 Haziran 2011
Hamiş: Barış Sahaf’ın web sitesine https://www.bariskitabevi.com adresinden ulaşabilirsiniz.
2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilere https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinden, “Kadıköy” ilgilerine ise https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.
18
2011
Kara Deryalarda; “Viva Fenerista!”
2010-2011 sezonunda Fenerbahçe Spor Kulübü tüm profesyonel branşlarda (Futbol, Erkek Basketbol, Bayan Basketbol, Erkek Voleybol ve Bayan Voleybol’da) beşte beş yaparak şampiyon olmuştur. 2011 yılı itibariyle şunu bağırabiliriz: “NO PASARAN! VİVA FENERİSTA!”
Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=kara-deryalarda-bir-fenersin
17
2011
“Üst notaların melodisini işitmek” (Tevfik Sonder)
Futuristika! taifesi -gene- önemli bir kültür arkeolojisi gerçekleştirmiş. Tevfik Sonder’in çalışmalarından örneklere, fotoğraflara ve Sonder’in müziğine ilişkin bir söyleşiye https://www.futuristika.org/kultura/musiki/tevfik-sonder-ust-notalarin-melodisini-isitmek/ adresinden ulaşabilirsiniz.
15
2011
Bir zamanlar Kadikeuy…
Haydarpaşa Limanı’nın Eski Görüntüsü
(Seyhun Binzet Koleksiyonu’ndan…)
Seyhun Binzet, Collection dergisinin Ocak-Mart 2002 tarihli 6. sayısında Kadıköy’ün eski görüntülerine ve yaşantısına ilişkin olarak “Eski Kartpostallarda Kadıköy” adında bir yazı kaleme almış. Yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/kadikeuy.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Kadıköy” başlıklı ilgilerin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.
12
2011
Sevgiliye Mektup (Sait Faik)
Sait Faik’in kaleme aldığı “Sevgiliye Mektup” adlı duygudurumsal yazı -ki bu yazıyı gizli bir başyapıt olarak düşünebiliriz- önce “İnkilapçı Gençlik” dergisi kapsamında 17 Ekim 1942 tarihinde yayımlanmış. 38 sene sonra, Tarık Dursun K.’nın yönettiği “Kitaplar” adlı derginin Haziran 1980 tarihli 6. sayısında yeniden gün ışığına çıkmış. Sait Faik’in duygudurumunu -69 sene sonra- bir de Evvel Fanzin olarak yayımlayalım, işaret edelim istedik…
Yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/saitfaiksevgiliye.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Sait Faik ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.
11
2011
Yaşar Nabi’nin Kartvizitleri ve Bir Tersimleme
Emin Nedret İşli’nin kartvizit koleksiyonculuğunu işaret etmişken, koleksiyonumda bulunan iki adet Yaşar Nabi kartvizitini de paylaşayım istedim. (Esasına bakarsanız, hoşuma gitti bu en önemli* editörlerimizden birinin “saygılariyle teşekkür ve en iyi dilekleri…” )
* Burada kullandığım sıfattaki tersimlemeyi anlamak için bkz; “Canım kahve istemedi!” (Yaşar Nabi)
11
2011
Kartvizitler (Emin Nedret İşli)
“Rıza Tevfik’in kartviziti”
(E. Nedret İşli Koleksiyonu’ndan…)
Sıkı sahaf ve araştırmacı Emin Nedret İşli’nin kartvizit koleksiyonu üzerine kaleme aldığı “Kolay Bir Koleksiyon: Kartvizitler” başlıklı yazısına https://zaferyalcinpinar.com/kartvizitkoleksiyonu.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Nedret İşli’nin bu yazısında “Yunus Nadi’nin Peyami Safa’yı Başbakan Refik Saydam’a takdim edişi”nden tutun da “Rıza Tevfik’in filozofluğu ve Kadıköy’lülüğü”ne kadar çok ilginç ya da şaşırtıcı efemeraların görüntüleri yer alıyor. Collection Dergisi‘nin Ekim 2000 tarihli ilk sayısında yayımlanan bu “sıkı” yazıyı okumanızı ve yazı kapsamındaki kartvizitleri dikkatle incelemenizi öneriyorum. (Zy)
Ayrıca bkz; Yaşar Nabi’nin Kartvizitleri ve Bir Tersimleme
08
2011
Fabrika (Aleksandr Blok)
Komşu binada ferah pencereler
Akşamları, akşamları
Gıcırtıyla açılıyor dalgın sürgüler,
Kalabalık süzülüyor kapılardan.
Ve kapılar boğulasıya kilitli
Duvar üzerinden, duvar üzerinden
Hareketsiz biri, simsiyah biri
İnsanları sayıyor sessizlikte.
(…)
Aleksandr Blok
Çev: A. Yaran
08
2011
Otoportre II (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
“Yaşamak tükene tükene”
(B. Rahmi)
Bedri Rahmi’nin iki deseni (1971-1972)
*
Ayrıca bkz; https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=5942
07
2011
E-Kitap: KIZGIN (Zafer Yalçınpınar)
“Kızgın”
Zafer YalçınpınarHaziran 2011
(2009-2011 şiirlerinden ara imgelem…)Kızgın‘ı, https://zaferyalcinpinar.com/kizgin.pdf adresinden indirebilirsiniz.
Hamiş: 2003-2011 yılları arasında yayımlanan Zafer Yalçınpınar e-kitaplarının tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=5982 adresinden ulaşabilirsiniz.
07
2011
Tenkitçi Firmaları (Salâh Birsel)
Yığınlar yani sanata bir eğlence gözüyle bakanlar sanatı çokluk cılız eserlerden takip ettikleri için önlerindeki örneklerin berisinde kalmış olan yeniliğe varmakta bir hayli zorluk çekerler.
Yeniliğin anlaşılması ve benimsenmesi çok sonra onu sezip yığınlara tanıtan birkaç uyanık tenkitçinin veya bu yaklaştırma işinde bir çıkarı bulunan edebiyat simsarlarının ortaya çıkmasıyla mümkün olabilir.
Bazen yeniliği getiren şairin mesela favori modasını yaymış bulunması gibi sanatla hiç ilgisi olmayan bir sebebe dayanarak üne kavuşması da bu yeniliğin kabul edilmesinde rol oynayabilir.
Bunlardan şu sonuç çıkıyor ki, yeniliğin, yeni bir sanatın veya daha genel olarak sanatın anlaşılması öyle sağlam temeller üzerine oturtulmuş değildir. Sanat alanında geçen usuller ticaret alanını dolduran buyrukların, yargıların hemen hemen tıpkısıdır. Yani orada da kötü paranın iyi parayı kovduğunu açıklayan Grasham kanunu gereğince kötü şiir iyi şiiri ortadan kaldırmaktadır. Orada da edebiyat simsarları, büyük tenkitçi firmaları, roman toptan satış depoları, aktarmacı şairler birliği piyasanın dizginlerini avuçlarında sıkmakta ve piyasayı bozacak eserlerin sürümüne yahut meydana çıkmasına engel olmak için aralarında her türlü kartel veya tröst kurmaktan çekinmemektedirler.
(Ekonomi bilimi sınırları içinde geçer akçe olan “Grasham Kanunu”nu edebiyat alanına aktarmayı düşünen ve kötü şiirin iyi şiiri kovduğunu belirten ilk ben değilim. Benden önce, Nurullah Ataç, bir yazısında, bu fikre dokunmuştu sanıyorum.)
Salâh Birsel
Şiirin İlkeleri, Yenilik Yayınları, 1954, s.25-26
Hamiş: Bu yazıyı antolojicilik oynayan edebiyat kâhyalarının tümüne -özellikle de Şerefsiz Şeref ile Ayhan Top’a- armağan ediyoruz.
06
2011
“Vezinsiz şiir yoktur.” (Nâzım Hikmet)
(…)İmdi: Bendenizce, şiirin ayrı sahası -muhteva bakımından- nesrin ayrı sahası yoktur. Her ikisi de aynı mevzuu, aynı hissi ele alırlar. Her ikisinin de kendine has imkânları vardır, fakat bu imkân farkı, şiire şu girmez, nesre bu girmezden değil de, teknik farkından gelir. Yani ölçü farkı, yani yazılış farkı, yani okunuş farkı. Mesela; suluboya ile yağlıboya farkı gibi. “Kayıtlı-vezinli” şiirler örnek istemez, fakat “vezinsiz-vezinli” şiirler hakkında bir iki misal vereyim. Ele, Bedri Rahmi’nin Karadut’unu alıyorum:
Çatlar mıydı bu yürek kahrından kıyamadık.
Bak, vezinsizliğin vezni burda “kıyamadık” sözüne kadar mükemmel. Bedri, “Bu yürek çatlar mıydı kahrından…” dememiş. Bunu bilerek dememişse çok güzel, çünkü şekille, muhteva arasındaki birlik, uygunluk, bütün sanatların esası olduğuna göre, burda bir kere, “çatlar mıydı”ya basmak lâzımdı, ki basmış. Bir ufak ses kusuru var: Yürek kahrından, derken bu iki k’nin, yüreğin sonundaki k ile kahrındanın başındaki k’nin yanyana gelmesi kakafoni yapıyor, diyebilirler. Bence hayır, bu iki k’nin burda birleşmesi, “çatlar mıydı”yı takviye ediyor. Çatlamanın bahis konusu olduğu yerde, ritm, vezin, ses de biraz çatlamalı. Bu mısraya itirazım: “Kıyamadık” sözünü, benim tekniğe göre kuyruğa almalıydı. Yani:
Çatlar mıydı bu yürek kahrından
______________kıyamadık
demeliydi.(…)
Bütün bunlardan başka, tempo meselesini de göz önüne almak lazım. Böylelikle en vezinsiz denilen şiirler, haddi zatında en mürekkep vezinli olur, bundan dolayı da vezinsiz şiir yoktur.
Nâzım Hikmet
“Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar” , De Yayınevi, 1968, s.47-49
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Nâzım Hikmet ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.
06
2011
Bedri Rahmi’nin Otoportresi
Prof. Dr. Haluk Oral Koleksiyonu’ndan…
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=imzali adresinden ulaşabilirsiniz.
05
2011
Haber: “İnsanlık Anıtı” gidiyor, “Kaşar ve Bal” geliyor…
Kars Belediyesi, M. Aksoy’un “İnsanlık Anıtı” adlı eserinin yıkımına devam ederken, yeni bir heykelin yapımı için (kaşar ve bal heykeli için) çeşitli platformlara çağrıda bulunmuş. Bu çağrıya ve böylesi bir yaklaşımın (kaşar, bal filan…) gerekçelerine gülsem mi, ağlasam mı bilemiyorum. Allah, Kars Belediyesi’ne akıl ve fikir versin. Başka da diyeceğim yok. (Zy)
Bugünkü (5/6/2011 tarihli) Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan haberin okunabilir boyuttaki kupürüne https://zaferyalcinpinar.com/kasar.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin, Mehmet Aksoy’un İnsanlık Anıtı’nın yıkılmasına karşı verilen çeşitli tepkilere katıldı. Bunlardan bazılarına https://zaferyalcinpinar.com/blog/?s=İnsanlık+Anıtı adresinden ulaşabilirsiniz.
04
2011
Evvel Fanzin, sekizinci yılını dönüyor…
“Sonrasızlık” adıyla yola çıkıp Ağustos 2009 itibariyle adını “Evvel” olarak değiştirdiğim ve şu an okumakta, takip etmekte bulunduğunuz bu büyük betiği (aksak kolajı) yayımlamaya/oluşturmaya başlamamın üzerinden tam sekiz yıl geçmiş…
Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi günlerinin ardı sıra Sonrasızlık Fanzin’i, Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nu, Puşt Ahali Tarifesi’ni (P.A.T!’ı), 491’i, poetik bildirileri, Taş Uçak’ı, görsel işleri, değinileri, duyuruları, anlatıları, şiirleri, dizeleri, ifşaatları, lobutları, buluntuları, efemeraları, Ece Ayhan, İlhan Berk, Kuzgun Acar, Kerim Çaplı, Yavuz Çetin, Sait Faik, Oruç Aruoba gibi hususi ilgileri, alıntıları, etkinlikleri, tartışmaları, incelemeleri, kitapları, Kadıköy’ü, söyleşileri, izlenimleri, deneyimleri, sahafları, e-kitapları, dergileri, sokak sanatını, dilbilimi, paylaşımları, mücadeleleri ve tüm bunların etrafında yer alan insanları (ve aksine insan olamayanları, o muhterisleri) kısacası her şeyi -ama her şeyi- aklıma getirdiğimde söz konusu sekiz yıl bana 108 yıl gibi geliyor…
Bu kalabalık beni yoruyor ama mutsuz etmiyor. Aksine umut veriyor, zinde tutuyor… Ve bu yükün insanı insan eden akkor sahiciliğini yaşamım boyunca taşımaya, çoğaltmaya devam edeceğim.
Sonuçta, ölene kadar yazmaya kararlıyım, ama bunu kimseye önermiyorum. (Zy)
“Aksak Kolaj Nedir, Niyedir?”
ya da
“Tarihçe”Çünkü,
bu kadar retoriğe ve kozmopolit yaşama karşın çelişkisiz bir bütün olmak çok zor artık. Bunu kabul etmeliyiz. Günümüz metinlerinde dizge, kurgu ve kronoloji yavaş yavaş değerini, işlerliğini yitiriyor. En başta bunu hissettim. Sonra da kendimi şurada buldum; “çağrışımlar” ve “yan anlamlar”la ilerleyen, anlatmak yerine sezdirmeyi yeğleyen, “öncesi” ile “sonrası” yitmeye yüz tutmuş, nedensellik, planlama ve mühendislik güdüsü azaltılmış -hatta yok edilmiş- bir şeyler (betik) oluşturulmalı… Ancak tümüyle de saçmacılık oynayamayız; yani “aksak” da olsa üç aşağı beş yukarı bir tını, bir duruş olmalı, sezdirilmeli… “Parçalar” olmalı ve araya “sus”lar konmalı… Bu garip betik, hangi edebiyat akımından ya da yazınsal türden, hangi eserden olursa olsun sadece fragmanlar tarafından oluşmalı… Metinler ve onların oluşturduğu kolaj, İlhan Berk’in deyişiyle “bir cehennem provası” gibi işlenmeli, seçilmeli… Bir adım daha ileri giderek, oluşturulan bu kolajın fragmanları da aksamalı, serbestleşmeli, yeni metinlerle, geribildirimlerle ve kesitlerle büyümeli, stokastik süreçler gibi, bir sarhoşun bir çizgi doğrultusunda yürümesi -aslında yürüyememesi- gibi ilerlemeli ve bütününe bakıldığında atonaliteye benzer bir şeylere(betik) ulaşılmalı…
İşte okuduğum, dinlediğim ve yazdığım metinlerin arasından tuttum, “parçalar” aldım. Bunlar benim “yazın” sezgilerime ve kafama göre güzel “şey”ler; deyişler, söylemler, olaylar, dizeler, tümceler, haberler, karakterler… Sonra da onları buraya -bu blog sitesine- kaydettim. Aynı zamanda benim için büyük bir “alıntı defteri” varoldu. “Aksak Kolaj” fikri böyle çıktı; bir büyük “betik” oluşturmanın coşkusu –belki de özgürlüğü- tüm bunlar… Ve bir akıl karışıklığı, bir yandan da “kayıt altına alma güdüsü”…
Daha önce (2003-2006) bu işi “sonrasızlık” adında basılı bir fanzin yayımlayarak gerçekleştiriyordum. Fanzin İstanbul/Kadıköy’de 100 adet basılıyor ve dağıtılıyordu. 2006′da internet üzerindeki yeni teknolojiyle (blog sistemiyle) birlikte “sonrasızlık” adını verdiğim/dikiş attığım bu “aksak kolaj” daha büyük, sınırsız ve işlek hale geldi… Geribildirimlerin, yan metinlerin, açılımların da eklenebileceği bir “cehennem yeri” oldu.
Olsun da.
Not: “Sonrasızlık Fanzin”, Ağustos 2009′da adını “Evvel” olarak değiştirmiştir.
Vurgu Hamişi:
Kısacası, tüm dediklerim bir yana, büyük bir “betik” oluşturmak düşüncesinin coşkusu yüzünden oldu her şey.*
Zafer Yalçınpınar (2003-2011)
04
2011
Başkaca bir şeçenek de yok.. Ve ben iş aramak için Ankara’ya geleceğim. Çalışmaya başlarsam bir-iki yıla toparlanırım. (Ece Ayhan)
“Sincan istasyonu” adlı derginin Haziran 2011’de yayımlanan 46. sayısında Ece Ayhan’ın kaleme aldığı iki mektuba yer verilmiş. 1981’in kışında Ece Ayhan tarafından emekli vali Güngör Aydın’a yazılan bu mektuplarda çok ilginç ifadeler ve isimler var. İşbu mektuplar, Ece Ayhan’ın tutunmak/geçinmek adına sergilediği “çaba”lara ve “aile” düşüncesine ilişkin önemli ipuçları veriyor bize. Sonrasında da -gene- “insan toplumu”nda yaşanmadığına ilişkin çıkarımlar, kestirimler ve sonuçlar geliyor; o büyük -dünya kadar büyük olan- “yıkıntı” görüntüsü tekrarlanıyor.
Mektuplara ve Güngör Aydın’ın bazı önemli söylemlerine https://zaferyalcinpinar.com/eceayhangungoraydin.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. Sincan İstasyonu Dergisi, Ece Ayhan’ın Güngör Aydın’a yazdığı mektupların devamını yayımlayacağını bildirmiş. Coşkuyla karşılıyorum bu haberi ve “Sincan İstasyonu” taifesini tebrik ediyorum.
1. Hamiş: İşbu mektupların yayımlanışını Evvel Fanzin’e haber veren Şükret Gökay’a çok teşekkür ederim.
2. Hamiş: Ece Ayhan’ın Güngör Aydın’a ithafen kaleme aldığı bir başka mektup Sincan İstasyonu’nun 47. sayısında yayımlandı: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=6243
2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz. “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesi ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinde bulunuyor.
03
2011
Sanatkâr, insanları “kendisinden” ateş almağa davet ediyor. (Nâzım Hikmet)
Nurullah Ataç’ın “Ölen edebiyat” isimli yazısını okumuşsunuzdur. Basitten mürekkebe, aşağıdan yukarıya doğru birçok düşünce yollarından geçen münekkid, şiir ve sanat hakkındaki son kanaatını şu aşağıdaki satırlarla düsturlaştırıyor:
“Şiirin, gayesi.. Kâinatın sırlarını sezip sezdirmektir. Şiir, sanat, âlemin ve hayatın tefsiridir ve sanatkâr insanları bu tefsir etrafında toplanıp işlerinde, insanoğlunun yer yüzündeki vazifesinde ondan ateş almağa davet eden adamdır.”
Nurullah’ın fikri açık. Ona göre şiirin bir gayesi vardır. Bu gayeye kâinatı, hayatı ve ben ilave edeyim, bundan dolayı da cemiyeti izah etmektir. (O tefsir kelimesini kullanmışi ben izah sözünü daha yerinde bulldum. Kusuruma bakmasın.) Fakat sanatkârın vazifesi kâinatı, hayatı ve cemiyeti izahla kalmamalıdır. Nurullah Ataç sanatkârın basit olmasını kabul etmiyor. Sanatkâr bu izah etrafında insanları “kendisinden” ateş almağa davet ediyor. (…)
Ataç’ın bu satırlarını okuduğum vakit, ne yalan söyleyeyim, memnun bir nefes aldım. Türk edebiyatında bu sözleri söyleyebilen bir münekkidin varlığı bence büyük bir kazançtır.(…)
Nâzım Hikmet
“Nâzım Hikmet Türk Basınında”, Hilmi Yücebaş, 1967, s.76
02
2011
Yaşadım diyebilmen için!
(…)
yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…
(…)
böylesine sevilecek bu dünya
“yaşadım” diyebilmen için…
NÂZIM HİKMET
Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan
tüm NÂZIM HİKMET ilgilerine
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=tas-ucak
adresinden ulaşabilirsiniz.
02
2011
Sevmek, düşünmek ve anlamakta devam ediyor kafam… (Nâzım Hikmet)

(…)
koridorda, sedyede öldü adam.
götürdüler.
artık ne ümit, ne keder.
ne ekmek, ne su,
ne hürriyet, ne hapislik,
ne kadınsızlık, ne gardiyan, ne de tahtakurusu,
ve ne de karşında oturup yüzüne bakan kediler,
bu iş, bitti , tamam.
fakat devâm ediyor bizimkisi,
sevmek, düşünmek ve anlamakta devâm ediyor kafam,
dövüşemeyişimin affetmeyen öfkesi devâm ediyor.
ve sabahtan beri karaciğer sancımakta berdevam.
Nâzım Hikmet
Nâzım Hikmet’i Saygıyla anıyoruz:
“Tristan Tzara – Nâzım Hikmet Üzerine…”
https://zaferyalcinpinar.com/nazimustune.jpg“Biz bu gece nerede yatacağını bilmeyen üç kişiyiz…”
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=388“Bu pencerenin arkasında beş yüz insan yaşıyordu…”
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=374“Bir defter al…”
https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=377
Ayrıca bakınız;
Taş Uçak’ta;
https://zaferyalcinpinar.com/s56.htmlTaş Uçak Şiir Sergisi;
https://zaferyalcinpinar.com/tasucakta.htmlTaş Uçak Şiir Sergisi Kataloğu;
https://zaferyalcinpinar.com/tasucakkatalog.pdf
01
2011
Nâzım Hikmet Üstüne… (Tristan Tzara)
Tristan Tzara’nın “Nâzım Hikmet Üstüne…” adlı yazısının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/nazimustune.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: İşbu yazı “Şiir Sanatı” adlı derginin Ocak 1967 tarihinde yayımlanan 15. sayısında yer almıştır.