Haz
27
2013
0

Avusturya PEN Merkezi’nden Gezi Parkı Kitabı

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1830

Avusturya PEN Merkezi protesto olarak Gezi Parkı kitabı hazırlıyor:

Dünya Yazarlar Birliği PEN Avusturya Merkezi, Gezi Parkı protestolarına hükümetin polis şiddeti, sansür, tutuklama ve tehditlerle karşılık vermesi üzerine dünyada kampanya açtı: Hazırlanacak Gezi Parkı kitabı için mesaj, şiir, anı, ve başka türlerde ve çeşitli dillerdeki yazıların 15 Temmuzdan önce info@penclub.at adresine iletilmesi rica ediliyor. Kitabın ilk nüshası Türkiye’nin Avusturya’daki Büyükelçisi’ne sunulacak. Lütfen bkz: https://penclub.at/aktuell/turkey-violence-against-protests-time-to-say-n…

Kamuoyunun ilgisine, saygıyla.

PEN Türkiye Merkezi

Haz
27
2013
0

Türk Tabipleri Birliği’nin “Kimyasalla Temas” Raporu (27 Haziran 2013)

Türk Tabipleri Birliği, biber gazlarına maruz kalan yurttaşlardan elde ettiği bilgilere dayanarak bir rapor hazırladı. Raporun özetine https://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/ttbden-kimyasalla-temas-raporu-haberi-75443 adresinden, tam metnine ise https://www.ttb.org.tr/images/stories/file/gaz_rapor1.pdf adresinden ulaşılıyor…

Haz
26
2013
0

‘Tanrı’ Nasıl ‘Öldü’? (Oruç Aruoba)

“Felsefe, Tanrı ve Din” üst-başlığının işlendiği Asos’ta Felsefe Günleri (1-2 Şubat 2013) kapsamında Oruç Aruoba’nın gerçekleştirdiği ‘Tanrı’ Nasıl ‘Öldü’? başlıklı konuşmayı aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz. Konuşmanın mp3 biçemine ise https://kiwi6.com/file/6llhinv40t adresinden ulaşabilirsiniz.

Bkz: https://youtu.be/JdrFpTV0iqE

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yer alan Oruç Aruoba başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
26
2013
0

İngiliz PEN Merkezi’nin Önemli Çağrısı (24 Haziran 2013)

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1829

Uluslar arası yazarlar birliğinin kurucu merkezi English PEN, Başbakan Erdoğan’a Türkiye’de Mayıs 2013’te başlayan gösterilerde insan hakları ihlalleri, özellikle ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarının ihlali konusunda kaygılarını ifade eden bir açık mektup yollamıştır.

Uluslar arası yazarlar birliğinin kurucu merkezi English PEN adına, özellikle ifade özgürlüğü hakkı ve barışçıl toplanma hakkını göz önünde bulundurarak, Türkiye’de Mayıs sonu başlayan gösteriler boyunca insan hakkı ihlalleri konusundaki endişelerimizi dile getirmek üzere sizlere yazmaktayız.

English PEN, İstanbul Taksim’de bulunan Gezi Parkı’nın yıkımına tepki koymak amacıyla üç hafta süren gösteriler boyunca barışçıl göstericilere karşı polisin aşırı güç kullanımına son derece protesto etmektedir. Türk Tabipler Birliği’nin verilerine göre, en az 7.800 kişi yaralanmış ve en az dört can kaybı yaşanmıştır. English PEN olarak bizi özellikle kaygılandıran ise kardeş birliğimiz PEN Türkiye Merkezi üyesi Ahmet Şık’ın da aralarında bulunduğu gazeteci ve yazarların gösterilerde yaralanmasıdır.

Türk yetkililerini polis şiddetine ilişkin tüm iddiaları soruşturmaya ve uygun mercilerde sorumlulara dava açmaya çağırıyoruz.

Gösterilere katılmaları neticesinde gözaltında tutulan göstericilerin olduğu haberleri de bizi oldukça kaygılandırmaktadır. Bu bireylerin çoğunluğunun ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakları çiğnenerek tutuklandıkları veya gözaltına alındıkları yönünde çok ciddi endişeler var. Tutuklanan gazeteci ve yazar arkadaşlarımız konusunda özellikle endişe duymaktayız.

Yetkilileri, ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakları çiğnenerek gözaltına alınan herkesi derhal ve kayıtsız şartsız serbest bırakmaya çağırıyoruz.

Ayrıca, önde gelen yazar ve gazetecilerin makaleler veya sosyal medya aracılığıyla ifade ettikleri görüşleri nedeniyle korkutuldukları ve ölüm tehditleri aldıkları yönündeki haberler de bizi son derece endişelendirmektedir.

Yetkilileri bu tehditleri soruşturmaya ve sorumlularını adalete teslim etmeye davet ediyoruz.

English PEN için bir başka kaygı unsuru da ana akım Türk medyasının gösterileri kısıtlı olarak yayınlaması olmuştur. Son yaşanan olayları yayınlamaları sebebiyle dört TV kanalının cezalandırılması; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun ise ceza gerekçesi olarak “çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verecek” yayınlar yapıldığını göstermesi haberi bizi son derece kaygılandırmıştır.

Öte yandan, BBC Dünya Servisi Direktörü Peter Horrocks 14 Haziran’da yayınladığı bir beyanatta NTV’nin “Dünya Gündemi” [World Agenda] adlı BBC programını yayınlamama kararı ertesinde BBC’nin derhal geçerli olmak üzere NTV’yle ortaklıklarını askıya aldıklarını bildirdi. Horrocks beyanatta şu ifadelere yer verdi: “BBC yayıncılığına herhangi bir müdahale asla kabul edilemez. Türkiye’deki durumun bu denli uluslar arası kaygıya yol açtığı bir zamanda BBC’nin izleyicilere tarafsız hizmet sunması hayati önem arz etmektedir.”

Yetkilileri ve medya sahiplerine, medya kuruluşlarının doğru bir biçimde ve misillemeden korkmayacak şekilde olayları yayınlamasını sağlama konusunda şiddetle çağrıda bulunuyoruz.

Ana akım medyada sınırlı haber yapıldığı için, hem soysal medya hem yabancı medya kuruluşları devam etmekte olan gösterilerin duyurulmasında mühim bir rol oynadı. Bu nedenle ‘sosyal medya topluma en büyük tehdidi oluşturuyor’ yorumunuzu Twitter’ın gösterileri kontrol altına almak adına engellenebileceği yönündeki haberlerle birlikte cesaret kırıcı buluyoruz. English PEN için daha endişe verici olan durum ise Twitter ve sosyal medyayı asılsız bilgi paylaşmak ve insanları gösteriye katılmaya kışkırtmak için kullanmak suçuyla İzmir’de 25 kişinin tutuklanmış olma ihtimalidir. İçişleri bakanı Muammer Güler de Twitter ve diğer sosyal medya araçlarını düzenlemek adına yetkililerin çalışma yapacağını teyit etti.

Yetkilileri sosyal medya kullanıcılarını soruştururken ve Türkiye’de sosyal medya kullanımını düzenlemeyi düşünürken ifade özgürlüğü hakkına ve halkın haber alma hakkına saygı duymaya çağırıyoruz.

Gösteriler boyunca polisin ve hükümet yetkililerinin tutumlarına dair tam gerçekleri belirlemek ve halkın hükümete olan güvenini yeniden tesis etmesi için bağımsız bir soruşturma gerektiğini düşünüyoruz.

İngiltere’de ve dünya çapında yazarları temsil eden bir kuruluş olarak, Türkiye’deki yazarlar ve gazetecilerle kuvvetli bağlarımız bulunmaktadır ve onların ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma özgürlüklerini kullanma özgürlüklerini kuvvetle desteklemekteyiz. Kişisel ve Siyasi Haklar Uluslar arası Sözleşmesi ve Avrupa Kişisel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni imzalayan bir devlet olarak Türk hükümeti bu hakları koruma vaadi vermiştir.

Çağrımıza vereceğiniz cevabı memnuniyetle karşılayacağız.

Saygılarımızla,

Jo Glanville
Director, English PEN

Haz
26
2013
0

“Farklı Kaydet: Toplumsal Bellek” (26-27 Haziran 2013)

Bkz: https://www.saltonline.org/tr/600/

Gezi direnişi süresince tartışılanlar arasında, tecrübe edilen olay, duygu, kazanç ve kayıpların nasıl hayatta tutulacağı konusu da yer aldı. Kayıt altına alınanlar, çok çeşitli mecralarda sunuldu, depolanmaya çalışıldı. Ancak şimdiye dek, hızla büyümekte olan bu arşivin ne eleştirisi yapılabildi ne de teknolojik imkânlarla derlenmiş bütünlüklü bir içerik yaratılabildi.

Bu çerçevede düzenlenen “Farklı Kaydet: Toplumsal Bellek” sempozyumu, yazılım sanatı, arşivleme ve medya arkeolojisi alanından üç sanatçı, bir küratör ve bir akademisyeni bir araya getiriyor. Sempozyumda, teknolojinin dilini kullanan sanatsal pratiklerin yanı sıra, dijital olarak yaratılmış içeriğin korunması ve belleğe alınması konuları incelenecek. Ayrıca, olay anlarında arşivleme, kriz zamanı algoritmik küratörlük, eleştirel kolektif zeka ve bir düşünce aracı olarak teknolojik dil meseleleri tartışmaya açılacak.

Katılımcılar: Burak Arıkan, Joasia Krysia, Nicolas Malevé, Ali Miharbi, Jussi Parikka

26-27 Haziran 2013, SALT GALATA

Haz
24
2013
0

Taksim Dayanışması’nın Açıklaması: “Hepimiz Şahidiz!” (24 Haziran 2013)

Taksim Dayanışması Platformu’nun 24 Haziran Tarihli Açıklamasıdır:

Arkadaşımız, Gezi Parkı direnişçisi Ethem Sarısülük, kameraların önünde,  Taksim Gezi Parkı direnişinin birinci haftasında, 1 Haziran’da, Ankara Kızılay Meydanı’ndaki destek eyleminde polis tarafından başından kurşunla vurularak yaralanmış, 14 günlük yaşam mücadelesini 14 Haziran’da kaybetmişti.

Daha eşitlikçi, daha özgürlükçü ve daha kardeşçe bir dünya özlemiyle sokaklara hak arayışına çıkan canlarımızdan Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve Ethem Sarısülük savaş sırasında bile görülmeyen bir vahşet, nefret ve şiddetinin kurbanları olmuşlardır. Yaşamlarının baharında aramızdan koparılıp alınan canlarımızdan Ethem Sarısülük’ün cenazesinde yaşanan şiddet olayları henüz hafızalarımızdan silinmemişken, öğreniyoruz ki ölümüne yol açan Çevik Kuvvet polisi bugün serbest bırakılmıştır.

Ethem Sarısülük’ün ölümüne yol açan polis memurunun tutuksuz yargılanmasına gerekçe olarak, şüphelinin “meşru müdafaa sınırları içinde kaldığı” kaydedilmiştir.

Demokratik haklarını kullanan insanlara şiddet uygulayan polisin aksine, Ethem’in ne kaskı, ne yeleği, ne de silahı vardı. Ethem orada bizlerle yani arkadaşlarıyla, barışçıl bir hak arayışındaydı. Polisin uygulamış olduğu şiddetin meşru müdafaa olarak adlandırılması kabul edilebilir değildir. Hepimiz gördük, video kaydı ile tüm Dünya gördü ve şahit oldu.

Hepimiz meşru kılınmaya çalışılanın insanlara karşı kolluk kuvvetlerinin uyguladığı akıl almaz şiddet olduğunun farkındayız. Anayasal haklarını kullanırken gözaltına alınan, tutuklanan ve kaybolan arkadaşlarımız hala bizlerden uzakken, tüm delillerle yapmış olduğu suç ortada olanların serbest bırakılması gerçeğiyle karşı karşıyayız. Şiddetin gerçek sorumluları, verdikleri hukuka aykırı emirleri uygulayan görevlileri “aklayarak” içinde bulundukları sorumluluklardan kurtulabileceklerini zannediyorlarsa, bilmeliler ki yanılıyorlar.

Bugün yurdun dört bir yanında Ethem’i,  Abdullah’ı ve Mehmet’i, sokaklarda, parklarda, evlerimizde, her neredeysek orada anacağız. Ethem’in, Abdullah’ın ve Mehmet’in ailelerinin yanındayız, sorumlular yargılanana dek sürecin takipçisi olacağız.

TAKSİM DAYANIŞMASI

Haz
23
2013
0

Bilge Karasu üzerine…(Oruç Aruoba, 13 Haziran 2013)

Oruç Aruoba, 13 Haziran 2013 tarihinde gerçekleştirilen “Mektupları ve dostlarıyla Bilge Karasu…” paneline rahatsızlığı nedeniyle katılamamıştır. Ancak panel katılımcılarına okunması için özel bir mektup göndermiştir. Mektubun tam metni aşağıda yer almaktadır:

Sevgili ve Saygıdeğer Bilge Karasu Dostları,

Ustam ve Dostum Bilge Karasu’nun anılacağı bu toplantıda bulunamamak, bana, doktorlarımın ayağa kalkmamı bile yasaklamalarına yol açan sıkıntımın verdiğinden daha çok acı veriyor; ama, heyhat, işte orada olamadım, değilim… Orada olabilseydim, birkaç yüz metre uzağınızda, belki şu anda, benim sözlerimi dinlerken de işittiğiniz gürültü-patırtı içinde yaşanan insan olayları üzerine Karasu-gözüyle birşeyler söylemek isterdim—

—şu kadarını şimdi söyleyebilirim ki, Bilge Karasu’nun hem kişisel dünyagörüşünün hem de yazdıklarının, temelinde (ki bunlar arasında fark yapmak istemezdi); sevgiden sonra en yüksek değer olarak gördüğü, özgürlüktü—hatta, belki, bu iki değer arasında bir sıralama yapmayı bile reddedip, ikisini de, birlikte, aynı temel değer sayabilirdi.—

Bu düşünceyi orada söylenmiş saymanızı rica ederim—

—özürümü kabul edip beni affetmenizi dileyerek,
sevgilerimi ve saygılarımı sunar, toplantınıza başarılar dilerim.

Oruç Aruoba
13 Haziran 2013

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Bilge Karasu ilgilerine https://evvel.org/ilgi/bilge-karasu adresinden, Oruç Aruoba ilgilerine ise https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.
Haz
22
2013
0

Şiir: GEZİ’DEYİM (Z. Yalçınpınar)

adsız

Hamiş: Z. Yalçınpınar şiirlerine ve şiir kitaplarına https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
22
2013
0

Kimya Mühendisleri Odası’ndan Biber Gazı Açıklaması (22 Haziran 2013)

Bkz: https://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/kimya-muhendisleri-odasindan-biber-gazi-aciklamasi-haberi-75155

KMO Ankara Şubesi, biber gazının insan sağlığına olumsuz etkileri üzerine yaptığı basın toplantısında CS maddesini içeren fişek ve el bombalarının kullanımıza son verilmesi ve imha edilmelisi gerektiği belirtildi.

Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Gezi Parkı olayları sırasında polisin sıklıkla kullandığı biber gazının insan sağlığı üerindeki olumsuz etkilerinin altını çizen bir basın toplantısı yaptı.

KMO Ankara Şube Başkanı İbrahim Akyürek ve 2. Başkanı Erkin Etike tarafından yapılan basın toplantısında Sağlık Bakanlığı’nın 2010 tarihli raporunda göz yaşartıcı mühimmatın sağlığa zararlı olduğunu ve ölümlere yol açabileceğini saptamış olduğu belirtilerek söz konusu rapora göre kullanılan CS maddesinin kalp yetmezliği, akciğer ödemi, karaciğer ve böbrek hasarına yol açabileceğinin altı çizildi.

Açıklamada CS maddesini içeren fişek ve el bombalarının kullanımı derhal durdurulup stoklardaki mühimmat imha edilmesi ve TOMA suyuna kimyasal madde katılması derhal durdurulması talep edildi.

Açıklamada Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı’nın 30.12.2010 tarihli raporunda dikkat çeken şu ifadelere yer verildi:

“Bu tür kimyasallar kullanım amacına, uygulama şekline ve uygulanan miktarına bağlı olarak klinik bulgulara yol açabilmektedir. Yüksek yoğunlukta kimyasala maruz kalınması durumunda kalp yetmezliği görüldüğü bildirilmiştir. Solunum sistemine ait komplikasyonlara bağlı ölümler bildirilmiştir. Bu maddelerin karaciğer ve böbrek hasarı yaptığı, maruz kalıştan birkaç gün sonra büllü cilt lezyonlarının ortaya çıktığı bilim kaynaklarında yer almaktadır. Bunlara ilaveten hastalarda panik reaksiyonları, ajitasyon ve bayılma da rapor edilmiştir. CS gazının kimyasal yanık, gözlerde keratit ve görme kaybına da yol açabileceği bildirilmektedir.  Zararlı olduğu ve ölümlere yol açtığı, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı tarafından açıkça saptanan CS maddesinin yurttaşlarımız üzerinde kullanılmasına derhal son verilmelidir. İçişleri Bakanlığı stoklarındaki CS maddesini içeren fişek ve el bombaları imha edilmelidir. Yaralanma ve ölümlere yol açtığı saptanan göz yaşartıcı gazlar ve tozlar, Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 16/3-b maddesinde tanımlanan ‘maddi güç’ tanımı içinden çıkarılmalı ve silah olarak tanımlanmalıdır.

Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 16. maddesi, kanuni şartları oluştuğu takdirde, ‘basınçlı su’ kullanımına izin vermektedir. Basınçlı suyun içerisine kimyasal madde katılmasının ise kanuni dayanağı yoktur. Toplumsal Olaylara Müdahale Araçları (TOMA) içerisinden yurttaşlara püskürtülen basınçlı suyun içerisine her türlü kimyasal madde katılmasına son verilmelidir.”

(Kaynak: soL Haber Portalı)

Haz
22
2013
0

Taksim Dayanışması: ‘Ellerimizde karanfiller 22 Haziran’da Taksim’deyiz’

Bkz: https://haber.sol.org.tr/sonuncu-kavga/taksim-dayanismasi-ellerimizde-karanfiller-22-haziranda-taksimdeyiz-haberi-75103

Taksim Dayanışması, tüm direnişçileri kaybedilenleri anmak, talepleri tekrar hatırlatmak ve tüm Türkiye’de yaşanan şiddeti kınamak üzere 22 Haziran Cumartesi günü saat 19.00’da karanfillerle Taksim Meydanı’nda buluşmaya çağırdı. Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nda elbirliği ile yaratılan demokrasi ve dayanışma cennetinden yayılan özgürlük şarkısının bütün engellemelere karşın tüm dünyaya dalga dalga yayıldığını vurgulayan Taksim Dayanışması, “Taleplerimizden ve kazanımlarımızdan vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Taksim Dayanışması tarafından yapılan eylem çağrısında şu ifadelere yer verildi:

“Yurdumuzun dört bir yanında parklarımız ve meydanlarımızda yeşeren ve ortak irademizi oluşturmak için gerçekleştirilen forumlar; demokrasi, dayanışma ve barış içinde yeni bir yaşam için zifiri karanlıkta yol gösteren umut ışıklarımız olmuştur.

Tekrar ediyoruz, bizi biz yapan bütün değer ve renklerimizle, sarsılmaz bir sağduyu, direnme gücü, kararlılık ve inanılmaz bir yaratıcılıkla, yaşamın olduğu her alanda hala bir aradayız.

Kayıplarımızı anmak, taleplerimizi tekrar hatırlatmak ve hala bugün Mersin’de, Ankara’da ve tüm Türkiye’de yaşanan şiddeti kınamak üzere Cumartesi günü saat 19.00’da karanfillerimizle Taksim Meydanımızda buluşuyoruz.

Yaşasın dayanışmamız…

Her yer Taksim her yer direniş…”

TAKSİM DAYANIŞMASI

Haz
21
2013
0

“İKİ” (Zafer Yalçınpınar)

“iki”
Zafer Yalçınpınar

(2011-2013 şiirlerinden ara-imgelem…)

pdf:  https://bit.ly/2iki2

Haz
21
2013
0

Kargaşa 13: “jurnal”

Kargart tarafından düzenlenen geleneksel “Kargaşa” sergisinin 13. salınımı 30 Haziran 2013’e kadar gezilebilir:
https://evvel.org/kargasa-13-jurnal-12-30-haziran-2013

Haz
21
2013
0
Haz
21
2013
0

Krallar ve Soytarıları (Ali Rıza Esin)

Bkz: https://durumsama.com/yazi/krallar-ve-soytarilari/

Bir megalomana “dünyanın en karizmatik ve en güçlü adamı sensin” dersen bunu kabul etmekle kalmaz, buna dair inancını da pekiştirir. Bunu ben söylemiyorum, psikologlar söylüyor; bir bünyelerarası yaşantıyı tarifle.

Birisine olumlu anlamda “sen dünyanın en bilmemnesisin” demek o insana iltifattan sayılabilir —yerine göre— ama bunu tüm soyutluğuna rağmen gerçek olarak kabul etmeye hazır bir insanı tarif ederken söylemek, beyinsizlik değilse, duyacakların aklına hakarettir; bir çeşit insan zaafını kötüye kullanmaktan başka…

Dalkavukluk, yalakalık ve soytarılık tarihi, bu zayıflıktan faydalanmayı bilen, insan zaaflarından çıkar devşirmekte mahir olanlarca yazılmıştır — yazılmaya da devam etmektedir. Kraldan çok kralcılar, krallıklardan nemalanan işbirlikçilerin tarihi…

İşaret ettiğim yönüyle “faydacılık”, yalnızca temel ideolojisi bu olanların veya karakteri böyle olanların kullandığı bir yöntem değildir. Dünyanın ancak böyle yaşandığında yaşamaya hak kazanılan bir yer olduğunu düşünenler ve bu düstura göre davrananlar haricinde, toplumun genel tavrına bakarak karşılaştığı geçici bunalımları ancak böyle atlatabileceğini ön/gören ve bir noktadan sonra hayatını kendine böylesi fırsatlar yaratmaya adayanlar, yakaladıkları “durumları” değerlendirenler de, niyeti bozanlar da vardır.

Walter Benjamin, Zentralpark başlıklı yazısında bir dönemin entelektüel hava değişiminin hayat standartlarını nasıl dönüştürdüğünü (de) anlatırken bu olgudan dem vuran görüşü şu cümlesiyle mühürler:

“Baudelaire, onur namına hiçbir şeyin verilmediği bir toplum içinde şairin onur hakkını talep etmeye mecbur bırakılmıştı. Tavırlarındaki soytarılık bundandır.”

Baudelaire bir soytarı değildi.

Eyvallahçılık… “köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek”çilik… Bunları içine “fırlatıldığımız” oyunun kurallarından saymaya devam ediyoruz. Sosyal hayvanlardanız nitekim. Görünür görünmez her türlü riyakârlıkla geçinip gitmektir işimiz — ve devrimcilikle sınanmışlarımız hariç, “böyle gelmiş böyle gider”ciyiz.

Devrimler tarihi krallıkların nasıl ortadan kaldırıldıklarını anlatan hikâyelerle doludur ama hiçbiri temel insanlık arızalarından bahsetmez bize: Hitler’den bahseder, faşizmden bahseder, kapitalizmden bahseder, komünizmden falan bahseder… Çünkü çıplak insan, bir başına hiçtir. Her bir insan, başka bir dünyadır çünkü ve tek tek ele alınması zordur. Her birey, şucudur, bucudur, insan olmaklıktan önce. Karşısındakini öyle tanımaya koşullandırılmıştır bireyler. Her sosyal durum, tek tek o duruma neden olan unsurlardan daha büyük, daha kitlesel, toplumsal olaylar bağlamında, genellenerek, toptancılıkla ele alınmalıdır — ki siyaset işlesin. Bunu yaparken sadece ideolojiler değerlendirilmeli, “ahlakçılık” şeklinde nitelendirilebilecek söylemlerden özenle kaçınılmalıdır. Siyaset ahlakı referans almaz.

Peki de, bu oyunda yaşanan her tatsızlık, çok temel insan zayıflıklarının (bkz. “arızalarının” demekten kaçınırken) eseri değil mi?.. — ve bu zayıflıklar üstünden geçinenlerin?

Ayfer Tunç’un bir yazısında “Benim dünya görüşümü insana saygı, özgür düşünce, vicdan, adalet duygusu, haysiyet ve erdem oluşturur. İçinde yaşadığım çağdan şiddetle mustaribim, dünya görüşümün içinde yer alan bütün kavramlar sızlıyor.” demesini insanlığın bu hallerinden mustarip bir insanın haykırışı gibi de okumamak elde mi?

Soytarılık kurumu yıkılmadan krallık kurumu yıkılmaz. Krallık kurumunu ortadan kaldırmakta samimi olanlar, önce soytarılık kurumunu ortadan kaldırmalıydılar. Krallık kurumu ancak kurumsal soytarılığın ortadan kaldırılmasıyla yıkılabilir. Soytarılıklara yol açan bir düzenin insanlığı yücelten bir düzen olmadığını kabul etmek, yukarıda saydığım türden canlıların işine gelir mi?

Bu mümkün görünmüyor…

ama “başka bir dünya mümkün” hâlâ.

İyi ki…

Ali Rıza Esin

Haz
21
2013
0

Bir Mimarın Değerlendirmesi

Mimar Ömer Kanıpak tarafından kaleme alınmış ve Gezi Parkı olaylarının neden bu noktalara geldiğinin irdelediği çok önemli bir yazı…

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=423940

Haz
20
2013
0

Kitap: “Büyülenme” (Hermann Broch)

buyulenme-KAPAK-193x300

“Büyülenme”, Hermann Broch

İthaki Yay., Haziran 2013
Çeviren:  Süheyla Kaya

Bkz: https://www.edebiyathaber.net/hitler-kitleleri-nasil-buyuledi/

*

Haz
20
2013
0

ITUC, IUL, ITF: “Yalnız Değilsiniz!”

Gezi Direnişi ’ne destek veren üç büyük uluslararası emek örgütü “Yalnız değilsiniz” çağrısı yaptı.

Dünya Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), Dünya Gıda Sendikaları Konfederasyonu (IUL), Dünya Taşıma Konfederasyonu (ITF) tarafından yapılan çağrıda, “Taksim, İstanbul ve Türkiye’de demokrasi için ayağa kalkanlar dünya halkları ve uluslararası emek örgütleri sizinledir” denildi.

Üç emek örgütü 158 ülkedeki üye ve kardeş sendikalarına çağrı yaparak 21 ve 22 Haziran günlerinde Türkiye’deki demokratik protesto hareketine destek vermeye çağırdı.

Yapılan eylem planlarına göre mümkün olan başkentlerde büyükelçiliklere gidilerek hazırlanan mektupların verilmesi, alanlarda kitlesel gösteriler düzenlenmesi ve yapılan dayanışma hareketine güç verilmesi kararlaştırıldı. Söz konusu günlerde Avrupa Latin Amerika ve Uzak Doğu’da çok sayıda eylem planlanıyor. Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde ise sendikaların da katılıp desteklediği yığınsal protesto eylemleri düzenlenecek.

(…)

Bkz: https://haber.sol.org.tr/sonuncu-kavga/dunya-sendikalarinin-cagrisi-yalniz-degilsiniz-haberi-74950

Haz
20
2013
0

Uluslararası Popüler Müzik Araştırmaları Derneği’nin (IASPM) Bildirisi

Uluslararası Popüler Müzik Araştırmaları Derneği (IASPM) tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Türkiye halkının tencere, tava ve ıslıklarla yaptığı müzik, Türkiye’deki AKP hükümetinin çeşitli yönlerine karşı yapılan gösterilerin önemli bir parçasıdır.

Türkiye’de hükümetin otoriter tutumu, hukuki düzenlemelerde ve toplumsal konulardaki eğiliminin İslami bir eğilim olarak algılanması ve barışcıl göstericilere karşı saldırı ve gözaltıları da içeren, gösterilere karşı ser tutumu gibi muhtelif sıkıntılar mevcuttur.

Tencere, tava ve ıslıklarla müzik yapan Türkiye halkı ve aralarında öğrenci ve meslektaşlarımızın da bulunduğu müzisyenler tüm gün ve gece sokaktalar ve bir çoğu AKP adına hareket eden polis gücü tarafından gözaltına alınıyor veya zarar görüyor.

Gösterilerde caz, folk, klasik, geleneksel ve Latin müziği gibi, müziğin her türü hem canlı yapılıyor hemd e video kayıtları alınıyor ve sosyal medyada paylaşılıyor. Bununla birlikte, Türkiye’deki yaygın pop ve rock müzisyenlerinin müziği gösterilerde hiçbir şekilde kendini göstermiyor. Gösterilerde, özellikle İstanbul ve İzmir’de daha çok amatör müzisyenlerin sesini duyduk. Bu amatör müzisyenler küçük rock grupları, bakır üflemeli grupları, perküsyon grupları, protest müzik grupları çok sesli ve tek sesli ya da heterofonik korolar olarak müzik yapıyorlar. Ancak, nadiren olmakla beraber Gezi Parkı’ndaki sahdene yapılan Gezi Band ve Gezi Parkı Filarmoni konseri gibi profesyonel performanslar da oluyor. Bazı tanınmış müzik grupları da, direniş için çıkardıkları profesyonel kayıtlarını internet üzerinden yayınlıyorlar.

Yine de her yerde duyduğumuz ses, hükümetin otoriter tutumuna direnen Türkiye halkının tencere, tava ve ıslıklarla yaptığı müziktir.

Müzik üzerine çalışan akademisyenler olarak bizler, tencere, tava ve ıslıklarla müziğini yapan Türkiye halkına, diğer müzisyenlere, meslektaş ve öğrencilerimize desteğimizi ilan ediyoruz.”

(Kaynak: soL Haber Portalı)

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com