Wittgenstein’ın doğumunun 100. yıldönümü anısına çıkarılan
Avusturya Posta Pulu (1989)
*
(…)Eğer niyetlerin ilişkisi denilen anlık olgular Wittgenstein’ca taşıdığı öne sürülen özerkliği gerçekten taşıyorsa, bir tepkinin yöneldiği nesneyi çözümlemek ve bundan genellemelere gitmeye çalışmak konunun dışında kalacaktır. Eğer felsefe gerçekten sanat gibiyse, dilsel bir örneğin oluşturduğu izlenim, hiçbir genel formüle sığdırılamayacak bir şey olmalıdır. Tikel durum, bu tür bir ele alış açısından hiçbir zaman kavranıp yakalanamayacaktır. Çünkü dizgenin bütünü içinde tuttuğu yer, ona kendine özgü bir nitelik verecektir.
Wittgenstein’ın bu doğrultuda daha ne kadar ilerlemek istemiş olduğu, kesin değildir. Kesin olan dizgesel kuramlar oluşturmaya karşı çıkmış olduğu ve bunun yerine mantıksal uzayın sınırlarını salınım yöntemiyle saptamaya çalışmış olduğudur. (…) Aslında Wittgenstein bundan daha da ileriye gitmiştir. Ancak hangi noktaya dek ilerlediği ya da tikel durumun değerlendirilmesine ilişkin nasıl bir görüş benimsediği belirgin değildir.
Öte yandan, kendisini bu doğrultuda iten güç konusunda hiçbir kuşku yoktur. Tüm felsefesi, modern düşüncenin bilimin boyunduruğu altına alınmaya açık oluşunun ve bunun anlığın kendi kendini değerlendirişinde yol açabileceği sapmaların getirdiği tehlike ve tüm bunlara karşı gösterdiği güçlü duyguyu yansıtır.
David Pears
“Wittgenstein”, Çev: Arda Denkel, Afa Yay., 1985, s.189