Şub
21
2012
0

“Umut” Filmini Bir Kez Daha Açındırmak için 12 Noktada Söyleşme (Mustafa Irgat)

Mustafa Irgat sıkı ve sağlam görüyor:

“Umut” Filmini Bir Kez Daha Açındırmak için 12 Noktada Söyleşme
(Defter Dergisi, Sayı: 14, 1990)

Ayrıca bkz: https://mustafairgat.blogspot.com

Hamiş: İlgili metni Evvel Fanzin’e işaret eden Metin Kızıcalıoğlu‘na çok teşekkür ederim.

Şub
20
2012
0

“Bakışsız Bir Kedi Kara” Notasyonları (İlhan Usmanbaş)

Sağolsun Şükret Gökay bizi yalnız bırakmadı, bırakmıyor; Prof. Dr. İlhan Usmanbaş’ın “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı efsanevi bestesinin notasyonlarından bazılarını Evvel Fanzin’le  paylaştı. Ece Ayhan’ın “sıkı şiir”leri için İlhan Usmanbaş’ın kullandığı ses ve piyano notasyonları büyük bir deha ürünü… Eğer Türkiye’de bir “Görsel Şiir”den bahsediliyorsa ve “bakış”ın disiplinler arası bağlamları veya akışkanlığı dikkate alınıyorsa, İlhan Usmanbaş’ın notasyonlarının “Görsel Şiir” duruşunda bir “zirve” noktası olduğunu -gönül rahatlığıyla- söyleyebilirim. (Zy)

Notasyonların kısa bir episoduna https://zaferyalcinpinar.com/usmanbasbbkk.pdf adresinden  ulaşabilirsiniz.  

Hamiş: Ece Ayhan Web Sitesi’ne https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden, Evvel fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne ise https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

Şub
19
2012
0

Özgür İmgelemin Uzgörüsü (Z. Yalçınpınar)

Hüsamettin Bozok yönetimindeki Yeditepe Dergisi’nin Şubat 1960’da gerçekleştirdiği “Büyük Anket”ten feyz alarak Şubat 2011’de, İkinci Yeni Şiir Akımı’nın günümüzdeki etkisini deneyimlemeye yönelik bir soruşturma düzenlemiştim. “50 Yılın Ardında; İkinci Yeni” adını verdiğim bu çalışmanın sonuçlarını ve çıkarımlarını 12 Şubat 2011’de E V V E L kapsamında paylaşmıştım.

Şubat 2011’deki anketin icra edilişi ve bu ankete gelen cevaplar, İkinci Yeni şiir akımının Türk Şiiri’ne sağladığı özgürlük alanını ya da alan derinliğini irdelemek yolunda çok önemli bir fırsattı. Bu anket, zaten yıllardır sezdiğim ve imgesel açıdan Türk Şiir Tarihi’ndeki tüm deneyimleri üssel bir biçimde “aşarak kapsayan” önemli ve iddialı bir alacakaranlığı düşünmeye çağırıyordu beni. Zihnimde dönüp dolaşan şu tümceyi ve işaret ettiği olguyu kavramaya çalıştım; “İkinci Yeni’nin sunduğu sezgisel alan derinliği, herhangi bir “t” anında ya da herhangi bir “kısıt fonksiyonu” altında türevlendirilemiyor.”  Sonuçta, İkinci Yeni şiirinde bir “en uygun/optimum” tanımlaması bulunmuyordu;—misal, şu tümce İkinci Yeni’yi kavramakta daha da etkili olabilir: “İkinci Yeni’nin imgelemi, sıfır sayısının çarpanlarına ayrılamayışındadır.”

İkinci Yeni şairlerinin şiirlerinde işaret ettikleri “evren tasavvuru”nun birimi “sözcükler” değildi. Onu herhangi bir “t” anıyla “bağlı” bulunulan “sözlükler” de oluşturmamıştı. Çünkü İkinci Yeni, şiirinin özünü ve birimini “imge” olarak “imgesel” bir düzlemde tasarladı. 2011 Anketi, İkinci Yeni’nin günümüzdeki işlerliğini bana kanıtladığı gibi, daha da önemlisi, farklı okur-yazar-şair nesilleri boyunca İkinci Yeni’nin açtığı imgesel fazların sürekli genişlemekte olduğunu da işaret eder nitelikteydi. Hiçbir zaman tersinin gerçekleşebileceğini düşünmedim. Çünkü İkinci Yeni etkisi, sezgisel varoluşunu tehdit edemeyecek biçimde bir “suskunluğu”, “boşluğu”, “sivilliği”, “sıkılığı”, “anlam arayışını” ya da herkesin İkinci Yeni’yi suçlarken kullandığı gibi bir “anlamsızlığın anlamı”nı seçiyordu. (Hâlbuki insan, anlamsız olanı yazamaz veya düşünemez.) Eğer Türk Şiiri’nde bugünkü kuşakları etkileyen bir imgesel özgürlükten bahsedeceksek ve özellikle de işbu imgeselliğin devasa boyutta bir alan derinliğine dönüştüğünü hissediyorsak, bunda İkinci Yeni akımının üssel -hatta “sayılamaz sonsuz”- önemdeki varoluşunu da kabul etmeliyiz. Mevcut farkındalığı en basitinden, “Artık, Türk Şiiri’nde akımlar dönemi bitti!” söylemiyle -ve işbu söyleme bıyık altından gülerek- gerekçelendirebiliriz. Çünkü birkaç bin yıl önce icat edilen ifadesiyle “Poetika”, bugün, “İmgelemin Özgürleşmesi” yolunda kendini yenilemektedir.

“İmgelemin Özgürleşmesi” ifadesini ilk kez 2011 anketinin çıkarımlarıyla beraber sunduğum “İkinci Yeni ve İmgelemin Özgürleşmesi” başlıklı yazımda kullanmıştım. İkinci Yeni’nin Türk Şiiri’nde oluşturduğu alan derinliğinin geleceğe uzanışı, bir “imgelemin” tıpkı “sonsuzluk” kavramındakine benzer bir genişleme kuramıyla birlikte devinmesidir. Yani, “imgelem” -tıpkı ‘sonsuzluk’ kavramında olduğu gibi- her zaman bir “imgebirim” daha genişleyebilir. Kuramsal olarak, herhangi bir “uç” imgebirimin poetikadan “dışlanamayışı” verili evren tasavvurunu genişleteceği gibi şiirsel algı ortalamasını da yükseltecektir. Bu düzlemdeki tüm “uzgörü”lerin, “imgelemin özgürleşmesi” ifadesinin tüm salınımlarıyla birlikte diğer her şeyden hızla soyutlanarak “yenilenen” bir “poetika” oluşturduğu aşikârdır.

Poetika 2012 Anketi’yle “imgelemin özgürleşmesi” ifadesinin bilişsel sınırlarını ve poetikadaki imgesel dağılımını, verili imgelemin taşıdığı şiirsel yükü ve bu yükün geleceğe uzanışının önündeki engelleri araştırmaya, bir “uzgörü” sağlamaya gayret ettim. Bu kapsamda, anketi yanıtlayan herkese çok teşekkür ederim. Gelecek yıllarda “İmgelemin Özgürleşmesi” ifadesinin kavramlaştığını göreceğiz… Ve poetikanın terk ettiği uzlaşılar ile giriştiği “çekişmeler”e odaklanacağız.

Sonuçta, “Poetika” ile ilgilenen herkesi -geleceğe ilişkin bir ipucu olsun diye- şu sorunun önemini düşünmeye davet ediyorum:

“Okumakta olduğunuz bu tümceye kadar neden bir kez bile ‘dil’ sözcüğü kullanılmamıştır?”


Zafer Yalçınpınar (Zy)

19 Şubat 2012, Pazar Sabahı

Hamiş: Poetika 2012 Anketi’ne verilen yanıtlara https://j.mp/poetika2012  adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Şub
19
2012
0

Poetika 2012 /Anket Yanıtları

Anket yanıtlarını içeren dokümana
https://j.mp/poetika2012
adresinden ulaşabilirsiniz.

Poetika 2012 Anketi’yle “İmgelemin Özgürleşmesi” ifadesinin bilişsel sınırlarını ve poetikadaki imgesel dağılımını, verili imgelemin taşıdığı şiirsel yükü ve bu yükün geleceğe uzanışının önündeki engelleri araştırmaya, bir “uzgörü” sağlamaya gayret ettim. Bu kapsamda, anketi yanıtlayan herkese çok teşekkür ederim. Gelecek yıllarda “İmgelemin Özgürleşmesi” ifadesinin kavramlaştığını göreceğiz… Ve poetikanın terk ettiği uzlaşılar ile giriştiği “çekişmeler”e odaklanacağız.

Anket yanıtlarını içeren dosyayı olabildiğince yaygınlaştırmanız dileğiyle…

Sahicilikle,
Zy


Katılımcılar:

A. Güzel, Adan Karlı, Ahmet Yılmaz Borke, Alişan Çapan, Altay Ömer Erdoğan, Anıl Arar, Barış Yarsel, Cüneyt Ateş, Devrim Altıkulaç, Dilek Değerli, Duygu Ergün, Erim Bayrı, Esat Başak, Evin Okçuoğlu, Gizem Yılmazer, Güher Gürmen, Gün Zileli, Hasan Güçlü Kaya, Hayri K. Yetik, Hilal Yıldırım, Hüseyin Tosun, Komet, Mehmet İşten, Mehmet Kazım,  Mehmet Sarsmaz, Metin Kızılcalıoğlu, Mine Ömer, Mukadder Kırmızı, Mustafa Güneş, Nedim Üstün, Oğuzcan Önver, Ömer Türkoğlu, Özcan Er, Özgüç Güven, Rafet Arslan, Reyhan Sur, Sanem Uçar, Senem Korkmaz, Serdal Köçer, Serhat Uyurkulak, Songül Bozacı, Şükret Gökay, Tarık Günersel, Tayfun Ak, Tuğba Gülal, Uluer Aydoğdu, Vedat Kamer, Y. Teoman Serinkaya, Yakup Şahin, Yılmaz Arslan, Zeynep Yılmaz Taşçı

 

Ayrıca bkz: 50 Yılın Ardında; “İkinci Yeni” / 2011 Anketi

Oca
06
2012
0

1956: Dünya Sarsılıyor (Rock’n Roll)

Bkz: https://www.ziriabmobile.org/?p=249

“Hayalet Oğuz”

*

Dünya Sarsılıyor (Rock’n Roll)
Yazan: Hayalet Oğuz (Oğuz Haluk Alplaçin)
İlk Basım: Ekicigil Yayınları, Aktualite Kitapları Serisi No:1 1956 / İstanbul
Temmuz 2009 / Kadıköy

(…) 1955 yılı Elvis’in adının Amerika’da ve Avrupa’da henüz duyulmaya başlandığı, rock müziğin tüm radyoları yavaş ama kesin bir şekilde sardığı, James Dean’in 24 yaşında ölerek dünyanın daha önce görmemiş olduğu ve Hendrix, Joplin, Morrison, Vicious, River, Kurt, Layne gibi adları da zincirine katacak yeni bir genç ölüler kuşağının fitilini yaktığı, ve Batı Dünyası gençliğinin deri değiştirdiği bir zamandı. Avrupa’nın bile gelmekte olan güçlü dalganın ucunu göremediği bu özel zamanda, insanı korkutacak kadar zamanın gerisinde kalmış bir ülkenin zamandışı (eski) başkentinde, 27 yaşında bir delikanlı bir kitap yazmaya karar verdi. Kitabı yazmak için arkadaşlarının eve geldiği zamanları kollaması gerekiyordu, çünkü bu delikanlının ne bir evi ne bir odası ne de bir çalışma masası vardı. Cebinde beş kuruşu olmayan ve tercüme ettiği ucuz Amerikan romanlarıyla hayatta kalmaya çalışan bu delikanlı, İstanbul’un sokaklarında yaşıyordu. İstanbul’un sokaklarında, ama her zaman yazarların, ressamların, sanatçıların, sinemacıların arasında. (…)

Bkz: https://www.ziriabmobile.org/?p=249

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan E-Kitap ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/e-kitap adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
06
2012
0

exdergi: 5

Sıkı bir maksatla yola çıkan exdergi, 5. sayısına ulaştı.
Derginin “ar diretmeni” Ali Rıza Esin’e ve tüm taifeye selâm olsun…

Bkz: https://exdergi.com/nesriyat/exdergi-5/

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan PDF ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
21
2011
0

Sıkı Bir Maksat: “EXDERGİ”

Exdergi ve taifesi için ne desem az… Sezar’ın hakkını Sezar’a, Spartaküs’ün hakkını da Spartaküs’e teslim etmek gerekiyor; son zamanlarda bu kadar heyecanla okuduğum ve takip ettiğim, içerik ve tasarım güzeli bir dergi -hatta, tabiî ya- yeni bir yayıncılık türü/kafası olmamıştı. Exdergi taifesinin işaret ettiği sıkı maksat, hem içerik hem de teknik olarak “mihenk taşı” sayılabilecek bir töz ve uzgörü ihtiva ediyor. Exdergi ve taifesi için “Şahane yahu, yürüyün be, kim tutar sizi!” demek geliyor içimden… (Bu coşkulu duyguduruma -inanın ki- ne zamandır kapılmamıştım.)

Ayrıca, Exdergi’nin 3. sayısı Oyun Güzel Eki’yle birlikte yayımlanmış. “Oyun Güzel Eki”ne ilişkin olarak bir iki noktayı özellikle vurgulamak gerekiyor; Exdergi taifesi, söz konusu Oyun Güzel Eki’ni oluştururken 1985 yılında yayımlanan “Mor Köpük” adlı felsefe dergisinin Oyun Özel Sayısı’ndan esinlenmiş. Böylelikle ortaya son yılların en zekice projesi ile “oyun irdelemesi”nin felsefi atraksiyonlarından/salınımlarından oluşan -tam da arşivlik- bir eser çıkmış. Bu bağlamda önce Ali Rıza Esin’i, sonra da Exdergi ve taifesini yerden göğe kadar tebrik ediyorum. 

Z. Yalçınpınar / 20 Eylül 2011

Hamiş: Exdergi’nin üçüncü sayısına ve Oyun Güzel Eki’ne şu adresten ulaşabilirsiniz:  https://exdergi.com/nesriyat/exdergi-3/

2. Hamiş: Söz, Mor Köpük Dergisi’nden açılmışken, Evvel Fanzin kapsamında yayımladığımız bazı Oruç Aruoba ilgilerine de işaret etmek gerekiyor. Mor Köpük Dergisi’nde yayımlanan bazı Oruç Aruoba yazılarına şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=6812

Ağu
28
2011
0

İLHANBERKİĞNE… tüm zamanlarda…

28 Ağustos 2008’de vefat eden sıkı şair İlhan Berk’i saygı ve özlemle anıyoruz…

1. İlhan Berk’in vefatının ardından 4 Eylül 2008′de kaleme aldığım “ilhanberkiğne” adlı yazının tam metnine  https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkigne.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

 

2. İlhan Berk’in 1962-65 ve 1975-1977 yılları arasında “Yeni Ufuklar” ile “Milliyet Sanat” adlı dergilerde yayımlanan inceleme yazılarını Mart 2011’de “Bakmak” adlı e-kitapta topladım. Bu bütünü, imgelem, şiir dili, dize tekniği, doğu-batı şiiri gibi konular kapsamında çok değerli, İlhan Berk’in kendi poetikasına ilişkin ayrıntılı açıklamaları kapsamında ise örneklerle dolu ve aydınlatıcı bir derleme olarak görüyorum. Ayrıca, İkinci Yeni şiir akımının 1950′den günümüze uzanan imgesel yaklaşımındaki kökenleri, getirdiği yenilikleri ve oluşturduğu poetikanın gerekçelerini de İlhan Berk’in bu güçlü inceleme yazıları aracılığıyla kavrıyoruz. Kitabın tamamına https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkbakmak.pdf adresinden PDF biçeminde ulaşabilirsiniz. (60 Mb.)

3. Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan İlhan Berk ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

4. İlhan Berk’in 1935-1978 yılları arasında yayımlanan şiir kitaplarının kapak görüntülerine https://zaferyalcinpinar.com/1935nilhanberk1978.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Zafer Yalçınpınar

Tem
13
2011
2

Santrfor Yaşar Yalçınpınar (1914-1998)

Fenerbahçe formasıyla santrfor Yaşar Yalçınpınar.
Hava topuna çıkarken… (1938)
(Z. Yalçınpınar Arşivi’nden…)

Aslında, büyükamcam (babamın amcası) Yaşar Yalçınpınar’ın futbolculuk geçmişine ilişkin fazla bilgi sahibi değiliz. Büyükamcam, garip bir şekilde, 1933-1945 yılları arasında futbol oynadığı döneme ilişkin hiç konuşmazdı. Mizacı böyleydi. Televizyonda bir futbol maçı izlerken kendini kaybedip futbolcuların davranışları, skor ya da oyunun gidişatı üzerine bir şey söylediğini de hatırlamıyorum. Her zaman sessiz sessiz oturur, dikkatlice maçı izlerdi. Ben okuduğum lisenin basketbol takımı ile D.S.İ.’nin basketbol takımında oynarken, birkaç kez beni yanına çekerek “Antrenmanlar nasıl gidiyor?” diye sorması ve arada bir “İyi antrenman yapmalısın. Çünkü basketbol yorucu oyundur, futbol gibi değildir. Futbolda top sende değilken dinlenebilirsin ama basketbolda hiçbir zaman dinlenemezsin!” demesinin dışında spor ya da futbol hakkında bana bir şey söylediğini hatırlamıyorum. Bununla birlikte, 50’li yılların sonuna doğru futbolun endüstrileşerek değişmesini, büyükamcamın futbol geçmişini kayıt altına alacak (buna merak duyacak) bir evlâdının olmaması ile ailemin benden önceki kuşağının futbola ve tarihine yeterince ilgi duymamasını da büyükamcamın -özellikle futbol konusunda- takındığı içe dönük mizacın nedenleri olarak görebiliriz. Sonuçta, babamın büyükamcam hakkında aktardıkları dışında tutarlı bir bilgiye sahip değiliz.

Büyükamcam 1914’te Kadıköy’ün Kuşdili semtinde doğuyor. Santrfor Yaşar Yalçınpınar, 30’lu yılların ortasında genç bir delikanlıyken Kuşdili semtindeki arkadaşlarıyla futbol oynamaya başlamış. Kuşdili’nde, sokakta, bir duvarın önünde sürekli olarak duvara topu göndererek sağ ayak sol ayak paslaşma çalışması yaparmış. Arkadaşlarının arasında çok azimli, hırslı, içine kapanık, ters ve inatçı biri olarak tanınırmış gençliğinde… 1936 öncesinde semt takımları arasında oynanan birçok özel maça katılmış. Büyükamcamın Moda, Üsküdar ve Kuşdili’nin yanı sıra Büyükada, Heybeliada, Kınalıada semti takımları için forma giydiğini ve birçok kez İstanbul Karması’nda yer aldığını da ancak eski fotoğraflardan öğrenebiliyoruz.


1937’de İzmir Fuarı münasebetiyle oluşturulan İstanbul Karması.

(Soldan beşinci; Yaşar Yalçınpınar)
(Z. Yalçınpınar Arşivi’nden…)

Santrfor Yaşar, 1934-35’te büyükteyzem Meral ile tanışıyor ve evlenmeye karar veriyorlar. Büyükamcamın evlilikten önce askerlik ödevini tamamlaması gerekiyor. Askerliği Ankara’ya çıkıyor ve İmalat-ı Harbiye fabrikasında kasatura kalıp ustası olarak çalışıyor. Orada büyükamcamın futbola olan ilgisini, kabiliyetini farkediyorlar ve Ankaragücü takımına alıyorlar. Santrfor Yaşar, Ankaragücü’nde çok başarılı maçlar çıkarıyor; 1935-36 sezonunda Ankaragücü formasıyla Ankara Ligi şampiyonluğu yaşıyor. 3 Mayıs 1936’da Ankaragücü’nün Galatasaray’ı 3-2 mağlup ettiği maçta Ankaragücü’nün gollerinden birini büyükamcam atıyor.


Galatasaray’ı 3-2 mağlup eden Ankaragücü kadrosu (1936)

(Oturanlarda soldan ikinci; Yaşar Yalçınpınar)


Ankaragücü formasıyla santrfor Yaşar Yalçınpınar.
(Z. Yalçınpınar Arşivi’nden…)


“Fenerbahçe Tarihi” adlı kapsamlı ve sıkı kitabın yazarı Dr. Rüştü Dağlaroğlu, büyükamcamın Fenerbahçe Spor Kulübü’ne Üsküdar’daki “Anadolu” kulübünden 1938 yılında transfer olduğunu not düşmüş. Ancak bizim bu konuda -ailece- bildiğimiz ise büyükamcamın  Ankaragücü’nde oynarken, dönemin Fenerbahçe Başkanı Sn. Ali Muhittin Hacı Bekir tarafından kulübe transfer edildiğidir. Fenerbahçe’nin eski başkanlarından Sn. Faruk Ilgaz Bey ise büyükamcamın Kuşdili’nde tanınan ve kabiliyetli bir futbolcu olduğunu, Ankaragücü’nden önce de Fenerbahçe tarafından bilindiğini ve takip edildiğini ifade ediyor.

Fenerbahçe formasıyla santrfor Yaşar Yalçınpınar. (Fenerbahçe Stadı, 1939)
(Z. Yalçınpınar Arşivi’nden…)

Fenerbahçe Spor Kulübü müze müdürü Sn. Alp Bacıoğlu’yla birlikte kulübün kayıtlarına baktığımızda, büyükamcamın 1938-1941 yılları arasında toplamda 75 resmi ve özel maçta Fenerbahçe forması giydiği,  toplamda da 60 golün sahibi olduğunu öğreniyoruz.  29 Ocak 1939 tarihinde Fenerbahçe Futbol Takımı, İstanbul Ligi maçında Fenerbahçe Stadı’nda Galatasaray’ı  3-2  mağlup ederken gollerin ikisini Yaşar Yalçınpınar  ve birini de Esat Kaner atıyor. 30 Ekim 1939′da Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan Cumhuriyet Bayramı Kupası maçında, Fenerbahçe 1-0 gerideyken santrfor Yaşar Yalçınpınar üst üste iki gol atıyor ve skoru 2-1′e getiriyor. Bunun üzerine maçın 65. dakikasında olaylar ve arbede çıkıyor.  Maç tatil ediliyor, Fenerbahçe kupayı hükmen kazanıyor!* 30 Ekim 1940’ta, Fenerbahçe Futbol takımı, Fenerbahçe Stadı’nda oynanan Vatan Kupası maçında Galatasaray ile  3-3  berabere kalırken Fenerbahçe’nin gollerini Esat Kaner, Melih Kotanca ve Yaşar Yalçınpınar atıyor. 1940 yılında Fenerbahçe formasıyla milli küme şampiyonluğu yaşıyor. Büyükamcam, en ünlü golünü Romanya’yla oynadığımız özel bir milli maçta atıyor: Milli takımımız 1-0 gerideyken 30-35 metreden çok sert bir şut, gol oluyor. Kaleci yerinden kıpırdayamıyor bile.

Sn. Faruk Ilgaz Bey, 11 Şubat 2011 tarihli Fenerbahçe Gazetesi’nde dönemin futbolcularına ve futbol ruhuna ilişkin olarak şu satırları kaleme almış:

“(…)Eski günlerde Fenerbahçe Stadı ilkel olduğu zamanda Kadıköy’deki futbola meraklı gençler mahalleler asındaki çeşitli arsalarda maçlar yapıyorlardı. O tarihlerde Kadıköy’ün muhtelif semtlerinden: Moda, Kuşdili, Bakla tarlası, Kızıltoprak, Erenköy, Bostancı, Hasanpaşa, İbrahimağa mahallelerindeki çayır ve arsalarda yetişen gençler çoğunlukla Fenerbahçe kulübüne giriyorlardı.
Bu anlamda zaman içinde, Moda’dan; Esat Kaner, Kuşdili’nden; Yaşar Yalçınpınar, Bakla tarlası’ndan; Fikret ile Semih Arıcan ve Bülent Büyükyüksel, Erenköy’den; Fikret Kırcan, Erol Keskin ile Naim Şukal ve Hasanpaşa’dan; Halit Deringör, Müjdat Yetkiner, Sabri Kiraz ve Zeynel Üner temayüz ederek Fenerbahçe’ye gelmişler ve onun şampiyonluklarında emek vermişlerdi. (…)”


Fenerbahçe formasıylaYaşar Yalçınpınar futbolcu kartı… (1940)

(Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi Arşivi’nden…)

Santrfor Yaşar Yalçınpınar’ın 1938’de ve sonrasındaki senelerde Fenerbahçe takımındaki en yakın arkadaşları şöyle: Esat Kaner, Taka Naci, Fikret Kırcan, (Çingene) Lebib Elmas, Zeynel Üner ve Müjdat Yetkiner… Esat Kaner’le, Zeynel Üner’le ve Lebib Elmas’la dostluğu çok daha derin, çok daha sıkı dostlar… Büyükamcam, Zeynel Üner’e “Zogo” diye hitap edermiş, arkadaşları arasında Zeynel Üner’in lakabı “Zogo”ymuş. Zogo Zeynel ava çıkmayı çok severmiş, birkaç kez amcamla birlikte ava çıkmışlar. Böylesi dostlukları ve yaşantıları incelediğimizde, günümüzdeki endüstrileşmiş futbol ile o dönemdeki semt futbolu ruhunun çok önemli bir karşıtlık oluşturduğunun farkına varmaktayız.

Fenerbahçe’de 50 maçın üzerinde forma giyen futbolcular listesinden bir görüntü.
(Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi Arşivi’nden…)

1970’li yıllarda eşi Meral’in parkinson hastalığına yakalanmasının ardından büyükamcamın suskunluğunun arttığı ve yaşama sevincinin azaldığı da ailemiz arasında bilinmektedir. Büyükamcam santrfor Yaşar Yalçınpınar, hayatının son yıllarını Marmara Adası’ndaki yazlığımızda büyükteyzem Meral’le birlikte geçirdi. Büyükteyzem Meral  8 Aralık 1987’de,  santrfor Yaşar ise 18 Ağustos 1998’de vefat etti. (Büyükamacam vefat ettiğinde Sn. Faruk Ilgaz Bey, Erenköy’deki evimize taziye ziyaretine gelmişti. 2009 yılında -Lefter heykelinin açılışında- Sn. Faruk Ilgaz Bey’le karşılaştık ve babamla birlikte elini öptük. Sn. Faruk Ilgaz Bey, bize, amcamı ve futbolculuğunu çok sevdiğini ifade etti.)


Yaşar Yalçınpınar’ın Fenerbahçe Spor Kulübü Üye Kimliği

(Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi Arşivi’nden…)

Sonuçta, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1/1/1933 giriş tarihli ve 582 numaralı üyesi olan büyükamacam santrfor Yaşar Yalçınpınar hakkında bildiklerimiz -şimdilik- bu yazıda aktarmaya çalıştıklarımızdan ibarettir. Eminim ki Sn. Faruk Ilgaz  ve Sn. Zeynel Üner, büyükamcamın futbol yaşantısı hakkında birçok şey biliyorlardır; çeşitli ayrıntılara, anılara, hikâyelere vâkıflardır.

Bu kısa yazıyı Sn. Zeynel Üner Bey’in Sn. Faruk Ilgaz Bey’e aktardığı ilginç bir anıyla bitirmek yerinde olacaktır:

“Futbolcu arkadaşım Yaşar Yalçınpınar ve kız arkadaşlarımızla Belvü Gazinosu’nda oturuyorduk. Bir de baktık ki, o tarihte kulübümüz yönetim kurulunda vazife görmekte olan, sonradan Fenerbahçe Kulübü başkanı olacak  Hacı Bekir Bey orada idi. Biz utanç ve şaşkınlık içinde iken, nur içinde yatsın, Hacı Bekir Bey bize bir garson ile zarf içinde 40 lira göndermişti.. Hesabı ödememiz için!..”

Zafer Yalçınpınar (Zy)
23 Mayıs 2011

Hamişler ve Güncellemeler:

* 30 Ekim 1939’da Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan Cumhuriyet Bayramı Kupası maçına ilişkin ayrıntı 12 Temmuz 2011 tarihinde yazıya eklenmiştir.

İşbu yazının PDF biçemine https://zaferyalcinpinar.com/yasaryalcinpinar.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

“Fenerbahçe Tarihi” adlı web sitesinde yer alan “Fenerbahçe’nin Santrforu Yaşar Yalçınpınar” başlıklı incelemeye (pdf olarak) https://evvel.org/yasaryalcinpinarfbtarihi.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. (Güncelleme: Mayıs 2020)

EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” başlıklı ilgilere https://evvel.org/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden, “Yaşar Yalçınpınar” arşivine ise https://evvel.org/ilgi/yasar-yalcinpinar adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
30
2011
0

David Hume, Asos’ta, 300 Yaşında…

Felsefe ve Bilim Derneği tarafından her yıl Assos’ta düzenlenen toplantıların 2011 ana başlığı “David Hume”. 18. yüzyıl İskoç filozofu David Hume’un 300. doğum günü sebebiyle tüm dünyada gerçekleşen etkinlikler kapsamında Türkiye’de gerçeleşecek bu ilk toplantının konusu ‘Hume’da Tanrı, Din ve Ahlâk’ olacak. Toplantılarda Doç. Dr. Örsan K. Öymen, Prof. Dr. Mete Tunçay, Dr. Oruç Aruoba, Doç. Dr. Halil Turan’ın yanı sıra Yale, Arizona, Cambridge Üniversitesi’nden çeşitli akademisyenler de sunumlar yapacak.  (Basın Bülteni’nden…)

4-7 Temmuz 2011 tarihleri arasında Asos‘ta gerçekleşecek etkinliklerin programına ve ayrıntılarına  www.philosophyinassos.org adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Hume konusunda, özellikle, “nedensellik” üzerine gerçekleştirilen çalışmalar ve söylemler ilgimi çok çekiyor. “David Hume kimdir, ne düşünmüştür, neyle uğraşmıştır?” diyenler, enformasyonel anlamda önem taşıyan bir makaleye https://www.guncelonkal.com/PDF/hume.pdf adresinden ulaşabilirler. Güncel Önkal, kaleme aldığı bu makalede kaynak olarak “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma” (Çev: Oruç Aruoba, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1976″)  adlı kitabı kullanmış… (Zy)

Haz
07
2011
0

E-Kitap: KIZGIN (Zafer Yalçınpınar)

 

“Kızgın”
Zafer Yalçınpınar

Haziran 2011
(2009-2011 şiirlerinden ara imgelem…)

Kızgın‘ı, https://zaferyalcinpinar.com/kizgin.pdf adresinden indirebilirsiniz.

Hamiş: 2003-2011 yılları arasında yayımlanan Zafer Yalçınpınar e-kitaplarının tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=5982 adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
01
2011
0

Zafer Yalçınpınar E-Kitapları

2003-2011 tarihleri arasında yayımlanan Zafer Yalçınpınar E-Kitapları:

Kızgın – Şiir- 2011
https://zaferyalcinpinar.com/kizgin.pdf

Taş Uçak Şiir Sergisi Kataloğu 2009
https://zaferyalcinpinar.com/tasucakkatalog.pdf

yeniŞ – görselişler -2010
https://zaferyalcinpinar.com/yenis.pdf

Durgun– Şiir – 2009
https://zaferyalcinpinar.com/durgun.pdf

Kelimenin Yüzü– İçSözlük – 2007
https://zaferyalcinpinar.com/kelimeninyuzu.pdf

ŞİİŞ – Görsel İşler – 2006
https://zaferyalcinpinar.com/siis.pdf

Çalgıdönüm – Şiir – 2005
https://zaferyalcinpinar.com/calgidonum.pdf

Kalem Konçertoları – Anlatı – 2002-2003
https://zaferyalcinpinar.com/kalem_koncertolari.pdf

May
29
2011
0

Biraz da DADA: “Merz”


“MERZ”, Kurt Schwitters’ın Almanya-Hannover’da 1923-1932 yılları arasında çıkardığı dadacı bir dergidir. Schwitters, “MERZ” adlı dergisini ve bu bağlamda oluşturduğu tekniğini “her şeyi kullanmanın ilkesi” olarak tanımlar. Dada’nın ayrıksı isimlerinden olan Schwitters’ın dergisi Dada akımının etkisini kaybettiği bir dönemde yayımlanmaya başlamıştır.

1915’te F. Picabia’nın akıma katılmasıyla “karşıtlık” ruhu hızlanan Dada’nın, 1920’de “Uluslararası Dada Fuarı”yla zirveye ulaştığı, Winter Birahanesi rezaleti sonrası Max Ernst’ün çekip gitmesiyle, 1922 yılı dolaylarında kendi sonunu açıkladığı düşünülmektedir. 1922’de Bauhaus’ta Hans Arp ve Tristan Tzara, Dada üzerine ağıtvari bir söylev çekerler. Bu söylev sonradan MERZ’de yayımlanmıştır.


Merz Konstrüksiyonu’nun 1933 yılındaki görüntüsü.

Schwitters, o dönemlerdeki en sıkı ve etkileyici eserini 1920’de vermiştir. Evinin içini ve dışını garip malzemelerle kaplayıp adını da “Merz Konstrüksiyonu” koymuştur. “Merz” düşüncesi 1.Dünya Savaşı’nın ardından Schwitters’ın akademide öğrendiği her şeyin işlevini kaybetmesi sonucu oluşmuştur. Savaşın yıkıntı parçalarından, kayıplardan ve acılardan ortaya çıkardığı bileşkelere “MERZ” adını verir. (Merz Konstrüksiyonu, 1943’te bir İngiliz hava saldırısı sırasında yıkılmıştır.)

Zy

MERZ adlı derginin bazı sayıları şu adresten incelenebiliyor: https://sdrc.lib.uiowa.edu/dada/merz/index.htm

Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=5593

May
06
2011
0

Her Yıl Yeniden Ölen Adam: Sait Faik

S.H. Dergisi: Sait Faik sağ olsaydı, kendi adına kurulan bu armağanı üç yıldan beri kazananlar için ne derdi?
Ece Ayhan: Sait Faik sağ olsaydı, herhalde; “Yahu teselli mükafatı mı bu?” derdi.


Mart-Nisan 1957 tarihli “Seçilmiş Hikâyeler” dergisinde yer alan “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” başlıklı dosyayı tekrardan yayımlıyoruz. Dosyanın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/olenadamsaitfaik.pdf (18  Mb.)adresinden ulaşabilirsiniz.

Salim Şengil’in yönettiği “Seçilmiş Hikâyeler” adlı derginin Mart-Nisan 1957 tarihli 62. sayısı çok önemlidir. Önemlidir çünkü modern edebiyat tarihimizde ilk kez kayda değer şekilde -dimdik durarak, topluca ve ayağa kalkarak- bir edebiyat yarışmasının(armağanının) sonucuna ve dağıtımındaki haksızlığa karşı çıkılmıştır. Salim Şengil ve “Seçilmiş Hikâyeler” dergisi çevresinde yer alan yazarlar, 1957 yılının “Sait Faik Hikâye Armağanı”nın adil bir şekilde dağıtılmadığına işaret etmişlerdir; derginin 62. sayısı “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” adında oylumlu bir dosyaya ayrılmıştır. Salim Şengil ve arkadaşlarının iddiası; 1954-57 yılları arasında Sait Faik Hikâye Armağanı’nın Varlık Dergisi çevresindeki yazarlara haksız bir şekilde dağıtıldığı yönünde eleştirel bir bakış içeriyor. Dosyanın başında Salim Şengil’in açıklaması ve Seçilmiş Hikâyeler dergisi çevresinin “Sait Faik Hikâye Armağanı”ndan çekilişinin, ayrılışının öyküsü ile açık/sert bir mektup yer alıyor. Ardından konuya ilişkin olarak Attila İlhan‘ın “İş İştir”, Burhan Arpad‘ın “Sait Faik Adına Saygı Gerekir”, Tevfik Çavdar‘ın “Varlık Sanat Tekeli” ve Orhan Duru‘nun “Maskeli Balo” adlı ağır eleştiri yazıları yer almaktadır. Ciddi haksızlıklara karşı yayımlanan bu dosyada kısa bir soruşturma da gerçekleştirilmiş… Soruşturmaya Fikret Otyam, Ece Ayhan, Çetin Altan, Suat Taşer, Tarık Buğra, Mehmed Kemal, Sabahattin Batur, Vüs’at O. Bener, Baki Kurtuluş, Nezihe Meriç, Muzaffer Erdost, Güner Sümer, Tarık Dursun K., Orhan Duru, Tevfik Çavdar, Celâl Vardar, Sevgi Batur, Şükran Özkutlu, Can Yücel, M. S. Arısoy, Mahmut Makal ve Tektaş Ağaoğlu cevap vermiş. Soruşturma cevaplarının çoğu Sait Faik Hikâye Armağanı’nda yaşanan haksızlığı işaret ediyor…

Seçilmiş Hikâyeler dergisinin 1957’de sergilediği “karşı duruş ve haklı tepki” bize şunu göstermektedir: “Günümüzdeki hakkaniyetsiz edebiyat yarışmaları, edebiyat oligarşisi, edebiyat kâhyaları, üleştirmenler ve ödüllendirme sistematiği arasındaki habis birliktelik “yeni” bir şey değil… Yeni olan şey, söz konusu  habis birlikteliğe tepkisiz kalışımız…”

Sonuçta, Evvel fanzin kapsamında (sözkonusu edebi ayaklanmadan tam 54 sene sonra, yani 2011 yılında) herkese ibret olsun diyedir, “Seçilmiş Hikâyeler” dergisinin “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” başlıklı dosyasını tekrardan yayımlıyoruz. Dosyanın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/olenadamsaitfaik.pdf (18  Mb.)adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar

ÜÇ ÖZEL HAMİŞ:

1. Hamiş: Ece Ayhan’ın soruşturmaya verdiği zekice yanıt beni çok heyecanlandırdı.

2. Hamiş: 54 yıl sonra, günümüzde, hâlâ aynı yerde saydığımızı görmek beni üzüyor. Hâlâ aynı kifayetsiz muhterisler, üleştirmenler ve edebiyat kâhyaları, benzer edebiyat armağanlarını ya ele geçirmiş durumdalar ya da manüple etmekteler…  “Varlık” sebepleri bu olsa gerek!

3. Hamiş: Mayıs ayı boyunca, Evvel Fanzin kapsamında birçok Sait Faik ilgisini paylaşmaya devam edeceğiz.

May
06
2011
0

Biraz da DADA…

1916’da yayımlanan ve uluslararası dadaist çağrı metinlerinin bulunduğu bu kitapçığın kapak tasarımı Hans Arp’a aittir. CABARET VOLTAIRE, içerisinde “Dada” ifadesinin geçtiği ilk dadacı yayın olarak kabul edilir. Fransızca, Almanca ve İtalyanca metinlerin bulunduğu kitapçıkta Huelsenbeck, Janco, T. Tzara, Hugo Ball, G. Apollinaire, Hennings, Van Hoddie, V. Kandinsky, Marinetti, Blaise Cendrars ve Cangiullo’nun betikleri yer almaktadır. Kitapçıktaki çizimler ise Hans Arp, Picasso, Modigliani, Oppenheimer, Janco, Hennings ve Van Rees’e aittir. Hugo Ball’un edisyonuyla yayımlanan kitapçıktan 500 kopya basılmıştır.

1915’in sonuna doğru Félix Vallotton’un kapak tasarımıyla yayımlanan CHEMAREA (Çağrı) adlı uluslararası derginin ilk sayısıdır. Dada öncesi hazırlık betiklerinin yer aldığı bu avangard dergiden 500 kopya basılmıştır.

Tristan Tzara Bükreş’te, Romen Gazeteciler Birliği’nde… (1946)
(G. Dinu arşivinden…)

Hamiş:  “Dada” akımı üzerine Jean-Jacques Thomas tarafından 2007 yılında kaleme alınmış ve özellikle göstergebilimsel açıdan çok sıkı, derli toplu olan bir inceleme yazısının tam metnine (İngilizce olarak) https://www.ieeff.org/dadafinal.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
30
2011
0

İki E-Kitap…

Uzun zamandır “AltKitap” adlı oluşumu takip etmiyordum. Geçenlerde bir göz gezdireyim dedim ve iki ilginç e-kitapla karşılaştım:

M. Kemal Adatepe
Yeni Dergi, Biyografi ve Bibliyografi
Bkz: https://www.altkitap.com/kitap.asp?kitapid=55

*

Duygu Güles
“Ben Senin Yazarınım”
Bkz: https://www.altkitap.com/kitap.asp?kitapid=57

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yer alan E-Kitap ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=e-kitap adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
26
2011
0

491’e ON ÜÇ! (Ey vakitsizlik!)


491’e ON ÜÇ!

Ey vakitsizlik!

https://zaferyalcinpinar.com/491onuc.pdf

*

Yokoluşlarının ağıtını yazan o kifayetsiz muhterislerle senin ilgilenmeyişinin 2010’lardaki yüzüdür 491
DÖRTDOKUZBİR “Evvel Fanzin” cakasıdır ve Kadıköy kafasıdır.
491, seslidir… Ses ver!

491‘in tüm sayılarını https://zaferyalcinpinar.com/491.html adresinden indirebilirsiniz. (E-posta: dortdokuzbir@gmail.com)

Nis
02
2011
0

491’e ON İKİ!


491’e ON İKİ!

https://zaferyalcinpinar.com/491oniki.pdf

*

Yokoluşlarının ağıtını yazan o kifayetsiz muhterislerle senin ilgilenmeyişinin 2010’lardaki  yüzüdür 491
DÖRTDOKUZBİR “Evvel Fanzin” cakasıdır ve Kadıköy kafasıdır.
491, seslidir… Ses ver!

491‘in tüm sayılarını https://zaferyalcinpinar.com/491.html adresinden indirebilirsiniz. (E-posta: dortdokuzbir@gmail.com)

Mar
22
2011
0

E-Kitap: Bakmak (İlhan Berk)

Son olarak, İlhan Berk tarafından kaleme alınan “Türk Şiirinin Yapısına Bakmak” adlı uzun inceleme yazısının II. ve III. bölümü Bakmak‘a eklendi. (“Bakmak” adlı e-kitapta toparladığım İlhan Berk yazılarının tam listesi aşağıdadır.)

1962-65 ve 1975-1977 yılları arasında “Yeni Ufuklar” ile “Milliyet Sanat” adlı dergilerde yayımlanan bu inceleme yazılarının bütününü, imgelem, şiir dili, dize tekniği, doğu-batı şiiri gibi konular kapsamında çok değerli, İlhan Berk’in kendi poetikasına ilişkin ayrıntılı açıklamaları kapsamında ise örneklerle dolu ve aydınlatıcı bir derleme olarak görüyorum. Ayrıca, İkinci Yeni şiir akımının 1950’den günümüze uzanan imgesel yaklaşımındaki kökenleri, getirdiği yenilikleri ve oluşturduğu poetikanın gerekçelerini de İlhan Berk’in bu güçlü inceleme yazıları aracılığıyla kavrıyoruz.

Kitabın tamamına https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkbakmak.pdf adresinden PDF biçeminde ulaşabilirsiniz. (60 Mb.)

Mar
17
2011
3

E-Kitap: BAKMAK (İlhan Berk)

İlhan Berk
“BAKMAK”

Dergilerdeki Yazıları (1962-65 ve 1975-77)

Hazırlayan: Zafer Yalçınpınar
Mart 2011

indir
(PDF/60 Mb.)
Güncelleme Tarihi: 22 Mart 2011

Mar
11
2011
0

Mustafa Irgat ve Ece Ayhan

Mustafa Irgat ve Ece Ayhan
Fotoğraf: Doğan Kemancı
Evvel Fanzin’e ulaştıran: Eren Barış
Ayrıca bkz: Ece Ayhan Efemeraları

Evvel Fanzin’in omuzdaşlarından Metin Kızılcalıoğlu -eksik olmasın- 1993’de Ece Ayhan ile Mustafa Irgat tarafından gerçekleştirilen kısa bir söyleşinin pdf biçemini bize iletti. Söyleşi, önce Cumhuriyet Gazetesi’nde ardından da Ece Ayhan’ın YKY’den çıkan “Aynalı Denemeler” adlı kitabında yayımlanmış. (Zaten bu kitabı yayıma hazırlayan da Mustafa Irgat’tır.) Evvel Fanzin’in Ece Ayhan ilgileri kapsamına giren bu söyleşiye https://zaferyalcinpinar.com/siirimizkaradirabiler.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Metin Kızılcalıoğlu uzun zamandır Mustafa Irgat’a ilişkin bazı yazı, efemera ve eserlerin derlendiği arşiv çalışmasını içeren https://mustafairgat.blogspot.com adresini bana işaret edip edip duruyor. Haklı aslında… İçerisinde şahsen sevmediğim birçok zevatın yazısı, fikri, atıp tutması filan bulunmasına rağmen Mustafa Irgat üzerine hazırlanan bu siteye, arşive ve araştırmaya verilen emeği çokça önemsediğimi bildiririm. (Zy)

Şub
27
2011
0

491’e 11: “Seslidir!”

491’e 11!

“Yaşadım” diyebilmen için…

https://zaferyalcinpinar.com/491onbir.pdf

*

Yokoluşlarının ağıtını yazan o kifayetsiz muhterislerle senin ilgilenmeyişinin 2010’lardaki  yüzüdür 491
DÖRTDOKUZBİR “Evvel Fanzin” cakasıdır ve Kadıköy tribidir.
Bundan böyle 491, seslidir… Ses ver!

491‘in tüm sayılarını https://zaferyalcinpinar.com/491.html adresinden indirebilirsiniz. (E-posta: dortdokuzbir@gmail.com)

Şub
15
2011
0

İkinci Yeni ve İmgelemin Özgürleşmesi (Z. Yalçınpınar)

Başlarken, “İkinci Yeni” şiirinin günümüzdeki işlerliğini ve imgesel akışkanlığını araştırdığımız bu ankete katılanlara müteşekkir olduğumu ifade etmek istiyorum. İkinci Yeni’nin imgeselliğinin uzam içerisindeki salınımı ile hem okuyucu, hem de yazar-şair nesilleri boyunca süren içselleştirilme veya dışlanma biçimleri benim için her zaman bir merak, ardından da araştırma gayreti olmuştur, olacaktır. Farklı kuşaklardan farklı katmanların İkinci Yeni’nin imgesel devinimine olan inancı, İkinci Yeni şairlerinin işaret ettiği “evren tasavvuru”na her geçen gün daha hızlı bir şekilde yakınsadığımızı doğrulamaktadır.

Türk şiirinde İkinci Yeni, imgelemin özgürleşmesine odaklanan tek şiir akımıdır. Dilin yapıtaşının sözcükler olmadığı “hakikati”, İkinci Yeni akımının şiirselliğiyle birlikte edebiyatımıza mıhlanmıştır. İmgelemin özgürleşmesi yönündeki bir tasavvur, sözcüklerin belirli bir ‘t’ anındaki sözlük anlamının ön-kabulüyle ya da sözlü kültürün “zihinsellik taşımayan” dolaşımına odaklanarak gerçekleşemeyecektir. İkinci Yeni şairlerinin (hepsinin) bu durumu fark ettiği aşikârdır. İkinci Yeni’ye göre dilin yapıtaşı “imge”dir.  İkinci Yeni şairleri, “anlam”ın ve duygu durumların dil içerisindeki özgürlüğünü imgesel bir mesele olarak ele almışlardır. Özgür imgelem dediğimiz şey, anlatı derlemlerini ancak ve ancak şiirsel uzamda oluşturur. Şiir dili, özgürlüğün belirleyicisi ve ateşleme mekanizmasıdır. İkinci Yeni şairleri şunu söyler gibidir: Özgür olmayan bir dille özgür olan bir imgelemi işaret edemezsiniz. “Anlam”ın İkinci Yeni şiirlerinde yer alan biçemi, denizin karanlığındaki bir çakarın yanıp sönen ışığına benzer.  Bu aksak yapısı sezgisel ve devasa bir özgürlük alanı (alan derinliği) içerisinde kendisini kurgulamasından, yoğurmasından kaynaklanmaktadır. İkinci Yeni’nin imgesel imkânları “şiirin her yerde olduğu, olabileceği” öncülü üzerine kuruludur. İkinci Yeni’nin poetikası, her taşın altına bakmaktadır. Aksak anlam, sezgisel alan derinliği ve imgenin özgürlüğünü gözetmek gibi nedenlerle İkinci Yeni şairleri, dizelerinin çoğunu şiirsel diyebileceğimiz -uçsuz bucaksız, sınırsız- “imgesel önermeler” dizgesi şeklinde anlamdan bağımsız, çağrışımlarla parçalı bir şekilde yazmışlardır. Temelde, “güvercin curnatası” da “anlaşılmayacak olan kanatsızlık” da “ağır olan ve uçamayan bay düzyazı” da “perçemli sokak” da “taş uçak” da bu önermelerin imgesel özgürlüğünü işaret eder. (Bu noktada şiir ve felsefe ilişkisi açısından, Wittgenstein’a ait şu iki söylem önem kazanıyor: 1-Gerçeğin yapısını dilin yapısı belirler. 2-Felsefe, şiir diliyle kurulmalıydı.)

Türk şiirinin Sanayi-i Lafziye’den kurtulup özgür imgelem yoluna yönelmesinde, İkinci Yeni’nin sezgisel alan derinliğinin, imgeyi dilin yapıtaşı olarak görmesinin ve “evren tasavvuru”nu biçimlendiren şiirsel önermelerin tek bir “kırılma noktası”nda birleşmesi, devasa bir önem taşımaktadır. Yazının başından bu yana ifade etmeye çalıştıklarımla koşutlayarak şunu söyleyebilirim:— Eğer biri çıkıp, Türk şiirinde, İkinci Yeni akımını ve imgeselliğini yok sayıyorsa, o kişinin imgeleminin özgür olmadığı ya da imgelemin özgürlüğüne karşı olduğu aşikârdır. Bu durum (biçim, söylem açısından değil de muhteva ve töz açısından bakıldığında) o kişinin, günümüzde, şiir yazamayacağını ve hatta yazılan “yeni” şiirleri de okuyamayacağını gösterir.

İkinci Yeni poetikasının günümüzdeki işlerliği, günümüz şairleriyle İkinci Yeni şairlerinin etkileşimi gibi karmaşık bir konuyu biraz olsun aydınlatabilmek için sorduğumuz sorulara, her kesimden ilginç cevaplar geldi. Gelen cevapları ve ankete katılanların konuya yaklaşım biçimlerini niteliksel olarak incelemeye, tüm söylemlerin özüne nüfuz etmeye, onları kavramaya çalıştım önce… Ancak özellikle de “poetika” söz konusu olduğunda -tüm gayretlerime rağmen- nitel ve nicel yaklaşımların çoğu geçersiz bir biçim alıyor. Bunun nedeni cevapların bulanık olması ya da soru tasarımlarının eğri/tutarsız olması değil. Bu analitik zorluğun kök nedeni; İkinci Yeni şairlerinin kullandığı imgesel imkânların ve anlatı yerlemlerini kurdukları sezgisel alan derinliğinin ancak (sadece) kendisine benzeyen bir sezgisellik ya da imgesellik aracılığıyla “dile getirilebilir” olmasıdır. Bu durum -İkinci Yeni’yi yok sayanları da kapsayacak kadar ilginç bir biçimde- İkinci Yeni’nin “yaşadığının”, “yaşayan dili etkilediğinin” ve “geleceğe uzandığının” en basit kanıtıdır. (Örneğin Ece Ayhan’ı ve Turgut Uyar’ı eleştirmeye ya da incelemeye çalışanların bir anda bu iki şairin imgesel diliyle konuşmaya, yazmaya başladığını, o dilin sezgisel alan derinliğinde kaybolduklarını görürüz çoğunlukla.) Zaten, modern şiirde de böylesi bir kısıt vardır: Bir müzisyenin bestesini -kolaylıkla olmasa da- eleştirel yazı dili aracılığıyla ele alabilirsiniz, bir ressamın tablosu, bir sinema filmi de yazı dili aracılığıyla düşünülebilir, eleştirilebilir ancak bir şiir akımı “yazı dilinin eleştirel retoriği”yle incelenemez. Hele hele “imgelemin özgürlüğü” yönünde biçimlenen devasa bir “evren tasavvuru” olarak İkinci Yeni’yi, “mantıksal düzyazı dilinin coşkusuz sınırları”nda incelemek ya da niceliksel bir “sayı/oran/sıklık” durağanlığında tartmak mümkün değildir. İkinci Yeni’yi “unsurlarına ayırmak” gibi bir endüstriyel yapısalcılığın da bugüne kadar bize tutarlı sonuçlar vermediği -yani tutmadığı- aşikârdır.

Sonuçta, İkinci Yeni şiirini “bir sokağın çıkmazlığı” düzleminde -böylesi bir aptallıkla- incelememek, aksine, İkinci Yeni’yi bir özgürlük düzleminin alan derinliği olarak görmek bana kıvanç veriyor. Her zaman şunu söylerim:— İkinci Yeni, işimize bakmak değildir; ‘göğe bakmak’tır. Bu yüzden anket cevaplarına ilişkin izlenimlerimi okuyucuya -kolaylıkla tüketeceği- ‘çıkarımlar’ olarak sunmamaya karar verdim. Çünkü anket sorularına verilen cevapların bütününü okuyan başka birisi farklı çıkarımlara ulaşabilir, farklı şeyler sezebilir. Tıpkı İkinci Yeni şiirinde, şairlerinde olduğu gibi… Üzerinde karar kıldığım ve anket sonuçlarıyla birlikte dile getirmek istediğim tek bir “görgü” var:—

“İkinci Yeni şiir akımı imgelemin özgürleşmesi yolunda geleceğe uzanmaktadır. İkinci Yeni’nin imlediği ‘evren tasavvuru’nu,  geleceği biçimlendirme gücüyle birlikte düşündüğünüzde, onun diğer her şeyden daha canlı olduğunu görürsünüz.”

Zafer Yalçınpınar (Zy)
13 Şubat 2011, Pazar Sabahı

Hamiş: İkinci Yeni Şiir Akımı 2011 Anketi’ne verilen yanıtlara https://zaferyalcinpinar.com/ikinciyeni2011.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Şub
15
2011
0

Cehennemde Bir Mevsim / No:1

1979’da Oğuz Demiralp tarafından ilk sayısı yayımlanan “Cehennemde Bir Mevsim” adlı dergi şiirsel bütünlüğü ve yaklaşımı açısından o günlerde yayımlanmış en sıkı dergilerden biridir. C.B.M.’in ilk sayısında yer alan bazı metinleri ve derginin Ece Ayhan’lı kapak görüntüsünü daha önce Evvel Fanzin ilgileri kapsamında paylaşmıştım. Şimdi de derginin tüm içeriğini pdf biçeminde paylaşıyorum.  Ayrıca, Evvel Fanzin’in omuzdaşlarından Metin Kızılcalıoğlu’na işbu paylaşıma vesile olduğu için teşekkür ederim.  (Zy)

Cehennemde Bir Mevsim’in 1979’da yayımlanan ilk sayısına https://zaferyalcinpinar.com/cbm1.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com