(…)
Aşırı anarşik, insanlara ve dogmalara açık seçik saygısızlık besleyen bu ruh hâli geçmişe, sabit, şanlı, disipline ve düzene sokulmuş olana karşı bir tepki değildiyse neydi peki? Çılgınlığa ve absürde olan tutkum banalliğe, sıradanlığa, iyi niyete ve ortak hislere duyulan bir tiksinti değildiyse neydi? Peki ya etik kuralları, iyi terbiyeyi, popüler idolleri, bilgece metotları ve burjuva değerlerini küçümseyişim, lanet olası ve değişmez olguya, tüm ilişkilere, tüm bağlara ve tüm inançlara duyulan bıkkınlık değildiyse neydi?
Ben pozitivizme karşı, pozitivistler yalnızca gerçekliğin uysal noterleri olduklarını iddia ettikleri için savaşıyordum; idealizmle hararetleniyor ve onu, o her şeyi ruha verme ve bedensel var oluştan dahi şüphe duyma hâli tuhaflık ve paradoks koktuğu için uç noktalara taşıyordum. Şimdiye duyduğum nefret yüzünden birkaç ölü dâhiye sığınıyordum; var olana duyduğum nefret yüzünden kendimi hayallere bırakıyordum; insana duyduğum nefret yüzünden doğanın yalnızlığını ve bitkilerin sessiz dostluğunu arıyordum. O zamanlardaki favori kelimem özgürlük idi. Ondan ve bundan; şimdiden ve sonradan, buradan ve oradan özgür olmak: Her şeyden özgür olmak.
(…)
Giovanni Papini
“Bitik Adam”, Çev: Sinem Carnabuci, Monokl Yay., 2012, s. 113-114