Fütürizm, endüstri devriminin en yoğun döneminde yani 1880-1920 aralığında -büyük buhrana kadar, 1. Dünya Savaşı sürecinde- tezahür etmiş “aceleci bir farkındalık” durumudur. Yani bir açıdan bakıldığında sanayi devriminin gündelik yaşam üzerinde yarattığı makineli yönsemenin, kültürel alana yansımasıdır. Bu yansımanın bütünsel bir reddediş içerdiği aşikâr… Ama tabiî, topyekûn reddedişin sunduğu manifestoların tutarlı bir gelecek kuramı oluşturabildiği konusunda şüpheliyim. Fütüristler, o günlerdeki kültürel değişimi hissediyorlar. Başka bir çağın başladığını, hızın ve endüstrinin kültürel hayata egemen olacağını biliyorlar. Ancak bu değişimin çevrimsel bir dalgalanma olduğunu, post-modernite ya da neo-kapitalizm gibi daha büyük bir eğilimin başlangıcı olduğunu bilmiyorlar. Aslında, Rusya’daki tezahür de böylesi bir durum. Rus romantiklerinin reddedilerek imgeciliğin ön-plana çıkması… Sanırım, gerçeküstücülük ve imgesel yoğunluk fütürizmi geri plana itmiş tarihsel olarak… Marinetti’nin tüm metinlerinde şu duyguyu seziyorum: “Büyük bir değişim var, bildiğimiz her şey yıkılacak. Hızla… Bunun kuramını yazmalıyız.” Yıkım konusunda haklı Marinetti… Ama bu yıkımın neo-kapitalist bir dönüşümle “yapıcı yıkıcılığa” evrileceğini ve tarihsellikten kopmayacağını fark edemiyor.
Nâzım Hikmet’in poetikasında ‘gelecek’ teması ve geleceğin getireceği umutlu beklentiler çokça işleniyor. Ama tabiî fütürizmin tarihsel varoluşu açısından birçok nosyon farkı var. Nâzım Hikmet’teki gelecekçilik nosyonu, fütürizmin parladığı ve diğer akımlara yön verdiği 1890-1920 İtalyanlarına (Boccioni ile Marinetti’ye) bütün bütün benzemiyor. Yani, Nâzım Hikmet’in “Müzeler mezarlıktır” söylemini ya da sarsıcı fütürist manifestoları tüm hatlarıyla benimsediğini düşünmüyorum. Sanırım, aynı dönemdeki (1880-1910) Paris-Montparnasse şairlerinin fütürist yönsemesi ya da M. Jacob ile Apollinaire’in fütürizme yakınsayan bazı çalışmaları Nâzım Hikmet’in poetikasındaki fütürist biçemlerle daha çok örtüşüyor… Paris’teki fütüristlerin imgelemi, İtalyan fütüristlerinki gibi yıkıcı ve dışsallaştırıcı unsurlar taşımıyor. Oradaki dil daha konvansiyonel… Yani, Paris’teki fütürizm “biraz daha az deneysel” desek yeridir. Bununla birlikte, Nâzım Hikmet’teki belirleyici açı tabiî ki sosyalizm ve komünizm olmuştur. Nâzım Hikmet için fütürizm bir teknik araç ya da tahayyül unsuru gibi duruyor. Nâzım Hikmet’in şiirinde içeriği belirleyen şey çok açıktır: Sosyalist bir dünya tahayyülü… Bu bağlamda Nâzım Hikmet, şiirinde yeni bir tarihsel ve hümanist perspektif ortaya koyar. Bu perspektif Türkçe’deki şiirselliği ve şiir dilini tamamıyla değiştirir. Böylesi bir dönüştürücü uzgörüyü ne İtalyanlarda, ne de Montparnasse şairlerinde bulamazsınız. Zaten, Avrupa’daki fütürizm de 1. Dünya Savaşı’yla birlikte -savaşın acılarının yarattığı semantik boşlukla birlikte- yerini dadacılık, gerçeküstücülük gibi daha farklı noktalara bırakacaktır. Varoluşçulara kadar da çok kaygan ve değişken bir zeminde ilerleyecektir avangard batı edebiyatı…
Zafer Yalçınpınar
2 Nisan 2016
Hamiş: Zafer Yalçınpınar’ın kişisel web sitesine https://zaferyalcinpinar.com adresinden, kitaplarına ve özgeçmişine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.