Oca
30
2018

“…çocuklar gibi olduklarını düşünüyorum, rüyayla uyanıklığı birbirlerinden ayırt edebildiklerini sanmıyorum.” (Jorge Luis Borges)

(…) Momigliano, örneğin, dizelerin müziğini, hecelerin tekrarlarını, vurguların yerleşimini analiz eder. O yüzden, İtalyancayı anlamasan da (İtalyanca farklıdır çünkü, tıpkı İspanyolca gibi köken olarak Latincenin diyalekti değildir), yorum yardımıyla anlarsın. Bunun bir dili çalışırken en iyi yöntem olduğunu düşünüyorum: İçeriklerden faydalanmak. Spencer, gramerin öğretilecek en son şey olduğunu söylerdi çünkü önemli olan dilin felsefesidir. Bir çocuk ana dilini sıfatların, isimlerin yamirlerin tanımlarıyla öğrenmez, tıpkı akciğerlerin şeklini çalışırken nefes almayı öğrenmediği gibi.(…)

(…) Metaforun şiirin temeli olduğu aklıma nereden geldi, bilmiyorum (aynı şey Lugones’in de başına gelmişti). Bu teorinin yanlışlığını kanıtlamak için metafordan yoksun tek bir güzel dize yeterli olurdu -dili oluşturan kaçınılmaz metaforlar haricinde bu dizeyi bulmak hiç de zor değildir. Dahası, bütün ülkelerin, neredeyse hiç metafor içermeyen halk şiirlerinden örneklere sahibiz. Metafor, yalnızca yüksek edebiyatta şiirin temel unsurudur. Şiir metaforla başlamaz; ilkellerin gerçek duyguyla figüratif duygu arasındaki farkı görebildiklerinden şüpheliyim. Bir defasında, Thor’un gök gürültüsü tanrısı olduğu düşünüldüğünde bu fikrin bile yeteri kadar karmaşık olduğunu yazmıştım. Olasılıklı Thor hem gürültü hem de kutsallıktı, biri diğerinden ayırt edilemiyordu. İlkellerin çocuklar gibi olduklarını düşünüyorum, rüyayla uyanıklığı birbirlerinden ayırt edebildiklerini sanmıyorum. (…)

JORGE LUIS BORGES
M.E. Vazquez’in Söyleşisi’nden… (Çev: Fırat Genç)
“25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler”
Kırmızı Kedi Yay., 2015, 1.Baskı, s. 65,68,69

Yorum yapılmamış

Comments are closed.

RSS feed for comments on this post.


Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com