Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Meydansız” ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=meydansiz adresinden ulaşabilirsiniz.
Ayrıca bkz: Merdiven, Ağaç ve Meydansız
30
2011
Unutmadan: “1 Mayıs 2008” ya da “Meydansızlık”
30
2011
İki E-Kitap…
Uzun zamandır “AltKitap” adlı oluşumu takip etmiyordum. Geçenlerde bir göz gezdireyim dedim ve iki ilginç e-kitapla karşılaştım:
M. Kemal Adatepe
Yeni Dergi, Biyografi ve Bibliyografi
Bkz: https://www.altkitap.com/kitap.asp?kitapid=55
*
Duygu Güles
“Ben Senin Yazarınım”
Bkz: https://www.altkitap.com/kitap.asp?kitapid=57
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yer alan E-Kitap ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=e-kitap adresinden ulaşabilirsiniz.
27
2011
Acının Adı: “İnsanlık Anıtı’nın Kaldırılması”

ACININ ADI
Yavaş sessiz senin buyruğunda toplanır altın yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda bölünür halkın ekmeği.
Seninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla
Hızla düğümlenir bulanır su seninle
Körlenir seninle hızla emeğin tarihi.
Ve seninle yavaş yavaş çıkar bakıra kuvarsa tunca yavaş
yavaş acının uzun uzun yazılan adı.
İlhan Berk
Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=4641
Özellikle bkz: https://haber.sol.org.tr/yazarlar/merdan-yanardag/cumhuriyet-putu-nu-yiktilar-41995
27
2011
Söyleşi: “Nitelikten fedakârlık etmeden bazı fikirler nasıl gündelik kılınabilir?” (Tarık Günersel)

Tarık Günersel
Fotoğraf: Z. Yalçınpınar, 2006
Türkiye P.E.N. Merkezi Başkanı Tarık Günersel’le yeni kitabı “Oluşmak” kapsamında ilginç bir söyleşi gerçekleştirdik…
Zafer Yalçınpınar: Sizinle ve eserlerinizle tanışıklığım görsel işlerime yoğunlaştığım, görsel şiiri deneyimlediğim günlerde gerçekleşti. Deneysel çalışmalarınızla ve özel verimlerinizle tanınıyorsunuz Türk edebiyatında… Bu deneysel çalışmalarınızın geleceğe uzandığını, hatta, “tarih kadar uzun” bir projenin parçası olduğunu düşünüyorum. Çalışmalarınızın yapı taşları nelerdir? Başlarken ne vardı, neyi gördünüz, sizi ne tetikledi?
Tarık Günersel: Büyükbabamın sayesinde, felsefeyle ilgilenmeye ilkokulda başladım: Necmeddin Günersel tanıdığım ilk yazar ve Müslüman-demokrat düşünür oldu. Sonra 1966’da 13 yaşımda Bertrand Russell’ın “Niçin Hıristiyan Değilim” adlı eserini okuyunca inancım sarsıldı, verimli bir buhrana girdim. Tanrı inancından kopuşum acısız olmadı, ama memnunum. 14 yaşımda yerleşik ahlakı köleleştirici buldum, alternatif bir özgürleşme ahlakı amaçladım. 20 yaşımda “Kendi anayasama doğru” diye bir döküm hazırladım –görüşlerimden ve bazı alıntılardan oluşan. 1993’te özdeyişlerimden oluşan ve Seyyit Nezir’in Broy yayınları arasında yer verdiği Uzay Bilinci adlı eserim ile kılavuzum temelde oluştu. 1997’de kızım Barış Günersel’in gelecekle ilgili şiiri önemli bir boyut kazandırdı. 2000’de “süzülüm” adını verdiğim çalışmalar yapmaya başladım. Oluşmak kendim için yaşama kılavuzu. Başkaları da yararlanırsa sevinirim tabii. Çağrım herkese kendi kılavuzunu hazırlama yönünde -beğendiği görüşlere sahip çıkıp gelişmeye açık olarak.
Z.Y.: “Oluşmak” adlı kitabınızın alt başlığı “Yaşama Düşünceleri 6011”… Bu alt-başlık bize 4000 yıl sonrasını işaret ediyor. Ayrıca, Oluşmak’taki poetik dengeyi, felsefi bir “yaşam kılavuzu” olarak tasarladığınızı da biliyoruz. Şiir ile felsefe ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz… Şiirdeki sezgiselliğin önemi nedir? Şiir, felsefeyle nasıl bağdaşıyor?
T.G.: 6011 ile bu yılı kastediyorum. Yazının icadını sıfır yılı sayıp en yaygın tarihleme tarzına pratik bir yaklaşımla 4000 eklemeyi öneriyorum. İnsanlığın yaratıcılığı ile emeğine saygı ifadesi olarak. Tarihçilerin “Tarih İ.Ö. 4000 civarında yazının icadıyla başlar,” sözünü ciddiye alma ve gereğini yapma önerisi bu aynı zamanda. Geçen gün Alberto Manguel’in ‘Okuma Tarihi’ kitabını okuyordum; “M.Ö. 4000 civarında kil tablete on tane keçi resmi ile okurluğun (ve yazmanın) başladığını belirtiyor. Denk düşen bir tarihleme. Otuz imzacı ile 3 Mart 6010 tarihinde İstanbul’da basın toplantısı yaptık. Yalnızca bir Slovak ve bir Belçikalı gazeteci katıldı; basınımızdan kimse gelmedi.
Şiir ile felsefe çocukluğumdan beri doğal parçalarım. Son yıllarda daha az acı çekerek gelişmeyi öğrenebildim. Yirmi yıl kadar önce şöyle düşündüm: Dinler neden etkili? Her düzeyde zekâ ve zihin için esnek bir malzeme sunabiliyorlar. Yalın derinlik hem şiirde hem de felsefede ve de dinde önemli. Teorik zenginlik ile “hedef kitlenin” eğitim düzeyi arasında uçurum var. Öncelikle kendim için, nitelikten fedakârlık etmeden bazı fikirler nasıl gündelik kılınabilir? Hem yalın hem de verimli düşünceler nasıl formüle edilebilir? Din dışı (ama dinlerdeki bilgelikten de yararlanan) bir yaşama kılavuzu oluştururken bu hususlar önemli geliyordu. Şiir ile felsefe düşünce bağlamında buluşabiliyor. Sezgi ilginç ve açıklayamadığım bir alan -hayatımda önemli rolü olan.
Z.Y.: “Oluşmak”taki süzülümleri, özdeyişleri, atasözlerini ve kitabın başındaki çağrınızı düşündüğümde, doğu-batı ayrımının dışında durarak ortak ve yüce bir “erdem”i imlemeye çalıştığınızı farkettim. Bunu “yaşamak bilinci” olarak ifade edebilir miyiz? Bilinç ya da seziş kapsamında ele alırsak, “yazmak” ile “yaşamak” arasındaki çetin birleşimler ve ayrılımlar nelerdir?
T.G.: On binlerce yıldır nice insan acı çekerek bir şeyler düşündü, emek verdi. Emekteki çeşitlilik ile tek gezegendeki ortak hayat gerçeği arasında buluşturucu bir eser amaçladığım söylenebilir. Yazmak ile yaşamak etkileşimli alanlar, evet; bu konuda sürekli daha çok şeyin farkına varıyorum.
Z.Y.: Son olarak, edebiyat ortamında yaygınlaşan “retorik arsızlığı” hakkındaki düşüncelerinizi sormak istiyorum… Mevcut siyasal tutum ve “yeni sinsiyet” şeklinde kavramsallaşan bir tipoloji, yaşamın şiirselliğini karartıyor ve hatta köreltiyor benim gözümde… Edebiyatın ve sözün kutsallığı, içtenliği suistimal edildi, ediliyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu duruma karşı?
T.G.: Hayata, dile ve emeğe özenle yaklaşıyorum, sanırım. Herkes aynı özeni gösteremeyebilir. Hoyratlık yaygın ama benim de daima pekçok kusurum oluyor. Çabayı sürdürmekten başka çaremiz yok.
Yaz. Anlatmaktan çok
_______anlamak için.
Ve sevin. Seni
az da olsa anlayan
___en az bir kişi vardır artık:
__________________Kendin.
(…)
T. Günersel
26
2011
491’e ON ÜÇ! (Ey vakitsizlik!)
491’e ON ÜÇ!
Ey vakitsizlik!
https://zaferyalcinpinar.com/491onuc.pdf
*
Yokoluşlarının ağıtını yazan o kifayetsiz muhterislerle senin ilgilenmeyişinin 2010’lardaki yüzüdür 491…
DÖRTDOKUZBİR “Evvel Fanzin” cakasıdır ve Kadıköy kafasıdır.
491, seslidir… Ses ver!
491‘in tüm sayılarını https://zaferyalcinpinar.com/491.html adresinden indirebilirsiniz. (E-posta: dortdokuzbir@gmail.com)
24
2011
Eskiden…
(…) Eskiden hava olan yerde şimdi toz var. Eskiden nehirlerin olduğu yerlerde şimdi caddeler var. Eskiden suyun aktığı yerlerde şimdi otomobiller akıyor.
Eduardo Galeano
Aynalar, Çev: Süleyman Doğru, Sel Yay., 2009, s. 138
23
2011
yokluğun yokluğa tuttuğu ayna
(…)
ama artık çok geç
nerde şimdi o budanmış ümitler kelâm konfetileri
sen seçtin insan denilen o kanlı grameri
yokluğun yokluğa tuttuğu ayna
sidre ağacının ötesinin ucunda
(…)
K. Celâl Gözütok
Argos Dergisi’nden…
23
2011
Havayı dinliyorum… (Nâzım Hikmet)
Damardan boşanan kan gibi ılık ve uğultulu
Son lodoslar esmeye başladı
Havayı dinliyorum
Nabız yavaşladı
(…)Nâzım Hikmet
Türk edebiyatının en önemli şairi Nâzım Hikmet’in 1956 ve 1957 yılında Prag’da el yazısıyla Osmanlıca yazdığı şiirler ortaya çıktı. İçlerinde hiç bilinmeyen mısralar da var, ezbere bildiğimiz dizelerden çok farklı olanlar da…
Ankaralı koleksiyoner Erdal Dikmen’in Nazım Hikmet’in ailesinden aldığı ‘evrak-ı metruke’den pek çok şiirin orijinalleri çıktı. Koleksiyonda Nazım’ın yazdığı 77 daktilo, 17 el yazması ve 13 Osmanlıca mektup ve şiir var. Dikmen, ‘evrak-ı metruke’nin ehil ellere geçmesi için çaba gösterdiğini söylüyor.
Radikal gazetesinden Abdullah kılıç’ın haberine göre, Nâzım Hikmet’in 54 yıl önce vatan hasretiyle yazdığı şiirlerin ilham kaynağı Prag kenti. Şarl Meydanı, Prag Şatosu, Vatslav Caddesi, Doktor Faust’un evi, nehirler, köprüler… ancak şairin asıl özlemi Türkiye, eşi, dostları ve oğlu. Bu hasretini dizelere dökmüş. Nâzım’ın Prag’da yazdığı dizeler, sanki İstanbul için yazılmış. Prag’ın nehirlerine, tarihi köprülerine bakarken, aslında İstanbul vardı gönlünde… Belki de bu yüzden Prag şiirlerini okurken İstanbul geliyor okurun aklına…
Haberin devamı için bkz: https://www.ntvmsnbc.com/id/25205440/
22
2011
Okumanın Tarihi’nden: “400 deveden oluşan kütüphane”
UNESCO “Dünya Kitap Günü” (23 Nisan) yaklaşıyor. “Okuma Tarihi” konusundaki A History of Reading –Alberto Manguel (Penguen Books, 1996) adlı eserin çevrilmesini dilemiştim ki meğer zaten Füsun Elioğlu tarafından çevrilip “Okumanın Tarihi” adıyla 2001’de YKY’den yayımlanmış. Birkaç alıntı:
M.Ö. 4000 civarı: Kil tablete on keçi ile koyun çizilmesi ile ilk okur da doğmuş oldu.
MÖ 593: Peygamber Ezekiel bir hayal görür: Ağzını açıp bir kitabı yiyerek okuması emredilir; böylece eserin anlamını sindirip içselleştirebilecektir.
MÖ 330: Büyük İskender annesinden gelen mektubu asker önünde sessizce okur. Askerler şaşkına döner çünkü o ana kadar hep sesli okumaya tanık olmuşlardır.
MÖ 213: Çin İmparatoru Şi Huang-ti tarihin kendi yönetimiyle başladığına karar vererek önceki bütün eserlerin yakılmasını buyurur.
MÖ 200: Bizanslı Aristofanis noktalama işaretlerini icat eder. Daha önce kelimeler kesintisiz ard arda getirilirdi.
MÖ 55: Jül Sezar ruloyu sayfalara bölüp yan yana koyar; böylece kitap formatını başlatmış sayılır.
230: Kraliyet buyruğuyla, İskenderiye’den geçen her gemideki bütün kitapların birer kopyası yapılır –şehir kütüphanesi için. İskenderiye Kütüphanesi yangınında yarım milyon eser yanar.
1000: 117 bin kitabı olan İran Başveziri Abdülkasım İsmail hepsini alfabetik sırada yürüyen dört yüz develik bir kervan halinde yanında taşır.
1100: Gazali Kur’an okuma konusunda bir dizi kural geliştirir. Altıncı kural ağlamaktır –Kur’an’ın bazı bölümlerinin kederle okunmasını gerekli saydığı için.
1284: Venedik veya Floransa’da gözlük icat edilir.
1333: Ressam Simone Martini bir tablosunda Meryem’in eline kitap tutuşturur. Kadınların zihin kapasitesi konusunda şüpheci olan Katolik Kilisesi tartışır: Tanrı’nın Annesi okur sayılabilir mi?
1455: Gutenberg matbaayı icat eder; artık okurlar aynı metnin tıpkı kopyalarını okuduklarından emin olabileceklerdir.
1536: Hümanist William Tyndale İngilizler anlayabilsin diye İncil’i İngilizceye çevirir; bunun üzerine yakılır.
1559: Roma Din Mahkemesi Engizisyon Yasak Kitaplar Listesi çıkarır. Bu liste 1966’da güncellenmiş, Graham Greene ile Colette yasaklı yazarlar arasında yer almıştır.
1740: ABD’nin Güney Carolina eyaletinde kölelere okuma öğretmek yasaklanır. Bunu başka eyaletler izler. Okuma çabasında ısrar edilen kölenin işaret parmağının ilk boğumundan kesilir. Bu yasa ancak 1865’te kaldırılır.
1781: Denis Diderot depresyondaki karısını güzel kitaplar okuyarak iyileştirdiğini açıklar. “Kitap okuyarak tedavi” bilimine daha sonra “biblioterapi” denir.
Günümüz: Dünyada insanların dörtte biri okuma bilmiyor.
Nice okuyuşlara…
Tarık Günersel
19
2011
1981: “Mel’meketimden Rektör Manzaraları” (Oruç Aruoba)
“Üniversite’nin Ölümü” adlı yazıya paralel olarak Arayış Dergisi’nin 21 Kasım 1981 tarihli 40. sayısında “Mel’meketimden İnsan Manzaraları” başlıklı bir başka Oruç Aruoba yazısı daha yayımlanmış… YÖK’ün üniversiteleri anlamsızlaştırmasını irdeleyen bu paralel yazıya https://zaferyalcinpinar.com/rektormanzaralari.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
1. Hamiş: Ustam Aruoba’nın ilettiğine göre “Rektör Manzaraları”nın devamı da varmış… Önümüzdeki günlerde bu yazının devamını da Evvel Fanzin kapsamında yayımlayacağım.
2. Hamiş: Oruç Aruoba’nın 1981’de yayımlanan bu iki yazısını 2007’de Radikal Gazetesi’nde yayımlanan “Onur Ödülü’nün Hatırlattıkları” adlı yazısıyla birlikte okumak faydalı olacaktır.
19
2011
Epifani (Berk Doğan)
Berk Doğan’ın epifani duygusu üzerine şekillendirdiği animasyon çalışmaları Futuristika!‘da yayımlandı.
Bkz: https://www.futuristika.org/detritus/film/epifani/
(…)Animasyon, benim, gerçekliği nasıl ürettiğimi anlamamda bir araç oldu. Sinemayı dışarıda bırakırak bu sözün iyice derinine inerek, gerçekliği üretmek kavramını sorgulamak ve anlamaya çalışmak gerekir. Ve bu konuda çalışmalar yapmış pekçok insan, bizi gerçekliği üretmenin sınırsız olasılıklarına taşıyorlar… (Berk Doğan)
18
2011
Buluntu Şiir: “PANİK” (Ece Ayhan)
Eylül-Ekim 1956 tarihli Yenilik Dergisi’nde yer alan “Panik” adlı şiir aşağıdadır. E. Ayhan Çağlar imzasıyla yayımlanan bu şiiri bulup Evvel Fanzin’e ulaştıran Ümit Bayazoğlu’na çok teşekkür ederim. (Zy)
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Ece Ayhan ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz. Ayrıca, Bakışsız Bir Kedi Kara adlı Ece Ayhan web sitesi de https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinde yer almaktadır.
15
2011
“Ben bunu Nâzım ağabey için yazıyorum de ve yaz…”
Nâzım Hikmet ve Vala Nureddin(Vâ-Nû)
Bolu’dan Kastamonu’ya geçerken (1920-1921)
(Bu fotoğraf, Müzehher Vâ-Nû’nun “Bir Dönemin Tanıklığı” adlı eserinden alınmıştır.)
*
30 Mayıs 1949
Müzehher, kızım,
(…)
Sende değil popüler aşk ve macera romanları yazacak fakat okkalı, tam mânâsıyla roman yazacak kültür var, hem de fazlasıyla. Sana kaçtır reca ederim, şöyle bir roman yaz, neşredilir mi, edilmez mi diye düşünmeden, ne olur bre kızım yap şu işi, günde bir saat buna çalış. Hatta yarım saat. Ben bunu Nâzım ağabey için yazıyorum de, Akşam gazetesinde tefrika edilmeyecek, belki kitap halinde de basılmaz fakat yazıyorum işte de ve yaz. Yeni yazdığın romandan memnun olmadığına göre, söylemek istediklerinin ancak yarısını söyleyebildiğine göre ve söylemek istediğin şeylerin çokluğu da böylelikle meydana çıktığına göre, herhalde iyi bir şey oluyor demektir. Ah kızım, biz hiçbir zaman duyduklarımızı ve söylemek istediklerimizi, yüzde yüz, boya, kelime, nota filan halinde veremeyiz ki, yeter ki fazla duyalım, söyleyebileceğimiz söz olsun ve onun yarısını sanat kalıplarına dökebilelim. Dehâ eseri denilen sanat verimleri, ister musuki, ister resim, ister edebiyat, ancak duyanın duyduğunun yarısıdır, daha fazlası değil her halde. Çünkü duyguyu, düşünceyi, kalıba dökerken o kalıbın icabettirdiği fedakârlıkları yapmağa, kalıbın aşıntı payını kabul etmeye mecbursun.
(…)Nâzım Hikmet
“bursa cezaevinden vâ-nû’lara mektuplar”, Cem Yay., 1986, s.185-186
15
2011
Haber: Nâzım Hikmet’in yakın arkadaşlarından Müzehher Vâ-Nû vefat etti.
13 Nisan 2011 tarihinde Nâzım Hikmet’in gençlik arkadaşı Vala Nurettin’in eşi Müzehher Vâ-Nû, 99 yaşında hayata veda etti. Müzehher Vâ-Nû, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucuları arasında yer alıyordu. Vakıftan yapılan açıklamaya göre, Nâzım Hikmet’in birlikte Anadolu’ya geçtiği, sonra da birlikte Sovyetler Birliği’ne gittiği gençlik arkadaşı Vala Nurettin ile eşi Müzehher Vâ-Nû, Nâzım Hikmet ile Bursa Cezaevinde yattığı dönemin özellikle son yıllarında yakın arkadaş oldular. Nâzım Hikmet’in Bursa Cezaevinden onlara yazdığı mektuplar ise sonraki yıllarda kitap olarak yayımlandı. Nâzım Hikmet uzun cezaevi yıllarından sonra özgürlüğüne kavuştuğunda da ilk bir ayı, Vala ve Müzehher Vâ-Nâ’nun Salacak’taki evlerinde geçirmişti. Müzehher Vâ-Nû, 1991’de faaliyete geçen Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın da kurucuları arasında yer alarak, uzun süre yönetim kurulu üyeliği yaptı.
Müzehher Vâ-Nû’nun naaşı İstanbul Esentepe Nimet Abla Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. – Ankara (Ankara Haber Ajansı)

14
2011
Üniversitenin Ölümü (Oruç Aruoba)
Arayış Dergisi’nin 21 Kasım 1981 tarihli 40. sayısında, Oruç Aruoba’nın “Üniversite’nin Ölümü” başlıklı bir yazısı yayımlanmış… YÖK’ün kurulmasıyla birlikte anlamını yitirmeye başlayan “üniversite” ile bu duruma karşı bir seçenek olarak “üniversite-gelenek” bütünlüğünü irdeleyen yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/universiteninolumu.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Oruç Aruoba ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.
14
2011
“Wittgenstein: Dahinin Görevi” (Nazım Keven)
“Prensese Mektuplar” adlı web sitesi, taifesinin tümünü zevkle okuduğum, takip ettiğim sıkı bir mekân… Burada, geçen sene, Wittgenstein üzerine iki bölümden oluşan, derli toplu bir yazı yayımlanmıştı. “Wittgenstein: Dahinin Görevi” başlıklı yazıyı Nazım Keven kaleme almış… Yazıya https://www.prensesemektuplar.com/2010/04/wittgenstein-dahinin-gorevi-1.html adresinden ulaşabilirsiniz.
14
2011
Şiir ve Ece Ayhan (Fatma Akerson)
Soyut Dergisi’nin Mayıs 1977’de yayımlanan 103. sayısında “Şiir ve Ece Ayhan” başlıklı bir yazıya rastladım. Ece Ayhan’ın poetikası düşünüldüğünde, göstergebilimsel eleştiri olarak çok isabetli ve yerinde bulduğum bu yazıyı Fatma Akerson kaleme almış… Yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/siirveeceayhan.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. (Zy)
13
2011
Herkes sessizliğini alıp gelecek… (Pippa Bacca için…)
DÜŞ YOLA taifesi, 16-17 Nisan 2011 tarihlerinde sırt çantasını alıp yollara düşen birçok insan için büyük önem ifade eden Pippa Bacca anısına İstanbul’dan Gebze’ye yürüyor. (…) Herkes kendi sessizliğini alıp gelecek ve sadece yürüyecek. (…)
Ayrıntılar ve program için bkz:
https://www.facebook.com/event.php?eid=116116271775066Ayrıca bkz:
https://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=929534&Date=06
12
2011
Çağrı (Tarık Günersel)
Yaz. Anlatmaktan çok
_______anlamak için.
Ve sevin. Seni
az da olsa anlayan
___en az bir kişi vardır artık:
__________________Kendin.
(…)
Güçlü olmaya çalışmak
__kendini zayıf saymaktır.
Başarılı olmaya çalışmak
____başarıyı zorlaştırır.
Çiçek açmaya çalışır mı?
________________Açar.
(…)
Sınırsız ufuk ne?
_________Eleştirel hayal gücü –bilgiyle el ele.
(…)
İzlerle gelir,
________izlerle gideriz.
(…)
__Güzel olsun izlerin.
______Yalın, yapıcı, derin.
Tarık Günersel
“Oluşmak”, Pan Yay., 2011
Hamiş: Tarık Günersel, Pan Yayıncılık’tan çıkan “Oluşmak” adlı yeni kitabında tarihe ve geleceğe uzanan büyük bir sezgiyi imliyor…
11
2011
Duvarda: “Sanat Yapıyoz!”
“Sanat Yapıyoz!”
Fotoğraf: Zy
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm sokak sanatı ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.
10
2011
Moda İskelesi (1940)

1940’lı yılların başında Kadıköy-Moda ve İskelesi
(Yalçınpınar Ailesi Arşivi’nden…)
10
2011
Hiledarın Sonu (Z. Yalçınpınar)
sandalyelerinin hepsi gıcırdıyor
___________________yalanlarının ağırlığından
masan tüm köşelerini reddetti
___________________sözlerinin dolambacından
saçların seni terk ediyor
___________________fikrinin arsızlığından
(…)
Hamiş: Şiirin tamamına https://zaferyalcinpinar.com/s91.html adresinden ulaşabilirsiniz.






















































