Nis
12
2020
--

Sahaf Kolektifi’nden Önemli Mesaj

“Türkiye Sahaf Kolektifi, korona virüsü salgını sebebiyle yaşanan ekonomik güçlüklere ilişkin bir yazı kaleme aldı. Yazıda, sahaf esnafının salgının sonuna kadar dayanmasının mümkün olmadığının belirtildi.”

“Sahaf esnafı ve çizgi romancılar, efemeracılar, filatelist ve nümismatlar, küçük objeciler, ikinci elciler, seyyar kitapçılar gündelik yaşayan, nakit sermaye ve birikimi olmayan ticaret erbabındadır. İşte bu nedenle dükkânların kapalı, kitap ticaretinin sonlanmış olmasına pek uzun bir zaman dayanamazlar. Kendilerini idare ve idame etmeleri gündelik kazanç kapıları kapatılırsa mümkün olmaz. Uzun süreceği söylenen bu vahim pandeminin öngörülen bitiş tarihine kadar dayanması pek çoğu için gerçekten zor” diyen Sahaf Kolektifi yazıyı, “Sahafını koru, kitap aşkına” mesajıyla sonlandırdı.


Haberin ve mesajın tam metnini https://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2020/04/09/turkiye-sahaf-kolektifinden-mesaj-sahafini-koru-kitap-askina/ adresinden okuyabilirsiniz.

Nis
03
2020
--
Mar
27
2020
--

Rexx (Reks) Sineması kapandı!


İstanbul’un sembol sinemalarından Kadıköy Rexx Sineması, koronavirüs salgını nedeniyle faaliyetlerine tamamen son verdi. Efsanevi sinemanın tahliye işlemlerine başlandı.


“Rexx’in bulunduğu arsanın tarihi 19. yüzyıla dayanıyor. Arsa, 1800’lü yılların başlarında, Kadıköy Rum Ortodoks Cemaati Kiliseleri Vakfına ait… 1870’lerde arsada Apollon Tiyatrosu inşa ediliyor. 1922 yılının 13 Nisan’ında Türk tiyatrosunun baş figürlerinden ilk kadın tiyatrocumuz Afife Jale’nin sahneye ilk çıktığı mekân olan Apollon Tiyatrosu, 1932 yılında toprak sahiplerince kiralanarak Hale Sineması oluyor. Reks Sineması, mimar Maruf Önal tarafından 1961 yılında bu arsa üzerinde yapılıyor.” (Kaynak: https://www.haberturk.com/60-yillik-kadikoy-rexx-sinemasi-kapaniyor-2626954)


Bkz: https://www.birgun.net/haber/rexx-ve-atlas-sinemalari-kapandi-293553

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Mar
27
2020
--

(KADIKÖY) UNDERGROUND POETIX // Dijital Arşiv


karantina günlerinde #EVDEKAL
Efsanevi -Kadıköy- Underground Poetix‘in
tüm sayılarını -pdf biçeminde- okuyabilirsiniz!


“zamansız” sayıları okumak için:
https://undergroundpoetix.com/suresiz/

“zamanlanmış” sayıları okumak için:
https://undergroundpoetix.com/aylik/


Mar
26
2020
--

#EvdeKal, UPAS oku!


#EVDEKAL
şiir oku!


“Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini
sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan 
UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden
ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Mar
20
2020
--
Mar
18
2020
--

Bora Sarı Band, sözsüz ve benzersiz cümleler kuruyor! MUTE FUNK!


Spotify‘da dinlemek için tıklayınız…


Bora Sarı Band‘in ‘mute funk’ başlıklı sözsüz şarkısına (!) ve işbu benzersiz şarkının “yeni öz” taşıyan Blues-Rock cümlelerine hayran kalacağınızı düşünüyorum.” (Zafer Yalçınpınar)


Ayrıca bkz: Bora Sarı ve arkadaşları, sahici Blues-Rock tınısını köklendiriyor…

Mar
17
2020
--

“Koronavirüsü, kendimizi izole edeceğimiz bir geleceğin önizlemesidir.”


Will Oremus tarafından “Koronavirüsü, kendimizi izole edeceğimiz bir geleceğin önizlemesidir” başlığıyla kaleme alınan ve (17 Mart 2020 tarihli “Yeşil Gazete” kapsamında) Sn. Hande Yetkin‘in çevirisini gerçekleştirdiği işbu vizyoner makalenin tam metnini okumak için tıklayınız…

Mar
04
2020
--

Sıkı şiir Upas Yayın’da…

“Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini
sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan 
UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden
ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler: , ,
Şub
29
2020
--

Sıkı Şarkı: “Karanlığın En Dibindeyim” (Emir Alisipahi)


“Karanlığın En Dibindeyim” EMİR ALİSİPAHİ
Spotify‘da dinlemek için: bit.ly/karanligindibi



Söz & Müzik & Düzenleme & Vokal: Emir Alisipahi
Gitarlar: Bora Sarı, Yağmur Kerestecioğlu, Emir Alisipahi
Davul: Burak Çevik Bas: Berkay Aygör
Klavye: Yağmur Kerestecioğlu
Mix&Mastering: Umut Tosun
Görsel Çalışmalar: H. Furkan Düzgün, Halil Koç, Ömer Akdağ
Kayıt: Studio Josephine, Studio Tantana, Furkan ROE


Sözler:

sen çıkıp geldin, birden bire
kendimi buldum gibi, derinlerinde
iki kadehle sarhoş olmuşum ben şimdi
birden bire, ondan ikiye

karanlığın en dibindeyim
yolunu kaybetme, dikkat et
gel, gel, gel, beni gündüze çıkar
çok geç, olmadan pusulanı çıkar

bendimi buldum gibi, birden bire
tam rayına oturmuş bir sözcüğüm, şimdi
satırın en ucundayım, düşüyorum gibi
yolunu kaybetmiş bir berduşum ben

karanlığın en dibindeyim
yolunu kaybetme, dikkat et
gel, gel, gel, beni gündüze çıkar
çok geç, olmadan pusulanı çıkar


Upas Yayın‘da Emir Alisipahi Eserleri:
https://upas.evvel.org/?tag=emir-alisipahi


Emir Alisipahi’nin Sosyal Medya Hesapları:
Instagram: @emiralisipahic
Twitter: @EmirAlisipahi

Şub
28
2020
--

TAG: RAD DAR (Gala ve Söyleşi, 4 Mart Perşembe, 20.00, Vault34/Yeşilçam Sineması, Taksim)


Facebook Etkinlik Bağlantısı:
https://www.facebook.com/events/626574431242521/


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.

Şub
26
2020
--

Muzaffer İlhan Erdost yaşamını yitirdi.

“Marksist klasikler kitaplarıyla bilinen Sol Yayınları’nın kurucusu ve sahibi, yazar Muzaffer İlhan Erdost, tedavi gördüğü Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 88 yaşında yaşamını yitirdi. (…) Erdost, İkinci Yeni şiir akımının isim babasıdır.”


Haberin tam metnini https://www.birgun.net/haber/muzaffer-ilhan-erdost-yasamini-yitirdi-289373 adresinden okuyabilirsiniz.

Şub
18
2020
--

Gezi Davası çöktü…


Gezi Davası’nda tüm sanıklar hakkında beraat kararı verildi. Haberin tam metnini https://www.birgun.net/haber/gezi-davasi-coktu-saniklar-beraat-etti-288450 adresinden okuyabilirsiniz.

Şub
09
2020
--

Paris Musées, yüz binlerce eseri tüm dünyanın erişimine açtı


“Artık Goya, Monet, Cézanne ve diğer yüzlerce sanatçının eserlerinin yüksek çözünürlüklü dijital versiyonunu görmeniz ve kendi bilgisayarınıza indirmeniz mümkün…”


Haberin tam metni şurada; https://bigumigu.com/haber/paris-teki-muzelerde-bulunan-321-178-eser-internete-acildi-paris-musees/

Oca
30
2020
--

30 Ocak 2020 (#4)


BORA SARI VE ARKADAŞLARI,
SAHİCİ BLUES-ROCK TINISINI KÖKLENDİRİYOR…

2010’lardan günümüze uzanan ‘yeni nesil popüler kültür dalgası’ ve içerdiği hızlı endüstrileşme/ticarileşme, tüm sanat aurasında etkisini gösterdi, gösteriyor. Özellikle de müzikte… Neler neler… Retro-sound mu istersiniz, 80’ler-synth mi istersiniz, tuhaf loop’lar mı, turistik şarkılar mı, şamanizm mi…

“Ne ararsan var, gel vatandaş!”

Hızlı tüketimsel süpermarketimizde ne ararsanız var, maşallah! Bununla birlikte tabiî, yeni nesil popüler kültürün (ya da billurlaşmamış deneysel çeşitliliğin) taşıdığı çok kötü bir ortaklık var: Söz konusu eserlerin hızlıca üretiliyor ve hızlıca tüketiliyor olması! (Bu hızın öyle değişik yolları var ki, nasıl bir kalpazanlıkla oluştuğunu ve müziğin özündeki kıymeti nasıl iğdiş ettiğini anlatamam size! Sırf bu nedenle, bu kötücül anlayıştan uzak durmak için yeni tanımlar icat etmek zorunda kaldım: Örneğin; ‘bağımsızdan da bağımsız olmak’ gibi!)

“Allahım, bu kötücül sistematiğin, bu kalpazanlığın dışında kimse yok mu, hiçbir şey üretilmiyor mu acaba?” diye kara kara düşünüyorken, sıkı gitarist Bora Sarı ve arkadaşlarının (Bora Sarı Band) “Yüksek Tansiyonlu Yorgunlar” adlı ilk şarkısı spotify’da beliriyor.

Spotify’da dinlemek için tıklayınız…

Dinliyorum, sonra birkaç kez, üst üste dinliyorum şarkıyı, gitar rifflerini ve sözleri…

Kendi kendime -yüksek sesle- bağırmışım; “Bu… Bu sound işte! Bu sound, bu tuşe sahici bir öz taşıyor, sahici bir kök ve anlam taşıyor!”

Demek ki mesele blues-rock alanına geldiğinde, hâlâ sahici eserler veren (yani, kalpazan üretimi olmayan) müzisyenler yetişebiliyormuş. Bu düşünceyle birlikte kafamdaki karanlık dağılıyor; nasıl desem, “mıy mıy olmayan” bir parıltıyla karşılaşıyorum.

Mutlu oluyorum, onur duyuyorum falan… Neyse! Daha fazla kafanızı karıştırmadan, özet geçeyim:

Bora Sarı Band, “Yüksek Tansiyonlu Notalar” üst-başlığıyla tasarlanmış uzun bir blues-rock serüveninin ilk adımını atıyor: Yüksek Tansiyonlu Yorgunlar! Spotify üzerinde şu adresten dinlemenizi -yüksek sesle- öneriyorum:

https://open.spotify.com/track/5IZkErba4aFkuE8y4X1TC3?si=hLDxMRf5S6KFwUN2OZJ0Tw


Zafer Yalçınpınar / 30 Ocak 2020


Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm köşe yazılarını https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar adresinden okuyabilirsiniz.

Oca
26
2020
--

Canımız, biriciğimiz Duygu Gündeş’i yitireli 1 yıl oldu…

Canımız, biriciğimiz, güzeller güzeli çevirmen Duygu Gündeş‘i yitireli 1 yıl oldu. Geçen bu 1 yılda yaşadım mı, yaşamadım mı, Duygu’nun yokluğuna, bu acıya, bu özleme dayandım mı, dayanamadım mı, neler-nasıl ve neden oldu hiç bilemiyorum… (Tam-eksiksiz bir çırpınış!) Geçen zamana dair içselleştirdiğim -daha doğrusu, içselleştirdiğimi sandığım- tek şey şu: Duygu’ya bir ağıt olarak Ölümcül Defter‘i kaleme aldım, ölümü anlamaya/sınamaya çalıştım. Ne kadar başarılı olduğum bilinmez; yaşayan ölülerin çağına/dünyasına kıyasla… (Zafer Yalçınpınar)

Duygu Gündeş (1976-2019)

10 Kasım 1976 tarihinde Ankara’da dünyaya gelen Duygu Gündeş, 1994’te Kadıköy Anadolu Lisesi’nden, 1996’da İstanbul Üniversitesi Turizm Otelcilik Meslek Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. 2005 ile 2007 yılları arasında Kanada’da yer alan Güney Alberta İngilizce Dil Vakıfları’nın “Amerikan Edebiyatı ve Yaratıcı Yazarlık” bölümünde eğitimini sürdürdü. Çevirileri ve yazıları birçok edebiyat platformunda (Kaçak Yayın, Yeni Harman, Koridor, Patika, EVV3L, Karga Mecmua, Üvercinka) yayımlanan Duygu Gündeş’in “Psikopat, Keith Ablow” (Pegasus Yayınları, 2008) ile “Duman Hırsızı, Shana Abe” (Erko Yayıncılık, 2007) adında iki roman çevirisi de bulunmaktadır.

Yaşamının büyük bölümünü İstanbul Kadıköy’de (Fenerbahçe-Dalyan ve Erenköy-Ethem Efendi’de) geçiren Duygu Gündeş, 26 Ocak 2019 tarihinde Kadıköy’de yaşamına son vermiştir. Bilinen tüm çevirileri ve yazıları duygugundes.info adresinde toplanmıştır.



(Kupür: 26 Ocak 2020, Sözcü Gazetesi, Türkiye Baskısı)


Ölümcül Defter, Zafer Yalçınpınar
UPAS Yayın, Eylül 2019, 55 Sayfa
Okumak için: https://upas.evvel.org/olumculdefter.pdf


Çeviri Şiirler, Duygu Gündeş
UPAS Yayın/Şiir, Eylül 2018, 30 Sayfa
(2. Edisyon, 3 Şubat 2019)
Okumak için: bit.ly/cevirisiirler


William Blake, Charles Bukowski,
Leonard Cohen, 
Emily Dickinson,
George Eliot, John Milton, Pablo Neruda,

Carl Sandburg, Sappho, Robert Snyder,
Humbert Wolfe, 
Andrei Voznesenski,
William Butler Yeats


“Yeni Harman ve Kaçak Yayın gibi edebiyat dergilerinden tanıdığımız Duygu Gündeş‘in 2000’li yılların başından günümüze özenle gerçekleştirdiği şiir çevirileri (13 şairden 21 şiir) bu kitapta bütünleniyor. Çeviri ŞiirlerWilliam Blake‘den Charles Bukowski‘ye uzanan geniş bir yelpazede edebiyatın güçlü şairlerinden imgesel kıvılcımlar yansıtıyor.”

Oca
23
2020
--

Biles Öcal’ın Portreleri

Ressam Biles Öcal‘ın vefatından dün haberdar oldum ve çok üzgünüm. Kendisini şahsen tanımıyordum, fakat Öcal’ın eserlerindeki şiirsel güçle -2001 yılında- Karşı Sanat kapsamında gerçekleştirdiği portreler sergisinde tanışmıştım. Öcal’ın tüm eserleri, kendine özgü ve çok kıymetli bir “bulanık denge”yle donanmıştır. Hem teknik açıdan, hem de yansıttığı duygulanımlar açısından Öcal’ın eserleri kuvvetli bir şiirsel yükü taşıyor… Onun sanatsal izleğine, imgelerine ve görüngülerine tanık olmaktan gurur duyuyorum. (Zy)



Mart 2001, Karşı Sanat Çalışmaları
Biles Öcal Sergi Kataloğu‘ndan…


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İmzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
27
2019
--

Yeni Klip: “Mainline” (Kerim Çaplı)


Söz/Müzik: Kerim Çaplı
Düzenleme: Kerim Çaplı

Yönetmenler:
Anıl Tütüncüoğlu (YüzdeYüz Film)
ve Ahmet Çaplı


I have been running on the mainline
with a suitcase in my hand
I have been riding on the mainline
with a suitcase in my hand
If I dont come back tomorrow
well I hope you will understand
Reality aint a city street,
i gotta be my dawn,
I could feel the beat

Come on

I am gone back to the South Lane
where the stars fall from the sky
Well I am gone back to the South Lane
where the stars fall from the sky
I am a beepy brickle flame baby
If I miss it I wanna fly

Reality aint a city street
I gotta be my dawn
I could feel the beat

Come on
Come on

Reality aint a city street
I gotta be my dawn
I could feel the beat, come on


Ayrıca bkz: Muhtacım Sana


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Kerim Çaplı” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/kerim-capli adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
26
2019
--

2019’un ‘sonsuz acı ve dünya sancısı’ yılı olduğunu (etimde, kanımda, canımda) hissediyorum.

Bilindiği gibi, 2006 yılından bu yana her yılın sonunda -meşhur bir manyaklığa imza atarak- Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı‘nı yayımlıyor ve bir tür kişisel tarih çalışması gerçekleştiriyordum. Fakat, 2019‘un ölümcül krizlerini düşündüğümde, bu uğursuz yılın ‘sonsuz acı ve dünya sancısı’ yılı olduğunu -etimde, kanımda, canımda- hissediyorum. Zinhar! 2019 yılı bir almanağı falan hak etmiyor!

2020 yılının hakikat yolunda kalb, vicdan, hakkaniyet ve umut getirmesini diliyorum… Yaşayan herkese… (Zy)

Ara
24
2019
--

İlhan Berk’in Manisa Ortaokulu Diploması ve Fransızca (1935)

Geçtiğimiz günlerde, şair İlhan Berk’in 1930’lu yılların ortasında Fransızca bilip bilmediği (yeterince Fransızcası olup olmadığı) üzerine Özdemir İnce tarafından yoğun bir eleştirel tartışma başlatıldı.

Bakınız:

“Bir Muamma” (Özdemir İnce, Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki)
https://evvel.org/siirin-cizdigine-dair-bir-muamma-ozdemir-ince-ilhan-berk

“Ne muamma ne mahremiyet ne de vukuat” (Yalçın Armağan, K24)
https://t24.com.tr/k24/yazi/ne-muamma-ne-mahremiyet-ne-de-vukuat,2497

“İlhan Berk’in derini” (Seyyit Nezir, Aydınlık Gazetesi)
https://www.aydinlik.com.tr/ilhan-berk-in-derini-seyyit-nezir-kose-yazilari-aralik-2019

İlhan Berk’in 1930’lu yılların ortasında Fransızca bilip bilmediğine (veya yeterince Fransızcası olup olmadığına) dair devam eden tartışmaya ışık tutacak önemli bir bilgiye/referansa ulaştık. Manisa Ortaokulu Bitirme Diploma Defteri‘nde yer alan bilgilere göre “347/1 – 20/7/1935” numaralı ve tarihli diplomayla birlikte genç İlhan Berk, 5 tam not üzerinden 4 alarak Fransızca dersini başarıyla tamamlamıştır. (Zy)
(Bkz: Hakkı Avan, “İlhan Berk’in Manisa Yılları”, Edebi Şeyler Yay., Kasım 2019, 1. Baskı, s.43)


Hakkı Avan, “İlhan Berk’in Manisa Yılları”,
Edebi Şeyler Yay., Kasım 2019, 1. Baskı, s.43)

Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İlhan Berk” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
17
2019
--

Buluntu: “İlhan Berk’in ‘Beyaz’ Şiirinin İlk Biçemi”

EVV3L’in sıkı dostlarından -ve sıkı araştırmacı- Halûk Cengiz, İlhan Berk‘in şiirsel işleğine dair önemli bir buluntuyu bizlerle paylaştı.

Bugün, İlhan Berk’in “Âşıkane” (1968, De Yayınevi) adlı kitabında bulunan “Beyaz” şiirinin 1962 yılındaki ilk biçemine erişmenin heyecanını yaşıyoruz. Söz konusu şiirin ilk biçemi, ‘Son Çağ’ Dergisi‘nin Haziran 1962 tarihli 12. sayısında “Sonnet” başlığıyla yayımlanmış…

Son Çağ Dergisi, No.12
Kapak Görüntüsü ve “Sonnet” Şiiri, 1962
(Görselleri büyütmek için üzerlerine tıklayınız.)

Böylesi buluntular İlhan Berk’in şiir yazım sürecindeki dize, dizgi, kelime ve başlık tercihleri için (İlhan Berk’in şiirsel işleği için) kıyaslamalar geliştirmemizde, analitik bir adım atmamızda çok önemli fikirler sağlıyor.


“Beyaz” Şiiri, İlhan Berk
Âşıkane, De Yayınevi, 1968
(Görseli büyütmek için üzerine tıklayınız.)

Şiirin her iki biçemini de (1962 ve 1968 versiyonunu) ilginize sunmaktan mutluluk duyuyoruz. (Bu değerli paylaşım kapsamında Halûk Bey’e ne kadar teşekkür etsek azdır. Sağolsun, her daim varolsun Halûk Bey…)

Sahicilikle!

Zafer Yalçınpınar
17/12/2019


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İlhan Berk” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
10
2019
--

10 Aralık 2019 (#2)


KOLİ BANDI, MUZ
VE NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ

Nobel Edebiyat Ödülü’nün soykırım destekçisi olduğu söylenen Peter Handke’ye verilmesi…

Miami’de koli bandıyla duvara tutturulmuş bir muzun “çağdaş sanat” kapsamında 120.000 dolara satılması… (Ve ardından, muzu/eseri 120.000 dolara satın alan sanatseverin aynı muzu/eseri yemesi… Yanlış okumadınız, adam muzu yedi!)

Bu iki olay kültür-sanat gündeminde çeşitli yankılar oluşturdu.

Nobel Edebiyat Ödülü meselesinden başlayalım. Nobel Edebiyat Ödülü jürisindeki taciz iddialarından sonra, artık, bu mesele sadece “Nobel Edebiyat Ödülü meselesi” değil. İsterse Orhan Pamuk tekrar alsın bu ödülü, isterse Bob Dylan hiç almasın -tamamen ortadan kaybolsun, kayıplara karışsın- veya Peter Handke okkalı bir soykırım destekçisi olsun ve kendisini eleştirenleri tuvalet kâğıdı yerine koysun falan, fark etmez. Ya da -yarı şakayla söylüyorum- bu efsanevi edebiyat ödülünü, bu ‘dünya güzeli’ unvanını -ansızın çıkarıp- gariban Zafer Yalçınpınar’a -bendenize- versinler, fark etmez: Nihayetinde, Nobel Edebiyat Ödülü neredeyse tüm itibarını kaybetmiş ve işlevsizleşmiştir. Günün sonunda bunu görüyoruz!

Söz konusu itibarsızlığın birçok nedeni var, ancak en belirgin olanı on yıllarla, geçen zamanla birlikte ödüllendirme sistematiğinin ‘gerçek bir motivasyon’ ve ‘gerçek bir onur’dan yoksun kalması, çürümesidir. Ödüllendirme sistematiğine karşı birçok yazı kaleme aldım, görüş bildirdim ve mücadele verdim. (Örneğin basit bir özet şuradan okunabilir: https://evvel.org/oduller-kotucul-besinlerdir) Fakat sanıyorum, 2000’lerin başından bu yana durum vahim… Ve bu durumun daha da kötüleşeceği, melanet seviyesine ulaşacağı da aşikârdır. Nobel Edebiyat Ödülü’nün ya da ödüllendirme sistematiğinin içi boştur artık, çürümüştür, anlamsızlaşmıştır.

Çünkü şairin/yazarın ödülü eser yazmak, yazabilmektir. Şairin/yazarın ödülü; tüm baskılara rağmen özgür bakışını, imgeselliğinin biricikliğini kaybetmemektir. Derdi şudur şairin/yazarın; töze nüfuz edebilmek, tözü imlemek, tözü anlatmak… Şair/yazar, eserinin sıkılığını, dizelerinin gücünü yarışmalarla, ödüllerle falan teyit ettiremez. Mesele bu kadar basit aslında!

İmdi, Miami’de, 120.000 dolar değerinde görülerek bir ‘Çağdaş Sanat’ eseri mertebesine yükselen ‘muz’ meselesine bakalım. (Aslında, Dada akımı sonrası ‘kural tanımazlık’ hamlelerine benim kafam fazlaca basmıyor, ama gene de bu konuya dair bir yaklaşımım var.)

Bence deneyselliğin, sanat eylemlerinin ve çağdaş performansların zirve noktası Dada akımıdır. Dada akımının yıkıcılığında, tüm o absürd ve avangard eserlerde çok kuvvetli bir ‘işlek’ görürsünüz. Yıkıcı işlek Dada akımının özüdür ve canlıdır. Yani, Dada eserleri -evet- kural tanımaz, yıkıcı, kendisinden öncekilerle dalga geçen ve imgelemi özgür kılan eserlerdir -ve fakat, aynı zamanda da üzerinde düşünülmüş, zekice, etkili ve yöntemli işlekler, kuvvetli mesajlar, delice bir emek, kısacası sağlam bir karşı duruş içerir. (Benim hissiyatıma göre, yakın tarihten en unutulmaz çağdaş sanat eylemleri ise Banksy’nin hamleleridir.)

İmdi, bu son “koli bandı ve muz” vakasında etkili bir işlek, tarihe kazınacak bir karşı duruş falan göremiyorum ben. Görenler olacaktır elbet… Fakat bence Miami’de eseri/muzu 120.000 dolara satın alan sanatseverin söz konusu eseri/muzu yemesinin -bütün o şovun- nedeni de aynı… O da eserde bir işlek göremiyor!

Ahvalimiz böyle, efendim… Bir başka ‘kendimle konuşmalar’da buluşmak üzere, esen kalınız.

(Ve bundan sonra meyve niyetine muz yerken, iki kere düşününüz!)


Zafer Yalçınpınar / 10 Aralık 2019


Hamiş: Yalçınpınar’ın tüm köşe yazılarını https://evvel.org/ilgi/kendimle-konusmalar adresinden okuyabilirsiniz.

Ara
09
2019
--

“İLHAN BERK’İN DERİNİ” (Seyyit Nezir) (9/12/2019, Aydınlık Gazetesi)


Seyyit Nezir / 9 Aralık 2019 / Aydınlık Gazetesi

Yazının tam metnini
https://www.aydinlik.com.tr/ilhan-berk-in
-derini-seyyit-nezir-kose-yazilari-aralik-2019
adresinden okuyabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “İlhan Berk” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ilhan-berk adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
08
2019
--

8 Aralık 2019 (#1)


BAŞLARKEN…

Düşünmek, insanın kendisiyle konuşmasıdır. İnsan zihninin anlam arayışlar doğrultusunda çalışması… Dil aracılığıyla gerçekleştirdiğimiz en kuvvetli edimsel faaliyet: Düşünmek!

Güncel köşe yazıları tipi bir şeyler kaleme almaya nasıl karar verdiğimi -tam olarak- bilmiyorum. Fakat, memleketimdeki ve dünyadaki gündemler/olaylar üzerine sürekli düşündüğümü, düşünürken de birtakım çıkarımlara ya da yorumlara vardığımı biliyorum. Eminim ki düşüncelerimin bazıları çok kıymetli, bazıları da çok kıymetsiz… Fakat kıymetli de olsa, kıymetsiz de olsa çeşitli düşünceler, çıkarımlar ve yorumlar boşa gitmemeli, yok olmamalı; yazılmalı… Yani, “scribo ergo sum” yaklaşımının edimsel cazibesinin peşinden gidiyorum: “Yazıyorum, öyleyse varım!”

Bir de tabiî -40’lı yaşlarıma girdim- hafızamın ve muhakeme gücümün zayıfladığını hissediyorum. Artık, gündeme ve güncel olaylara değgin bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmamın, us alıştırmaları yapmamın -dahası, düşüncelerimi kayıt altına almamın- zamanı geldi de geçiyor, sanırım…

Peki, bu düşünsel paylaşım gayretimdeki temel ilkeler nedir…

Kendimi bildim bileli söylerim, benim hayatımı biçimlendiren iki temel ilke var:

1/ “İnsandan çok eşyaya benzememek”
(Nâzım Hikmet’in bir şiirinden anıştırmadır bu söz..)

2/ Hakikat yolundaki kalb ve vicdan arayışından sapmamak.
Yani, hakkaniyetli olmak!

Velhasılıkelam, “Kendimle Konuşmalar” başlığı altındaki bu köşeli parantezde; müzik, edebiyat ve kültür-sanat gündemi daha öncelikli olmak üzere, güncel siyasete, medyadaki gelişmelere, toplumsal tepkilere, kentsel yaşantıya, iktisadi olaylara (ve hatta; alışveriş, magazin dünyası ya da futbola) dair çeşitli değinilerimi bulacaksınız.

Bu düşünsel gayretin hayırlara vesile olacağını ve sizlerle içten bir bağ kuracağımı ümit ediyorum.

Merakla bekleyiniz, efendim.


Zafer Yalçınpınar / 8 Aralık 2019


Hamiş: “Kendimle Konuşmalar” başlığını Salâh Birsel’den ödünç aldım. Eminim, bana kızmayacaktır. 100. yaşını kutladığımız üstat Salâh Birsel’in ruhuna, bâki selamlar olsun…

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com