Mar
24
2021
--

Upas’ta; 一 茶, Erik, Çiçek, Cehennem ve Van Gogh


Kobayashi Issa, erik, çiçek, cehennem,
Vincent Van Gogh ile Ando Hiroshige…
UPAS’ta! okumak/izlemek için:
https://upas.evvel.org/?p=1579


Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Mar
23
2021
--

İlhan Usmanbaş 100 Yaşında!


Prof. Dr. İlhan Usmanbaş‘ın 100. yaşına ve efsanevi eserlerine saygı amacıyla –Upas Yayın kapsamında- “Ece Ayhan ve İlhan Usmanbaş” başlıklı özel bir efemeratik dosya hazırladık. Dosyayı görmek ve okumak için https://upas.evvel.org/?p=1562 adresini ziyaret ediniz.



“Eski notalarımın yeniden karşıma
çıkması beni çok şaşırtıyor. Çok seviniyorum.
Mutluluk dileklerim ve teşekkürlerimle.
İlhan Usmanbaş 27. 07. 2017″


Zafer Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…
“Bu imzanın ve ithafın oluşmasında büyük emeği geçen
Şükret Gökay‘a çok teşekkür ederim.” (Zy)


24 Temmuz 2000 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
Kültür-Sanat sayfasından bir kupür…


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan” başlıklı çalışmalara https://bit.ly/eceindeks adresinden, Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
23
2021
--

Rafet Arslan’ın “J. G. Ballard” Performansı


Rafet Arslan, 20 Mart 2021
İzlemek için tıklayın…


Rafet Arslan, 20 Mart 2021 tarihinde Beşiktaş/Diyojen Sahaf’ta James Graham Ballard (ve Ballard Kitabı) odağında özel bir performans gerçekleştirdi. Performanstan 22 dakikalık bir kesiti https://www.instagram.com/tv/CMpMStepCWO/?igshid=1ite9nwv1vrll adresinden izleyebilirsiniz.


Rafet Arslan‘ın Upas Yayın kapsamında yayımlanan eserlerini https://upas.evvel.org/?tag=rafet-arslan adresinden pdf olarak okuyabilirsiniz.

Mar
22
2021
--

Ömer Seyfettin’in imzası görüldü, efsane sonlandı.

“(…) Şimdiye kadar da imzalı bir fotoğrafı veya mektubu müzayedelere çıkmayan Seyfettin’in yıllar sonra mahalleden arkadaşı Münir’e gönderdiği bir mektup kartpostalı ilk kez İstanbul Müzayede aracılığıyla koleksiyonerini bekliyor. (…)” Cumhuriyet Gazetesi, 19 Mart 2021


Mektubun ve haberin tam metnine https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/omer-seyfettinin-imzali-mektubu-satisa-cikariliyor-1821713 adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
17
2021
--

Söyleşi: “Rafet Arslan’la James Graham Ballard üzerine…” (Hüseyin Gökçe)


Söyleşinin tam metnini https://www.unlimitedrag.com/post/rafet-arslan-la-james-graham-ballard-üzerine adresinden okuyabilirsiniz.


“Ünlü bilimkurgu yazarı James Graham Ballard, ‘Giorgio de Chirico’vari, kasvetli, uğultulu, yokyerlerin insanda oluşturduğu psikopatik durumları hikâyelerinde ve romanlarında işlediği için “Balardian” diye anılacak bir tarz oluşturur. Unutulmuş uçak pistlerine, araba mezarlarının zarafetine, harabe benzin istasyonlarına, çiçeklerin deliliğine, çok katlı araba parklarının gizemine; kaygıya, psikoza ve umutsuzluğa inanan bir isim. Birbirinden önemli eserlerle yakın geleceği görmüş bir kahin. Öyle ki, içinde bulunduğumuz dönemi Balardian olarak adlandıran yazarlar var. Hemen her Ballard okuru -ya da bilim kurgu üzerinden Ballard’la temas edenler- Balardian yazının ayrıntılarına vakıflardır. Fakat sanatçı, küratör, şair ve yazar Rafet Arslan, Simurg Art Yayınları tarafından yayınlanan Ballard Kitabı’nda yazarı birçok yönden ele alıyor. Öncelikle onu bir “Avangard” isim olarak değerlendiriyor. Her Avangard gibi onun çoklu yönünü ortaya koyuyor. Sinema, müzik, mimari, tasarım alanlarındaki etkilerine değiniyor. Son 60 yılı Ballard üzerinden ve onun yarattığı kopuşla anlama gayreti içerisinde. Sadece onunla mı, bilimkurgunun iki önemli ismi P. K. Dick, W. Burroughs’u anmadan geçmiyor. Popüler Kültür, şöhret kültü üzerinden Dali, Andy Warhol, David Bowie ve Lady Gaga okumaları yapıyor. Rafet Arslan, dopdolu ve yoğun bir kitapla karşımızda!” (Hüseyin Gökçe)



Satın almak için:
https://www.simurgart.com/kitap-detay/ballar-kitabi-rafet-arslan/


Hüseyin Gökçe: Ballard Kitabı, yirmi yıla yayılmış bir çalışmanın ve emeğin ürünü. Artık makalelerin bir kitap olması gerektiğine ne zaman karar verdin? Sadece Ballard’ı değil, onun sanatın farklı dallardaki etkisini de kitaba taşıyorsun.

Rafet Arslan: Böyle hacimli bir kitabı basabilecek, emek verecek ve anlayacak bir yayıncı olması lazımdı. Öncelikle bu işe soyunan Simurg Art Yayınları’na teşekkür ederim. Bu tuhaf bir bütün; benim yazar, araştırmacı, editör olduğum bir kitap oldu. Ballard aslında bir çok konuşulmayan başlığı imge cennetinde toplamış bir isim. Misal; II. Dünya Savaşı sonrasında avangard var mıydı, yok muydu, ne hareketler vardı? Anlamında kaynak eksikliğine de bir çözüm alternatifi olduğunu düşünüyorum. Vereceğim seminerler için baktığımda kaynak bulamadım. Bari ben yazayım dedim. Bana mı kalmalıydı ihale. Bilmiyorum. Duchamp ve Dalì, Pop sanatının ilk fişekleri bunların ikisi. Daha sonra Warhol ve David Bowie. Bu isimleri kitaba dahil ettim. Müzik, sinema, mimari ve tasarım girdi. İlk defa beni ifade eden bir kitap ortaya çıktı. (…)


Söyleşinin tam metnini https://www.unlimitedrag.com/post/rafet-arslan-la-james-graham-ballard-üzerine adresinden okuyabilirsiniz.


Önemli Not: Rafet Arslan‘ın Upas Yayın kapsamında yayımlanan eserlerini https://upas.evvel.org/?tag=rafet-arslan adresinden pdf olarak okuyabilirsiniz.

Mar
04
2021
--

“Oruç Aruoba’nın Portresi” (Kader Genç)

Oruç Aruoba‘nın Portresi”
Kader Genç, 2020


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Oruç Aruoba” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
01
2021
--

Emir Alisipahi soruyor: “Nerede kalmıştık?”


“SAUDADE” için çizim: Ceren Fındık

NEREDE KALMIŞTIK?

(…)
şiirimiz
kirlitırnaklarla
tek kalemde atılmışlığın/belikırılmışlığın
bütünkadimkalelerizaptedilmişliğin
zaptedilmişolabilirliğin
dilaltındajiletgezdirentekinsizliğin
öküzmüöküz Arttatumlu parmaklıkların
başların tepesine koltuk geçirmişliğin
acıdançok acıya çektirmişliğin
darboşluğadarağacında
karagünyüzügöstermişliğin
haydin her ayın ondördüncüsünde
yirmibirgün
kırkbirkez
cümbürcemaatbütünmahalle
yıkılmayışımızın
yıkılmayışımızın
yıkılmayışımızın
yıkılmayışlıklarımızın
yıkılmayışımın
şiiridir

ey kudretli karaparçalanarak
dağılmışlığım
ayrılışım!
inadainat iflah olmaz
manyaklığım!
illa da, en ilkelinden!

şiir bizden
biz şiirden
büyük değiliz ağbicim
şiir, her yerdedir! n.ilhan
(…)

Emir ALİSİPAHİ
Şubat, 2021


Not: Emir Alisipahi’nin Upas Yayın kapsamında yayımlanan tüm eserlerine https://upas.evvel.org/?tag=emir-alisipahi adresinden ulaşabilirsiniz. Ayrıca, Emir’in “SAUDADE” adlı yeni şiir kitabını heyecanla bekleyiniz; haftaya Upas’ta!

Şub
28
2021
--

“Usta Defteri” (Oruç Aruoba)


Oruç Aruoba, Usta Defteri
(Aktaran: Zafer Yalçınpınar)
UPAS Yayın, Şubat 2021, 18 Sayfa
Okumak için: bit.ly/ustadefteri


6:45 Yayın tarafından kitaplaştırılan
-özel eklentilerle genişletilmiş-
basılı nüshayı satın almak için tıklayınız…


Oruç Aruoba’yla gerçekleştirdiğimiz tüm görüşmelerin ayrıntıları -benim için-  ‘ustalık ile yaşama onuru’ kıymetini taşıyor. 21 Mayıs 2011 tarihinde yazımını tamamladığım bu defter, ustayla 8 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirdiğimiz görüşmenin notlarını içeriyor. (Zafer Yalçınpınar)



Önemli Notlar:

1/ EVV3L kapsamında yayımlanan “Oruç Aruoba” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Şub
09
2021
--

tarihinsancısı 4 yaşında!


#tarihinsancısı4yaşında

okumak isteyenler için Tarihinsancısı‘nın
tam metni (pdf olarak) şurada duruyor, duracak,
ölümsüzlüğü mıhlayan bir ‘âh’ gibi!
pdf: bit.ly/tarihinsancisi


Şiir Kitabı, Şubat 2017, YAYINpasaj69


Hamiş: Zafer Yalçınpınar’ın özgeçmişine ve tüm şiir kitaplarına şu adresten ulaşabilirsiniz: https://zaferyalcinpinar.info

Şub
06
2021
--

Ballard Kitabı (Rafet Arslan)


Ballard Kitabı, Rafet Arslan
Simurg Art Yayınları, Şubat 2021


Detaylar için bkz:
https://www.simurgart.com/kitap
-detay/ballar-kitabi-rafet-arslan/

Oca
19
2021
--

Resim Sergisi: SIZINTILAR // ERİM BAYRI // 12-31 Ocak 2021 // Karşı Sanat Çalışmaları, Beyoğlu


SIZINTILAR, ERİM BAYRI
12-31 Ocak 2021, Karşı Sanat Çalışmaları


Önce Erim kovuldu… Sürgünler Adası’na. Sonra, bu sürgün Adalı hâli hepimizin bedenine sıvandı. (…) Erim Bayrı’nın 4 yıllık ada çalışmaları (…) su, boya, mürekkeple, kâğıda sıvanmış insanlığın atık hâli. Boş mekânların yükselişiyle büyüyen iç boşluğumuzu, zamanın hiçliğine deneyimleyen bu çalışmalar, Erim Bayrı’nın işlerinde kronikleşiyor, kayda geçiyor. Kâğıdın ezikliğine imlenmiş hâlimizden, ıslak, usul usul yayılan , çoğalan bu “kaidesizliğin isyanı”, suyun, boyanın, kalıba sığmayan “dökülmüş” hâli huzursuzluğumuzu belirlenmemiş ötelere sürüklüyor. (Tanıtım Metni’nden… )


Asmalımescit Mahallesi
İstiklal Caddesi Aznavur Pasajı No:108 Kat-6
Beyoğlu-İSTANBUL
Tel: +90 (212) 293 79 70

Oca
13
2021
--

Araştırmacı Gazeteci Emin Karaca vefat etti…


Özellikle Nâzım Hikmet çalışmalarıyla tanınan araştırmacı gazeteci Emin Karaca (Covid-19- nedeniyle) vefat etti. Çok titiz ve kıymetli bir araştırmacıydı. Geride bıraktığı eserlerin içeriksel/tarihsel kıymetinin bilinmesini/korunmasını diliyorum. (Zy)


Bkz: https://www.birgun.net/haber/gazeteci-emin-karaca-hayatini-kaybetti-330136

Oca
09
2021
--

Dudağının Kenarındaki Çizgi’den…


Okumak için: https://zaferyalcinpinar.com/dudagininkenarindakicizgi.pdf


The Poet House bünyesinde İsmail Sertaç Yılmaz’la birlikte gerçekleştirdiğimiz -ve En Uzun Geceden‘in devamı niteliğinde olan- Dudağının Kenarındaki Çizgi projemiz yayımlandı. Proje kapsamında sunduğu tasarımsal ve şiirsel katkılar ile gösterdiği özen için İsmail Sertaç Yılmaz’a çok teşekkür ediyorum. (Zafer Yalçınpınar)


Önemli Not: 
“Dudağının Kenarındaki Çizgi” adlı şiirle
birlikte üç etkin “yan okuma” yapılabilir:

/1/ Çizgi
/2/ En Uzun Geceden
/3/ En Kısa Gündüzden


Zafer Yalçınpınar‘ın yayımlanan tüm şiirlerini, şiir kitaplarını ve edebiyat çalışmalarını https://zaferyalcinpinar.info adresinden ücretsiz (pdf dosyası biçeminde) okuyabilirsiniz.

Oca
08
2021
--

Meşhur Manyaklığın 14. Yılı: Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı (2006-2020)


Meşhur Manyaklık! 14. Yıl…
Zafer Yalçınpınar Oto-Almanağı (2006-2020)
Okumak için: https://bit.ly/zypalmanak

Kendi hakikatiyle yazılmış/yanmış özel bir tarihtir 14 yıldır yayımladığım bu ‪Almanak… Zihinsel ve bedensel olarak hastalanmış bir ortamın tüm zorluklarına rağmen, “eşya olmadığımızı, insan olduğumuzu vurgulamak” adına hakikat yolundaki kalb ile vicdan arayışımızı 2020 yılında da sürdürmeye çalıştık. Herkes için daha kolay ve umut dolu bir 2021 diliyorum.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar


Oca
07
2021
--

Post Dergi’de ULUS BAKER Dosyası


Post Dergi ekibi 2021 yılının ilk özel dosyasını yayımladı. Ulus Baker için gerçekleştirilen bu çalışma -içerik ve yönsemeler açısından düşünüldüğünde- bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı dosya olma özelliğini de taşıyor. Dosyanın detaylı içeriğine ve sunuş yazısına https://postdergi.com/dosya-no-4-ulus-baker/ adresinden ulaşabilirsiniz. İyi okumalar dileriz. (Zy)

Oca
06
2021
--

Fragmanlar’dan… (Batuhan Çağlayan)

IV

Saldırgan otların
parmaklarımızı ısırdığını
__________kare-kare, üçgen-üçgen
sonralaşan bir atlı olarak görürüz;
oyun alanı, duyulanları
eski bir düzelti ile toplayan
kutsal dualardır içinde eriyen buz
ile:___kesilmekte olan___-___biçimsiz.
Tekrar hecele onları
denemelerin milyarlarcasını
defalarca, hangisinin hangisi olduğunu bilmediğin
şekilde:___saldırgan otların___-___ elinde bulunan
gravürle sahte şiirler elde et;
_______kare-kare, üçgen-üçgen.

(…)


Batuhan Çağlayan‘ın Fragmanlar’ından seçmelerin tam metnini https://upas.evvel.org/?p=1503 adresinden okuyabilirsiniz.

Oca
02
2021
--

“Kanıksamadan” (Fatih Balcı)


Kanıksamadan, Fatih Balcı
UPAS Yayın, Aralık 2020, 29 Sayfa
İzlemek/okumak için: bit.ly/kaniksamadan


Fatih Balcı‘nın resim dilini oluşturan yadsımacı izlek, reddiye hatlarındaki görkemli tanıklıkları fark etmemize imkân sağlıyor. Balcı’nın “kanıksamadan” vurguladığı yordam, olgulara dair yeni bir görme biçimini önceliklendiriyor. (Zafer Yalçınpınar)


Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Kas
28
2020
--

Upas’ta: “Aktif Boşluk” (Şahin Çetin)


Şahin Çetin‘in “Aktif Boşluk” başlıklı yeni serisinden bir çizim Upas Yayın’da vücut buluyor… Eserin bütünsel biçemini https://upas.evvel.org/?p=1472 adresinden inceleyebilirsiniz.


Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Kas
26
2020
--

Tekinsizliğin İmgeleri: Max Ernst’in Anlaşılmaz Anlatısı (Orçun Güzer)


Orçun Güzer tarafından e-skop dergisi kapsamında kaleme alınan sıkı bir Max Ernst (ve en ünlü eseri Merhamet Haftası) incelemesinin tam metnini https://www.e-skop.com/skopbulten/tekinsizligin-imgeleri-max-ernstin-anlasilmaz-anlatisi/5921 adresinden okuyabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sürrealizm” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
25
2020
--
Kas
17
2020
--

Upas Yayın mı… O da nedir ki? (Zafer Yalçınpınar)


Üvercinka Dergisi, No. 73, Kasım 2020


Zeynep Meriç: Upas Yayın’ı kurmaya ne zaman karar verdiniz? Bu oluşumda sizi tetikleyen en önemli olay veya olgu nedir?

Zafer Yalçınpınar: Tahakkümlerden ve ezberlerden uzak bir özgür yayıncılık projesi oluşturmayı yıllardır düşünüyordum. 15 yıldır evvel.org kapsamında çeşitli edebiyat çalışmaları gerçekleştiriyorum. Çevremdeki dostlar, özellikle şiir ve poetika kapsamında evvel.org’un çok değerli bir arşiv ihtiva ettiğini, bununla birlikte fazlasıyla kişisel olduğunu sürekli dile getiriyorlardı. Haklılardı. En başından beri evvel.org’u kişisel not defterim, edebiyat ve şiir kapsamında tutulmuş bir not defteri olarak tasarlamıştım. Tuhaftır, okuyucunun ilgisini çekti falan… Neyse… 2018 yılında, evvel.org’un sub-domain’i olarak “upas” başlığını kullanmaya ve burada özgür bir şekilde dijital kitaplar yayımlamaya karar verdim. Balzac’ın bir kitabında ‘Upas’ ismiyle ve ‘Upas Ağacı’nın hikâyesiyle karşılaşmam, çok belirleyici ve tetikleyici oldu. Şu an Türkiye’de, Upas’ın dışında, şiiri, poetikayı ve imgelemin özgürleşmesi gibi kavramları yayın politikasının orjinine yerleştiren, şiiri öncelikli gören, bu kapsamda elini taşın altına koyan sadece bir-iki yayınevi var. Çünkü şiir -özellikle de sıkı şiir- iktisadi bir varoluş sergileyemiyor, satmıyor, okuru ve takipçisi az… Anlayanı ve ilgileneni de az… Bu duruma, böylesi bir çaresizliğe ve imkânsızlığa -kendimce- bir son vermek istedim.

Zeynep Meriç: Upas’ın poetikaya öncelik veren özgür bir yayın girişimi olduğunu belirtiyorsunuz. Peki, Upas’ta sadece şiir mi yer alıyor, diğer edebi türlere yer veriyor musunuz? Okurların arzuları mı size ışık tutuyor?

Zafer Yalçınpınar: Upas Yayın’da yer alan eserlerin özünü şiir ve poetika oluşturuyor. Bizim mihenk taşımız da turnusol kâğıdımız da şiirdir. Şibolet gibi… -Araştırın bakalım ‘Şibolet’ ne demekmiş- Sonuçta, öyküler, roman parçaları, roman karakterleri, polisiye, mizah, popüler kültür falan bizim dışımızda. Bizim önceliğimiz şiir… Sıkı şiir… Deneysellik, avangard, dada, gerçeküstü, letterizm, görsel şiir gibi kavramları kapsam-içi görüyoruz. Bu konuda azıcık katıyız. Sıkı şiiri ve imgelemin özgürleşmesini dert edindik. Yaşamdaki şiirselliğin arttırılması, şiir birikiminin arttırılması, şiir dilinin geliştirilmesi, sezgisel ve bilişsel bir auranın yaratılması, şiirin dilimizdeki sürdürülebilirliği, şiirsel yükün ihtiva ettiği kalp, vicdan ve hakikat duygusu bize yol gösteriyor. Tabiî ki okurumuzu da önemsiyoruz: Sıkı, olgun, güçlü ve geleceği belirleyen bir şiir dilini ve poetikayı okura sunarak, böyle yaparak okurlarımızı önemsiyoruz.

Zeynep Meriç: Upas’ın varoluşunda İlhan Berk ve Ece Ayhan’ın önemi nedir? Bu doğrultuda şiirsel çizginizden ödün verdiniz mi hiç? ‘Dilin imkânlarının genişletilmesi’ gerekliliğinden mi yanasınız sürekli?

Zafer Yalçınpınar: Şiirsel çizgimizden ve şiirsel maksadımızdan ödün vermeyiz. İlhan Berk ve Ece Ayhan da taviz vermemiştir. Sıkı şairlerin en büyük özelliği budur. Tarihsel varoluş, yazgı veya lanetimiz böyledir maalesef… Ece Ayhan ve İlhan Berk’in önemi, Dünya’daki 1950 şiir hareketinden yola çıkarak 2020’lere uzanmayı başaran dilsel uzgörü çizgilerini Türkçe’de oluşturabilmelerinde gizlidir. Felsefi bir boyut, yaşama alan derinliği katan dilsel bir sınırsızlık… Türkçe’deki şiir dilinin günümüze uzanan en başarılı motiflerini bu iki şairin zihnindeki bilişsel harita belirlemiştir. Dikkat ederseniz ‘İkinci Yeni’ akımı demiyorum. 1950 şiir hareketi diyorum. Ve bu durumu derinlemesine araştırmayı sizlere bırakıyorum.

Zeynep Meriç: Basılı nüshalarınızın olmadığını söylemiştiniz. Peki, ilerleyen süreçte bu mümkün mü? Basılı nüshaya geçiş için Upas’ta büyük değişiklikler olabilir mi?

Zafer Yalçınpınar: Olabilir. Fakat şu an böyle iyiyiz. Gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz. Ne kendimizi ne de şiir okurunu ekonomik bir külfet altına sokmak istemiyoruz. Şiiri neo-liberal sisteme sokmak istemiyoruz. Dijital yayıncılığın, yeni nesil yayıncılığın güzelliği de budur zaten… Şiire neo-liberal girişimci bir tavır yüklemek isteyen muhteris tipolojiden de yıllardır -açıkça söylüyorum- nefret ediyoruz.

Zeynep Meriç: Okurlarınız yayınlarınıza nasıl ulaşabilir? Sitedeki etkinlikleri nasıl takip edebilir?

Zafer Yalçınpınar: Cevap sorunuzda bulunuyor zaten… Cep telefonunuzdan, tabletinizden veya bilgisayarınızdan upas.evvel.org adresini ziyaret etmeniz yeterli… Tek tıklamayla kitaplarımızı, tüm paylaşımlarımızı ücretsiz olarak indirip pdf biçeminde okuyabiliyorsunuz, arşivleyebiliyorsunuz. Sosyal medyada da çok aktifiz. Duyurularımız da etkinliklerimiz de… Kısacası, her şey bir tık uzağınızda… Daha ne olsun. Büyük hizmet!

Zeynep Meriç: Bilginin bu denli karmaşık ve kirli olduğu dönemde basılı yayının azalmasını ve dijital yayınların çoğalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu durum yayımlanan eserlerin değerini arttırıyor mu, azaltıyor mu?

Zafer Yalçınpınar: Vallahi, bizim yayınladığımız eserler Mars gezegeninin dilinde yazılmıyor. Türkçe yazıyoruz… (Gülüyor) Aynı harfler, aynı dil… Kâğıdın üzerinde veya kitabın içinde olsun ya da ekranda dijital kitap biçeminde olsun son derece özenli ve titiz çalışıyoruz. Şiir dili, redaksiyon, mizanpaj ve diğer tasarımsal öğeler konusunda basılı yayınların çoğundan özenliyiz. Belki, koleksiyonerler için bazı basılı deneylerimiz de olacak gelecekte… Bakacağız.  

Zeynep Meriç: Upas’ı bundan sonra nerede göreceğiz?

Zafer Yalçınpınar: Upas Yayın’ın poetikası bir fısıltı gibi yayılır. Hiç ummadığınız bir anda bizim yayınlarımızla veya bizatihi bizimle karşılaşabilirsiniz. Fakat şunu söyleyebilirim; kitap fuarlarında, mikrofon arkalarında ya da ışıltılı podyumlarda birer dünya güzeli veya doksozof gibi kırıtmayacağımız kesin!

Zeynep Meriç: Devam eden veya başlayacağınız yeni bir proje var mı? Son olarak neler söyleyeceksiniz?

Zafer Yalçınpınar: Birçok gayretimiz var. Şiir aurasına, şiirsel alan derinliğine görsel ve işitsel eklemler sağlamak istiyoruz yakın gelecekte… Sıkı şiiri desteklemeye ve şiire öncelik vermeye devam edeceğiz. Son olarak, ne diyeyim, gözünüz, kulağınız upas.evvel.org’da olsun. Ve tabiî ki bu çevik söyleşi için de sana çok teşekkür ederim.

Zeynep Meriç: Ben teşekkür ederim… Samimi yanıtlarınız için asıl….

___

Kas
09
2020
--

Simultane Şiir Performansı (2)


Türkiye’deki ikinci Simultane Şiir Performansı -ki ilkini gene Upas Yayın taifesi icra etmişti7 Kasım 2020 tarihinde, Erenköy-Kadıköy’de, Alparslan Beyhan, Cem Onur Seçkin, Zafer Yalçınpınar, Emir Alisipahi ve Mert Can Aksoy tarafından, “kendini isyan söylemleriyle piyasaya sunan tüm ucuz popçulara” giydirilmek üzere, marjinal ve has bir tepki olarak gerçekleştirildi! Kutlu olsun!


UPAS YAYIN‘IN YOUTUBE KANALI:
https://youtube.com/channel/UCPnzJBui1m5WP9E2zlOuG4g

Kas
06
2020
--

“İstikrarlı Nostalji Kapitalist Gerçekçiliktir” (Koray Kırmızısakal)

Koray Kırmızısakal‘ın 17 Haziran 2020 tarihinde terrabayt‘ta kaleme aldığı
“İstikrarlı Nostalji Kapitalist Gerçekçiliktir” başlıklı eleştiri/inceleme yazısını kavramsal açıdan tutarlı -ve sağlam- bir analiz olarak değerlendirmekteyiz. Son günlerdeki “Gaye Su Akyol nereee, Yort Savul nereee” eleştirilerine/yorumlarına önemli -ve haklı- bir boyut kazandıracağını düşündüğümüz için yazıyı EVV3L kapsamına taşıdık. İyi okumalar dileriz! (Zy)



“Ümitsiz derecede nostaljik bir yabancı olmadığınız takdirde, pop kültürü dışında bir şeyi özlemeniz mümkün bile değildir.”[i]


Mark Fisher bir yerde, 21. yüzyıl pop müziğinin bir “party hauntology” olarak tanımlanabileceğini söyler.[ii] İngilizcede “haunt” kelimesi musallat olmak demektir, bilhassa hayaletler veya ruhlar için kullanılır. Bu haliyle geçmişle ve kayıpla doğrudan ilişkisi vardır. Derrida, elle tutulur kesinlik katılık hissi olan ontoloji yerine, “hauntology”yi yani musallatolojiyi önerir. Musallatoloji olsa olsa hayaletsi bir yankıdır ve hayaletvari olmanın belirsizliklerini vurgular.[iii] Macharey’in deyişiyle de musallatoloji hayaletlerin, geri dönenlerin bir bilimidir.

Fisher ise Derrida’dan bu kavramı alır ve bunu müzik alanına ve genel olarak popüler kültüre uyarlar. Mark Fisher için, musallatolojik olan, elektronik müzikten, popüler kültüre uzanan her alanda görülebilir. Ona göre bu da geleceğin yitişinin hatırlanmasıdır. Fisher’ın hauntology, yani musallatoloji kavramı, Fredric Jameson’ın geç kapitalizmin kültürel mantığı olarak postmoderniteye dair formülasyonlarından biri olan “nostalji modu” adını verdiği şeyle benzer özellikler taşır. Postmoderniteye ait olan “nostalji modu” ya da “tarzı”, geçmişi hiçbir zaman temsil etmeye yeltenmez, aksine eski bir dönemin nesnelerini, duygu yapılarını yeniden icat etmeye çalışmaktadır.[iv] Nostalji modu böylece şimdiki zamanı sömürür. Bu nedenle kültür, anakronizmlerle bezelidir. Zaman, çığrından çıkmıştır.

“Musallatoloji, bu nostalji moduna tekabül eder. Musallatolojik müziklerin geçmişle meşguliyeti kolayca “nostaljik” olarak yorumlanabilir. Ancak zamansallığın ön plana çıkması musallatolojiyi, tarihi tamamen paranteze alıp kendini yeni bir şey gibi sunan nostalji modunun tipik ürünlerinden farklılaştırır.”[v]

Ayrıca Fisher musallatolojiyi Derrida üzerinden tartışırken, musallatolojide eğreti olarak “artık olmayan” (no longer) ile “henüz olmayan” (not yet) arasında iki yönde bir ayrım yapabileceğimizi söyler. “Artık olmayan” halihazırda vardır ve etkili olarak kalır. Travmatik olarak tekrarlamaya mecburdur. “Henüz olmayan” ise hali hazırda henüz olmamıştır, ama zaten potansiyelde etkin olarak vardır. Davranışlarımızı şimdi içinde biçimlendirir. Marx ve Engels’in Komünist Manifesto‘nun en başında bizi uyardıkları “komünizm hayaleti” böyle bir hayalettir işte. Bu hayalet bir potansiyel ya da olanaklılık ve “henüz olmayan” olarak gelmekle tehdit ettiklerinin altını şimdiden oyar. Mark Fisher’ın tüm projesini “artık olmayan” ve travmatik olarak tekrar eden kültürel formlardan, “henüz olmayan”a doğru geçişimizin araştırılması olarak görebiliriz.[vi]

Mark Fisher’ın en bilinen metni olan Kapitalist Gerçekçilik’in temel argümanı: kapitalizmin yegâne alternatif olduğunu başından verili kabul ediyor oluşumuz ve yeni bir dünya hayal edemiyor oluşumuzdu. Belki bunu yakın zamanda rastlanılan bir duvar yazısı özetler: “Başka bir dünyanın sonu mümkün!” Fisher sıklıkla günümüzdeki kültüre geçmişten gelen ya da sevebileceği bir ifadeyle “musallat olan”, “dadanan” ölü formlara dikkat çekmiştir. Ona göre kültür gerimizdedir, bir tekrardadır ve döngüdür. Postmodern dönemde herhangi bir kültür ürünü bilinç yarılması yaratamayacak denli eskimiştir. Her şeye aşinayızdır ve yeni olan hiçbir şey yoktur. Başka bir dünya mümkün’den, sonun, kıyametin varyasyonlarını zevkle dile getirmeye başlamışızdır ki bu da başlı başına bir semptomdur. O halde yaşadığımız dünya sonlardan yalnızca bir tanesidir.

Can sıkıcı olan ise nostaljinin şimdiyi sömürmesine daima müsamaha göstermemizdir. Fisher, yeniden uyarlamaları olan, tekrar eden kültürel ürünlere karşı aşırı-hoşgörümüzden yakınır. Onlara karşı bağışıklık kazanmışızdır, onlar da bize bağışıklık kazanmıştır, zaten ölüdürler, yaşamadıkları için öldürülemezler. Kültürel olarak, perili bir eve hapsolduğumuzu düşünebiliriz. Periler, hayaletler, eskinin popüler kültür imgeleri olarak sürekli bize dadanırlar. Bong Jon-Ho’nun Parazit (2019) filmini hatırladığımızda keskinleşir bu ilişki. Her evin, her zenginliğin bedeli ve koşulu olarak bir ikame hayalet ordusu mevcuttur alt katlarda. Neden hayaletler hep evlere dadanır/musallat olur? Marx’ı da anıştırabiliriz hatta: “Sermaye, vampir misali, canlı emeği emerek ve ancak daha da fazla emerek hayatta kalan ölü emektir.” Fisher’ın odak noktası ise genelde kültür denen şeydir. Çünkü postmodernitede sermaye kültür ile neredeyse eşdeğer hale gelmiştir. Fisher, güncel olarak var olan kültürün, vampir misali ölülerle (özellikle 20. yüzyılın ölü formlarıyla) beslendiğini düşünür. O da tıpkı Marx gibi, gotik metaforlara sıkça başvurur. En ünlü yazılarının başlıkları bu metaforlarla dolup taşar: Neoliberalizmi bir zombi olarak adlandırır: Zombiyi Nasıl Öldürmeli? Kimlik savaşlarına sıkışmış solu “Vampirler Şatosu” olarak görür, çoktan öldüğü halde yaşayan, öldürülemeyen pop müziği “Yaşayan Ölü” olarak nitelendirir. Gotik metaforlar, tuhaf olan ve tekinsiz olan üzerine düşünceler intiharından hemen önce Aralık 2016‘da yayınlanan ve geçtiğimiz günlerde de Türkçe çevirisine kavuştuğumuz Tuhaf ve Tekinsiz[vii] adlı kitabında geliştirdiği bir konudur ayrıca.

Yitip Giden Şimdi

Fakat ben daha çok nostalji modları üzerinde durmak istiyorum. Niyetim özellikle popüler kültürde ve müzikte bize musallat olan, dadanan nostalji modlarını bir semptom olarak okumak. Görünüşe göre siyasal olarak da bize musallat olan üç nostalji hayaleti mevcut, ilki kökenlere/ecdada dönüş, diğer bir deyişle modern öncesi şanlı günler hayaleti. İkincisi moderne özgü hayalet, ya da cumhuriyetin güzel günleri fantezisi. Diğeri de bana kalırsa postmodernite içinde çeşitli adacıklar olarak beliren, ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilecek bir nostalji hayaleti. 1990 sonrası 2002 öncesi nostaljisi, ülkenin sözüm ona güzel günlerini özleyen nam-ı diğer “old laik days.” Gerçi “old laik days” kimi zaman 1970’lere kadar uzanır hatta cumhuriyet nostaljisini de kapsayacak şekilde genişler. Bu tarzları, modları birbirinden ayrılmış keskin kompartımanlar olarak değil, birbirinin içine geçen sıvılar olarak düşünmeliyiz. Zaman zaman biri ötekine baskın çıkar. Popüler müzikte görülen bu nostalji modlarının “parti musallatolojisi” olarak belirmesinin, postmodern dönemin kendi içinde geriye dönüşlü olarak icat ettiği modernlik nostaljileri olduğunu düşünüyorum. Pekâlâ nostalji modlarımızın tarihi baskın kültürel anlatılarımızın da tarihi olabilir. Zaten “çağdaş nostalji” der Svetlana Boym, “geçmiş hakkında olmaktan çok yitip giden şimdi hakkındadır.”

Mark Fisher, “parti musallatolojisi” kavramını şarkıcı Drake’ten bahsederken kullanmıştır. Ona göre Drake şarkılarının parti havası vardır fakat aynı zamanda hüzün doludurlar çünkü parti hep geçmişte kalmış bir şeydir, mutluluk ve eğlence hep yaşanıp bitmiş (saygısızca) bir şeydir. Şahsen benzer bir çizgide Gaye Su Akyol’un şarkılarının (özellikle İstikrarlı Hayal, Hakikattir albümü) hem bir nostalji modu hem de bir “parti musallatolojisi” olduğunu düşünüyorum. Albüme ismini veren şarkının video klibini izlemek bile bunu ortaya koyuyor. Klip geçmişin ölü nesnelerinin, kültürel kodların bir pastiş şölenidir adeta. Gaye Su Akyol geçmişten gelmez, çocukluğuna dönmek de istemez, geçmişin temsili değildir yaptığı, esasında geçmişi şimdinin içinde yeniden icat eder. “Salla be hayat rock n roll’dur” diyerek partileyen hüzünlü bir nostaljiyi kabul eder.

Buna benzer pek çok örnek verilebilir, daima “partilemek” durumunda kalan ama bundan hiç hoşlanmayanların öyküsünü anlatan video klipler çok sayıda vardır. Ya da yine Türkiye’den bir örnek verirsek, İkiye On Kala grubunun yakın zamanlı “Kafamda Kentsel Dönüşümler” video klibini izlemenin yarattığı bunaltıyı düşünebiliriz. Klipte, bir arabanın içinde (liman gibi duran) sürücünün donuk ve yabancılaşmış deneyiminin karşısında (gemi olarak) gelip geçici yolcuların, yani şen şakrak eğlenen, partileyen insanların deneyimini izleriz. Bir YouTube yorumu meseleyi en iyi şekilde özetler: “öyle bir şarkı ki, dans ederken ağlayasım geliyor.” Gerçekten de “parti musallatolojisi”nin çok iyi bir ifadesidir bu.

Eleştiriden Yoksun İroni

Abi kafanda kurbağa var
Abi kafanda kurup kurup vuruyosun oğa buğa
Yaşlı bi kurbağa var bin yaşında var
Başında sis var kurbağanın altında sen var.
(Adamlar – Kapısı Kapalı)

Eğlenceli bir hüzün döngüsü içinde yaşanan parti musallatolijisinin başka bir türü daha vardır, ondan zaman zaman sapsa da.  Bu türün ayırt edici özelliği genellikle anlamsız ya da serbest çağrışım yaparcasına geyik muhabbetlerini şarkı sözü olarak kullanmasıdır. Buna “güvencesizliğin söz dizimi” adını vereceğim.

Mark Greif, hipsterlar üzerine yazarken, hipster’ların ironilerinin sarkazmdan, acıdan ve eleştiriden yoksunluğunu vurgular ve şöyle ekler: “hipsterlarda kendi üzerine düşünme de aslında hassas duygusallıklarına geri dönmek içindir.”[viii] Richard Sennett de benzer bir şekilde, kitabına da adını veren karakter aşınmasının bir veçhesi olarak şunu belirtir: “Bu otoritesiz iktidar oyunu, yeni bir karakter tipi yaratır. Artık amaçlı insan gitmiş, yerine “ironik insan” gelmiştir.” Ardından Richard Rorty’nin ironi tanımını aktarır. Rorty ironiyi, “insanın kendisini tanımladığı sıfatların sürekli değiştiğinin, ayrıca kullandığı kelimelerin, dolayısıyla benliğinin olumsal ve kırılgan olduğunun her zaman farkında olması nedeniyle kendi kendini ciddiye almaması” olarak tanımlar.[ix] Rorty adeta AdamlarBüyük Ev Ablukada gibi grupların sözdizimi mantığını tarif eder burada. Çünkü maruz kalınan kapitalist gerçekçiliğin iletişimsel kuvvetleri buna zorlar: güvencesizliğin söz dizimine. Bir bağlam, anlam ya da dert söz konusu olmaktan çıkmıştır artık. Bunun yerini goy goycu boşvermişlik ile olumsuzlamayı bir fetiş haline getirmiş uzay-zamanda salınan söz öbeklerinin uçuculuğu alır. Bu şarkılar dinlendiği gibi unutulurlar, 24 saat sonra silinecek olan birer snapchat girdisi gibi geçicidirler. İçlerinde bir başkaldırı taşıyorlarsa bile bu ancak sos işlevi görür; mizah ve eğlence, belki de (artık) hiçbir şey yapamayacağını derinden kabul etmişlerin silahı olarak vardır. Her çağın bir müziği, tonu, hatta müzikal atmosferi olduğu söylenir. Oysa postmodernitede özne kendisini konumlandıramaz. Fisher’ın sıkça vurguladığı konulardan biri, çağımızı niteleyen, onu ayırt edici kılan müzikal formların yokluğudur.

Hedonist Depresyon

Çekince dumаnı içine günlerce kаfаn milyon kere kаrışıyo
Amа yine de bedenin bu boktаn düzenin düzenine аlışıyo
Ve sonundа yok ettiğin bütün lаnet tekrаr üzerine yаpışıyo
(Vio feat. Ezhel – İz Bırak)

Şahsen hipsterların “parti musallatolojisi”ne mahkûm olduğunu düşünüyorum. Eğlenirken ağlamak isterler. Hatta akla Ezhel’in reggae kökenleri -malum eski grubunun adı Kökler Filizleniyor’dur- ile karanlık soundunun çatışması geliyor. Tıpkı hedonist depresyonu anımsatan bir çatışma bu. Sisteme başkaldırı, isyan olsa dahi ortada yine de bir atalet ve uyuşma vardır. Evet Ezhel’in hedonizmi depresiftir. Robotik anonim bir sesi, kapalı karanlık bir soundu vardır. “Ay, Güneşten daha güzel, geceler geceler” der. Gece, bir zamanlar düzen güçlerine karşıt olarak ortaya çıkan tuhaflıkların, düzendışılığın, başıbozukluğun ve hatta eleştirinin kaynağıyken kapitalist siber uzamda, sığınak olarak gece bile kalmamıştır. Gündüz Vassaf “Geceye Övgü” metninde bu gecenin eleştirel hatta gotik yanını ön plana çıkarmıştı. Fakat bu, Mark Fisher’ın “sıkıcılığın 1.0 hali” olarak adlandırabileceği bir şeydir: gece hala bir özel alan olarak savunulabilecek bir mevzidir, Pazar günleriniz hala size aittir. Hatta bir devlet kurumunda sıra beklerken bile geçirdiğiniz sıkıcı dakikalar yine size aittir. Güvencesizliğin hüküm sürdüğü geç kapitalizmde ise gece ve uyku saldırı altındadır. Siber-uzamın nüfuz edici saldırısı sıkıcılığın ilk halini bitirir. Sıkıcılığın 2.0’ıdır bu, sıkılmaya bile zamanınız yoktur. Mark Fisher bunu, “kimsenin canı sıkılmıyor, her şey sıkıcı” diye ifade etmiştir. Ezhel belki de bu yüzden “istemem yarın olsun” diye yakarır. Gecenin romantik savunusu yerine, uyuşarak sistemi askıya almak ister. “2pac’ın öldüğü yaşta, bunalım döngüsü başlar.”

Depresyon hazzın iptal edilmesiyken, çelişkili bir biçimde hedonist depresyon her şeyden haz alır, fakat anlamsızlığının farkındadır. Bu popüler şarkıların nostaljik “parti musallatolojisi” bir çeşit döngüde olduğumuzun işareti olmalıdır. Bu döngü, kapitalist gerçekçiliğin kültürel mantığıdır. İstikrarlı nostalji, kapitalist gerçekçiliktir.

Koray KIRMIZISAKAL
17 Haziran 2020


[i] Svetlana Boym, Nostaljinin Geleceği, İstanbul: Metis Yayınları, 2009

[ii] Mark Fisher, Ghosts of My Life Writings on Depression, Hauntology and Lost Futures, Winchester/Washington: Zer0 Books, 2014.
[iii] Fredric Jameson, Diyalektiğin Birleştirici Güçleri, İstanbul: İthaki Yayınları, 2015.
[iv] Fredric Jameson, Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı, İstanbul: Nirengi Kitap, 2011.
[v] Mark Fisher, k punk The Collected and Unpublished Writings of Mark Fisher (2004-2016), London: Repeater Books, 2018.
[vi] Mark Fisher, Ghosts of My Life Writings on Depression, Hauntology and Lost Futures, Winchester/Washington: Zer0 Books, 2014.
[vii] Mark Fisher, Tuhaf ve Tekinsiz, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2020.
[viii] Mark Greif, Against Everything, New York: Pantheon Books, 2016.
[ix] Richard Sennett, Karakter Aşınması, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2002.


Ayrıca okuyunuz: “Ece Ayhan’a dair… Gaye Su Akyol’a Açık Mektup” (Zafer Yalçınpınar, 30 Ekim 2020)

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com