Ara
27
2009
0

2000’ler Edebiyat Soruşturması

KargaMecmua, Aralık 2009 tarihli 33.  ve Ocak 2010 tarihli 34. sayılarında “2000’ler” üzerine bir değerlendirme dizisi gerçekleştiriyor…  KargaMecmua’nın Aralık sayısında yer alan “2000’ler Edebiyat” soruşturmasına https://zaferyalcinpinar.com/2000ler.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle/ Zafer Yalçınpınar

Ara
24
2009
0

Abidin Dino’dan İlhan Berk’e Mektup

Kitap-Lık Dergisi’nin Haziran 1996 tarihli 21. sayısından bir efemera… Galata üzerine…
Mektuba https://zaferyalcinpinar.com/abidinberk.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
21
2009
0

La Révolution surréaliste (1924-1929)

***

(…)Kendi bedenlerimizde yüzmemize izin verin,
ruhlarımızı ruhlarımıza terk edin. (…)

Antonin Artaud
La Révolution surréaliste, Sayı: 3, Nisan 1925

***

L. Aragon’dan A. Artaud’a mektup…

***

La Révolution surréaliste’nin yayımlanmış sayıları…

Ara
20
2009
0

Yaşayan Anılar

Galeano’nun “Kucaklaşmanın Kitabı” adlı eseri için çizdiği özel desen…


(…)

Aslı Pelit: Siz, hafıza ve tarih hakkında yazıyorsunuz, ve diyorsunuz ki; Latin Amerika’nın en büyük problemi amnezi, bununla ne söylemek istediğinizi açıklar mısınız?

Eduardo Galeano: Hafıza beni çok ilgilendiriyor. Ama müze gezmek gibi değil, yani, o eski sakin geçmişin pasif ve estetik vizyonu beni ilgilendirmiyor. Beni yaşanan tarih, o anılar ilgilendiriyor. Geçmişi bugünden kurtarmak, gelecek günlere doğru, geleceğe doğru bakmak. Bir yerli geleneği var ki, sadece Amerika’nın bazı bölgelerinde devam ediyor hâlâ, mesela Kanada ve ABD sınırındaki adalarda.

AP: Yeni İskoçya tarafında mı?

EG: Evet, o adalardan bazılarında. Ve aynı zamanda, Meksika’nın Maya bölgesinde, Chiapas’da. Bu çok ilginç bir yerli geleneği ve “yaşayan anılar” terimini anlatmak için çok uygun: Kabilenin yaşlı seramikçisi, usta, artık gözleri bulutlanıp elleri titrediği için emekli olmadan önce, bir tören yapar. O törende usta son ve en önemli şaheserini yapar, mükemmel bir çanak. Ve o çanağı en genç seramikçiye verir. Ama genç o çanağı, odasında yüksek bir yere koyup da her sabah bakmak için almaz,  eline aldığı anda yere fırlatıp onu kırarak binlerce parçaya böler! Daha sonra o ufacık parçaları toplar ve kendi yapacağı çanağa ekler yavaş yavaş. Bu tip anılar, hayatın devam etmesine yarayan anılardır.

İnanıyorum ki, amnezya bizim durumuzda, yani Latin Amerika’da bir çok örnekte, hatta dünyada, bu bir olgu. Amnezyanın öyle bir etkisi var ki, bizi bugünkü yolumuzda yürümekte zorluyor. Çünkü amnezya, sadece gücün sesini hatırlamamıza yol açıyor, bu sesler hayatı zorlaştıran sesler. Bu tip anılar, kadınlar mesela resmi tarihte yoklar. Daha doğru söylemek gerekirse, varsınız da sadece bir aksesuar olarak, Procer’in gölgesi gibi, kendini kahraman erkeğe adamış kadınlar, ama hiç bir zaman ilk planda değiller ki aslında olmaları gereken yer orası, gerek insanlığın tarihinde gerekse hayatın bütün alanlarında.

Aynı şey küçümsenen ırklar, siyahlar ve yerlilerle ilgili olagelmiş. Onların anıları, sadece bir renkli bir folklor unsuru olarak görülmüş, hiç bir zaman ciddiye alınmadan.

Mesela Amerikalar için, başlangıçtan beri koloniyal hayatın utanç verici anıları reddedilmiştir. Bütün koloniyal tarih bitmek bilmeyen başkaldırışları anlatır. Resmi tarih, gerçek tarihi unutmayı seçmiş. Aynı şey askeri tarih için de geçerli. Onların hikâyeleri de, hep kılıçlarını kaldırmış kahramanlar, ölmeden önce inanılmayacak kadar uzun sözler söyleyerek, daima yeni kuru temizlemeden çıkmış üniformaları ve göğüslerinde sayısız madalyalar taşıyanlarla dolu. Halbuki gerçek tarihte, sivillerin tarihinde bir çok başka zorluk var. Resmi tarih aynı zamanda zenginlerin tarihidir, çünkü onlar bu hakkı taşırlar, bir miras olarak kalmıştır, çünkü tarih bu hakkın bir parçasıdır.

(…)

“Açık Radyo” söyleşisinden… (20 Mart 2007)
Bkz: https://www.acikradyo.com.tr/default.aspx?_mv=a&aid=17666

Ara
18
2009
0
Ara
18
2009
0

“Edebiyat Sanayi” (E. Aytaç)

Ercüment Aytaç’ın yazın endüstrisi’ne ilişkin bir yazısı… Kitap-Lık Dergisi’nin 1996’da yayımlanan 21. sayısından…
Yazıya https://zaferyalcinpinar.com/edebiyatsanayi.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
07
2009
0

Aynalar: ‘Neredeyse Evrensel Bir Tarih’ (Eduardo Galeano)

EDUARDO GALEANO’YLA YENİ KİTABI “AYNALAR” HAKKINDA YAPILMIŞ BİR SÖYLEŞİ


“Aynalar”  için ‘Neredeyse Evrensel Bir Tarih’ derken neyi kastediyorsunuz?

Eduardo Galeano: Bilmiyorum, ‘evrensel bir tarih’ ya da bunun gibi bir şey demek bana fazla vakur ve ciddi geldi. Ben tarihçi değilim. Bu kitap çok deli bir projeydi. Zaman ve harita sınırlarının ötesine geçmeye çalışmak çılgınca bir maceraydı. Görünmeyenler üzerinden insanlık tarihini yeniden keşfetmeye, yeniden inşa etmeye çalışan, ırkçılık ve maçoluk, militarizm, elitizm ve başka bir çok ‘izm’lerin oluşturduğu, yeryüzündeki gökkuşağını yeniden keşfetmeye çalışmak için 600 kısa öyküden toparlandı. Kitabın amacı nihayetinde, hiç kimse olamamışların ağzından hiç kimse olamayanları anlatmaktı.

Son yıllarda neden kısa öyküler ve denemeler tarzına yöneldiniz? Büyük hikâyeleri anlatmak için neden bu biçim?

E.G.: Enflasyona karşı savaşıyorum; parasal enflasyona değil de sözcüklerin yarattığına. Hiçbir şey anlatmayan bir dolu sözcük… Daha az sözcükle daha çok şey anlatmaya çalışıyorum. Bu bir meydan okuma. Bu yüzden, orada bulunmayı gerçekten hak eden, sessizliğe tercih edeceğim sözcükleri bulana dek, anlattığım hikâyeleri belki on-on beş kez yeni baştan yazıyorum.

Venezüella başkanı Chavez, ABD başkanı Obama’ya Latin Amerika’nın Kesik Damarları’nı hediye ettiğinde ne düşündünüz?

E.G.: O an bilmiyordum. Kısa süre önce ölen köpeğim Morgan’la rutin yürüyüşümüze çıkmıştık; o olaydan sonra öldü, bu da bizim son yürüyüşlerimizden biriydi. Komşum, “Tebrikler Eduardo. Çok satarsın artık. Çok satan bir yazar olacaksın Eduardo” deyince çok şaşırdım. Dehşete düşmüştüm. Çok satmak mı? Satmak istemiyordum. Neydi bu şimdi? Korkunç bir şey olmuştu herhalde. “Tebrikler, çok başarılı oldun” da ne demekti? Başarılı olmak istemiyordum. “Ne? Piyasada mı başarılı oldum yani?”
“Evet, dünyanın en çok satan adamı sensin şimdi. Dünya seninle gurur duyacak.”
Ama bu benim için kötü bir haberdi. Piyasanın en iyisi olmak istemiyordum. Sadece yazarak insanlarla iletişim kurmak istiyordum.

Eh, Chavez de yeni Oprah oldu sayılır. Bildiğiniz gibi bunu Noam Chomsky için yaptığında, o da çok satanlar listesine girdi. Şimdi de size aynı şeyi yaptı…

E.G.: Aslında, çok cömert bir davranış. Gerçekten de kitap sembolik bir anlam kazandı.
Ama o kitaptan bu yana üslubum çok değişti. Artık çok farklı bir şekilde yazıyorum, tekrara düşmeyi sevmem, ‘no estoy arrepentido’, hiç sevmem, tek bir virgülde dahi.
Aslında, zenginlikle yoksulluğun, özgürlükle köleliğin birbirine nasıl sıkı sıkıya bağlı olduğunu göstermesi açısından önemli bir kitaptır. Yani, herhangi türden bir yoksulluk karşısında masum sayılabilecek hiçbir zenginlik yok; aynı şekilde, kölelikle ilgisi olmayan hiçbir özgürlük yok.
Latin Amerika’nın Kesik Damarları’nın amacı buydu, daha önce ayrı ayrı anlatılan tarihler ve tarihçilerin, ekonomistlerin ve sosyologların kullandıkları kodlanmış anlatımlar arasında bağlantılar kurmaya çalışmaktı. Bu nedenle, herkesin okuyup keyif alabileceği bir türde yazmaya çalıştım. Casa de las Americas Ödülü’nü de bu yüzden alamadı zaten, jüri kitabın ciddi olmadığına hükmetti. O zamanlar solcu entelektüeller bir şeyin ciddi sayılması için sıkıcı olması gerektiğine inanıyorlardı. Bu yüzden, sıkıcı değilse ciddi de değildi. Daha sonra, talihime bakın ki, askeri diktatörlük kitabı çok ciddi bulup yaktı. Benim en iyi reklamım ve pazarlamam da bu oldu.

“Latin Amerika’nın Kesik Damarları” kitabından Obama’nın ne öğrenmesini istersiniz?

E.G.: Kimseye bir şey öğretmek istemiyorum. Asla. Aslında, Obama ve ABD hükümeti, ya da halkı, ‘liderlik’ sözcüğünü ‘dostluk’ sözcüğüyle değiştirirlerse çok memnun olacağım. Çünkü liderlik, birinin başkaları üstündeki tahakkümünü ifade ediyor. Gerçek insan ilişkileri yataydır, dikey değil; yardımseverlik yerine dayanışma vardır ve başkalarının dayattığı hiçbir sınır ya da sınıf yoktur. Dünyanın kuzeyi, Tanrı onları güneyin öğretmenleri olsun diye yaratmışlar gibi davranıyor ve sürekli sınava çekme halindeler. Mesela, Venezüella demokratik bir ülke mi? Biz karar vereceğiz, çünkü demokrasi öğretmenleri biziz. Bu demokrasi öğretmenleri de askeri diktatörlüğün fabrikaları aslında. Yani ABD, aslında sadece ABD de değil, bazı Avrupa ülkeleri de- askeri diktatörlük yönetimini tüm dünyaya yayıyorlar. Demokrasi öğretmeye muktedir olduklarını sanıyorlar. Bu yüzden kimseye hiçbir şey öğretmek istemiyorum. Tek istediğim, anlatılmayı hak eden hikâyeleri anlatmak. Hepsi bu.

Bkz: https://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=
RadikalEklerDetay&ArticleID=967355&Date=07.12.2009&CategoryID=40

Ara
05
2009
1

Gözümüzden Kaçtı Sanılmasın-II

Son zamanlarda bizim Hz. Müptezel’e (Ali Enver Ercan’a) “tutundurma” desteği verenlerin sayısı artıyor… 3 Aralık 2009 tarihli Cumhuriyet Kitap’ta Selçuk Altun,  bizim Hz. Müptezel’e koltuk çıkmış… İlgili kupür aşağıdadır:

Bu garabet parçasını okuduktan sonra, güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. İçimden şöyle demek geldi: “Enver ve Selçuk, ben dün akşam, ikinizi birden düşündüm.”

Hamiş: Hz. Müptezel’in kim olduğuna, neler yaptığına ve aramızdaki husumetin ayrıntılarına şu adresten ulaşılabiliyor: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=463

Kas
26
2009
0

Bir Çadırın Bana Verdiği İlk Ders (Pasolini)

Pier Paolo Pasolini’nin “Bir Çadırın Bana Verdiği İlk Ders” adlı yazısına https://zaferyalcinpinar.com/pasolini.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.  Yazıyı Alp Denizaşan çevirmiş… Yazı, 1988’de çıkan “Sokak” adlı dergide yayımlanmış.

Kas
22
2009
0

“Takma Göz” çıktı!

Takma Göz, 2009 yılının Kasım ayında çoğaltılmış bir sayılık, bir sayfalık, bir şiirlik, bir fanzindir. Ece Ayhan’ın şiir kitaplarına girmeyen  “Takma Göz” adlı bir şiirinden oluşmaktadır. Takma Göz, Yeni Ufuklar Dergisi’nin 1956 yılında yayımlanan 31. sayısında bulunmuştur. Şiiri bulup, buluşturan Zafer Yalçınpınar’dır. Takma Göz, bir Kadıköy tribidir. “Evvel Fanzin” ile “Khalkedonista” işbirliğinin cakasıdır. Copyleft’tir. Fanzine https://zaferyalcinpinar.com/takmagoz.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

***

***

Kas
22
2009
0

Yeni Ufuklar Dergisi (1956)

Ece Ayhan’ın Takma Göz adlı şiirinin yayımlandığı Yeni Ufuklar Dergisi

Kas
19
2009
0

Buluntu: 1950 (N. İlhan Berk)

Yeditepe Dergisi’nin 1 Temmuz 1950’de yayımlanan 6. sayısında yer alan bir (Nesrin) İlhan Berk şiiridir… Sıkı buluntudur.

Kas
17
2009
0

Kınar (Hanım)’ın Ölümü

Kınar Hanım’ın Vefatına İlişkin Kupür

(Yeditepe Dergisi, 1950, Sayı: 8)

Kas
15
2009
0

Buluntu: “İyilik de kötülük de yalnız insanlardan gelir!” (Ece Ayhan)

Ece Ayhan’ın kitaplarında olmayan bir metnine ulaştım.
Sombahar Dergisi’nin Haziran 1994 tarihli 23. sayısında yayımlanan “İyilik de kötülük de yalnız insanlardan gelir!” başlıklı Ece Ayhan yazısına https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/yalnizinsanlardan.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Yazı, ayrıca, Ece Ayhan Web Sitesi‘ne de eklenmiştir.

Kas
12
2009
0

Çöptür Bütün Yazılanlar (Antonin Artaud)

(…)
Sen değilsin asıl mesele, genç adam!
Hayır, sakallı eleştirmenlerdir benim üzerinde durduğum.
(…)

Antonin Artaud’un “Çöptür Bütün Yazılanlar” başlıklı metnine https://www.ussuz.com/2009/11/coptur-butun-yazilanlar/ adresinden (Ussuz’dan) ulaşabilirsiniz. Yazıyı Dr. Erdoğan Kul çevirmiş…

Kas
11
2009
0

Sait Faik’in Kişiliği ve Son Günleri

Milliyet Sanat Dergisi’nin 14 Mayıs 1979 tarihli 323. sayısında yer alan “Sait Faik’in Kişiliği ve Son Günleri” başlıklı yazıya https://zaferyalcinpinar.com/saitfaikozdemirasaf.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. Yazıyı Özdemir Asaf kaleme almış…

Kas
08
2009
0

Dünya kadar…

Yazar ile okur arasında tarih boyunca ustalıkla –yavaş yavaş- örülmüş yani  zamanla –zamanın getirdikleriyle- inşa edilmiş büyük bir duvar vardır. Bu büyük duvar “dünya” boyuncadır, yani etrafından dolaşmak, üzerinden atlamak ya da tünel kazıp diğer tarafa geçmek, diğer tarafa ulaşmak –yazar için de okur için de- mümkün değildir. Duvarın yüksekliği ve toprağın altındaki temelin derinliği okurun ya da yazarın boyunun milyarlarca katıdır. Hatta bu mesafeleri tanımlamak için “dünya kadar yüksektir” ya da “dünya kadar derindir” bile diyebiliriz…  Üstelik, duvarın yapımında “dünya” kadar horasan harcı kullanılmıştır.  Buna, bu sağlamlığa karşılık ne yazarın ne de okurun kendisinden ve kendi gözlerinden başka kullanacağı bir araç ya da donanım yoktur söz konusu “duvardan engel”i aşmak için…

Ancak, duvarda –bir elin üç parmağının sığabileceği- küçük boşluklar vardır. Yazar o küçük boşluklara yazar, yazacağını. Okur da o küçük boşluklardan okur, okuyacağını… Yazarın o boşlukları bulup, yazısını yazdığı kâğıdı o boşluklara bırakması, yerleştirmesi gerekir. Okurun da o boşlukları bulup oradaki kâğıda ulaşması gerekir.

Duvar dediğim şeyin “dünya kadar retorik” olduğunu, küçük boşlukların da “dünya kadar öz” olduğunu söylememe gerek var mı?

Yok.

Yani, dünya kadar yok!

Zafer Yalçınpınar
Karga Mecmua, Sayı: 31, Kasım 2009

Kas
06
2009
0

‘Afrikalı bir büyücü’, ‘İstanbullu bir beyefendi’ ve ‘geçen yüzyıldan kalma bir nihilist’ti.

Bana göre Kuzgun, aynı zamanda ‘Afrikalı bir büyücü’, ‘İstanbullu bir beyefendi’ ve ‘geçen yüzyıldan kalma bir nihilist’ti. Rue Mosieur Le Prince’te bir otelin çatı katında, taraçayı çevreleyen alçak duvarın üstünde bir yandan kafes tellerine inanılmaz formlar verirken öbür yandan gazocağının üstünde mineler yapışını unutmam imkansız. Demir, tel, çivi, mika, sac yani genellikle bir hurdacıda rastlayabileceğiniz o sayısız hırtı pırtı ile kendi evrenine bir biçim veriyordu. Kuzgun için, ister Melquiades deyin ister Afrikalı bir büyücü.

Onat Kutlar
Milliyet Sanat Dergisi, Aralık 1988, Sayı: 205


Kas
04
2009
0

İlhan Berk’in İmgeselliği ve Görüngüleri (Abidin Dino)

Milliyet Sanat Dergisi’nin 16 Nisan 1979 tarihli 319. sayısında, İlhan Berk’in imgeselliği, resimleri ve çizimleri üzerine Abidin Dino‘nun kaleme aldığı bir yazıya ulaştım. Yazıyı https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkvedino.jpg adresinden okuyabilirsiniz. (İlhan Berk’in poetikasının ve kişiliğinin görüngüsel ayrıntıları üzerine yazılan en önemli/sıkı/tutarlı yazı budur.)

***

Ayrıca bkz: İlhanberkiğne

Kas
03
2009
0

Puşt Ahali Tarifesi 2007-2009 İndeksi

Kasım 2007 – Eylül 2009 tarihleri arasında 19 sayı yayımlanan  “Puşt Ahali Tarifesi (P.A.T!)” adlı e-dergi’nin içerik indeksine https://zaferyalcinpinar.com/2007pat2009indeks.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: P.A.T!’ın tüm sayılarına ise  https://zaferyalcinpinar.com/pat.rar adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
03
2009
0

Michel Foucault’dan “İktidar” ve “Bilgi”

*

*

Foucault’nun kavramlarından:  “İktidar” ve “Bilgi”,  seçen ve çeviren;  Oruç Aruoba… Tan Dergisi’nin 1982’de yayımlanan Foucault özel sayısında yer alan bu çeviriye https://zaferyalcinpinar.com/iktidarvebilgi.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
31
2009
0

Türkiye’de Yazar Ne İle Yaşar?

“İnsan ne ile yaşar?” başlığı altında yüzlerce saçmalığı içeren Koç gibi bir Bienal’in düzenlendiği, yazar ve okur olmayanları standlarda, imza günlerinde, labirentlerde ve söyleşilerde buluşturmayı ilke edinmiş şehirdışı kitap fuarlarının/pazarlarının/borsalarının şişirildiği, endüstrileşmiş ve içi boşalmış festivallerin planlandığı şu günlerde “Türkiye’de Yazar Ne ile Yaşar?” başlıklı bir yazı dizisini paylaşmak yerinde olacaktır. 1979’da Milliyet Sanat dergisinde Alpay Kabacalı tarafından kaleme alınan bu yazı dizisinin bazı bölümlerine aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz.

TÜRKİYE’DE YAZAR NE İLE YAŞAR?

Birinci Meşrutiyet ve Abdülhamit Dönemi:
https://zaferyalcinpinar.com/yazarneileyasar.jpg

Milli Mücadele Dönemi
https://zaferyalcinpinar.com/yazarneileyasar2.jpg

Cumhuriyet Dönemi
https://zaferyalcinpinar.com/yazarneileyasar3.jpg

1940-1950 Dönemi
https://zaferyalcinpinar.com/yazarneileyasar4.jpg

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com