Haz
09
2010
0

Yedinci Yıl

“Sonrasızlık” adıyla yola çıkıp Ağustos 2009 itibariyle adını “Evvel” olarak  değiştirdiğim ve şu an okumakta, takip etmekte bulunduğunuz bu büyük betiği (aksak kolajı) yayımlamaya/oluşturmaya başlamamın üzerinden tam yedi yıl geçmiş…
Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi günlerinin ardı sıra Sonrasızlık Fanzin’i, Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nu, Puşt Ahali Tarifesi’ni (P.A.T!’ı), 491’i, poetik bildirileri, Taş Uçak’ı, görsel işleri, değinileri, duyuruları, anlatıları, şiirleri, dizeleri, ifşaatları, lobutları, buluntuları, efemeraları, Ece Ayhan, İlhan Berk, Kuzgun Acar, Kerim Çaplı, Yavuz Çetin, Sait Faik, Oruç Aruoba gibi hususi ilgileri,  alıntıları, etkinlikleri, tartışmaları, incelemeleri, kitapları, Kadıköy’ü, söyleşileri, izlenimleri, deneyimleri, sahafları, e-kitapları, dergileri, sokak sanatını, dilbilimi, paylaşımları, mücadeleleri ve tüm bunların etrafında yer alan insanları (ve aksine insan olamayanları, o muhterisleri) kısacası her şeyi -ama her şeyi- aklıma getirdiğimde sözkonusu yedi yıl bana yetmiş yıl gibi geliyor…
Bu kalabalık beni yoruyor ama mutsuz etmiyor. Aksine umut veriyor, zinde tutuyor… Ve bu yükün insanı insan eden akkor sahiciliğini yaşamım boyunca taşımaya, çoğaltmaya devam edeceğim.
Sonuçta, ölene kadar yazmaya kararlıyım, ama bunu kimseye önermiyorum. (Zy)

“Aksak Kolaj Nedir, Niyedir?”
ya da
“Tarihçe”

Çünkü,

bu kadar retoriğe ve kozmopolit yaşama karşın çelişkisiz bir bütün olmak çok zor artık. Bunu kabul etmeliyiz. Günümüz metinlerinde dizge, kurgu ve kronoloji yavaş yavaş değerini, işlerliğini yitiriyor. En başta bunu hissettim. Sonra da kendimi şurada buldum;  “çağrışımlar” ve “yan anlamlar”la ilerleyen, anlatmak yerine sezdirmeyi yeğleyen, “öncesi” ile “sonrası” yitmeye yüz tutmuş, nedensellik, planlama ve mühendislik güdüsü  azaltılmış -hatta yok edilmiş- bir şeyler (betik) oluşturulmalı… Ancak tümüyle de saçmacılık oynayamayız; yani “aksak” da olsa üç aşağı beş yukarı bir tını, bir duruş olmalı, sezdirilmeli… “Parçalar” olmalı ve araya “sus”lar konmalı… Bu garip betik, hangi edebiyat akımından ya da yazınsal türden, hangi eserden olursa olsun sadece fragmanlar tarafından oluşmalı… Metinler ve onların oluşturduğu kolaj, İlhan Berk’in deyişiyle “bir cehennem provası” gibi işlenmeli, seçilmeli… Bir adım daha ileri giderek, oluşturulan bu kolajın fragmanları da aksamalı, serbestleşmeli, yeni metinlerle, geribildirimlerle ve kesitlerle büyümeli, stokastik süreçler gibi, bir sarhoşun bir çizgi doğrultusunda yürümesi -aslında yürüyememesi- gibi ilerlemeli ve bütününe bakıldığında atonaliteye benzer bir şeylere(betik) ulaşılmalı…
İşte okuduğum, dinlediğim ve yazdığım metinlerin  arasından tuttum, “parçalar” aldım. Bunlar benim “yazın” sezgilerime ve  kafama  göre güzel “şey”ler; deyişler, söylemler, olaylar, dizeler, tümceler, haberler, karakterler… Sonra da onları buraya -bu blog sitesine- kaydettim. Aynı zamanda benim için büyük bir “alıntı defteri” varoldu. “Aksak Kolaj” fikri böyle çıktı; bir büyük “betik” oluşturmanın coşkusu –belki de özgürlüğü- tüm bunlar…  Ve bir akıl karışıklığı, bir yandan da “kayıt altına alma güdüsü”…
Daha önce (2003-2006) bu işi “sonrasızlık” adında basılı bir fanzin yayımlayarak gerçekleştiriyordum. Fanzin İstanbul/Kadıköy’de 100 adet basılıyor ve dağıtılıyordu. 2006′da internet üzerindeki yeni teknolojiyle (blog sistemiyle) birlikte  “sonrasızlık” adını verdiğim/dikiş attığım bu “aksak kolaj” daha büyük, sınırsız ve işlek hale geldi… Geribildirimlerin, yan metinlerin, açılımların da eklenebileceği bir “cehennem yeri” oldu.
Olsun da.

 

Not: “Sonrasızlık Fanzin”, Ağustos 2009′da adını “Evvel” olarak değiştirmiştir.

 

Vurgu Hamişi:
Kısacası, tüm dediklerim bir yana, büyük bir “betik” oluşturmak düşüncesinin coşkusu yüzünden oldu her şey.

*

Zafer Yalçınpınar (2003-2010)

Eki
09
2009
1

Söyleşi: Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nun Kapanışı Üzerine…


*

Senem Korkmaz’la Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nun kapanışı üzerine söyleştik… Aşağıdadır;

——-
Senem Korkmaz: Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nu ne zaman ve hangi amaçla hayata geçirdin?

Zafer Yalçınpınar: Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nu 2007’nin ilk aylarında kurdum. 2007’nin başına kadar birçok şiir ve edebiyat e-posta grubuna üyeydim. Bu e-posta gruplarında tartışılan başlıkların “paylaşım” odaklı olmadığını ve edebiyatın, şiirin içtenliğine ya da sahiciliğine uymadığını farkettim. Başka şeyler dönüyordu oralarda… Garip bir dirsek teması vardı ve bu dirsek teması küçük ölçekliyse bir “tarikat”, büyük ölçekliyse de bir “cemaat” oluşturmuştu. Bu grupların hepsinde de irtica faaliyetleri ya da unsurları vardı ve iğrenç bir “retorik arsızlığı” göze çarpıyordu. Akım derken bokum demekteydiler… Sıkı yazılar, şiirler, eleştiriler ve “hakikat” bu gruplarda paylaşılmıyordu. 2004-2007 döneminde basılı dergilere baktığımızda da durum aynıydı. Bir halay takımı, bir mutat zevat ordusu, kısacası bir “muhteris tipolojisi” statüko için elinden geleni ardına koymaz hale gelmişti. Müthiş çelişkiler ve irtica eylemleri söz konusuydu. Antoloji oyunları, sinsi manevralar, ödülcülük, jüricilik, ahbap çavuşluk, liyakatsizlik, temelsiz ya da gerekçesiz yazılar, biad yaklaşımları, yapay bağlamlar, yersiz ithaflar, binlerce yavşaklık, binlerce çelişki, binlerce döneklik… Baktım ki dergilerde de her şey bir “statüko üleştirisi” haline dönmüş ve neredeyse herkes bu “üleştiri mekanizması” etrafında çeteleşmiş… Yani sıkı şiir, sivil şiir, sahici şiir “mecra bulamaz” ya da “vücut bulamaz” hale gelmişti. Her yerde bir “sessizlik suikasti” oluşmuştu ve edebiyat kâhyaları tarafından uygulanan müthiş bir manipülasyon, kurulan bir menfaat şebekesi vardı. Günde üç dört kez “Puşt Ahali!” diyordum tüm bu cürufa… Sonra, bu durumu kendi kendime fısıldamayı bıraktım ve sözkonusu eğretiliklere karşı bir alternatif olsun diye “Puşt Ahali Edebiyat Platformu”nu kurdum. Çünkü “ben sustukça, sıra bana gelecek”ti. Susmamak gerekiyordu. Susa susa haysiyetini kaybeder insan… Başımıza ne geldiyse “susmak” yüzünden gelmiştir. “Sıkı şiir, sivil şiir, sahici yaratılar, araştırmalar, duyurular bu e-posta grubunda paylaşılsın ve edebiyat kâhyaları ya da sanat kabzımalları olmasın!” diye düşündüm. Edebiyat konusunda kimse kimseye “sessizlik suikasti” yapmasın, kimse kimseye susmasın, kimse kimsenin kâhyası ya da kabzımalı olmasın diye düşündüm. Kısacası, Puşt Ahali Edebiyat Platformu, “Ahali puşt olmasın!” demek için varolan bir paylaşım ve tartışma platformuydu. Platform,  mevcut garabet ortamını işaret etmek ve bazı taşları yerinden oynatmak için kuruldu. Büyük ölçüde başarılı oldu da… Kapandığında 2150 konu başlığında 4500’e yakın mesajdan oluşan bir tartışma ve paylaşım arşivi vardı.

S.K.: Puşt Ahali Tarifesi, yani e-dergi fikri nasıl ortaya çıktı? Derginin misyonu neydi?

Z.Y.: Platformun katılımcılarının sayısı ve bendeki edebiyat-sanat efemeraları çok artmıştı. Bunları e-posta yoluyla iletişim kurarak paylaşmak çok zor oluyordu. Arada zayiatlar da gerçekleşiyordu. İstediğim dozda ya da ayarda bir kapsam ve tasarım da e-posta sistematiğiyle oluşmuyordu. Birkaç arkadaşın önerisiyle ve desteğiyle P.A.T!’ı çıkarmaya başladım. E-dergi’nin işlevi ve görevi de platformla aynıydı. Aradaki tek fark, e-derginin önemli yaratıları ve efemeraları daha derli toplu olarak içermesidir. Şunu da söyleyeyim, başlangıçta bana destek olacağını söyleyenler, sonradan yeterince destek olmadılar. Fakat, gene de, “Puşt Ahali Tarifesi” zaman ve mekân içerisinde yayımlanmış en sıkı ve sivil oluşumlardan, dergilerden biriydi. Ortalama 1000 kadar da sürekli okuyucusu ya da takipçisi vardı. Ayrıca, not olarak söyleyeyim, derginin yayımlanmış tüm sayıları şu adresten indirilebilir: https://zaferyalcinpinar.com/pat.rar

S. K.: Puşt Ahali neden kapandı? Seni  buna iten durumları ve nedenleri açıklar mısın?

Z. Y.: Birçok kişisel gerekçem var… Şunu bil ki bu kişisel gerekçelerin hiçbiri de “keyfi” değil. Şimdi burada oturup, yaşama alanıma dair gerekçeleri, sıkıntıları ya da e-posta sistematiğinin teknik eksikliklerini ya da ne bileyim, işyerimdeki geçici sıkıntıların özel ayrıntılarını filan anlatmak istemiyorum. Bunları bir kenara bırakalım… Temel gerekçe şu: “Kişileri sırtıyla, yani sırt çevirişiyle tanımaktan sıkıldım! Buna zamanım yok artık!”

S. K.: Biraz önce senin de söylediğin gibi, Puşt Ahali Edebiyat Platformu kapandığında oldukça geniş bir arşive ulaşmış durumdaydı. Bu arşiv şüphesiz ki son derece değerli ve arşivin titizlikle korunması gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca platformun takipçileri arşive ulaşmak isteyebilirler? Bu mümkün olabilecek mi? Bunun için herhangi bir şey düşündün mü?

Z. Y.: Arşiv bende… Fakat takipçiler için özel bir şey düşünmedim… Bu konuda suçluyum. Ama Evvel Fanzin’in ve P.A.T!’ın sayfaları arasında da birçok önemli şey “künk” gibi duruyor hâlâ… İsteyenler bunlara doğrudan ulaşabilir. Bunların dışındaki bir şeyleri merak edenler, kurcalamak ve bilmek isteyenler varsa bana e-posta ile sorabilirler…

S. K.: Platform oldukça geniş bir kitle tarafından takip ediliyordu. Grubun ve e-derginin kapanmasına çok üzülenler olduğu kadar çok sevinenler de olduğuna eminim. Bu minvalde grubun kapanmasının belli  bir kitle tarafından “Yalçınpınar pes etti, yenildi.” şeklinde değerlendirileceği çok açık. Bununla ilgili ne düşünüyorsun?

Z. Y.: Yenildiğim filan yok… Puşt Ahali Edebiyat Platformu yapacağını yaptı. Ayrıca, Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nun kapanmasına sevinenler hemen heveslenmesinler… Ölene kadar yazacağım.  Yazdığım sürece de yenilmiş değilim. Beni bilen bilir. Platformun kapanışına üzülenler de aslında üzülmesinler… Bir de bakarsınız başka bir adla başka bir oluşum kuruveririm. Ve o oluşum da yüksek ihtimalle 20. sayısından yayım hayatına başlar. Yani, 19 sayı boyunca yayımlanan Puşt Ahali Tarifesi’nin bıraktığı yerden yeniden başlar. Edebiyat ve şiir bir zamanlama meselesidir… Hep söylerim; “zaman ve vicdan yargıçtır.” Saatlerinizi kontrol ediniz.

S. K.: Puşt Ahali Edebiyat Platformu’yla  -senin kavramlarınla söylersek-  “retorik arsızlığı” ve “yeni sinsiyet”e karşı büyük bir savaş verdin. Şimdi grup kapandığına göre Zafer Yalçınpınar savaş boyalarını silip baltasını toprağa gömdü mü?

Z. Y.: Bu soruna Oruç Aruoba’dan bir alıntı yaparak cevap vereyim:  Yaşamın, seni ulaşman gereken düzeyin altında tutmağa çalışan eğilimlerle (bu arada kendininkilerle de)savaşmakla geçecek. –Bu yüzden de, ulaşman gereken düzeye ulaşamayacaksın; yani, başarılı olacak o eğilimler, sonunda. Zaten, belki, istedikleri de budur: Senin, onlarla savaşmak yüzünden, ulaşman gereken düzeyin altında kalman… Ama savaşacaksın, gene de: sonuç her iki durumda da aynı olmayacak mı zaten – sen, zaten, ulaşman gereken düzeyin altında kalmayacak mısın ki? –Ama, savaşırsan, en azından (nereye gelebilirsen) geldiğin düzeye savaşarak gelmiş olacaksın –bu da boşuna olmayacak.

S. K.: Platform kapanınca grubun takipçileri ve “sivil edebiyat” şiarının destekçileri olarak (kendimi de katarak söylemeliyim) bir anlamda “meydansız” kaldık. Bunu hak etmek için ne yaptık?

Z. Y.:Seni ve birkaç dostumu cevabımın dışında tutarak ve söylediğimin anlaşılacağını ümit ederek tek bir cümleyle cevap vereyim: “Bir şey yapmadılar!”

S. K.: Puşt Ahali’den sonra etkinlik gösterdiğin başka herhangi bir platform var mı? Paylaşımlarını nereden takip edebileceğiz?

Z. Y.: 2003’den beri yayımladığım “Sonrasızlık” adlı bir fanzin var. Önceleri basılı olarak yayımladığım bu fanzini 2006’da “blog” sistematiğiyle internete taşıdım. Sonrasızlık devam ediyor, sadece adı değişti. Fanzinin adını “Evvel” olarak değiştirdim. Fanzine şu adresten ulaşılıyor: https://zaferyalcinpinar.com/blog

S. K.: Yalçınpınar’ın bundan sonraki hedefleri ve projeleri neler?

Z. Y.: Aslında tek bir şiarım var: “İnsandan çok eşyaya benzememek!” Bu yoldaki uğraşılarım arasında, kısa vadede yani 2009’un sonunda ya da 2010’un başında “Denizaltı Edebiyatı” bildirisini yayımlamak var. Orta vadede de bir editöryal çalışmam var… Adını vermeyeceğim bir ustanın kitaplaşmamış bazı yazılarının editörlüğünü de üstlendim. Uzun vadede ise “sahiciliği” yazmak istiyorum: Kerim Çaplı, Ece Ayhan ve Kuzgun Acar arasındaki tipolojik ve yaşamsal benzerlikleri… Ayrıca, “Adabeyi” adlı “novella”mı da yazmaya devam ediyorum, fakat ne zaman tamamlarım ya da tamamlayabilir miyim, bilinmez. Kimse de bilemez…

S. K.: Umarım en kısa zamanda tamamlarsın. Kendi adıma Yalçınpınar’ın yeni çalışmalarını heyecanla beklediğimi söyleyebilirim. Çalışmalarında kolaylıklar ve başarılar, söyleşi için teşekkürler.

Z. Y.: Asıl ben çok teşekkür ederim… Eksik olmayasın…

*

9 Ekim 2009

Diğer söyleşilere https://zaferyalcinpinar.com/dilinkemigi.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=503

Ağu
23
2009
0

Evvel Fanzin, Sonrasızlık Fanzin, Puşt Ahali Tarifesi ve Puşt Ahali Edebiyat Platformu’na dair duyurudur.

2003 yılının Mayıs ayında, Kadıköy’de -100 adet basılarak ve dağıtılarak- yayın hayatına başlayan, sekiz sayı çıktıktan sonra 2006 yılında -blog sistematiğinin yaygınlaşmasıyla birlikte- internete taşınan “SONRASIZLIK” adlı “aksak kolaj”,  23 Ağustos 2009 tarihinde adını “EVVEL” olarak değiştirmiştir.

Hamiş:  Ağustos 2009 itibariyle “Puşt Ahali Tarifesi (P.A.T!)” adlı e-dergi ve “Puşt Ahali Edebiyat Platformu” adlı e-posta grubu kapanmıştır. P.A.T!’ın tüm sayılarına https://zaferyalcinpinar.com/pat.rar adresinden ulaşabilirsiniz. (P.A.T’ın içeriğine yönelik indekse ise https://zaferyalcinpinar.com/2007pat2009indeks.pdf adresinden ulaşılabiliyor)

Ayrıca bkz: Puşt Ahali Edebiyat Platformu’nun Kapanışı Üzerine Söyleşi

Haz
09
2009
1

Sonrasızlık’ın Altıncı Yılı

2003 yılının Mayıs ayında, Kadıköy’de -100 adet basılarak ve dağıtılarak- yayın hayatına başlayan, sekiz sayı çıktıktan sonra 2006 yılında -blog sistematiğinin yaygınlaşmasıyla birlikte- internete taşınan “SONRASIZLIK” adlı “aksak kolaj”,  9 Haziran 2009’da altıncı yılını tamamlamıştır. (Dünya, “SONRASIZLIK”la birlikte Güneş’in etrafında altı kere dönmüştür.)

2006 yılında -internete geçiş aşamasında- “SONRASIZLIK” için yazdığım giriş metni aşağıdadır. Bu metin geçerliliğini hâlâ korumaktadır:

“Çünkü,
bu kadar retoriğe ve kozmopolit yaşama karşın çelişkisiz bir bütün olmak çok zor artık. Bunu kabul etmeliyiz. Günümüz metinlerinde dizge, kurgu ve kronoloji yavaş yavaş değerini, işlerliğini yitiriyor. En başta bunu hissettim. Sonra da kendimi şurada buldum;  “çağrışımlar” ve “yan anlamlar”la ilerleyen, anlatmak yerine sezdirmeyi yeğleyen, “öncesi” ile “sonrası” yitmeye yüz tutmuş, nedensellik, planlama ve mühendislik güdüsü  azaltılmış, hatta yok edilmiş bir şeyler (betik) oluşturulmalı… Ancak tümüyle de saçmacılık oynayamayız; yani “aksak” da olsa üç aşağı beş yukarı bir tını, bir duruş olmalı, sezdirilmeli… “Parçalar” olmalı ve araya “sus”lar konmalı… Bu garip betik, hangi edebiyat akımından ya da yazınsal türden, hangi eserden olursa olsun sadece fragmanlar tarafından oluşmalı… Metinler ve onların oluşturduğu kolaj, İlhan Berk’in deyişiyle “bir cehennem provası” gibi işlenmeli, seçilmeli… Bir adım daha ileri giderek, oluşturulan bu kolajın fragmanları da aksamalı, serbestleşmeli, yeni metinlerle, geribildirimlerle ve kesitlerle büyümeli, stokastik süreçler gibi, bir sarhoşun bir çizgi doğrultusunda yürümesi -aslında yürüyememesi- gibi ilerlemeli ve bütününe bakıldığında atonaliteye benzer bir şeylere (betik) ulaşılmalı… İşte okuduğum, dinlediğim ve yazdığım metinlerin  arasından tuttum, “parçalar” aldım. Bunlar benim “yazın” sezgilerime ve  kafama  göre güzel “şey”ler; deyişler, söylemler, olaylar, dizeler, tümceler, haberler, karakterler… Sonra da onları buraya -bu blog sitesine- kaydettim. Aynı zamanda benim için büyük bir “alıntı defteri” varoldu. “Aksak Kolaj” fikri böyle çıktı; bir büyük “betik” oluşturmanın coşkusu –belki de özgürlüğü- tüm bunlar…  Ve bir akıl karışıklığı, bir yandan da “kayıt altına alma güdüsü”…
Daha önce bu işi “sonrasızlık” adında basılı bir fanzin yayımlayarak gerçekleştiriyordum. Fanzin İstanbul/Kadıköy’de 100 adet basılıyor ve dağıtılıyordu. Şimdiyse internet üzerinden yeni teknolojiyle (blog sistemi) “sonrasızlık” adını verdiğim/dikiş attığım bu “aksak kolaj” daha büyük, sınırsız ve işlek hale geldi… Geribildirimlerin, yan metinlerin, açılımların da eklenebileceği bir “cehennem yeri” oldu. Olsun da.  “ (Haziran 2006, Zafer Yalçınpınar)

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com