(…) Cılız, sessiz ve pespaye, miyop gözleriyle dik dik bakan, cepleri kâğıtlarla dolu, elleri mürekkepli, ağzının kenarında hüzün ve öfke çizgileri olan velet; ve alnımın ortasında derinleşmeye başlayan düz çizgim.
Yine de ne istiyordum ki? Usta bir kalemle çizilmişçesine hepsi de dapdaracık giyimli, kelebek papyonlu model erkekler gibi dolaşmak mı acaba? Yoksa kusana ve karnım ağrıyana kadar et ve tatlı yemek mi? Güzel evler, yolculuklar, tüfekler, tahta atlar ya da kukla tiyatroları mı istiyordum?
(…)
Ama ne o yoksulluktan dert yanıyor ne de geçmişteki aşağılanmalardan utanıyorum. Kolay hayat, belki de, beni daha kalleş, daha az tutkulu ve nihayetinde daha sefil biri yapardı. Sahip olmayan ve olamayacak olan birinin bitmek bilmez kırgınlığı beni başkalarından ırak tuttu ve ruhumu acılarla bilenmeye mecbur bıraktı, ki bu onu daha arı, daha keskin ve daha onurlu kıldı.
Giovanni Papini
“Bitik Adam”, Çev: Sinem Carnabuci, Monokl Yay., 2012, s. 46-47