Haz
17
2017
--

“Baş aşağı duran insanlar var, tıpkı bitkiler gibi; o insanlar ayaklarıyla bakıyor dünyaya!” (Francis Picabia)

(…)

Üst-kadınlar, üst-erkekler, alt-kadınlar, alt-erkekler; saçlarınıza ak düşecek ama fikirleriniz muallakta kalacak.

Kalbin, ruhun ve beynin tasavvurları, kimyasal ve otomatik reaksiyonlardır. Bunları harekete geçiren akım, içinizden, güneşten veya Büyükayı’dan gelir; Büyükayı nakleder, güneş anlatıp döker, bizlerse hazmettiklerimizi ve hazımsızlıklarımızı terennüm ederiz. Sevgili hanım okurlar, fikirleriniz ne kadar mantık veya gerçek dışı olursa olsun, henüz bir anlaşmadan başkası olmayan bir mutlaklığa dair birer anlaşmadır bunlar.

Gökyüzü omuzlarımıza çökerek batar, bizler de daha güçlü olmak için onu taşırız! Yanlış!

Marangoz iki yaşında bir çocuktan güçlü değildir; zamanın ve mekânın süresi aynıdır; şişman, zayıf, yaşlı veya genç kadın aynı şeydir. Sürekli bir devinim içinde durak yerleri, hayali eksen yatakları arıyorsanız çılgınlıktır bu!

(…)
Kıvrak ve taşkın zekalı arkadaşlarımdan biri bana edebi, görsel ve müzikal eserler arasında farklılıklar bulduğunu söylemişti. Bense onunla aynı fikirde değildim ve bu konuda uzun bir tartışmaya daldık. Hezeyanımız beyinlerimizin artık yavaş yavaş pelteye döndüğü âna kadar yaklaşık bir saat sürdü ve sonunda tüm fizik ve metafizik teorilerdeki boşluğun farkına varabildik!

Tartışmamız sırasında başka bir arkadaşım araya girdi ve kendi üzerine yansıttığı harici ışığı fark etmesiyle zihninin berraklığı aniden karanlığa gömüldü: Işık kelimesi yoktur ama ışık vardır; bu bir titreşim midir, yoksa nem mi? vs…, vs…

“Baş aşağı duran insanlar var, tıpkı bitkiler gibi; o insanlar ayaklarıyla bakıyor dünyaya!” Böyle sonlanınca zekayla ilgili tartışmamız, anlayan ve açıklayan insanların çılgınlığından bir süreliğine kaçabildiğimizi hissettik…

Francis Picabia
“Sonradan Görme İsa”, Çev: Alper Turan, Sel Yay., 2017, ss. 17-19


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.

Ayrıca bkz: https://evvel.org/?s=francis+picabia

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler: ,
May
18
2017
--

Açık Maske (Francis Picabia, 1931)

“Açık Maske”
Francis Picabia, 1931


Picabia’nın eserlerinden oluşan kuvvetli bir derlemeye
https://surrealism.website/Picabia.html adresinden ulaşabilirsiniz.


 

“Malibee
Francis Picabia, 1931

“Mi”
Francis Picabia, 1929


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Francis Picabia ilgilerine https://evvel.org/?s=picabia adresinden, “gerçeküstü” ilgilerinin tümüne ise https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.

Şub
20
2010
0

Francis Picabia ve “391” ve bir ihtimal “491”

Francis Martinez Picabia hakkında çeşitli bilgilere ve 1917’de yayımlamaya başladığı “391” adlı derginin görüntülerine https://zaferyalcinpinar.com/picabia391.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Duygusal Hamiş:
Bu karanlık, döneklik, arsızlık ve retorik dolu ikibinlerde “insan” olanın (insan olarak kalmayı başarabilenin) içinden  “491” adlı sıkı bir neşriyat çıkarmak geliyor. Ama işte, bu neşriyata -her anlamda ve görüngüde-destek olacak o sıkı taife nerde, hangi işlerle veya işsizliklerle uğraşıyorlar? İşimize ya da işsizliğimize değil de göğe bakacaktık hani? Kimbilir, belki yarın, belki de seneye…
Sonuçta, gelmeyecek olanı çağırıyorum;
“Ey 491! Ben burdayım, sen nerdesin?”
Hâlâ bekliyoruz ki zaten bekleyelim ve görelim, neler olacak…

Zafer Yalçınpınar

Tem
28
2015
0

Picabia’lardan ‘Yalınız’ veyahut “Sakallı Celal”

Futuristika! taifesinden İma C. Çelik, güzellikli bir çıkarımla Francis Picabia‘nın “Kervansaray” adlı eserinden Sakallı Celal‘in sanat anlayışına uzanmış… İma C. Çelik’in yazısının tam metnine https://www.futuristika.org/sakalli-celal-picabia/ adresinden ulaşabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Francis Picabia” ilintilerine https://evvel.org/?s=Picabia adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler: ,
Ara
28
2010
0

Picabia’dan Breton’a…

(…)
Elle tutulamayan, hayâli boşluğu severim
Retinadan belli bir mesafede; gökyüzünde görüntüler
Görüşüm bir dokunuşa dönüşüyor
Ressamlar beni fazlasıyla sıkıyor
Evren,  görüntülerin üzerinde bulunan
İmgelerle dolu geniş bir görüntü.
Müzisyenler beni fazlasıyla sıkıyor
Sadece doğuştan kör olanlar
Müziği görünür bir nesne olarak algılar
Herkes aslında, sizden tiksinen,
Zavallı birer melek.

Francis Picabia
Çeviren: Zy

Hamiş: Francis Picabia’dan André Breton’a provoke üslupla yazılmış bir şiirdir.  Picabia ile Breton’un ilişkileri birçok defa karmaşık, zor ve hatta gergin bir haldedir, ama hiçbir zaman birbirlerine saygılarını kaybetmemişlerdir.

Ara
05
2018
--

İsveç Balesi


Jean Börlin


“İsveçli aristokrat, koleksiyoner ve yayıncı Rolf de Maré, 1920’de Ballets Suédois (İsveç Balesi) adlı bir kumpanya kurar. Diyagilev’in Ballets Russes (Rus Balesi) topluluğundan ilham alan Maré; Jean Cocteau, Fernand Léger, Francis Picabia, Giorgio de Chirico, Erik Satie gibi avangard sanatçıları diledikleri deneyleri yapmak üzere grubuna davet eder.”(…)  Derya Yılmaz‘ın ‘e-skop’ adlı web sitesi kapsamında kaleme aldığı ilginç inceleme yazısının tam metnine https://www.e-skop.com/skopbulten/avangardlari-bulusturan-kisa-omurlu-bir-deney-isvec-balesi/4129 adresinden ulaşabilirsiniz.



Francis Picabia‘nın ‘İsveç Balesi’
için gerçekleştirdiği kostüm çalışması


EVV3L kapsamında yayımlanan Gerçeküstü veya Dada
başlıklı ilgilerin tümüne aşağıdaki adresilerden ulaşabilirsiniz:

1/ https://evvel.org/ilgi/gercekustu
2/ https://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/2
3/ https://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/3
4/ https://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/4
5/ https://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/5
6/ https://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/6
7/ https://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/7
8/ https://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/8

Eki
28
2017
--

Gertrude Stein’ın ‘Üç Yaşam’ adlı kitabı ve ilginç bir Pablo Picasso hikâyesi…

Gertrude Stein, “Üç Yaşam”, Delidolu Kitap, Ekim 2017
Bkz: https://www.delidolu.com.tr/uc-yasam/


“Modernist edebiyatın öncü isimlerinden Gertrude Stein, hayata tutunmaya çalışan üç kadın karakterin hikâyesini, dönemin toplumsal gelişmeleriyle harmanlayarak anlatıyor. Gertrude Stein’ın, edebiyatın kilometre taşlarından biri olarak görülen ve birçok yazara ilham veren Üç Yaşam adlı kitabı, kültleşmiş bir ilk eser. Deneysel yazılarıyla, Kübizmin resimde gerçekleştirdiğini edebiyatta var etmek isteyen Stein’ın bu kitabı, yayımlandığı dönem büyük bir ilgiyle karşılandı ve olağanüstü bir gerçekçilik ürünü olarak nitelendirildi. Başta Hemingway olmak üzere birçok yazarı etkilemiş olan Gertrude Stein, bu üç öyküyle hayata dair parçaları değil hayatı olduğu gibi ortaya koyarken, kendi yazınına dair ipuçları barındıran, benimsediği yenilikçi eğilimleri yansıtan, sanatının izini sürebileceğimiz kusursuz bir metin sunuyor.” (Tanıtım Metni’nden…)


picasso-y-el-cubismo-version-inglesa-17-728
Gertrude Stein ve Picasso’nun resmettiği Gertrude Stein portresi… (1906)

(…)
Gosol’da ortaya çıkan bir tifo salgınından kaçarak Paris’e dönen Picasso, Gertrude Stein’ın portresinin önünde çakılır ve modelini bir daha görmeye gerek duymadan silmiş olduğu başını bir çırpıda yeniden çizer.
Bir maske taslağı. Avignon’lu Kızlar’ın payandaları. Yeni bir sanatın taslakları: Kübizm.
(…)
Fleurus Sokağı, no. 27. (…)
Stein’lar orada oturuyorlar. (…)
Şöminenin önünde duran asık suratlı, iri yarı adam Braque’tır. Hoşnut değildir, çünkü şöminenin üstüne yerleştirilmiş olan resimlerden biri dumandan kararmıştır. Ve yanında bulunan Cézanne’ın iki tablosu da kararmıştır. Braque homurdanmaktadır ve kendisine bir daha tablo asma işi verildiğinde (en uzun boylu olan Braque olduğundan tabloyu o tutar ve kapıcı da çiviyi çakar) resminin başka bir yere asılmasını isteyecektir. (…)
Picasso o gün Orsel Sokağı’ndaki arkadaşıyla aynı durumdadır: öfke içindedir. Duvarlara asılmış iki tuvalini farketmiştir: görünümleri değişmiştir ve çok fazla parlamaktadır bunlar: Gertrude Stein parlatmıştır bunları. Bu kadın kesinlikle parlayan her şeyi çok sever…
Max Jacob dostuna açıklamalar yapmaya çalışır. Başaracaktır bunu: Picasso salondan ayrılmaz ama haftalarca Fleurus Sokağı’na adım atmayacaktır.
Gözleri Fernande Olivier’yi ararken bir yabancı yaklaşır ve ressamın Gosol’da bitirdiği tabloyu gösterir:
“Gertrude Stein mı?
-Evet.
-Ona benzemiyor portre…”
Picasso omuz silker:
“Hiç önemi yok: Sonunda Stein resme benzeyecektir.”
(…)

Dan Franck
“Bohemler”, Çev: İsmail Yerguz, Sel Yay., 2009, ss. 102-104


stein_050712_620px
Gertrude Stein’ın Sürücü Belgesi (1940)


Francis Picabia‘nın Gertrude Stein Portresi (1933)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
29
2017
--

Yeni Yayım Sıkı Kitaplar (1)


Turgut Uyar, “Veys”, YKY
Hermann Hesse, “Klein ve Wagner”, YKY
Julio Cortazar, “Takipçi”, Deli Dolu Kitap
Julio Cortazar, “Gözlemevi”, Everest Yayınları
Francis Picabia, “Sonradan Görme İsa”, Sel Yayınları


Zafer Yalçınpınar‘ın Kitap İncelemeleri’ne
https://evvel.org/ilgi/kitap-incelemeleri adresinden ulaşabilirsiniz.


Haz
12
2015
0

Bir Hediye…

picabiahediye

Francis Picabia‘nın “Kervansaray” adlı eserini dilimize çeviren Ayberk Erkay, EVV3L’in “imzalı” arşivine bir hediye gönderdi. Kendisine çok teşekkür ederiz. Ayberk Erkay, ayrıca L. Aragon’un en önemli gerçeküstücü metinlerinden biri olan “Paris Köylüsü”nün 2015 sonbaharında yayımlanacağı haberini de bize müjdeledi. Merak ve heyecan içerisinde bekliyoruz. (Zy)


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstücü” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler: , ,
May
02
2015
0

Amerika

(…)
“Onları izlemeyi seviyorum, hükmetme arzularını dışavuran enerjik vücutları hoşuma gidiyor. Hep önden gidiyorlar, sokağın köşesinden geçen doları yakalamak için ellerini uzatmış gibiler sanki. Bir tanesi sıfırı çekince bana şöyle demişti: ‘Olsun canım! Dünyada dolanan o kadar fazla para var ki günün birinde elbet bir servete rast gelirim!'”

“Ama Amerika’da yalnızca iş adamları mı var, sanatçıları, düşünürleri yok mu?”

“Çok var onlardan ama kişiliği olana rastlayamazsınız; çok iyi resim yapıyorlar, olağanüstü bir kabiliyete sahipler; Renoir taklit eden birini tanımıştım mesela, ama onu elle taklit etmek fazla kolay olduğundan, ayaklarıyla yapıyordu resimlerini! Amerika’da yüz tane Baudelaire, kırk tane Verlaine, yüzlerce Rodin var ama ne yok asıl biliyor musunuz, Amerikalı!”

“Dalga geçiyorsunuz benimle, nereden çıktı şimdi bu?”

“Fazlasıyla kozmopolit bir ülke orası, bireyselliğin karnı doymaz orada, sanat adını verdiğimiz şeyin sona ermiş bir şey olduğunu bize ilk gösteren orası oldu; sanat, her şeyden önce, bir çağın ihtiyaçlarının bütünü, bir toplumun medeniyetinin temsilidir. Bütün toplumların kaynaşacağı gün, insanlık için sanat diye bir şey var olmayacak, eserlerimizin bütünü yalnızca Mars gezegeninin sakinlerinin ilgisini çekecek. (…)”

Francis Picabia
“Kervansaray”, Çev: Ayberk Erkay, YKY, 2015, s.67

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler: ,
Nis
28
2015
0

Şiir: “BURUNSUZ”

(Francis Picabia için…)

(…)

burunsuz bir nesiliz geliyoruz yukarıya
___________taytlarımızı sıkı sıkıya kuşandık
burunlu medeniyetlerden hızla aşağıya
___________gidiyoruz kendimizi bıraktık

Ey insanlık!
_____aralar diktik
_________birbirimize
_____________susuyoruz

Ey insanlık!
______hep bir ağızdan
_____________susuyoruz
bu aralar
_____kulaktan
_________öpüşüyoruz
burunsuz


Zafer Yalçınpınar
ile Duygu Gündeş
Nisan 2015


Hamişler:

1/ “Burunsuz” adlı şiirin tam metnine https://bit.ly/burunsuz adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz.

3/ “Yalçınpınar da kimdir?” diyenler için; https://bit.ly/zykimdir

Nis
12
2015
0

Dehanın Kokusu

(…)

“Oysa insan dediğiniz durduğu yerde şekillenmez; bir deha yetiştirebilmek için, evvela onun kök salabileceği, boy atabileceği toprağa sahip olmamız gerek, yazık ki bizim toprakların hali içler acısı. O kadar fazla kimyasal gübre kattık ki içine, gerçek bakteriler yok oldu, sahtelerini yapmaya mecbur kaldık! Neşterlerin ve idollerin zaferidir bu, beyinleri ameliyat masalarında yapay olarak yaşatacağız ama yürekleri sedyede unuttuk! Meydanda o kadar fazla çakma deha var ki, gerçek bir tanesi kazara ortaya çıkacak olsa, kimse ona inanmayacak, kafayı modayla bozmuş bu kalabalık tarafından alay konusu olacak.”

“Fakat, eğer gerçek bir dehadan bahsediyorsak, dolayısıyla bizzat bir kuvvetten, kendiliğinden moda olması gerekmez mi?”

“Bu yanılgıdan hemen kurtarayım sizi, işte yaptığım deney: Umimi bir tuvaletin içine bir şişe parfüm boşalttım, giren çıkan, önünden geçen çok oldu ama bir kişi de çıkıp ‘Beyefendi, burası ne kadar güzel kokuyor!’ demedi. Yeni olanı algılayamadılar, malum kokuya o kadar alışmışlardı ki.” (…)

Francis Picabia
“Kervansaray”, Çev: Ayberk Erkay, YKY, 2015, s. 24


Hamişler:

1/Ayrıca bkz: https://evvel.org/demek-zamaninda-491i-bosuna-cikarmamisiz

2/Önemli bkz: https://evvel.org/?s=picabia

3/ EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler: ,
Nis
02
2011
0

Brooklyn’de bir başka 491…

Bugün https://fourninetyone.com adresinde “491” adlı bir başka online yayınla karşılaştım. Demek ki Francis Picabia ile 291-391 ruhunu/kafasını hatırlayan, benzer bir bakışı ya da sezgiyi irdelemeye çalışan sadece biz değilmişiz. New York-Brooklyn’de çevrelenen ve plastik sanatlar, mimari, elektronik müzik ve edebiyat üzerine sıkı ve eleştirel yazılar, özel tanıtım metinleri yayımlayan 491 adlı (https://fourninetyone.com) siteyi/oluşumu herkese öneriyorum.

Sitenin editörleri Bret Schneider ile Jamie Keesling… İlginç bir tayfa ve içerikle Kasım 2010’da (yani bizden, bizim 491’imizden 9 ay sonra) yola çıkan bu oluşumu fark etmek beni heyecanlandırdı. Demek ki dünyanın başka yerlerinde de “imgelemin özgürlüğü” yolunda umutlanan, araştıran, uğraşan, yazan, çizen, düşünen birileri varmış…

Bunu bilmek, bunun  bir teyidini görmek çok güzel…

Sahicilikle
Zy

https://fourninetyone.com‘dan bir görüntü…

Kas
05
2010
0

291’den Görüntüler…

Francis Picabia, John Marin, Picasso, Maurice de Zayas gibi isimlerin New York’ta  5. Cadde’de çevrelediği galeri 291, Mart 1915 ile Şubat 1916 tarihleri arasında “291” adlı bir dergi yayımlamıştır. 12 sayı boyunca yayımlandığı düşünülen, gerçeküstücü ve dadacı eserlerin yer aldığı bu özel derginin editörlüğünü Alfred Stieglitz üstlenmiş. Ardından Francis Picabia, 1917’de zengin bir şair, araştırmacı ve koleksiyoncu olan Walter Arensberg ile birlikte 291’in devamı olan “391” adlı dergiyi yayımlamaya başladı. Daha önce Evvel Fanzin’de 391’in kapak görüntülerinden bazıları paylaşmıştım. Şimdi de 291 adlı dadacı dergiden bazı görüntüleri aşağıda paylaşıyorum. Bu paylaşımı 491‘in müzayede özel sayısı için bir ısınma turu olarak düşünebilirsiniz. (Zy)

***

Picabia’nın 391 için hazırladığı kapak çizimlerinden  biri ya da “Thermométre Rimbaud


Mar
25
2010
0

Motifler ve Mekanizmalar

Francis Picabia’nın “Makine Dönüyor” adlı çalışması…

***

(…) İşte süper sertlik fikri ve cümlesi;  “Geometrik kaldıraç diğer bütün kaldıraçlardan daha serttir. Asla bükülmez.” İşte burada bir mantıklı zorunluluk durumuyla karşı karşıyayız;  “Mantık sonsuz sert malzemelerden yapılmış bir mekanizmadır, asla bükülmez.” (ne yapalım bükülmüyor işte.) İşte bu yolla süper şeylere ulaşıyoruz. Böylece süper latifler ve kullanımları, örneğin “sonsuzluk kavramı” mümkün oluyor.
Bir mekanizmayı keşfederken olayların birbirlerini izledikleri söylenebilir ama bunun böyle olması gerekiyor mu? İpin öbür ucundaki kişiyi bulana dek ipi takip ediyorum.
İpteki bir mekanizmanın bir süper mekanizma anlamına geldiğini farz edelim. Böyle bir mekanizma olsaydı bile, hiçbir işe yaramazdı. Bir mekanizmanın keşfinin, özgün nedensel bir bağlantının keşfedilmesi gibi olduğu düşünülmüyor.
Genel olarak bağlanmış olma düşüncesinden kurtulmak isteniyor. (Açıklama dediğimiz şey, bir bağlantı şeklidir oysa bağlantılardan tamamen kurtulmak istiyoruz. Mekanizma kavramından kurtulmak istiyoruz ve. “Bunların hepsi sadece birlikte ortaya çıkan şeylerdir!” diyoruz.) Hangi durumda böyle konuşulamayacağı konusunda daha kesin bir açıklama yapılması gerekir. “Bir mekanizmanın keşfinde sadece birlikte ortaya çıkan şeyler keşfedilir. Sonuçta her şey buna bağlanabilir.” Belki de,insanların eğer birçok tecrübeyi edinemezlerse asla bir mekanizmayı keşfedemeyecekleri ispat edilebilir. Bunu şöyle ifade edebiliriz: “Her şey olayların sade ilişkisine bağlanabilir.”
Örneğin, “Fizik, birbirini takip eden olaylar dışında hiçbir şeyi açıklamıyor.”
(…)
Mekanizmanın keşfi bir tür sebep bulma biçimidir: Bu durumda buna “sebep” deniliyor ama dişliler çelik gibi göründüğü halde aslında tereyağından yapılmış olsalar ve bu duruma sık sık rastlansa, belki o zaman, “Bu (dişli) aslında tek sebep değil ki; belki sadece bir mekanizma gibi görünüyor” denir. (Her zaman olayları başka olaylara dayandırma eğilimindeyiz. Bir şeyin sadece bir başka şeyle birlikte ortaya çıktığını keşfetmek öyle heyecan verici olmalı ki, neredeyse bunun gerçekte de böyle olduğunu söylemeye niyetleniyoruz.)
(…)
Yapılan bir şeyin sebebinin gösterilebileceği bir durum vardır. (Burada mekanizma bilinciyle kıyaslanabilen bir olay sözkonusu… Cevabın, sebebini gösterdiği mevcut durumlar vardır: Bir çarpım işlemi yazılır ve ben sorarım:) “Neden çizginin altına 6249 yazdın?”
Yapılan çarpım işlemi açıklanır. “bu çarpımdan dolayı bu sonuca vardım” denir. Bu açıklama mekanizmanın ifadesiyle kıyaslanabilir. Rakamların yazılması bu olayın motifi olarak adlandırılabilir. (…) Burada “Bunu neden yaptın?” sorusu, “Bu sonucu nasıl elde ettin?” anlamına gelir. Bir sonucu elde etmenin yolu sebepten geçer.
Biri hangi yolla belli bir sonucu elde ettiğini anlattığı zaman: “Sadece o bu sonuca varan süreci biliyor.” deme eğilimliyiz.
(…)
“Bunu neden yaptın?” diye sorulduğunda, “Düşündüm ki…” diye cevap veririz. Pekçok durumda, bizlere bir şey sorulduğunda motifimizi söyleriz. (Bu yüzden “sebep” her zaman aynı anlama gelmez. Aynı şekilde “motif” de öyle. “Bunu neden yaptın?” diye sorulduğunda, bazen “hasta olduğu için onu ziyaret etmem gerektiğini düşündüm” diye cevap verilir- ve gerçekten de düşündüğümüz şeyleri hatırlarız. Başka birçok durumda bize sorulan gerekçe bir motiften başka bir şey değildir.)

Ludwig Wittgenstein
“Estetik Üzerine Dersler”den…

(Çev: Zeki Algün, İlya Yayınevi, 2001)

Written by Adabeyi in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com