(…)
sürdürmek isterim, öteye gitmek, yapamam;
an dağıtır kendini pek çok şeye,
düş görmeyen taşın düşlerini yaşadım
ve yılların düşleri dibindeki taşlar arasında
işittim tutsak kanımın şarkısını,
bir ışık ihtarıyla şarkı söyledi deniz,
ve teker teker yol verdi engeller,
bütün kapılar yıkıldı teker teker,
güneş bir giriş açmıştı alnıma, zorla
açmıştı kapalı gözkapaklarımı sonunda,
çözmüştü kundaklanmış varlığımın giysisini,
beni kendimden sökmüştü, ayırmıştı
hayvan uykumdan yüzyıllarca taş
ve yansımalar büyüsü diriltmişti yeniden
billur bir söğüdü, sudan bir kavağı
rüzgârda eğilen bir fıskiye sütununu,
kökleri sağlam ama danseden ağacı,
kıvrılarak giden ırmağın yolunu değiştiren
ilerleyen ve geri çekilen, çevresini dolanan,
sonunda varan:
Octavio Paz, 1957
“Güneş Taşı”, Çev: Ali Cengizkan, İyi Şeyler, 1993, s.17