“Cadavre Exquis” nedir? UPAS’ta…
Bkz: http://upas.evvel.org/?p=794
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sürrealizm” başlıklı ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
“Cadavre Exquis” nedir? UPAS’ta…
Bkz: http://upas.evvel.org/?p=794
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sürrealizm” başlıklı ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Antonin Artaud’un çizimlerinden oluşan özel bir seçkiyle birlikte 1996 yılında MoMA tarafından yayımlanan kapsamlı bir sergi katalogunun eksiksiz biçemine http://upas.evvel.org/?p=773 adresinden ulaşabilirsiniz.
(…)
14/ İçmek için unutuyordu.
(…)
17/ Kitap denilen bir hareket olmalıydı.
(…)
23/ Fişini takınca dünya döner.
(…)
29/ “Yaşadığımı da nereden çıkarıyorsunuz?” diye kim demiş?
(…)
47/ Her esen rüzgâra ekerim tohum niyetine parmaklarımı. (…)
(…)
51/ Kaliteli felaketlerin abonesi.
(…)
129 (mükerrer) / Kendimi görüyorum, telaffuz ettiğim her kelimenin arkasında.
(…)
Jacques Rigaut
“Yakasında bir çiçek gibi…”
Çev: Nilda Taşköprü, Kırmızı Kedi Yay.,
Turuncu Kitaplar,2018, 1. Baskı
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
“Sanatlarda ve felsefede 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl, modern ile modernist arasındaki köprüyü ya da kopuşu işaretleyecek olsak, kuşkusuz bunun mimarı ya da dinamitçisi Alfred Jarry olurdu. Nitekim Rimbaud’nun “Mutlak modern olunmalı” sözünü her yönüyle üstlenmiştir o. Avangardlar, Fütürizm, Kübizm, Dada, Sürrealizm, varoluşçuluk, vahşet tiyatrosu, absürd tiyatro, Oulipo, hepsi bir şekilde Jarry’den ve ’Patafizik edebiyatından beslenir. 1902’de yüzyıl dönemecinde yayımlanan Süper-Erkek’te Jarry bugün de bilim ve teknolojiyle güncelliğini koruyan “insanın kendini aşması” fikrinden yola çıkıyor. Ama bu fikrin felsefi ve bilimsel yönüyle yetinmiyor, erotik bağlama da taşıyor onu. Jarry bu unutulmaz “modern roman”da, insanın kendini aşarak sonsuzluğa uzanma potansiyelini açığa çıkaran aşk ve “aşk yapma” fiilini hem mekanik hem de şiirsel haliyle işliyor. ” (Tanıtım Metni’nden…)
Jean Cocteau‘nun 1930’lu yıllarda yayımlanan “İnsan Sesi” başlıklı monoloğu hakkında kaleme alınmış kapsamlı bir akademik incelemeyi (Duygu Erdoğan, Bahçeşehir Üniversitesi, 2007) okumak için tıklayınız.
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Verlaine’in Rimbaud’u yaraladığı silahın orjinal görüntüsü
1873 yılının Temmuz ayında gerçekleşen olaya ilişkin Arthur Rimbaud’un ve Paul Verlaine’in Emniyet Müdürlüğü’ndeki ilk ifadelerini http://upas.evvel.org/?p=501 adresinde okuyabilirsiniz.
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
“İsveçli aristokrat, koleksiyoner ve yayıncı Rolf de Maré, 1920’de Ballets Suédois (İsveç Balesi) adlı bir kumpanya kurar. Diyagilev’in Ballets Russes (Rus Balesi) topluluğundan ilham alan Maré; Jean Cocteau, Fernand Léger, Francis Picabia, Giorgio de Chirico, Erik Satie gibi avangard sanatçıları diledikleri deneyleri yapmak üzere grubuna davet eder.”(…) Derya Yılmaz‘ın ‘e-skop’ adlı web sitesi kapsamında kaleme aldığı ilginç inceleme yazısının tam metnine http://www.e-skop.com/skopbulten/avangardlari-bulusturan-kisa-omurlu-bir-deney-isvec-balesi/4129 adresinden ulaşabilirsiniz.
Francis Picabia‘nın ‘İsveç Balesi’
için gerçekleştirdiği kostüm çalışması
EVV3L kapsamında yayımlanan Gerçeküstü veya Dada
başlıklı ilgilerin tümüne aşağıdaki adresilerden ulaşabilirsiniz:
1/ http://evvel.org/ilgi/gercekustu
2/ http://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/2
3/ http://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/3
4/ http://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/4
5/ http://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/5
6/ http://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/6
7/ http://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/7
8/ http://evvel.org/ilgi/gercekustu/page/8
(…)
Yaşıyorum sürüp giden ırmakta ışıldayan
Karanlık ve duru
Gözlerin gözkapaklarının ırmağında
Havasız ormanda durgun çayırda
Uzakta yitik bir gökyüzüyle birleşmiş denize doğru
Yaşıyorum çölünde donmuş kalmış bir kalabalığın
Tek insanın çokluğunda
Yeniden bulduğum kardeşlerimde
Yaşıyorum bir arada kıtlıkta bollukta
Gündüzün düzensizliğinde düzeninde karanlığın
(…)
Paul Eluard
“Ağızda Bir Sevi”, Çev: Sabahattin Kudret Aksal
De Yayınları, 1964, 1.Baskı, s.51
Hazırlanın… UPAS size geliyor!
ŞİİR, herkesi sevmek zorunda değildir!
UPAS, “yeni bir özgür-şiirsel neşriyat” fikridir.
UPAS, “poetikaya öncelik veren özgür bir yayınevi” hazırlığıdır.
UPAS, ‘imgelemin özgürleşmesi’ni amaçlayan bir poetika hamlesidir!
upasnesriyat@gmail.com
Georges Bataille tarafından 1936-1939 yılları arasında çıkarılan
“Başsız” (Acéphale) adlı derginin tüm sayılarını https://monoskop.org/Acéphale
adresinde (pdf biçiminde, Fransızca) inceleyebilirsiniz
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
(…) Üzerinde kalın, flanel bir gömlek vardı. Tek bagajı ufacık bir valizdi. Belçika gümrük memurları geçerken bavulunu açtığında içinde sadece yedek bir plastik yakalık ve bir deste Merz yayını vardı. Yakayı gümrükçülerden birine tutarak yüzünde bir gülümsemeyle Almanca: “Bu yanıcıdır!” dedi ve kitaplarını işaret ederek, “Muhtemelen bunlar da.” diye ekledi. Hiçbir şey anlamayan gümrük memuru omuzlarını silkti ve uzaklaştı. (…)
E.L.T. Mesens
(Kurt Schwitters’e Övgü”den…)
Kurt Schwitters, “Üç Öykü ve diğer küçük şeyler”
Çev: Deniz Kurt, Sub Yayın, 2018, s.29
Ayrıca bkz: http://evvel.org/kurt-schwitters-kimdir
2014 yılından günümüze ‘Sait Faik Araştırma Atölyesi’ kapsamında Sait Faik’in yaşamına ve eserlerine dair çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bu doğrultuda Sait Faik’in kaleme aldığı şiirlere ilişkin bazı bulgulara ulaştık ve söz konusu bulguları Sait Faik okuyucusuyla/araştırmacısıyla paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
İlkin, Sait Faik’in şair yönüne ilişkin birkaç ifadeyi öncül olarak dikkate almak gerekiyor. Ece Ayhan, birçok yazısında Sait Faik’ten “Çakır Hikâyeci” olarak bahseder. [1] ‘Çakır Hikâyeci’ benzetmesinin ardındaki birincil anlamın Sait Faik’in bakışları ya da göz rengiyle/yüz ifadesiyle -ve sürdüğü bohem yaşamıyla- sürekli çakırkeyif bir görüntü sergilemesi olduğu düşünülebilir. Ancak, Ece Ayhan bu benzetmeyi Sait Faik’in ‘yarı hikâyeci-yarı şair’ olduğunu iddia ederek açıklamıştır. Bununla birlikte, Ece Ayhan, ikinci yeni şiir akımının tümünü ima ederek, Sait Faik’in ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’(1954) adlı kitabı ile Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘Çocuk ve Allah’(1940) adlı kitabından doğduklarını söylemiş, bu iki esere verdiği önemi kendi varoluşuyla ve ikinci yeni şiir akımının poetikasıyla vurgulamaya çalışmıştır. Gerçekten de Sait Faik’in ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’ adlı kitabındaki hikâyelerin anlatım tarzı son derece şiirseldir: Bu hikâyeler neredeyse ‘düzyazı şiir’ olarak tanımlanan biçemle eşleşecek kadar yoğun bir şiirsel dil ve imgesel alan derinliği içerir.
“Şimdi Sevişme Vakti”, Sait Faik, Yenilik Yayınları, 1. Baskı, 1953
‘Şimdi Sevişme Vakti’, Sait Faik’in yayımlanmış ilk ve tek şiir kitabıdır. Kitap, ilkin 1953 yılında Yenilik (Aylık Fikir ve Sanat Gazetesi) çevresinin kurduğu Yenilik Yayınları tarafından basılmıştır. (Yenilik Yayınları o yıllarda Nurullah Ataç, Cahit Külebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Salâh Birsel’in eserlerini yayımlamaktadır.) ‘Şimdi Sevişme Vakti’nin ilk baskısının Varlık Yayınları’ndan değil de Yenilik Yayınları’ndan gerçekleşmesi Sait Faik’in özellikle “şiir” konusunda Yaşar Nabi Nayır’la ayrışmasının önemli bir göstergesidir. Sait Faik, şiirlerini yayımlatmak için Varlık Dergisi’ne ve Yaşar Nabi Nayır’a güvenmemektedir. Bu güvensizliğin ardında birçok sebep vardır ancak en önemlisi Yaşar Nabi Nayır’ın ‘Güdümlü Edebiyat’ başlığını savunarak yenilikçi genç şairlere, yazarlara ve yeni neslin fikirlerine karşı takındığı olumsuz, itici ve statükocu tavırlardır. Zaman zaman Oktay Rifat’in ve Orhan Veli’nin de işbu tavırlarından ötürü Yaşar Nabi Nayır’ı kınadığı ve bir süreliğine Varlık Dergisi’nden -Sait Faik’i de ikna ederek, birlikte- uzak durduğu bilinmektedir.[2] Daha sonraki yıllarda Yeditepe Dergisi ile Seçilmiş Hikâyeler Dergisi çevresi, Varlık Dergisi-Yaşar Nabi Nayır’ın statükocu tavırlarına karşı kesenkes ve şiddetli bir cephe oluşturmuştur. [3]
Sait Faik’in 11 Mayıs 1954 tarihindeki vefatının ardından, 1954 yılının Temmuz ayında yayımlanan Varlık Dergisi’nin 408. sayısı, “güdümlü edebiyat” tarihimizin kötücüllüğü açısından çok önemli bilgiler ve belgeler taşımaktadır. Yaşar Nabi Nayır, kendisine gelen eleştirilere ve baskılara dayanamamış, zorunlu açıklama mahiyetinde “Sait Faik İçin Notlar ve Sait Faik’in İlk Şiirleri” başlığı altında uzun bir yazı kaleme almıştır. Yazıda, Sait Faik’in Yaşar Nabi Nayır’a gönderdiği ilk şiirler olumlu-olumsuz yönlerden eleştirilmekte ve Sait Faik’in mektubuyla birlikte paylaşılmaktadır. İşbu yazı kapsamında paylaşılan Sait Faik şiirleri, “Evime Dönüyorum” ile “Hasretimin Bittiği ve Başladığı Yer” adlı şiirlerdir. Her iki şiir de ‘Şimdi Sevişme Vakti’nin 1953’ten günümüze uzanan baskılarında bulunmamaktadır.[4] Yaşar Nabi Nayır, Temmuz 1954’teki söz konusu yazısında Sait Faik’in yaşantısını ve mizacını da çokça eleştirmektedir.
Varlık Dergisi, Temmuz 1954, Sayı:408, s.5
Bununla birlikte, Varlık Dergisi’nin Temmuz 1954 tarihli 408. sayısını asıl önemli kılan şey, dergide ilk kez yayımlanan “Yarı Belimiz” [5] adlı şiirdir. “Yarı Belimiz”, ancak Sait Faik’in vefatından sonra yayımlanabilmiştir! Bu şiir, Yaşar Nabi Nayır’ın Sait Faik hakkındaki yazılarından ayrıksı olarak derginin 5. sayfasında yer almıştır. Şiirin editöryal olarak Yaşar Nabi Nayır tarafından bir süre “bekletildiği-ötelendiği” anlaşılmaktadır! Daha da önemlisi şudur; “Yarı Belimiz” adlı şiir (çok büyük bir ihtimalle Sait Faik’in isteği/vasiyeti dışında!) ‘Şimdi Sevişme Vakti’nin 1958 yılında Varlık Yayınları tarafından gerçekleştirilen 2. baskısında yer almakta ve günümüze uzanan 1970-2000 yılı Bilgi Yayınevi baskıları ile 2014 ve sonrası İş Bankası Kültür Yayınları’nın yeni baskılarında da (hiçbir editöryal not ya da uyarı içermeden) bulunmaktadır! Üstelik, ‘Şimdi Sevişme Vakti’nin Varlık Yayınları’ndan gerçekleşen 1958 yılındaki 2. baskısının hiçbir yerinde “2. Baskı” gibi bir ifade de yazmamaktadır! Şimdi Sevişme Vakti, Varlık Yayınları tarafından -Sait Faik’in ölümünden yaklaşık 4 yıl sonra- ilk kez yayımlanmış gibi sunulmuştur! Bu durum, tıpkı Sait Faik’in ölümünün ardından Sait Faik Öykü Ödülü’nün icat edilmesi gibi son derece talihsiz bir durumdur; güdümlü edebiyatın kötücül hilelerinden biridir!
“Şimdi Sevişme Vakti”, Sait Faik, Varlık Yayınları, 2. Baskı, 1958
Sait Faik’in ‘Şimdi Sevişme Vakti’ adlı şiir kitabının eski baskılarında(Yenilik, Varlık, Bilgi, İş Bankası Yay. baskılarında) yer almayan iki şiirin daha farkına vardık. Bu şiirlerden ilki “Sanki Burda Değilim” [6] adlı şiirdir. Şiir, Muzaffer Uyguner’in 1988 yılı Sait Faik Müzesi arşiv-envanter tasnifine göre 99 numaralı kayıttır. Varlığının farkına vardığımız ancak henüz tam metnine ulaşamadığımız bir şiir ise “Aleko”[7]dur. Sait Faik’in ‘Aleko’ adlı şiiri, en eski İstanbul meyhanecilerinden biri olan ‘Aleko’ya ithafen kaleme aldığı düşünülmektedir. Bu şiirin, Sait Faik tarafından -kendi imkânlarıyla- yayımlanan ‘Semaver’ adlı öykü kitabının 1936 yılındaki ilk baskısının kapağında bulunduğu tahmin edilmektedir.
Sonuçta, Sait Faik’in şiirlerine ve şairane yaşamına dair araştırmalarımız sürüyor… Sait Faik’in tüm dostlarını ve sıkı şiir/sıkı edebiyat okurunu araştırmalarımıza destek vermeye davet ediyoruz.
Sahicilikle,
Zafer Yalçınpınar
Kasım 2017
[1] “Ece Ayhan-Şiirin Bir Altın Çağı”, YKY, 1993, ss.124-128
[2] Olumsuzlama ifadesi, Oktay Rifat tarafından Yeditepe Dergisi’nin yayın yönetmeni olan Hüsamettin Bozok’a gönderilen mektuplarda (1953-1955) açıkça görülmektedir. (Bkz: “Oktay Rifat İçin”, Sempozyum+Belgeler, Hazırlayan: Güven Turan-Yücel Demirel, Temmuz 1999, YKY)
[3] Tahir Alangu’nun hazırladığı “Sait Faik için” adlı armağan/derleme kitap 1956 yılının Nisan ayında Yeditepe Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Bununla birlikte, ‘Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’ de 1955 yılında Sait Faik için iki cilt oylumunda özel sayı yayımlamış ve Varlık Dergisi ile Yaşar Nabi Nayır’ın ‘Güdümlü Edebiyat’ adına icat ettiği Sait Faik Öykü Ödülü’nü kapsamlı olarak eleştirmişlerdir. Sait Faik Öykü Ödülü/Yarışması günümüzde hâlâ sürdürülmektedir.
[4] 2003 yılında Sevengül Sönmez’in yayıma hazırladığı ve YKY tarafından yayımlanan “Şimdi Sevişme Vakti ve Diğer Şiirleri” adlı kitapta, söz konusu iki şiir “Diğer Şiirler” bölümünde yer almaktadır.
[5] “Yarı Belimiz” adlı şiirin önemini vurgulayan, işaret eden ve araştırma atölyesi kapsamındaki bulgulara ulaşmamızı sağlayan Şükret Gökay’a çok teşekkür ederim. Ayrıca, Varlık Dergisi’nin Temmuz 1954 tarihli yazısını vurgulayan, işaret eden ve hikâyeci Mahmut Makal ile kapsamlı bir söyleşi gerçekleştiren Tekin Deniz’e de çok teşekkür ederim.
[6] Bkz: “Sait Faik-Bitmemiş Senfoni”, Hazırlayan: Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi, 1988, s.127. (2003 yılında Sevengül Sönmez’in yayıma hazırladığı ve YKY tarafından yayımlanan “Şimdi Sevişme Vakti ve Diğer Şiirleri” başlıklı kitapta, “Sanki Burda Değilim” adlı şiir “Diğer Şiirler” bölümünde yer almaktadır.)
[7] Bkz: “Sait Faik-Karganı Bağışla”, Mektuplar, Hazırlayan: Sevengül Sönmez, YKY, 2003, s. 63
Hamişler:
1/ Makalenin -pdf dosyası biçemini- http://bit.ly/saitfaiksiirleri adresinden arşivleyebilirsiniz.
2/ EVV3L kapsamında yayımlanan “Sait Faik” başlıklı ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz.
Kurt Schwitters kimdir?
Bkz: http://www.e-skop.com/skopbulten/
dadanin-100-yili-kurt-schwitters-merz-dada/3073
“MERZ”, Kurt Schwitters’ın Almanya-Hannover’da 1923-1932 yılları arasında çıkardığı dadacı bir dergidir. Schwitters, “MERZ” adlı dergisini ve bu bağlamda oluşturduğu tekniğini “her şeyi kullanmanın ilkesi” olarak tanımlar. Dada’nın ayrıksı isimlerinden olan Schwitters’ın dergisi Dada akımının etkisini kaybettiği bir dönemde yayımlanmaya başlamıştır.
1915’te F. Picabia’nın akıma katılmasıyla “karşıtlık” ruhu hızlanan Dada’nın, 1920’de “Uluslararası Dada Fuarı”yla zirveye ulaştığı, Winter Birahanesi rezaleti sonrası Max Ernst’ün çekip gitmesiyle, 1922 yılı dolaylarında kendi sonunu açıkladığı düşünülmektedir. 1922’de Bauhaus’ta Hans Arp ve Tristan Tzara, Dada üzerine ağıtvari bir söylev çekerler. Bu söylev sonradan MERZ’de yayımlanmıştır.
MERZ adlı derginin bazı sayıları şu adresten incelenebiliyor:
http://sdrc.lib.uiowa.edu/dada/merz/index.htm
Merz Konstrüksiyonu’nun 1933 yılındaki görüntüsü.
“Kurt Schwitters, o dönemlerdeki en sıkı ve etkileyici eserini 1920’de vermiştir. Evinin içini ve dışını garip malzemelerle kaplayıp adını da “Merz Konstrüksiyonu” koymuştur. “Merz” düşüncesi 1.Dünya Savaşı’nın ardından Schwitters’ın akademide öğrendiği her şeyin işlevini kaybetmesi sonucu oluşmuştur. Savaşın yıkıntı parçalarından, kayıplardan ve acılardan ortaya çıkardığı bileşkelere “MERZ” adını verir. (Merz Konstrüksiyonu, 1943’te bir İngiliz hava saldırısı sırasında yıkılmıştır.)” Zy
Kurt Schwitters,”Üç Öykü ve diğer küçük şeyler”
SUB Yayın, Şubat 2018, Çev: Deniz Kurt
Bkz: https://subyayin.com/yayin/uc-oyku-ve-diger-kucuk-seyler/
Ayrıca bkz: 491
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstücülük” başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Marcel Duchamp’ın “Kahve Değirmeni” adlı eseri… (1911)
“(…)Kahve Değirmeni – Hareketin estetiği ile Durağan estetik bölümü tembel eylemin ve hareketsizliğin; eylemi, zamanı ve öznelliği yeniden düşünmemize nasıl imkan sağladığını anlamamıza yönelik. Duchamp’ın 1911’de resmettiği küçük ebatlı eser ‘Kahve Değirmeni’ durağan olanla hareketli olan eylemler arasındaki zamansal boyutu göstermesi açısından sanat tarihçilerin ilgisini çekmiş ve Duchamp’ı daha en başta avangartlardan ayıran bir yere konumlamıştır. Bu eserle beraber Duchamp şunu açık olarak söylemiştir: “Benim sermayem para değil zamandır.” Burada bahsettiği şey der Lazzarato, ölçülebilen ve biriktirilebilen zaman değil, aynı anda geçmiş, gelecek ve şimdiyi kuşatan üretimdir. (…)”
Aynur Kulak
Bkz: http://kitapeki.com/marcel-duchamp-ve-isin-reddi/
“Basın Girişi” by YABANCI
Caferağa, Kadıköy 2018
“Ölüleri Gömün” by WOLFGANG
Caferağa, Kadıköy 2018
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” başlıklı ilgilere http://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.
Gertrude Stein, “Üç Yaşam”, Delidolu Kitap, Ekim 2017
Bkz: http://www.delidolu.com.tr/uc-yasam/
“Modernist edebiyatın öncü isimlerinden Gertrude Stein, hayata tutunmaya çalışan üç kadın karakterin hikâyesini, dönemin toplumsal gelişmeleriyle harmanlayarak anlatıyor. Gertrude Stein’ın, edebiyatın kilometre taşlarından biri olarak görülen ve birçok yazara ilham veren Üç Yaşam adlı kitabı, kültleşmiş bir ilk eser. Deneysel yazılarıyla, Kübizmin resimde gerçekleştirdiğini edebiyatta var etmek isteyen Stein’ın bu kitabı, yayımlandığı dönem büyük bir ilgiyle karşılandı ve olağanüstü bir gerçekçilik ürünü olarak nitelendirildi. Başta Hemingway olmak üzere birçok yazarı etkilemiş olan Gertrude Stein, bu üç öyküyle hayata dair parçaları değil hayatı olduğu gibi ortaya koyarken, kendi yazınına dair ipuçları barındıran, benimsediği yenilikçi eğilimleri yansıtan, sanatının izini sürebileceğimiz kusursuz bir metin sunuyor.” (Tanıtım Metni’nden…)
Gertrude Stein ve Picasso’nun resmettiği Gertrude Stein portresi… (1906)
(…)
Gosol’da ortaya çıkan bir tifo salgınından kaçarak Paris’e dönen Picasso, Gertrude Stein’ın portresinin önünde çakılır ve modelini bir daha görmeye gerek duymadan silmiş olduğu başını bir çırpıda yeniden çizer.
Bir maske taslağı. Avignon’lu Kızlar’ın payandaları. Yeni bir sanatın taslakları: Kübizm.
(…)
Fleurus Sokağı, no. 27. (…)
Stein’lar orada oturuyorlar. (…)
Şöminenin önünde duran asık suratlı, iri yarı adam Braque’tır. Hoşnut değildir, çünkü şöminenin üstüne yerleştirilmiş olan resimlerden biri dumandan kararmıştır. Ve yanında bulunan Cézanne’ın iki tablosu da kararmıştır. Braque homurdanmaktadır ve kendisine bir daha tablo asma işi verildiğinde (en uzun boylu olan Braque olduğundan tabloyu o tutar ve kapıcı da çiviyi çakar) resminin başka bir yere asılmasını isteyecektir. (…)
Picasso o gün Orsel Sokağı’ndaki arkadaşıyla aynı durumdadır: öfke içindedir. Duvarlara asılmış iki tuvalini farketmiştir: görünümleri değişmiştir ve çok fazla parlamaktadır bunlar: Gertrude Stein parlatmıştır bunları. Bu kadın kesinlikle parlayan her şeyi çok sever…
Max Jacob dostuna açıklamalar yapmaya çalışır. Başaracaktır bunu: Picasso salondan ayrılmaz ama haftalarca Fleurus Sokağı’na adım atmayacaktır.
Gözleri Fernande Olivier’yi ararken bir yabancı yaklaşır ve ressamın Gosol’da bitirdiği tabloyu gösterir:
“Gertrude Stein mı?
-Evet.
-Ona benzemiyor portre…”
Picasso omuz silker:
“Hiç önemi yok: Sonunda Stein resme benzeyecektir.”
(…)
Dan Franck
“Bohemler”, Çev: İsmail Yerguz, Sel Yay., 2009, ss. 102-104
Gertrude Stein’ın Sürücü Belgesi (1940)
Francis Picabia‘nın Gertrude Stein Portresi (1933)
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
İtalyan fütürist ressam Joachim Raphaël Boronali‘nin
“Ve Adriyatikte Uyuyan Güneş” adlı eseri…
Joachim Raphaël Boronali
(Ödüllendirilmiş şairlere ithafen…)doğayı anlatan bu ellerim hiç titremiyor
rakiplerimin tarihini
_________ve beceriksizliğini yok ettim
büyük şairlerin bile yazamadığı gerçekleri
___________________ben resmettim
“Ve Adriyatik’te Uyuyan Bir Güneş” gibi
yükselmeye hazır övgülerim
______________başarılarım
herkes biliyor ben büyük bir insanımVe ateşin gücüne sahibim
manşetlere taşıyın beni
bu ülkedeki vicdanın kardeşliğiyim
daha fazla kutlamayla yıkayın beni
ben gerçeğin mucidiyim
muhalefetin ta kendisiyim
_____________sevgilinizim
sanatın başarı ağacı
kokteyllerin ve açılışların amacı
ödül törenlerinin ve köşe yazarlarının baş tacı
papyonların ve bin yıllık ritüellerin anlamıyım
Joachim Raphaël Boronali’nin hayatıyım
bendenizZafer Yalçınpınar
Aralık 2015
1/ “Joachim Raphaël Boronali kimdir?” diyenler için bkz; http://evvel.org/joachim-raphael-boronali-kimdir
2/ “Joachim Raphaël Boronali” adlı şiirin pdf biçemine http://bit.ly/boronali adresinden ulaşabilirsiniz.
3/ Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine http://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz.
4/ “Yalçınpınar da kimdir?” diyenler için bkz; http://bit.ly/zykimdir
(…)
Üst-kadınlar, üst-erkekler, alt-kadınlar, alt-erkekler; saçlarınıza ak düşecek ama fikirleriniz muallakta kalacak.
Kalbin, ruhun ve beynin tasavvurları, kimyasal ve otomatik reaksiyonlardır. Bunları harekete geçiren akım, içinizden, güneşten veya Büyükayı’dan gelir; Büyükayı nakleder, güneş anlatıp döker, bizlerse hazmettiklerimizi ve hazımsızlıklarımızı terennüm ederiz. Sevgili hanım okurlar, fikirleriniz ne kadar mantık veya gerçek dışı olursa olsun, henüz bir anlaşmadan başkası olmayan bir mutlaklığa dair birer anlaşmadır bunlar.
Gökyüzü omuzlarımıza çökerek batar, bizler de daha güçlü olmak için onu taşırız! Yanlış!
Marangoz iki yaşında bir çocuktan güçlü değildir; zamanın ve mekânın süresi aynıdır; şişman, zayıf, yaşlı veya genç kadın aynı şeydir. Sürekli bir devinim içinde durak yerleri, hayali eksen yatakları arıyorsanız çılgınlıktır bu!
(…)
Kıvrak ve taşkın zekalı arkadaşlarımdan biri bana edebi, görsel ve müzikal eserler arasında farklılıklar bulduğunu söylemişti. Bense onunla aynı fikirde değildim ve bu konuda uzun bir tartışmaya daldık. Hezeyanımız beyinlerimizin artık yavaş yavaş pelteye döndüğü âna kadar yaklaşık bir saat sürdü ve sonunda tüm fizik ve metafizik teorilerdeki boşluğun farkına varabildik!
Tartışmamız sırasında başka bir arkadaşım araya girdi ve kendi üzerine yansıttığı harici ışığı fark etmesiyle zihninin berraklığı aniden karanlığa gömüldü: Işık kelimesi yoktur ama ışık vardır; bu bir titreşim midir, yoksa nem mi? vs…, vs…
“Baş aşağı duran insanlar var, tıpkı bitkiler gibi; o insanlar ayaklarıyla bakıyor dünyaya!” Böyle sonlanınca zekayla ilgili tartışmamız, anlayan ve açıklayan insanların çılgınlığından bir süreliğine kaçabildiğimizi hissettik…
Francis Picabia
“Sonradan Görme İsa”, Çev: Alper Turan, Sel Yay., 2017, ss. 17-19
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Ayrıca bkz: http://evvel.org/?s=francis+picabia
I
Bir dadacının şarkısı
yüreği dadayla dolu
fazlaca yordu motoru
yüreği dadayla doluAsansör bir kral taşıyordu
ağır çıtkırıldım özerk ayrıca
kırsın mı sana sağ kolunu
yollasın mı Roma’daki Papa’yaArtık bu yüzden işte
Asansörcüğün yüreğinde
dada mada hak getireTıkınıp durun çikolata
yıkayıp beyninizi
dada
dada
su için üstüne sonra(…)
III
Bir bisikletçinin şarkısı
yüreğin dadası ondaki
bir dadacıydı kısacası
yüreğin tüm dadacıları gibiEldivene bürünmüştü bir yılan
güvenlik musluğunu der demez kapadı
yılan gömleğine dönüştü eldiven
ve kucakladı hazreti Papa’yıAsıl dokunaklı olan
çiçekten bir karın
ve artık yok dada falankuş sütü bardaklarda
ve yıkanmıştır çikolata
dada
dada
gelin dana şişkebabınaTristan TZARA
Çeviren: Cemal Süreya
Hamişler:
1/ Dada Şarkısı’nın tam metnine http://www.siir.gen.tr/siir/t/tristan_tzara/dada_sarkisi.htm adresinden ulaşabilirsiniz. Tristan Tzara’nın bu şiirini EVV3L kapsamına hatırlatan/işaret eden Sn. Tuğba Karaduman’a teşekkür ederiz.
2/ EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
“Açık Maske”
Francis Picabia, 1931
Picabia’nın eserlerinden oluşan kuvvetli bir derlemeye
http://surrealism.website/Picabia.html adresinden ulaşabilirsiniz.
“Malibee”
Francis Picabia, 1931
“Mi”
Francis Picabia, 1929
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Francis Picabia ilgilerine http://evvel.org/?s=picabia adresinden, “gerçeküstü” ilgilerinin tümüne ise http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Alfred Jarry
e-skop taifesi, Dada akımının 100. yılı kapsamında özel çalışmalar, çeviriler ve derlemeler gerçekleştiriyor. Bu çerçevede Ali Artun, “Übü” efsanesinin oluşumunu ve Alfred Jarry‘nin eserlerini(yaşamını) inceleyen kısa bir yazı kaleme almış. Yazının tam metnine http://www.e-skop.com/skopbulten/dadanin-100-yili-paris-dadanin-atalari-alfred-jarry/3349 adresinden ulaşabilirsiniz.
“İmparator Übü”, Max Ernst, 1928
*
KRAL UBU (Alfred Jarry)
http://evvel.org/ubu-alfred-jarry
Kral Übü’nün Orkestra Kompozisyonu
http://evvel.org/kral-ubunun-orkestra-kompozisyonu
“Alfred Jarry’den “Günler ve
Geceler” Ötesi Tinsellik” (Zafer Yalçınpınar)
http://evvel.org/alfred-jarryden-gunler-ve-
geceler-otesi-tinsellik-zafer-yalcinpinar
“Yolcu, gölgesi üzerinde yürürken, yazar.”
http://evvel.org/yolcu-golgesi-uzerinde-yururken-yazar-alfred-jarry
“…ve tin, bu özümsemenin ardından,
kendine uygun yeni biçim ve renkleri
çok daha rahatlıkla yeniden yaratabilir.” (Alfred Jarry)
http://evvel.org/ve-tin-bu-ozumsemenin-ardindan-
kendine-uygun-yeni-bicim-ve-renkleri-cok-daha-rahatlikla
-yeniden-yaratabilir-alfred-jarry
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” ilgilerin tümüne http://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com