(…) Kör köpek, bir kuyunun dibi gibi karanlık olan gözlerini gökyüzüne dikti. (s. 43)
(…) İhtiyar, gözlerini dikmiş kurda bakıyordu.
Kurt da gözlerini dikmiş ihtiyara bakıyordu.
Bakışları çarpıştı, parlak bakışlarından çıkan çatırtı ıssız vadide acı acı yankılandı. Damlayan suyun sesi kulakları sağır eden bir mavilikteydi. Güneş, dağın ardına düştü düşecekti. Zaman, ikisinin birbirine kenetlenmiş bakışları arasından bir at sürüsü gibi geçti. Önlerindeki uçurumun kan kırmızısı solarken, dağın tepesindeki soğuk hava eteklere doğru inmeye başladı. (…) Kaçamak bir şekilde çatlamış dudaklarını yalayınca dilinin sanki dikenlere sürtündüğünü hissetti. (s. 55)
(…) İhtiyar, güneşin dağın ardında batarken çıkardığı sesin dağdan aşağıya bir yaprak gibi düşmesini duydu. (s.56)
(…) Ölüm sessizliği, ihtiyarla kurt sürüsünün üzerine karanlık bir dağ silsilesi gibi çökmüştü. (s.59)
(…) İçine düştükleri çıkmaz, ihtiyarla lider kurdun arasında asma bir köprü gibi duruyor, gözlerini her kırptıklarında korkunç bir şekilde bir o yana bir bu yana sallanıyordu. (…) Zaman, içine düştüğü o çıkmazda sessizce kağnı çeken yaşlı bir öküz gibi ilerlerken, yavaştan ihtiyarın iradesini de eziyordu. (…) İhtiyardan beş-altı adım uzakta, yarım daire şeklinde dizilmiş, rüzgâr yiyip yağmur içmiş kayalar gibi dimdik ayakta, gözlerini bile kırpmadan ona bakıyorlardı. (s.61)
(…) Gece yarısı, zamanın sesi iyice yeşillendi. (s. 64)
(…) Yere uzanmış dokuz kurt, solgun ay ışığı altında yeni sürülmüş bir tarlaya benziyordu. (s.66)
(…) dağın sırtı o kadar sessizdi ki yaklaşan gecenin ayak sesleri bile duyuluyordu. (s. 76)
(…) başağın yeni doğmuş bir bebeğin saçları yumuşaklığında, süt beyazı püsküller vermiş olduğunu gördü, (s. 77)
Yan Lianke
“Günler, Aylar, Yıllar”, Çev: Erdem Kurtuldu
Jaguar Kitap, 15. Baskı, 2023