(…)
“İşte sana, El-Katif’te satılmak üzere göndereceğim yüz deve. Onları sen götür ve kendi hesabına sat. Daha fazlasını da bağışlayabilirdim ama sadaka gökten düşen rahmet gibidir: Hep aynı yere düşecek olursa, yarardan çok zarar getirir; buna karşın, damlalara ayrılırsa ve yağmur olarak yayılırsa, tüm ülkeyi verimli kılar.” (s.23)
(…)
Oysa altı aylık bir süre, bir halkın sevincini azaltmak bir yana, en mutlu sonuçlara ulaşmış bir devrimden bile soğutmaya yeter -zaten hiçbir devrim vaat ettiği mutluluğu tümüyle getirmez, tersine, bir “başka türlü oluş” biçimi getirir, buysa aslında her zaman, içinde iyilikle kötülüğü birlikte barındırır. Yüreği iyilik dolu, çocuğunun ona verdiği umutla gurur duyan bir baba, onun olağanüstü yazgıları yaşamak için dünyaya geldiğini düşünür, oysa çocuk büyür ve öteki insanlar gibi bir insan olup çıkar.”
Jan Potocki
“Hafız’ın Yolculuğu”, Çev: Aykut Derman
YKY, 4.Baskı, 2014, s.23,25