Jimi Hendrix belgeseli, 1968 tarihli “Miami Pop Festival” kayıtlarıyla birlikte yayımlandı.
Jimi Hendrix belgeseli, 1968 tarihli “Miami Pop Festival” kayıtlarıyla birlikte yayımlandı.
“Değirmenli Burun”
Fotos: Z. Yalçınpınar
HeybeliAda 2013
*
“adaya giderken…”
Ayrıca bkz: kendini anlatan
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Adalar Kültürü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/mermer-adasi adresinden ulaşabilirsiniz.
“Halki’de…”
Fotos by Zy
*
Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” başlıklı ilgilere
https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.
Jacobs University Bremen’den uzman psikolog Özden Melis Uluğ ile Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden uzman psikolog Nevin Solak Gezi Parkı protestoları üzerine Temmuz ve Ağustos aylarında yürüttükleri çalışmalarını tamamladılar. Akademisyenler çalışmalarında değişik bulgular gözlemledi: https://www.baskahaber.org/2013/11/gezi-park-direnisi-arastrmas-hukumete.html
(…)
Jeopolitik bir kaos durumunda herkesin sorunu, yarattığı sinir bozukluğu ve hakim olmak adına yıkıcı bir çılgınlığa dönük önerdiği fırsatlardır. Örneğin Birleşik Devletler bundan böyle savaş kazanamayabilir ancak basiretsiz hareketler marifetiyle kendisine ve diğerlerine muazzam bir tahribata da yol açabilir. Birleşik Devletler bugün Ortadoğu’da neyi denerse denesin, kaybedecek. (…) Obama yönetimindeki iç tartışmanın sonucu, Başkan Obama’nın kuvvetli olmak yerine bocalar göründüğü aşırı muğlak bir uzlaşmadır.
Nihayet gelmekte olan on yıla dahil kesinlikle emin olabileceğimiz iki gerçek sonuç mevcuttur. İlki, ABD Doları’nın en geçerli para birimi olmasının sona ereceğidir. Bu gerçekleştiğinde, Birleşik Devletler, ulusal bütçesinin ve ekonomik faaliyetlerinin bedelinin büyük bir koruma mekanizmasını kaybedecektir. İkincisi de ABD vatandaşlarının ve yerleşimcilerinin göreli yaşam standartlarında bir düşüş ve muhtemelen ciddi bir düşüştür. Bu gelişmenin siyasal sonuçlarını tahmin etmek güçtür, ancak hafif yaşanmayacağı ortadadır.
Immanuel Wallerstein
Yazının tam metni için bkz: https://www.soldefter.com/2013/11/13/abdnin-gerilemesinin-sonuclari-immanuel-wallerstein/
Kadıköy’ün 25 yıllık lider sahafı “İmge Sahaf”, dükkânına yeni bir dergi ve efemera modülü ekleyerek sahhaflık teamülünün geleceğine açılım sağlamaya çabalıyor; sosyolog Haluk Ceylandağ, İmge Sahaf’ın mutat yerinin hemen yanında dergi ve efemeralarla dolu yeni bir dükkân oluşturmuş. Yeni modülde yer alan eserlerin fiyatları -dükkândan satışlarda- son derece uygun/hesaplı görünüyor. Tüm edebiyat efemerası ve dergi heveskârlarına bu panayır benzeri yeni mekânı öneririm.
Hamiş: İmge Sahaf’ın koleksiyonunu https://www.imgesahaf.com/ adresinden inceleyebilirsiniz.
Yelken Dergisi’nin 1960 tarihli 45. sayısında yer alan “Ayın Notları” bölümünde, Onat Kutlar tarafından kaleme alınan “İs(h)ak” adlı efsane öykü kitabı üzerine (aynı dönemin “a” dergisi’nden -1 Mart 1960, 26. sayı- alıntılanmış) son derece ilginç bir tartışmaya rastladım.
Tartışmanın genel çerçevesinden çok Önay Sözer, Demir Özlü ve Erdal Öz’ün yanı sıra Ece Ayhan’ın tartışmaya -hem de sert bir dille, reddiyeyle- katılmış olması ile “is(h)ak” üzerine dile getirdiği sözler son derece dikkat çekici…
Ece Ayhan’ın hayatı birçok noktada Onat Kutlar’la kesişiyor: Sinamatek’teki “çalışma” günleri (belki de işçi-işveren ilişkisi) ve geçtiğimiz ay Hayâl Dergisi’nde (Sayı 47, Ekim-Aralık 2013) gün ışığına çıkan bir mektupta (Ece Ayhan tarafından Arif Damar’a gönderilen 10 Ocak 1981 tarihli bir mektupta) açık bir şekilde görülen o “Ankara’daki işsizlik öfkesi” bağlamı… Ama sanırım, Yelken Dergisi’nde gördüğüm tartışma, Ece Ayhan ile Onat Kutlar’ın hayatının kesişimindeki/imgesel çakışmadaki en erken olay…
Yelken Dergisi’ne alıntılanan tartışmanın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/ishakuzerine.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. 1960’daki bu olayın ve Ece Ayhan’ın ifade etmeye çalıştıklarının iyi analiz edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Sahicilikle
Z. Yalçınpınar
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “ece Ayhan” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.
Hayâl Dergisi’nin Ekim-Aralık 2013 tarihli 47. sayısıyla (Mektup Özel Sayısı) gün ışığına çıkan, Ece Ayhan’ın Arif Damar’a yazdığı 10 Ocak 1981 tarihli mektubun tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/eceayhanarifdamarmektup.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan” başlıklı ilgilerin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden erişiliyor…
Sıkı taife Futuristika, bugünlerde Sylvia Plath üzerine çalışıyor…
“Sylvia Plath’in son günleri” (Jillian Becker)
Bkz: https://www.futuristika.org/jillian-becker-sylvia-plathin-son-gunleri/“Sylvia Plath kitapları kapak tasarımları”
Bkz: https://www.futuristika.org/galeri-sylvia-plath-kapak-tasarimlari/
Jimi Hendrix, 70’inci yaş gününde de unutulmadı. Bob Smeaton, hazırladığı belgeselle gitar efsanesinin ölümsüzlüğüne sonsuzluk katacak…
Bkz: https://www.radikal.com.tr/kultur/iyi_ki_dogdun_jimi_hendrix-1159322
Bkz: https://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/odtu-ayakta-akademisyenlerden-sert-tepki-haberi-82295
ODTÜ AYAKTA!!!
Biz, aşağıda imzası bulunan ODTÜ Öğretim Elemanları ve Çalışanları, hukuksuz olarak başlatılmış bulunan Ankara Anadolu Otoyolu – Konya Yolu bağlantısı inşaatına karşı bir süredir ODTÜ mensup ve mezunlarıyla başta 100. Yıl ve Çiğdem Mahallesi sakinleri olmak üzere Ankara halkı tarafından sürdürülen protestolar konusunda yetkililer tarafından izlenen vurdumduymaz tavrı, uygulanan polis şiddetini, ve 18 Ekim 2013 tarihinde ODTÜ arazisine Ankara Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin izinsiz girerek 3000’e yakın ağacı katletmesiyle giderek yoğunlaşan fiili ve ideolojik tüm saldırıları kınıyoruz.
ODTÜ arazisine yapılan fiili saldırıların mevcut “yol” inşaatı ile sınırlı kalmayacağı, başka “plan” oyunları ile Ankara’nın en önemli yeşil alanlarını hızla tahrip edecek rant alanı yaratma girişimlerinin gündeme geleceği, yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır. Bu girişimleri örtbas etmek için çeşitli seviyelerdeki iktidar yetkilileri, doğrudan doğruya ODTÜ’nün saygınlığına ve kurumsal kimliğine yönelik ideolojik temelli saldırgan açıklamalarıyla kamuoyunu yanıltmaktadır ki bu Türkiye’nin geleceği açısından kaygı vericidir.
ODTÜ’ye yönelik bu ağır saldırılara kimi kişi ya da grupların direnişlerini bahane eden iktidar yetkililerinin doğrudan ve çoğu kez de tüm bir kurumu hedef alarak kolluk kuvvetleri eliyle cezalandırma yaklaşımı; sınıfları, öğrenci yurtlarını, lojmanları ve tüm yerleşkeyi gaza boğarak eğitimi ve yaşamı engelleyen saldırıları haklı gösterme çabaları; zorbalığın kamu yönetimi tarzı olarak gittikçe yaygınlaşması kabul edilemez.
ODTÜ’nün öğrencisi, mezunu, çalışanı ve akademisyeniyle, geçmişte olduğu gibi bundan sonra da doğaya, Ankara kentine, tüm Türkiye’ye ve dünyaya karşı sorumluluklarını, bilimin ve sağduyunun ışığında yerine getirme kararlılığında olduğunu, desteğine çok büyük önem verdiğimiz kamuoyuna bildiriyor, yetkililerden:
1. Hukuksuz yol inşaatının ivedilikle ve yasal süreç sonuçlanana kadar durdurulmasını;
2. ODTÜ’ye, öğrencilerimize ve tüm mensuplarımıza karşı kamu otoritelerince sürdürülen ideolojik ve fiziksel saldırılardan derhal vazgeçilmesini;
3. Bugüne kadar gerçekleştirilen izinsiz arazi işgali, kamu malı ağaçlara zarar verilmesi, üniversite binalarına, yurtlara ve lojmanlara ayrım gözetilmeksizin biber gazıyla saldırılarak eğitimin engellenmesi gibi hukuk dışı uygulamaların sorumlularının görevden alınmalarını;
4. Kent içi ulaşımda özel araç kullanımını teşvik eden karayolu inşaatları yerine, Türkiye’nin taraf olup onaylamış olduğu uluslararası anlaşmalara ve ilan edilmiş ulusal ulaşım stratejilerine uyacak şekilde toplu taşıma projelerine öncelik verilip, başlanmış olanların da hızla sonuçlandırılmalarını;
5. Kentsel projelerle ilgili planlama kararlarında ilgili tüm tarafların görüşlerinin alınması ilkesinin ülke çapında yaşama geçirilmesini
talep ediyoruz.
ODTÜ Öğretim Elemanları ve Çalışanları
turp günlerinden bir gün sabah beş
dilimde bir şarkı nasılsa beleş
bendeniz şekerlerin oğluyum
cebimde güneşmisal, düşmemiş bir kar tanesiyim
varsay uykuda bir köy hanesiyim
içim ihtiyar savaş gazisi
talebim değil hanlar hamamlar gömme saraylar
sahibi olduğum her şey rüyalarherkesin doyduğu bir çıkma ekmek
senin de öyle
(…)
pantolon ceket sokaklar benim
bastığım toprak ağaçlar benim
neler gördüm neler görmediğimaldım ihmalden planlarımı
gezdim çıkmazda sokaklarımı
kadınlarca derya yüzdüm
saadet bulmadımbeyaz attan düştüm
ne hükmüm kaldı
ne prensliğim
(…)herkesin doyduğu bir çıkma ekmek
senin de öyle
(…)
“Rehber” adlı topluluğun “Ruh” adlı şarkısından…
Bkz: https://youtu.be/kQ72Wvs31V0
Hamiş: İşbu şarkıyı bana tanıtan “Karga-Söz” toplamasına ve taifeden Tayfun Polat’a çok teşekkür ederim.
80′lerden itibaren Türkiye’de yayımlanan 124 derginin 4900 sayısı “solyayin.com” adresinde bir araya geldi. Projeyi İzmirli koleksiyoncu Emin Şakir gerçekleştirdi.
Bkz: https://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=36981
Fenerbahçe Spor Kulübü 2-3 Kasım 2013 Seçimli Olağanüstü Genel Kurulu’nda başkan adaylarından Aziz Yıldırım 6821 oy Mehmet Ali Aydınlar ise 2383 oy aldı. Bu sonuçla Aziz Yıldırım, rekor oyla 11. kez Fenerbahçe Başkanlığı’na seçilmiş oldu. Kongrede toplam 9380 oy kullanıldı, 176 oy geçersiz sayıldı.
Ayrıca, Yönetim Kurulları için toplam 9370 oy kullanıldı. Aziz Yıldırım’ın listesi 6824 oy, Mehmet Ali Aydınlar’ın listesi ise 2362 oy aldı; 184 oyun ise geçersiz kullanıldığı açıklandı.
Seçim zaferinden sonra kürsüden salondakilere bir konuşma yapan Aziz Yıldırım şunları söyledi:
“Burada normal seçim kongresi yapmadık. Olağanüstü kongredeki amaç, 3 Temmuz’dan beri yaşadıklarımızın hesaplaşmasıydı. Kulüp içerisinde; günlük yaşayanlarla, gerçek Fenerbahçelilerin mücadelesiydi. Fenerbahçe’ye ihanet edenlerle, Fenerbahçe için hapse girenlerin, ’Dar ağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe’ diyenlerin mücadelesiydi. 2011’de şampiyon olduğumuz zaman Fenerbahçe-Ankaragücü maçında Trabzonspor’a çalışanların karşı listede olduğu bir mücadele yaşadık bugün. Ve onlar utanmadan buraya geldiler. Onlar gerçek Fenerbahçeliyse bu listeye girmemeleri ve buralara gelmemeleri lazımdı. Onlar Fenerbahçeli değil, günlük yaşayan insanlardır. Biz Fenerbahçe için varız, Fenerbahçe’nin neferleriyiz. Çocuklarımıza, bizden sonra geleceklere bu Fenerbahçe’yi, Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda teslim edeceğiz. Bunun dışında kimse bir şey beklemesin. Bu yıl Türkiye’de her branşta şampiyon olacağız. Yarın çıkıp demesinler ki bunlar yine şike yapacaklar diye. Biz sporcularımızla, yöneticilerimizle, kongre üyelerimizle, taraftarlarımızla, basında bizi tutan 3-5 gazeteciyle veya lehimizde yazanlarla beraber bunu tarih olarak yazacağız”
Dost Dergisi’nin Haziran 1971 tarihli 80. sayısında (Halikarnas Balıkçısı Özel Sayısı’nda) yer alan “Gülen Ada” adlı öykünün tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/gulenada.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Adalar Kültürü” başlıklı ilgilerin tümüne ise https://evvel.org/ilgi/mermer-adasi adresinden ulaşabilirsiniz.
Bkz: https://haber.sol.org.tr/dunyadan/chomskyden-odtuye-destek-haberi-81912
Dünyanın dört bir yanındaki üniversitelerden akademisyenler Orta Doğu Teknik Üniversitesi arazisindeki yol yapım projesine karşı çıkmak amacıyla başlatılan bir imza kampanyasına destek veriyor. Kampanyaya katılanlar arasında Noam Chomsky de var.
Türkiye ve dünyanın önde gelen üniversitelerinden pek çok akademisyen ODTÜ’den geçirilmek istenen yola karşı mücadele eden ODTÜ’lü öğrencilere destek veriyor. Aralarında Massachusetts Institute of Technology’den ünlü dil bilimci ve filozof Noam Chomsky’nin de bulunduğu akademisyenlerin imzaları “Solidarity with METU” (ODTÜ ile Dayanışma) başlıklı blog’da toplanıyor.
İmza kampanyasına Yale Üniversitesi, Boston Üniversitesi, Harvard Üniversitesi, Luiss Guido Carli Üniversitesi, Notthingham Üniversitesi, IRFAM, Deutsches Krebsforschungszentrum, Columbia Üniversitesi, Université Paris-Sud, CEPN, Université Paris, Cornell Üniversitesi, London School of Economics, Boğaziçi Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi gibi yurtiçi ve yurtdışındaki pek çok önemli üniversitede görev yapan akademisyen destek veriyor.
2 Kasım 2004’te vefat eden sıkı davulcu
Kerim Çaplı‘yı saygıyla anıyoruz.
Virtüöz: Kerim Çaplı
https://evvel.org/virtuoz-kerim-capli1967′de Kerim Çaplı
https://evvel.org/1967de-kerim-capliHard to Believe (by Jim Capli)
https://evvel.org/hard-to-believe-by-jim-capliKerim Çaplı: Renkli Sağlam Uzun Aksak
https://zaferyalcinpinar.com/k7.htmlKerim Çaplı’nın Çocukluğu
https://evvel.org/kerim-caplinin-cocukluguPiano Pasha “Erdoğan Çaplı” ve 14 Yaşındaki Oğlu “Kerim Çaplı”
https://evvel.org/piano-pasha-erdogan-capli-ve-14-yasindaki-oglu-kerim-capliKERİM ÇAPLI’YI UNUTMADIK!
https://evvel.org/kerim-capliyi-unutmadikYavuz Çetin ve Kerim Çaplı
https://evvel.org/yavuz-cetin-ve-kerim-capliKerim Çaplı’nın ünlü bir davul solusunu
https://zaferyalcinpinar.com/kerimcaplimobydick.flv
adresinden arşivleyebilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Kerim Çaplı” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/kerim-capli adresinden ulaşabilirsiniz.
2 Kasım Salı günü, 55 yaşında bir müzisyen, sessiz sedasız bu hayattan çekildi. Adını çok az kişi biliyordu ama bilenler için, Kerim Çaplı, bir dâhiydi. Davul, gitar ve klavyede virtüözdü. Vokalde de tüm yeteneğini gösterirdi. Çaplı’nın parlak başlayan hayatı, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkları nedeniyle parlaklığını yitirerek sona ermişti…
1949’da İzmir’de doğan Çaplı’nın babası Erdoğan Çaplı müzisyen, annesi Azra Gün de opera sanatçısıydı. 6 yaşında ailece ABD’ye taşındılar. Daha on yaşında babasının konserlerinde bongo çalarak yer aldı. Bu performanslardan birini Ed Sullivan Şov’da yaptılar.
1964’te Groop Ltd. adlı bir grupta yer alıp The Beatles yorumları yaptı. Kendi yazıp vokal yaptığı iki şarkıdan oluşan bir 45’lik çıkardılar. Daha sonra The Heard adlı bir gruba geçen Çaplı, bu sefer gitar çaldı.
1965’te The Sundowners adlı gruba davulcu olarak katıldı ve adını Kim Capli olarak kullanmaya başladı. New York’ta ilk single’larını çıkardılar. Bir sene sonra Los Angeles’a taşınıp, bir single da orada çıkardılar. Şansları The Monkees’in 1967 turuna dahil edilmeleriyle döndü. Bu turnede Jimi Hendrix de yer almaktaydı. Çaplı da Hendrix ile tanışıp, beraber çalma şansına erişti. 1968’te grup ilk ve tek albümleri Captain Nemo‘yu çıkardı. Açılış şarkısı Sunny Day People şarkısını Dominick DeMieri ile yazdı. (2007 yılındaki yeniden basımda Çaplı’nın adı yazmamaktadır.) Easy Does it şarkısında ise vokalleri yaptı. Albümün kaydı bittikten sonra albüm daha yayınlanmadan gruptan ayrıldı.
1967’deki The Monkees turnesinde grup lideri Davy Jones ile tanışan Çaplı, grubun 1967 tarihinde çıkan albümü Pisces, Aquarius, Capricorn & Jones Ltd.‘de Hard to Believe şarkısının yazımına katılıp, enstrümanları çaldı. The Monkees, 1987 yılında 1967 turnesinden bir konseri Live 1967 adıyla yayınladı ve albümdeki 4 şarkıda The Sundowners ile beraber Kerim Çaplı da yer almaktaydı. Bir süre daha ABD’de yaşadıktan sonra aniden Türkiye’ye döndü.
Çaplı, Jimi Hendrix ile beraber Woodstock’ta bulundu. Çaplı, “Woodstock” filminde Hendrix’in ABD “Milli Marşı” çalmadan kısa bir süre önce hasta bir haliyle sahnede görünmekteydi…
Türkiye’ye döndüğü gibi askere gittikten sonra müzik çalışmalarına devam etti. MFÖ’nün uzun süre bateristliğini yaptı, Seyyal Taner, Nükhet Duru, Orhan Atasoy, Umay Umay ile beraber çaldı. 1985’te evlendi ve 4 çocuğu oldu. 1994’te eşinden boşandı.
Son yıllarında Batu Mutlugil, Sunay Özgür ve Yavuz Çetin ile kurdukları bar grubu Blue Blues Band’de bateri çaldı. Kerim Çaplı Band, gitar-vokalde Kerim Çaplı, gitarda Tansel Küçükseyhan , davulda Bozkurt Coşkunoğlu olmak üzere kuruldu. 1998’den itibaren davulda Deniz Alemdar, bass gitarda Tayfun Avdan ile İstanbul başta olmak üzere, Ankara’da ve Türkiye’nin güney kıyılarındaki turistik merkezlerde konserler verdi.
2 Kasım 2004’te beyninde oluşan ödem nedeniyle hayatını kaybetti.
Kaynak: Vikipedi
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kerim_Çaplı
Gezi Parkı, İstanbul’da bir parkken, gölgesinde soluklanılacak ağaçlara ev sahipliği yaparken, Türkiye tarihinin en kalabalık, en renkli direnişinin adresi, geleceğe dair umudun, daha iyi bir yaşamın sembolü haline geldi. Apansız karşılaştığımız hızla uyum gösterdiğimiz direniş günleri, kolektif yaşam pratiklerini, dayanışma deneyimlerini, belleklerimize soktu. Böylesi bir kalkışmanın, bir araya gelmenin, yayıncılık dünyasına yansıması şaşırtıcı değildi elbette. Direnişin yarattığı heyecana paralel olarak, yayıncılık dünyası sadece kitaplarda değil, Türkiye’de yayınlanan neredeyse tüm dergilerde de direnişi kendine konu edindi. Direniş bir haftayı henüz doldurmuşken günce şeklinde ilk kitap yayınlanmıştı. Bu yayıncılık faaliyeti hızından bir şey kaybetmeden, bugün bizim sayabildiğimiz kadarıyla 42 kitaba ulaştı ve bir Gezi literatürü oluştu. (…)
Yazının tam metnine https://birgunkitap.blogspot.com/2013/10/gezi-kitaplarna-bir-baks-sanem-yardimci.html adresinden ulaşabilirsiniz.
(…)Katılımcılığın yanında, mekânsal üretimin süreç odaklı tasarlanması da oldukça önem arz eder. Son ürün odaklı tasarım yapının tasarımla birlikte sonuçlanması gerektiği illüzyonunu ve ilelebet sabit kalması gerektiği saplantısını beraberinde getirir. Yapıyı mimarın ortaya koyduğu ideal son halinden saptırmaya çalışan tüm kullanıcılar tam da bu mantık çerçevesinde düşman addedilirler. (…) Bu manada mekâna kullanıcıları tarafından mümkün olduğunca az müdehale edilmesini öngören son ürün odaklı mimarlık anlayışı, mekânsal üretimin sonuç ürün yerine süreci merkeze aldığı yeni bir anlayışla değiştirilerek işe başlanabilir. Tam da bu noktada, Gezi olayının ta kendisi, süreç odaklı ve performatif bir mekân örüntüsü olarak tanımlanamaz mı? İnsanların Atatürk Kültür Merkezi’nin cephesini kendi arzuladıkları slogan ve flamalarla yeniden değerlendirmeleri, Gezi Parkı’nı kendi çadırlarıyla yeniden örgütlemeleri, kendi kitaplıklarını inşa etmeleri, kendi kürsülerini icat etmeleri, kendi yeme içme paylaşımlarını ve kendi sağlık birimlerini örgütlemeleri (…)ürünleşmeyen fakat süreçleşen yeni bir şenlikli mekân kültürünün nüvesi olamaz mı? (…)
Gökhan Kodalak
“Gezi ve Yeni Çevre Tahayyülleri”
Direnişi Düşünmek (2013 Taksim Gezi Olayları), Monokl Yay., 2013, ss. 128-129
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com