TerraBayt adlı web sitesinde Sn. Nalan Kurunç‘un çevirisiyle Giorgio Agamben’e ait güçlü bir poetika metni/epizotu yayımlandı: “Şiir Kime Seslenir?” başlıklı çözümlemenin tam metnine https://terrabayt.com/kultur/siir-kime-seslenir/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Şiir kime seslenir? Bu soruyu ancak bir şiirin muhatabının gerçek bir insan değil bir mecburiyet olduğu anlaşıldığı taktirde yanıtlamak mümkündür. (…)
(…) Aslını söylemek gerekirse şiirin okuyucusu yoktur.
Tüm şiirinin nihai niyetini ve handiyse neye adandığını tanımlarken César Vallejo’nun aklında olan şey buydu belki de, diyecek hiçbir şey bulamadı, tek söylediği por el analfabeto a quien escribo idi. ( İspanyolca. “Yazdığım okuma yazma bilmeyenler için” ) Görünüşte gereksiz olan bu formülasyonu düşünmeye değer: “okuma yazma bilmeyene yazıyorum.” Burada por, “yerine”den çok “için” anlamına gelir. Tıpkı Primo Levi’nin Auschwitz jargonunda Muselmänner olarak adlandırılan hiçbir şekilde tanık olunamayanlara -onlar yerine- tanık olduğunu söylemesi gibi. Şiirin gerçek muhatabı onu okuyacak durumda olmayanlardır. Ama bu aynı zamanda okuyamayanlara mukadder olan kitabın, bir anlamda yazmayı bilmeyen bir el tarafından yazıldığı anlamına gelir. Şiir bütün yazıları kaynaklandığı ve her daim yöneldiği okunaksıza geri veren şeydir.
Öz: İkinci Yeni, 1950’li yıllarda Türk şiirinin toplumsallıktan bireyselliğe geçişinin önemli kilometre taşlarındandır. Bu dönüşümü yaratan şairler bireysel düzeyde toplumun bir parçası olarak kendi duygularını yansıtırken aynı zamanda toplumun mikro örneği olarak zamanın ruhunu yazdıkları şiirlere aktarmışlardır. İkinci Yeni Şiiri’nin en sivri dile sahip şairlerinden olan Ece Ayhan’ın şiirindeki kapalı yapı okurun anlam arayışını zorlaştırır. Bu nedenle şiirlerin arketipsel eleştiri yöntemiyle irdelenmesi dizelerin içerisine yerleştirilmiş ya da gizlenmiş evrensel konseptleri ortaya çıkararak Ayhan’ın şiirinin daha doğru açıklanmasına katkı sunar. Makalede Carl Gustave Jung’un çalışmalarından hareketle anima, gölge, self ve persona olarak dört arketip temel alınır. Analitik psikolojiden yararlanarak Ece Ayhan şiirinin psikolojik yönleri ortaya çıkarılabilir. Bu yöntemle incelenen şiirlerde Ayhan, kendi görüşlerine uygun kadın ve erkek; mitolojik, tarihi ve modern kahramanları şiirlerinin öznesi haline getirerek kendi psişesi ile paralel hikâyeler oluşturur. Şair, şiirlerinde personası ile uyumlu karakterleri eleştirirken, gölgenin bireyin egosunu ele geçirdiği, bilinç dengesi bozulan toplumda ötekileştirilmiş “soysuz”ları olumlar. Böylece evrensel arketipler etrafında Türk toplumu ve kendi bireysel hikâyesi birleşir. 1950’li yılların sıcak konularından olan bireyler üzerinden toplumun ahlaki değişimi ve etnik azınlıklara bakışındaki çarpıklık bireyler üzerinden ortaya konulur. Makalede bu hikâyelerin şiirlere kattığı anlamların arketipler üzerinden derinlemesine incelenmesiyle hem Ece Ayhan’ın şiirini kurgulama biçimi hem de İkinci Yeni Şiiri’nin yaratmak istediği dönüşümler ele alınacaktır.
Ece Ayhan‘ın kitaplarında (kitaplarının bazı baskılarında) yer almayan bu özel-gizli- sosyal-coğrafya çalışmasının tam metnine https://upas.evvel.org/?p=2026 adresinden ulaşabilirsiniz.
20 yıllık dostumuz Rafet Arslan‘ın 50. yaş karnavalı (#karnaval50) Beyoğlu-Asmalımescit’ten “Arafta Firari” adlı şiir kitabının lansmanıyla başladı. Rafet Arslan, 50. yaş etkinliklerinin özünü “Kimse Ölmemeli!” sloganıyla tanımlıyor… Mayıs-Haziran 2022 süresince devam edecek olan etkinliklerin ajandasını @rafetarslan instagram hesabından veya https://facebook.com/rafet.arslan.5 facebook hesabından takip edebilirsiniz.
“Editions du Seuil 6 Mayıs’ta George Perec‘nin “Lieux” (Yerler) başlıklı yarım kalmış bir projesini yazarın ölümünden kırk yıl sonra yayınlayacak. Çalışma ayrıca internette ücretsiz sunulacak.”
Şiirin meşgalesi genç bir adama dair bir imgedir Bu genç adam, aşk ve müzik yapar Aşka ve müziğe ilgi duyan bir kızla İkisi de devasa çaresizlikleriyle İçlerindeki benlikleri ümidin kuru sıcak güneşinde telleri kopmuş bir gitara benzer ki o güneşte yabani ve gaddar adamlar çok eskilerden kalmış sararmış bir kitabın sayfasını yırtar gibi hayatı parçalar.
Harold NORSE Beat Kuşağı Antolojisi’nden… Hazırlayan: Şenol Erdoğan 6:45 Yayın, Nisan 2015, s. 493
evvel.org‘un sıkı takipçilerinden Balkan Naci İslimyeli vefat etti. İslimyeli, çağdaş sanat alanındaki eserleriyle güçlü etkiler bırakan bir isimdi. Yukarıdaki videoda Balkan Naci İslimyeli, 2017 yılında (45. sanat yılı vesilesiyle) oluşturduğu “Hatırla” adlı serginin kavramsal, sanatsal ve düşünsel arka-planını anlatıyor…
1. Bölüm- ” Her giden, bizden bir parça da götürür” 2. Bölüm- GİYSİLER / ” Her giysi, bir üniformadır ” 3. Bölüm – SUÇLAR / ” her suç, bizim suçumuzdur ” 4. Bölüm – AYNALAR / ” Her bakış, bir yansımadır ” 5. Bölüm – YAZILAR / ” Yazımız, yazgımızdır ” 6. Bölüm – SAATLER / ” Zaman yok, saatler vardır ” 7. Bölüm – TARİH / ” Her çağ, bir ortaçağ’dır” 8. Bölüm – KARA TAHTA / ” Yaşasın büyümeyen çocuklar ” 9. Bölüm – ADIMLAR, YOLLAR / ” Her yol, kendimize çıkar ” 10. Bölüm – YÜZLER / ” Her yüz, bizim yüzümüzdür”
evvel.org‘un sıkı takipçilerinden İlker Gören, 47 yaşında -kalp krizi nedeniyle- vefat etti. “Düzyazı şiir” tipindeki özel betikleriyle yalnızlığı, kuytuları, köhneleri, karanlık geceleri ve boş odaların, duvarların işaret ettiği tüm dipsiz uçurumları deneyimlemiştir. Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi döneminden beri neredeyse 20 yıllık tanışıklığım vardı. Vefatına müthiş üzüldüm. Sonunda -hepimize olacağı gibi- hiçliğin sessizliğine karıştı İlker Gören… (Zafer Yalçınpınar)
SESSİZ OLAN odanın içinde üç tane adam var. odanın lambası tavandan aşağıya iyice sarkmış durumda. adamlardan biri bu lambayla konuşuyor ve bu adam ayakta. diğer ikisi oturuyor. oturan adamlardan biri boğazındaki kolyesiyle oynuyor ve sürekli annem nerde öldü diyor. üçüncü adam ise çıplak.
YALAN OLMAYAN odaya iki kişi girdi. biri geldi tam karşıma oturdu. karşıma oturan bu adam sakız çiğniyor. diğer adam ayakta. hava sıcak. pervane havayı yelliyor. sakız çiğneyen adam odadaki radyoyu yerinden alıp koynuna sokunca ben yalnızlık nedir dedim kendime.
GECEYE NERDEYDİN DİYE BAĞIRANLARIN ANLATTIKLARI bir yaz günü ölünen dünyanın ortasında kendine saklı kalan bir köylünün ağlaması beni ilgilendirmezdi. ama hayatın serçe yanı kimseyi affetmedi o fırtınalı gecede. ben susmuştum bir yatırın söylediklerine. ama yalnızlık olabildiğince sessiz olabildiğince korkunç elleriyle bir kere kendini aldatmıştı işte.
aynı susulan gecenin kimse yok mu diye bağırması gibiydi her şey.
UĞULTUNUN GELDİĞİ YERDE sanki hayat basit bir ölüm gibi sessizce ağladı celladın karşısında. sanki ben insanın yeni yetme gençliğini anlatan bir akasya ağacının altında incil okudum. sanki yalan olan her şey gibi saçları kısa olan bir yalnızlık üşüyüverdi kırlangıçların dansında.
Thick as a Brick,Jethro Tull‘ın 1972 yılında yayınlanan ve yaklaşık 43 dakika uzunluğundaki tek bir parçadan oluşan konsept albümüdür. Söz konusu parça sözlerini Gerald Bostock, namıdiğer “küçük Milton” (Ian Anderson’ın kendisi) adındaki hayali bir çocuğun büyümenin zorluklarına ilişkin yazdığı şiirden almaktadır. Hem grubun hem de progresif rock türünün en önemli albümlerinden olup ABD müzik listelerinde bir numaraya kadar yükselmiştir. Albüm kapağı yerel bir gazetenin ön sayfasına benzetilmiş olup şarkının tüm sözlerini içermektedir.
Afa Yayınları‘nın kurucusu Atıl Ant vefat etmiş… Onurlu, sıkı, sağlam duruşlu ve gerçek bir yayıncıydı. Hermann Hesse‘in tüm şaheserlerini ilk kez Afa Yayınları’ndan okumuştum… Çok üzüldüm. (Atıl Ant efsane bir karakterdi. Bugün sağda solda ‘en büyük yayıncı/editör benim’ diyerek gezinen holdingci ekibi, Afa Yayınları döneminde ofisinden kapı dışarı etmesiyle/kovmasıyla tanınır.) (Zy)