Taksi eve götürüyor beni Tokyo şafağının içinden. Tüm gece uyanıktım. Güneş doğmazdan evvel uyumuş olacağım. Tüm gün uyuyacağım. Taksi bir yastık, sokaklar örtü, şafak benim yatağım. Taksi kafamı dinlendiriyor. Düşlere giden yoldayım.
Tokyo / 1 Haziran 1976
“Tokyo’dan Osaka’ya Otobanda Yolculuk”
Araba camından dışarıya bakıyorum saatte 100 kilometrede bir __(62 mil) ve işportacı bir adam görüyorum bir bisikletle dikkatlice dalıyor dar bir yola _____pirinç tarlaları arasından. Birkaç saniye içinde kayboluyor. Şimdi yalnızca anısı var bende. Saatte yüz kilometrede bir mürekkep sürtünmesine dönüşüyor anısı.
TerraBayt adlı web sitesinde Sn. Nalan Kurunç‘un çevirisiyle Giorgio Agamben’e ait güçlü bir poetika metni/epizotu yayımlandı: “Şiir Kime Seslenir?” başlıklı çözümlemenin tam metnine https://terrabayt.com/kultur/siir-kime-seslenir/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Şiir kime seslenir? Bu soruyu ancak bir şiirin muhatabının gerçek bir insan değil bir mecburiyet olduğu anlaşıldığı taktirde yanıtlamak mümkündür. (…)
(…) Aslını söylemek gerekirse şiirin okuyucusu yoktur.
Tüm şiirinin nihai niyetini ve handiyse neye adandığını tanımlarken César Vallejo’nun aklında olan şey buydu belki de, diyecek hiçbir şey bulamadı, tek söylediği por el analfabeto a quien escribo idi. ( İspanyolca. “Yazdığım okuma yazma bilmeyenler için” ) Görünüşte gereksiz olan bu formülasyonu düşünmeye değer: “okuma yazma bilmeyene yazıyorum.” Burada por, “yerine”den çok “için” anlamına gelir. Tıpkı Primo Levi’nin Auschwitz jargonunda Muselmänner olarak adlandırılan hiçbir şekilde tanık olunamayanlara -onlar yerine- tanık olduğunu söylemesi gibi. Şiirin gerçek muhatabı onu okuyacak durumda olmayanlardır. Ama bu aynı zamanda okuyamayanlara mukadder olan kitabın, bir anlamda yazmayı bilmeyen bir el tarafından yazıldığı anlamına gelir. Şiir bütün yazıları kaynaklandığı ve her daim yöneldiği okunaksıza geri veren şeydir.
Öz: İkinci Yeni, 1950’li yıllarda Türk şiirinin toplumsallıktan bireyselliğe geçişinin önemli kilometre taşlarındandır. Bu dönüşümü yaratan şairler bireysel düzeyde toplumun bir parçası olarak kendi duygularını yansıtırken aynı zamanda toplumun mikro örneği olarak zamanın ruhunu yazdıkları şiirlere aktarmışlardır. İkinci Yeni Şiiri’nin en sivri dile sahip şairlerinden olan Ece Ayhan’ın şiirindeki kapalı yapı okurun anlam arayışını zorlaştırır. Bu nedenle şiirlerin arketipsel eleştiri yöntemiyle irdelenmesi dizelerin içerisine yerleştirilmiş ya da gizlenmiş evrensel konseptleri ortaya çıkararak Ayhan’ın şiirinin daha doğru açıklanmasına katkı sunar. Makalede Carl Gustave Jung’un çalışmalarından hareketle anima, gölge, self ve persona olarak dört arketip temel alınır. Analitik psikolojiden yararlanarak Ece Ayhan şiirinin psikolojik yönleri ortaya çıkarılabilir. Bu yöntemle incelenen şiirlerde Ayhan, kendi görüşlerine uygun kadın ve erkek; mitolojik, tarihi ve modern kahramanları şiirlerinin öznesi haline getirerek kendi psişesi ile paralel hikâyeler oluşturur. Şair, şiirlerinde personası ile uyumlu karakterleri eleştirirken, gölgenin bireyin egosunu ele geçirdiği, bilinç dengesi bozulan toplumda ötekileştirilmiş “soysuz”ları olumlar. Böylece evrensel arketipler etrafında Türk toplumu ve kendi bireysel hikâyesi birleşir. 1950’li yılların sıcak konularından olan bireyler üzerinden toplumun ahlaki değişimi ve etnik azınlıklara bakışındaki çarpıklık bireyler üzerinden ortaya konulur. Makalede bu hikâyelerin şiirlere kattığı anlamların arketipler üzerinden derinlemesine incelenmesiyle hem Ece Ayhan’ın şiirini kurgulama biçimi hem de İkinci Yeni Şiiri’nin yaratmak istediği dönüşümler ele alınacaktır.
Ece Ayhan‘ın kitaplarında (kitaplarının bazı baskılarında) yer almayan bu özel-gizli- sosyal-coğrafya çalışmasının tam metnine https://upas.evvel.org/?p=2026 adresinden ulaşabilirsiniz.
20 yıllık dostumuz Rafet Arslan‘ın 50. yaş karnavalı (#karnaval50) Beyoğlu-Asmalımescit’ten “Arafta Firari” adlı şiir kitabının lansmanıyla başladı. Rafet Arslan, 50. yaş etkinliklerinin özünü “Kimse Ölmemeli!” sloganıyla tanımlıyor… Mayıs-Haziran 2022 süresince devam edecek olan etkinliklerin ajandasını @rafetarslan instagram hesabından veya https://facebook.com/rafet.arslan.5 facebook hesabından takip edebilirsiniz.
“Editions du Seuil 6 Mayıs’ta George Perec‘nin “Lieux” (Yerler) başlıklı yarım kalmış bir projesini yazarın ölümünden kırk yıl sonra yayınlayacak. Çalışma ayrıca internette ücretsiz sunulacak.”
Şiirin meşgalesi genç bir adama dair bir imgedir Bu genç adam, aşk ve müzik yapar Aşka ve müziğe ilgi duyan bir kızla İkisi de devasa çaresizlikleriyle İçlerindeki benlikleri ümidin kuru sıcak güneşinde telleri kopmuş bir gitara benzer ki o güneşte yabani ve gaddar adamlar çok eskilerden kalmış sararmış bir kitabın sayfasını yırtar gibi hayatı parçalar.
Harold NORSE Beat Kuşağı Antolojisi’nden… Hazırlayan: Şenol Erdoğan 6:45 Yayın, Nisan 2015, s. 493
evvel.org‘un sıkı takipçilerinden Balkan Naci İslimyeli vefat etti. İslimyeli, çağdaş sanat alanındaki eserleriyle güçlü etkiler bırakan bir isimdi. Yukarıdaki videoda Balkan Naci İslimyeli, 2017 yılında (45. sanat yılı vesilesiyle) oluşturduğu “Hatırla” adlı serginin kavramsal, sanatsal ve düşünsel arka-planını anlatıyor…
1. Bölüm- ” Her giden, bizden bir parça da götürür” 2. Bölüm- GİYSİLER / ” Her giysi, bir üniformadır ” 3. Bölüm – SUÇLAR / ” her suç, bizim suçumuzdur ” 4. Bölüm – AYNALAR / ” Her bakış, bir yansımadır ” 5. Bölüm – YAZILAR / ” Yazımız, yazgımızdır ” 6. Bölüm – SAATLER / ” Zaman yok, saatler vardır ” 7. Bölüm – TARİH / ” Her çağ, bir ortaçağ’dır” 8. Bölüm – KARA TAHTA / ” Yaşasın büyümeyen çocuklar ” 9. Bölüm – ADIMLAR, YOLLAR / ” Her yol, kendimize çıkar ” 10. Bölüm – YÜZLER / ” Her yüz, bizim yüzümüzdür”