E V V E L, hakikati “hakaret” olarak göstermeye çalışan yeni sinsiyetin muhterislerine karşıdır!
Edebiyat ve Sanat Oligarşisine Karşıyız!
Bkz: https://evvel.org/evvel-fanzin-tum-edebiyat-kahyalarina-karsidir
E V V E L, hakikati “hakaret” olarak göstermeye çalışan yeni sinsiyetin muhterislerine karşıdır!
Edebiyat ve Sanat Oligarşisine Karşıyız!
Bkz: https://evvel.org/evvel-fanzin-tum-edebiyat-kahyalarina-karsidir
“Adalar, yazarlar, şairler…
Mitostan Edebiyata”
Sevengül Sönmez
Adalı Yay., 2011
Bkz: https://www.idefix.com/Kitap
/tanim.asp?sid=HF62CM4K1Y6YRNYMJ7PX
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Adalar Kültürü” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/mermer-adasi adresinden ulaşabilirsiniz.
Türkiye’nin olumlu birikimini uluslararası alanda hayranlık yaratarak temsil eden usta müzisyenimiz Fazıl Say’ın 18 Ekim tarihli duruşmasına Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi yönetimi dört üyesi ile katıldı: 2.Başkan Halil İbrahim Özcan, Genel Sekreter Sabri Kuşkonmaz, Sayman Tülin Dursun ve Yönetim Kurulu üyesi Zeynep Oral. Mahkeme sürecini dünya demokrat kamuoyu da irkilerek izliyor.
Artan antidemokratik baskıların son bulmasını ve Türkiye’nin laik ve demokratik bir ülke olarak gelişmesini istiyoruz. Mücadelemiz bu yönde olmaya devam edecek.
Fazıl Say’ın yanındayız.
Tarık Günersel
PEN Türkiye Merkezi Başkanı
FAZIL SAY’IN YANINDAYIZ!
DAİMA!
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Nâzım Hikmet” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/tas-ucak adresinden ulaşabilirsiniz.
*
*
*
“Yazıdan Ev”
Heybeliada, 2012
Fotos by Zy
Ayrıca bkz: Kendini Anlatan
Özellikle bkz: DADALIada
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.
Sanatçılar, aydınlar Fazıl Say’ı yalnız bırakmadı
Bkz: https://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/sanatcilar-aydinlar-fazil-sayi-yalniz-birakmadi-haberi-61037
Fazıl Say’ın 1,5 yılla yargılandığı dava öncesi aydınlar, sanatçılar, sanatseverler yapılan haksızlığa karşı, “Sesimiz seninledir” etkinliğinde bir araya geldi. NHKM’nin çağrısıyla gerçekleşen etkinlikte Fazıl Say’ın 18 Ekim’de görülecek duruşmasına çağrı yapıldı.
Tevfik Çavdar’ı kaybettik…
Bkz: https://haber.sol.org.tr/soldakiler/tevfik-cavdarin-ardindan-haberi-61004
Tevfik Çavdar’la ve düşünceleriyle, ilk kez, Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nin 1957 tarihli 62. sayısında yer alan “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” başlıklı özel soruşturmada/edebiyat ayaklanmasında karşılaşmıştım… Sıkı bir aydını daha yitirmenin acısını yaşıyoruz. (Zy)
Fenerbahçe: 62
Galatasaray Medical Park: 45Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımımız, ezeli rakibi Galatasaray Medical Park’ı 62-45 yenerek 20. Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı müzemize getirdi. Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımımız, bu sonuçla Cumhurbaşkanlığı Kupasını 8. kez kazanmış oldu.
Bkz: https://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=31270
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Bütün ağaçlarla uyumuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Turgut Uyar
Louis-Ferdinand Céline’in ünlü romanı “Gecenin Sonuna Yolculuk”un 30’lu yıllarda başından geçen yayın serüvenine ilişkin önemli bir yazıyla “Kitap-lık” Dergisi’nin Ocak-Şubat 2002 tarihli 51. sayısında karşılaştım. Frédéric Vitoux tarafından kaleme alınmış serüveni Orçun Türkay dilimize çevirmiş… Yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/geceninsonunayolculuk1932.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Bkz: https://evvel.org/cevat-sakir-hepimizden-buyuk-sair
Halikarnas Balıkçısı
17 Nisan 1890 – 13 Ekim 1973
Bkz: https://evvel.org/cevat-sakir-hepimizden-buyuk-sair
*
(…)
447. Denebilir ki, felsefede rahatsızlık, felsefeye yanlış bir şekilde bakmaktan, onu yanlış görmekten, yani sanki enine (sonlu) şeritlere değil de boyuna (sonsuz) şeritlere ayrılıyormuş gibi görmekten kaynaklanır. Kavrayışımızdaki bu tersine çevrilme, en büyük güçlüğe yol açar. Böylece, sanki ucu bucağı olmayan şeritleri ele geçirmeye çalışırız ve bunun parça parça yapılamadığından yakınırız. Elbette yapılamaz, eğer parçadan sonsuz, boyuna şerit anlaşılırsa. Ama enine şerit anlaşılırsa, pekâlâa yapılabilir.-Ama bu durumda işimizin sonunu getiremeyiz!-Tabii getiremeyiz, çünkü sonu yoktur.
(…)
452. Nasıl olur da felsefe bu kadar karmaşık bir yapı olur? Eğer o, anlaşıldığı gibi, bütün deneyimlerden bağımsız, nihai şeyse, tamamen basit olmalıdır elbette.-Felsefe, düşünmemizdeki düğümleri çözer; dolayısıyla, sonucu basit olmalıdır; ama felsefe yapmak, çözülen düğümler kadar karmaşık olmak zorundadır.
(…)
458. Felsefe araştırmaları: kavram araştırmaları. Metafizikte özsel olan: olgusal araştırmalarla kavramsal araştırmalar arasındaki ayrımı silmesi.
(…)
471. Görmek, inanmak, düşünmek, arzulamak psikolojik fiilleri, görünümleri belirtmez. Oysa psikoloji görme, inanma, düşünme, arzulama görünümlerini gözlemler.
(…)
Ludwig Wittgenstein
“Zettel”, Çev: Doğan Şahiner, Nisan Yay., 2004
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Ludwig Wittgenstein” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ludwig-wittgenstein adresinden ulaşabilirsiniz.
Kitap-lık Dergisi’nin Ocak-Şubat 2002 tarihli 51. sayısında Ece Ayhan’ın kaleminden çıkmış ilginç bir betikle karşılaştım. Kendimce “Tarihsel Senkronizasyon” olarak gördüğüm, “Karşılaştırmalı Tarih ve Şiir” başlıklı bu betiğin tamamına https://zaferyalcinpinar.com/karsilastirmalitarihvesiir.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Not: İşbu betiği, Temmuz 2002 tarihindeki vefatından 6-7 ay önce (kısa bir süre önce) Ece Ayhan tarafından kaleme alınmış olması bağlamında da çok önemsiyorum.
Zy
Hamiş: Evvel fanzin kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.
2. Hamiş: “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşılıyor…
Gerçekten ileri gittiler… (Zy)
1. Hamiş: Efemerelar, 1968 yılı Gallimard baskısı “Album Eluard” adlı kitaptan alıntılanmıştır.
2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
(…) Zeki kişi, eksiksiz, normal bir adam oldu artık. Değerli bir varlığın anormalliklerine, büyük insan-karşıtlarının tazeliğine ve özgürlüğüne sahip olduğu için bizde bulunmayan, ilginç olan, ender rastlanan
BUDALA’dır.
(…)
Tristan Tzara size diyor ki: başka şeyler yapmak istermiş, ama bir budala, bir maskara, bir üçkâğıtçı olarak kalmayı yeğliyormuş.
Bir an içten olun: size demin söylediğim hoş mu ahmakça mı?
Öyle insanlar (gazeteciler, avukatlar, filozoflar) vardır ki işleri, evlilikleri, ziyaretleri, savaşları, çeşitli kongreleri, anonim şirketleri, siyaseti, kazaları, dans salonlarını, ekonomik krizleri, sinir krizlerini dada çeşitlemeleri olarak görürler. Emperyalist olmadığım için onların görüşlerini paylaşmıyorum (…)
Basitlik basit midir yoksa dada mı?
Kendimi bayağı sevimli buluyorum.
Tristan Tzara
“Dada Manifestoları”, Çev: Elif Gökteke, Norgunk Yay., 2004
10 Ekim 2012
Süper Kupa, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün…
Fenerbahçe Grundig: 3
Galatasaray: 0
*
Ayrıca bkz:
https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin
(Vera’ya…)
Her an seni düşünüyorum
Her an seni düşünüyorum
Her an seni düşünüyorum
Her an seni düşünüyorum
Nâzım Hikmet, 1959
“Bu Şehir Güzelse Senin Yüzünden”, Çev: M. Melih Güneş, YKY, 2011, s.17
7 Ekim 2012
Fenerbahçe Spor Kulübü: 3
Beşiktaş Jimnastik Kulübü: 0
Ayrıca bkz:
kara deryalarda bir Fenersin!
Fenerbahçe Spor Kulübü’ne nifak tohumları ekmeye çalışan iç ve dış mihraklar şunu akıllarına mıhlasınlar;
1. Fenerbahçe Spor Kulübü ve tarihi, kara deryalarda bir Fenerdir. Biz onun ışığıyla aydınlanırız…
2. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün efsanevi başkanlarından biridir.
3. Aykut Kocaman, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün efsanevi teknik direktörlerinden ve futbolcularından biridir.
4. Alex de Souza, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün efsanevi futbolcularından biridir.
Sahicilikle
Zy
(…) sevdamız / büyüyor omuzlarımızda (…)
birgün girsek biz mezara/ gözümüz kalmaz arkada
evlâdıma miras bu sevda! (…)
*
kara deryalarda bir Fenersin
senin ışığınla yürüyoruz
biz, bu karanlık yolun sonunda,
doğacak güneşi görüyoruz.
*
(…)
Mübadelenin gerçeği konusundaki suskunluk paylaşılan bir suskunluktur. Erekçi ve entelektüalist bir eylem felsefesi adına, rasyonel, hesaplanmış olmayan eylemleri kavrayamayan ekonomistler, ortak bilgi’den söz ederler: bir bilgi, herkes, herkesin o bilgiye sahip olduğunu bildiğinde ve bu da herkes tarafından bilindiğinde, ya da kimi zaman söylendiği gibi, ortada herkesin bildiği bir sır olduğunda, ortak bilgidir. Bağış mübadelesinin nesnel gerçeğinin, bir anlamda ortak bilgi olduğunu söyleme eğilimi gösterebiliriz: Biliyorum ki, ben sana bir şey verdiğimde sen de buna karşılık senin bana bir şey vereceğini biliyorsun, vb. Ancak, kesin olan bir şey varsa, o da, herkesin bildiği sırrın açıklanmasının tabu olduğudur. Tüm bunlar gizli kalmalıdır. Bizatihi bu sırrı (tamam, oyun bitti; karşılıklı mübadeleleri cömertçe yapılan birer bağışmış gibi sunmaktan vazgeçelim, bu ikiyüzlülüktür, vb. diyerek) yaymanın toplumbilimsel olarak düşünülemez olmasını sağlayan nesnel ve eyleyiciler tarafından içselleştirilmiş bir dolu toplumsal mekanizma mevcuttur.
Ancak, benim yapmış olduğum gibi, ortak bilgiden(ya da öz-aldatmacadan) söz etmek, bir bilinç felsefesi dahilinde kalmak ve her eyleyici, kendisine karşı bölünmüş, başka taraftan bildiği bir gerçeği bilinçli olarak bastıran ikiye katlanmış bir bilince sahipmiş gibi davranmak demektir.
(…)
Ekonominin yadsınması, nesnel olarak ekonomik ilişkilerin, özellikle de sömürü ilişkilerinin (erkek/kadın, büyük/küçük, efendi/hizmetkâr, vb.) tümden değişmesine yönelik bir çalışma dahilinde gerçekleşir; bu değişim sözde olduğu gibi(örtmece), edimlerde de görülür. Edimsel örtmeceler vardır. Bağış mübadelesi, zaman aralığı sayesinde bunlardan biridir (bir şey yapılır ama yapmıyormuş gibi yapılır). Simgesel mübadele ekonomisine girişmiş olan eyleyiciler enerjilerinin büyük bir bölümünü bu örtmecelerin geliştirilmesine harcarlar. (Ekonomik ekonominin çok daha ekonomik olmasının nedenlerinden biri de budur. Örneğin, “kişisel” bir hediye, yani hediyeyi alacak kişinin zevklerine uyacak bir hediye vermek yerine, tembellik ya da rahatlıktan dolayı bir çek yazdığımızda, alınan hediyenin verilecek kişinin kişiliğine, zevklerine uyması, uygun zamanda verilmesi, vb. bir de değerinin doğrudan parasal değerine indirgenmemesi için gerekli ilgi ve titizliği harekete geçiren araştırma çalışmasından tasarruf etmiş oluruz.) Dolayısıyla ekonomik ekonomi, nesnel olarak pratiğin nesnel gerçeğini gizlemeye yönelen simgesel kurma çalışmasından tasarruf edilmesini sağladığı ölçüde daha ekonomiktir.
PIERRE BOURDIEU
“Pratik Nedenler”, Çev: Hülya Uğur Tanrıöver, Hil Yayın, 2006, 2. Baskı, ss.169-172
(…)
89/
Unutma, ne kadar koşarsan koş, duracaksın.
(…)
91/
Adımlarını sayarak varacağın yere
varamazsın.
(…)
105/
Baltasız kul olmaz.
106/
Saat kulesinden zaman görülmez.
107/
Unutma 9, 8’den sonra değil
10’dan önce gelir.
(…)
Ferit Edgü
“İnsanlık Halleri, Aforizmalar”, Sel Yay., 2003
(…)
Gerçekte, Lévi-strauss’un gün yüzüne çıkardığı yapısal hakikat ihmal edilmemiştir. Kabil’de, armağanın neredeyse talihsiz bir şey olduğunu, çünkü karşılığının verilmesi gerektiğini söyleyen pekçok atasözüyle karşılaştım. (Yemin ve meydan okuma için de aynı şey geçerlidir.) Tüm durumlarda, başlangıçtaki edim, alan kişinin özgürlüğünün ihlalidir. Bir tehdit taşır: Kişiyi iade etmeye, hem de daha fazlasıyla iade etmeye zorunlu kılar; bunun ötesinde, yükümlülükler yaratır, karşılık vermekle yükümlü insanlar yaratan, bir tür elde tutma yöntemidir.
Ancak bu yapısal hakikat bir anlamda bastırılmış gibidir. Zamanın varlığı, ancak verenle alanın, bilmeden bağış mübadelesinin yok edilişini temsil eden mübadelenin, ‘al gülüm-ver gülüm’ün gerçeğini reddetme eğilimindeki bir gizleme çalışmasında işbirliği yaptıkları varsayımı ortaya atılırsa anlaşılabilir. Burada değinilen, çok zor bir sorundur: Toplumbilim, nesnelci bir betimlemeye bağlı kalırsa, bağış mübadelesini “al gülüm-ver gülüm”e indirmiş olur ve bir bağış mübadelesiyle bir kredi sözleşmesi arasındaki farkı temellendiremez. Böylece bağış mübadelesinde önemli olan, araya konan zaman aralığı sayesinde, mübadelede bulunanların bilmeden ve birbirlerine danışmadan, yaptıklarının nesnel gerçeğini gizlemeye ya da bastırmaya çalışmalarıdır. (…)
İşte burada karşımıza çıkan, simgesel mübadeleler ekonomisinin ilk özelliğidir: söz konusu olan, her zaman için çifte, bir arada tutulması zor gerçekleri bulunan pratiklerdir. bu ikiliği dikkate almak gerekir. (…) Bu ikilik, bir tür öz-aldatmaca, bir kendini mitoslaştırma aracılığıyla mümkün ve geçerli kılınır. Ancak bu bireysel nitelikli öz-aldatmaca, temeli nesnel yapılarda (her türden vaat, kadın, cinayet vb. mübadelesini yönlendiren namus mantığı) ve başka türlü düşünme ve eyleme olanağını dışlayan zihinsel yapılarda bulunan gerçek bir kolektif tanımama olan kolektif öz-aldatmaca tarafından desteklenir. (…)
Burada da simgesel mübadelelerin ekonomisinin bir başka özelliği karşımıza çıkar: bu da, açıklık getirme tabusudur (bunun en mükemmel biçimi de fiyattır) Neyin ne olduğunu söylemek, mübadelenin gerçeğini ya da kimi zaman söylendiği gibi,”fiyatların gerçeğini” ilan etmek (bir hediye verilirken etiket çıkarılır…) mübadeleyi yok etmek demektir. Bu arada bağış mübadelesinin paradigmasını oluşturduğu tutumların, toplumbilim için tanımsal olarak açık olani ama çok zor bir sorun yarattığı da görülür. Toplumbilim, kendiliğinden olanı, zımni kalması, söylenmemiş olarak kalması gerekeni söylemek zorundadır. (…)
PIERRE BOURDIEU
“Pratik Nedenler”, Çev: Hülya Uğur Tanrıöver, Hil Yayın, 2006, 2. Baskı, ss. 166-168
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com