Haz
18
2013
0

Hacettepe Üniversitesi Akademisyenlerinin Bildirisi

Hacettepe Üniversitesi Öğretim Elemanları tarafından yapılan açıklama:

“Biz, aşağıda imzası olan Hacettepe Üniversitesi Öğretim Elemanları en temel demokratik hak ve özgürlükleri şiddet kullanarak engellemeye yönelik iktidar anlayışının ülkemizde yaygınlaştırılmasına kararlılıkla karşı çıkıyoruz.

Bu şiddete dayalı anlayış ve uygulamalar karşısında, ülkemizin her yanında, başta gençler ve kadınlar olmak üzere, temel insan haklarına sahip çıkan halkımızın ayağa kalkmasını destekliyoruz.

Yaşananların sorumluluğunun mevcut iktidarda olduğu gerçeğinden hareketle, direnişin, Taksim Dayanışması tarafından açıklanan haklı ve meşru taleplerinin kabul edilmesinin demokrasi ve hukuk devleti anlayışının asgari bir gereği olduğuna inanıyoruz.

Temel haklarını, yaşam biçimlerini, çevrelerini ve ülkelerini, insan olmanın gereği olarak, onurlu bir biçimde savunanlara tüm ülkemizde uygulanan devlet şiddetini kınıyor, bütün sorumlularının hesap vermeleri gerektiğini Kamuoyu’na bildirmeyi bir görev biliyoruz.”

A. Dürdal Us, Prof. Dr.-A. Gülden Pekcan, Prof. Dr.-A. Gülşen Hasçelik, Prof. Dr.-A. Ruhi Soylu, Doç. Dr.-Abdullah Kaygı, Prof. Dr.-Abdürrezzak İlge, Arş. Gör.-Adnan Köksal, Prof. Dr.-Alev Özön, Prof. Dr.-Ali Düzova, Prof. Dr.-Ali Emre Aksu, Doç. Dr.-Ali Emre Eysen. Arş. Gör.-Ali E. Şahin, Doç. Dr.-Ali Fuat Canpolat, Dr.-Ali Metin Büyükkarakaya, Dr.-Ali Osman Demirer, Yar. Doç. Dr.-Ali Rıza Taşkale, Dr.-Alp Çetin, Prof. Dr.-Alp Usubütün, Prof. Dr.-Altan Şahin, Prof. Dr.-Anıl Varel, Arş. Gör.-Arcan Tığrak, Arş. Gör.-Arzu Akkoyunlu-Wigley, Prof. Dr.-Arzu Özkan Ceylan, Dr. Öğr. Gör.-Arzu Şener, Prof. Dr.-Aslı Budak, Dr. Öğr. Gör.-Aslıhan B. Öztürk, Arş. Gör.-Asuman Özkara, Prof. Dr.-Aşkın Tümer, Prof. Dr.-Atila Yılmaz, Doç. Dr.-Atilla Çağdaş Değer, Dr. Öğr. Gör.-Atilla Hıncal, Prof. Dr. (E.)-Atilla Stephan Ataç, Prof. Dr.-Ayça Germen, Yar. Doç. Dr.-Ayçe Çeliker, Dr. Öğr. Gör.-Aykut Attar, Dr.-Aylin Gürbay, Prof. Dr.-Aylin Uluşahin, Prof. Dr.-Aynur Eray, Prof. Dr.-Ayşe Arslan, Arş. Gör.-Ayşe Karaduman, Prof. Dr.-Ayşe Kevser Özden, Prof. Dr.-Ayşe Livanelioğlu, Prof. Dr.-Ayşe Nil Altay, Prof. Dr. (E.)-Ayşe Ömür Atmaca, Dr. Öğr. Gör.-Ayşegül Altay Uğur, Dr. Öğr. Gör.-Ayşegül Tokatlı, Prof. Dr.-Ayşen Günel-Özcan, Doç. Dr.-Bahadır Nurol, Arş. Gör.-Bahar Güçiz Doğan, Prof. Dr.-Bahattin Aslan, Arş. Gör.-Bahtışen Kavak, Prof. Dr.-Bahtiyar Ünver, Prof. Dr.-Banu Şebnem Önder, Dr.-Barış Akçay, Uzman-Barış Mutluay, Arş. Gör.-Barış Tuğrul, Arş. Gör.-Belma Koçer, Prof. Dr.-Berfin Emre Çetin, Dr.-Berna Özsungur, Prof. Dr.-Berna Uluğ, Prof. Dr.-Bilge Çetintaş, Doç. Dr.-Bilge Ergen, Doç. Dr.-Birsen Saka, Prof. Dr.-Bora Maviş, Doç. Dr.-Buket Teneke, Arş. Gör.-Burak Günalp, Prof. Dr.-Burcu Can, Dr.-Burcu Canar, Dr. Öğr. Gör.-Burcu Hatiboğlu, Arş. Gör.-Burcu Korkmaz, Arş. Gör.-Burçin Şener, Prof. Dr.-Bülent Alten, Prof. Dr.-Bülent Saraç, Yar. Doç. Dr.-Bülent Sekerel, Prof. Dr.-Bülent Yılmaz, Prof. Dr.-Can Ömer Kalaycı, Prof. Dr.-Canan Akyüz, Prof. Dr.-Candan Terviel, Prof. Dr.-Cem Cemil Denk, Prof. Dr.-Cenk Ahmet Akcan, Yar. Doç. Dr.-Ceylan Özcan, Dr.-Ceylan Gündeğer, Arş. Gör.-Cumhur Özkuyumcu, Prof. Dr.-Çağatay Tavşanoğlu, Dr. Öğr. Gör.-Çağla Karabağ Sarı, Dr. Öğr. Gör.-Çağlar Başlamışlı, Dr.-Çiğdem Akın Arıkan, Arş. Gör.-Çiğdem Arpa Şahin, Doç. Dr.-Derya Güler Aydın, Yar. Doç. Dr.-Derya Kurtuluş, Arş. Gör.-Dicle Orhan, Prof. Dr.-Didem Kepir, Arş. Gör.-Didem Reyhanlıoğlu, Arş. Gör.-Dilek Ertoy Baydar, Prof. Dr.-Dilek İlhan Beyaztaş, Arş. Gör.-Dilek Türeli, Dr.-Dilşad Foto Özdemir, Yar. Doç. Dr.-E. Efecan Aktaş, Arş. Gör.-Ebubekir Aykut, Arş. Gör.-Ece Korkut, Prof. Dr.-Eda Beydili, Arş. Gör.-Eda Çetinkaya, Arş. Gör.-Edibe Özmen, Arş. Gör.-Elif Özmert, Prof. Dr.-Emek Çaylı, Yar. Doç. Dr.-Emel Sağlar, Arş. Gör.-Emel Uzun, Arş. Gör.-Emine Feyza Dinçel, Arş. Gör.-Emrah Keser, Arş. Gör.-Emre Canpolat, Arş. Gör.-Emre Çilden, Arş. Gör.-Engin Sune, Arş. Gör.-Engin Yılmaz, Prof. Dr.-Esin Atav, Doç. Dr.-Erdem Karabulut, Doç. Dr.-Eren Erdem, Arş. Gör.-Eren Özberk, Uzman-Erkin Gökçer Erdem, Uzman-Ergi Deniz Özsoy, Doç. Dr.-Ezel Berker, Prof. Dr.-Ezgi Nevruz, Arş. Gör.-Faruk Zorlu, Prof. Dr.-Fatih Mangıt, Arş. Gör.-Fatih Ünal, Prof. Dr.-Fatma Arıcı, Arş. Gör.-Fatma İnanıcı, Prof. Dr.-Fatma Uygur, Prof. Dr.-Figen Söylemezoğlu, Prof. Dr.-Filiz Bilge, Doç. Dr.-Filiz Can, Prof. Dr.-Filiz Günay, Arş. Gör.-Filiz Hıncal, Prof. Dr. (E.)-Fügen Dağlı Cömert, Prof. Dr. (E.)-Gaye Güler Tezel, Prof. Dr.-Gonca Çiffiliz Kınay, Arş. Gör.-Gonca Elçin, Prof. Dr.-Gonca Soygüt, Prof. Dr.-Gökçe Baydar, Arş. Gör.-Gökçe Zeybek Kabakçı, Arş. Gör.-Gökçer Özgür, Doç. Dr.-Gökhan Kabacaoğlu, Arş. Gör.-Göksu Uğurlu, Arş. Gör.-Görkem Akgöz, Dr.-Gözde Karabulut, Arş. Gör.-Gözde Koşarsoy, Arş. Gör.-Gül Baltacı, Prof. Dr.-Gül Erkin, Prof. Dr.-Gül Karakaya, Prof. Dr.-Gül Şener, Prof. Dr.-Gülay Mirzaoğlu Sıvacı, Prof. Dr.-Gülay Nurlu, Prof. Dr.-Gülen Güllü, Prof. Dr.-Güler Yavuz, Arş. Gör.-Gülsüm Depeli, Yar. Doç. Dr.-Gülşah Becerikli, Arş. Gör.-Gülümser Kublay, Prof. Dr.-Gümeç Karamuk, Doç. Dr. (E.)-Günay Kibarer, Prof. Dr.-Güven Şimşek, Arş. Gör.-Güzide Turanlı, Prof. Dr.-Güzin Emecen, Dr.-H. Cem Güngör, Doç. Dr.-Hacer Ünlü, Prof. Dr.-Hakan Akıncıbay, Prof. Dr.-Hakan El, Doç. Dr.-Hakan Mıhcı, Prof. Dr.-Haluk Özen, Prof. Dr.-Haluk Topaloğlu, Prof. Dr.-Haluk Utku, Prof. Dr.-Hamza Uygun, Prof. Dr.-Hasan Özen, Prof. Dr.-Hatice Karaçay-Çakmak, Doç. Dr.-Hatice Şule Oğuz, Arş. Gör.-Hayrunisa Topçu, Arş. Gör.-Hilal Onur İnce, Doç. Dr.-Hürcan Kabakçı, Arş. Gör.-Hüseyin Başar, Prof. Dr.-Hüseyin Özel, Prof. Dr.-Hüsnü Dokak, Prof. Dr.-Işık Çadırcı, Prof. Dr.-İbrahim Özkan, Doç. Dr.-İhsan Dağ, Prof. Dr.-İlken Kocadereli, Prof. Dr.-İmran Özalp, Prof. Dr. (E.)-İnan O. Şenses, Arş. Gör.-İnci Yüksel, Prof. Dr.-İsmihan Artan, Prof. Dr.-Kadir Dede, Arş. Gör.-Kadir Dirik, Prof. Dr.-Kadri Şafak Güçer, Prof. Dr.-Kadriye Sorkun, Prof. Dr.-Kaya Yorgancı, Prof. Dr.-Kezban Bayramlar, Prof. Dr.-Koray Boduroğlu, Prof. Dr.-Kubilay Varlı, Prof. Dr.-Leyla Dinç, Prof. Dr.-M. Özgür Uyanık, Doç. Dr.-M. Tijen Bozdemir, Prof. Dr.-Manolya Çalışır, Arş. Gör.-Mehmet Barış Gümüşbaş, Yar. Doç. Dr.-Mehmet Demirci, Prof. Dr.-Mehmet Tokat, Prof. Dr. (E.)-Melih Elçin, Doç. Dr.-Melike Mut Aşkun, Doç. Dr.-Melike Sayıl, Prof. Dr.-Meltem Kurtoğlu, Arş. Gör.-Meral Kanbak, Prof. Dr.-Meral Özalp, Prof. Dr.-Merih Aydınalp Köksal, Yar. Doç. Dr.-Mintaze Kerem Günel, Prof. Dr.-Miyase Bayraktar, Prof. Dr.-Muammer Kaymak, Doç. Dr.-Murat Köksal, Doç. Dr.-Mustafa Erman, Doç. Dr.-Mustafa Yiğit Saysel, Doç. Dr.-Müge Kınacıoğlu, Doç. Dr.-Mürvet Hayran, Prof. Dr.-N. Leyla Acan, Prof. Dr.-Nagehan Tokdoğan, Arş. Gör.-Nalan Örnek Çelebi, Doç. Dr.-Nazan Uçak, Prof. Dr.-Necla Rüzgar, Doç. Dr.-Necmiye Şahin Arslan, Arş. Gör.-Nergiz Kardaş, Arş. Gör.-Nesrin Tokay, Prof. Dr.-Nevin Ergun, Prof. Dr.-Nevin Keskin, Prof. Dr.-Nezire Saygılı, Doç. Dr.-Nilgün Atakan, Prof. Dr.-Nilgün Bek, Prof. Dr.-Nilgün Çokça, Öğr. Gör.-Nilüfer Aksöz, Prof. Dr.-Nilüfer Cihangir, Prof. Dr.-Nur Gökalp Akkerman, Doç. Dr.-Nuran Özyer, Prof. Dr.-Nurhak Tatar, Uzman-Nuri Barış İnce, Arş. Gör.-Nurten Akarsu, Prof. Dr.-Nüket Örnek Buken, Prof. Dr.-Okan Akhan, Prof. Dr.-Olgun Güven, Prof. Dr.-Onur Kartal, Arş. Gör.-Onur Yeni, Arş. Gör.-Orkun Tahir Aran, Arş. Gör.-Osman Abbasoğlu, Prof. Dr.-Osman İşçi, Arş Gör.-Osman Küçükşen, Arş. Gör.-Oya Hazer, Doç. Dr.-Ozan Çavdar, Arş. Gör.-Ömür Demirezer, Prof. Dr.-Özge Çaman, Dr. Öğr. Gör.-Özge Erişöz Kasap, Dr.-Özge Özbek, Dr. Öğr. Gör.-Özge Sanem Özataş, Arş. Gör.-Özge Şahin, Arş. Gör.-Özgün Bener, Prof. Dr.-Özgür Ekici, Dr.-Özgür Teoman, Doç. Dr.-Özgür Ünver, Dr.-Özlem Cankurtaran Öntaş, Doç. Dr.-Özlem Ertan, Arş. Gör.-Özlem Mete, Arş. Gör.-Özlem Sert, Yar. Doç. Dr.-Özlem Ulaş, Arş. Gör.-Özlen Çelebi, Yar. Doç. Dr.-Pelin Dinçer, Arş. Gör.-Pervin Dinçer, Prof. Dr.-Pınar Ekingen, Arş. Gör.-Pınar Zarakolu-Köşker, Prof. Dr.-Rahime Nohutçu, Prof. Dr.-Recai Ellialtıoğlu, Prof. Dr.-Rezan Topaloğlu, Prof. Dr.-Saadet Gökalp, Prof. Dr.-Sakine Göçer Şahin, Arş. Gör.-Sedat Yağcıoğlu, Arş. Gör.-Selcen Öztürk, Arş. Gör.-Selda Taşdemir Avşar, Dr. Öğr. Gör.-Selen Demirtaş Zorbaz, Arş. Gör.-Selim L. Sanin, Doç. Dr.-Selim Sualp Çağlar, Prof. Dr.-Selin Seda Doğan, Arş. Gör.-Sema Buz, Doç. Dr.-Serap Arslan, Prof. Dr.-Serap Emmungil, Yar. Doç. Dr.-Serap Kurbanoğlu, Prof. Dr.-Serap Saygı, Prof. Dr.-Serdar Bayarı, Prof. Dr.-Serdar Tekgül, Prof. Dr.-Sergül Duygulu, Yar. Doç. Dr.-Serpil Bağcı, Prof. Dr.-Sertaç Yazıcı, Doç. Dr.-Seval Güven, Yar. Doç. Dr.-Seval Şener, Arş. Gör.-Sevgi Bayarı, Prof. Dr.-Sevgi Turan, Dr. Öğr. Gör.-Sevginar Vatan, Arş. Gör.-Sevil Özçalık, Arş. Gör.-Sevim Dalkara, Prof. Dr.-Sevinç Mıhcı, Prof. Dr.-Sibel Aksu Yıldırım, Prof. Dr.-Sibel Ergüven, Prof. Dr.-Sibel Tekin, Uzman-Simten Coşar, Prof. Dr.-Suavi Aydın, Prof. Dr.-Sultan Soner, Arş. Gör.-Süheyla Özbey, Prof. Dr.-Şadiye Can Gül, Arş. Gör.-Şeniz Özusta, Dr.-Şenol Dost, Doç. Dr.-Şevkat Bahar Özvarış, Prof. Dr.-Şinasi Tek, Yar. Doç. Dr.-Şule Yalçın, Yar. Doç. Dr.-Şule Yiğit, Prof. Dr.-Tansel Çeber, Arş. Gör.-Taşkın Yücel, Prof. Dr.-Tayfun Ersöz, Prof. Dr.-Tezer Fırat, Prof. Dr. (E.)-Timur Gür, Prof. Dr.- Tolgahan Kocadağlı, Arş. Gör.-Tuna Çak, Dr. Öğr. Gör.-Tülay Bağcı Bosi, Dr. Öğr. Gör.-Tülay Üstündağ, Dr.-Tülin Düger, Prof. Dr.-Uğur Özçelik, Prof. Dr.-Umut Akyol, Prof. Dr.-Umut Al, Doç. Dr.-Umut Kara, Arş. Gör.-Utku Özmakas, Arş. Gör.-Ümran Uygun, Doç. Dr.-Vildan Adar, Prof. Dr.-Volkan Gülüm, Arş. Gör.-Yağmur Akdağ Çaylı, Arş. Gör.-Yakut Akyön Yılmaz, Prof. Dr.-Yaşar Tonta, Prof. Dr.-Yeşer Aslanoğlu, Arş. Gör.-Yeşim Gökçe Kutsal, Prof. Dr.-Yılmaz Kaptan, Prof. Dr.-Yusuf Bayar, Arş. Gör.-Yüksel Tarım, Arş. Gör.-Z. Yeşim Özbaş, Prof. Dr.-Zafer C. Çehreli, Prof. Dr.-Zafer Çalışkan, Doç. Dr.-Zafer Çepni, Dr. Öğr. Ör.-Zehra Çakır, Arş. Gör.-Zülal Akçayüzlü, Arş. Gör.-Zülfikar Sayın, Yar. Doç. Dr.

(Kaynak: soL haber portalı)

Bkz: https://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/hacettepeli-akademisyenler-de-direnisin-yaninda-haberi-74885

Haz
17
2013
0

Gezi Parkı ve P.E.N.

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1828

Haklı ve bütün dünyaya ilham veren Gezi Parkı Direnişi’nin yalnızca yanında değil, içinde olduk. Kurumumuzun herhalde bütün üyelerinin en azından gönülden desteklediğine eminiz. Gerek Yönetim Kurulu üyelerimiz gerekse pek çok üyemiz fiilen de katkıda bulunageldi.

Bu süreçte en baştan beri PEN Uluslararası Başkanı John Ralston Saul ve Uluslararası Yönetim Kurulu ve pek çok kardeş PEN Merkezi ile iletişim ve dayanışma halinde olduk. Uluslararası PEN Hükümet düzeyinde protesto etti, çağrıda bulundu. Günde iki kere görsel malzeme ve bilgi ile çarpıtmalara karşı uluslararası kamuoyunun aydınlatılmasına katkıda bulunuyoruz.

Demokratikleşme (ya da demokratikleşememe) tarihimizin tam anlamıyla ‘şanlı’ ( /bu kelimeyi sanırım ilk defa kullanıyorum, ama galiba isabetli) yaratıcı mücadelesi iftiralarla ve sansürcü ana akım medya ile lekelenme saldırısı altında. Buna karşı el birliğiyle mücadeleye devam ettik, edeceğiz, kuşkusuz.

Gezi Parkı dünyamızın umut veren bir merkezi oldu. BBC’deki bir yazar onu Paris Komünü kadar önemli ve daha ilginç buldu. İkinci Başkan ve Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı arkadaşımız Halil İbrahim Özcan en yoğun ve fedakarca emek veren kişiler arasındaydı. TYS Başkanı Mustafa Köz ve pok çok üye ve üye olmayan yazar oradaydı. Moğolistan’dan TV ekibi pek çok duyarlı ekipten biriydi. Norveç’e davet edilen Zeynep Oral televizyonda etkili bir sunum yaptı. Mario Levi son polisin son saldırısından önce Roth ile görüşmüş, Alman TV’lerine bilgi vermişti. Sabri Kuşkonmaz Balkan PEN Konferansının odak noktasının Gezi Parkı olamsını sağladı. PEN Balkan Konferansından destek mesajı çıktı. Saymanımız Tülin Dursun her zamanki özverisiyle her bakımdan katkıda bulundu.Öykü Komitesi Başkanı arkadaşımız Zeynep Aliye’nin Öykü Atölyesi öğrencileri özerk Gezi Parkı’nda yaşananlarla ilgili anlatılar topladı. Pek çok başka üyemiz yer aldı, katkıda bulundu. Tabii çevre bilinciyle zenginleşmiş emekten yana bir demokrasi mücadelesi çok yönlü bir süreklilik gerektirir.

Avusturya PEN Merkezi Gezi Parkı direnişçilerine polis saldırılarını ve Erdoğan hükümetini protesto ederek uluslararası bir kitap hazırlamaya başladı, kampanya açtı. Bağlantılı şiir ve öyküler rica ediyor çeşitli ülkelerden. Kitaplaştırıp elçilikler ve konsolosluklara iletecekler…

22 yıldır katkıda bulunan onur üyemiz Sara Whyatt dün Türkiye’ye geldi. Bugünkü KCK duruşmasına katılacak. Daha önce de Ergenekon duruşmasına katılmıştı. Yarınki Yönetim Kurulu toplantımıza davetli. Uluslararası Başkan Yardımcılarından Eugene Schoulgin ile birlikte -ki o da PEN Türkiye Merkezi Onur Üyesi.

İnsan haklarına saygının egemenliği dileğiyle.

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1828

 

Haz
17
2013
0

Bir Hanımefendinin Ölümü… İmzalı…

Peride Celal’den imzalı “Bir Hanımefendinin Ölümü”
(KaracanYayınları, 1981)

Z. Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm “imzalı” ilgilere https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
17
2013
0

Kitap: “Bilge Karasu’yu Okumak” (Doğan Yaşat)

bilgekarasuyuokumak

Bkz: https://birgunkitap.blogspot.com/2013/06/
minor-edebiyatn-ustas-bilge-karasu.html

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Bilge Karasu” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/bilge-karasu adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
17
2013
0

Peride Celal vefat etti.

Bkz: https://www.sabitfikir.com/haber/peride-celal-vefat-etti

“Peride Celal, 1916 yılında İstanbul’da doğdu. Saint Pulchérie Fransız Okulu’nda okudu. Bir süre İsviçre’de Bern’de Basın Ataşeliği’nde çalıştı. Yazı hayatına Yedi Gün dergisinde yayımladığı bir öyküsüyle başladı (1935), bunu Son Posta, Cumhuriyet, Tan, Milliyet gazetelerindeki öykü, röportaj ve romanları izledi. Yazı hayatının ilk on beş yılında aşk ve serüven romanlarıyla tanındı. Bu romanlar arasında Sönen Alev (1938), Yaz Yağmuru (1940), Ana Kız (1941), Kızıl Vazo (1941), Ben Vurmadım (1942), Atmaca (1944), Aşkın Doğuşu (1944), Yıldız Tepe (1945), Dar Yol (1949) vardır. Daha sonra Peride Celal’in yazarlığında büyük bir dönüşüm gerçekleşti. Bu yeni dönemde daha gerçekçi, daha toplumsal bir bakışla yazdı: Üç Kadının Romanı (1954), Kırkıncı Oda (1958), Gecenin Ucunda (1963), Güz Şarkısı (1966), Evli Bir Kadının Günlüğünden (1971), Üç Yirmi Dört Saat (1971), Jaguar (1978), Bir Hanımefendinin Ölümü (1981), Pay Davası (1985), Üç Kadın (1987), Kurtlar (1991), Mektup (1994), Melahat Hanım’ın Düzenli Yaşamı (1999), Deli Aşk (2002).

Haz
17
2013
0

Subcomandate Marcos, Taksim Gezi Parkı için “Tüm dünya vatandaşlarına” başlıklı bir mesaj yayımladı. (17 Haziran 2013)

Bkz: https://www.edebiyathaber.net/subcomandate-marcostan-gezi-direnisine-selam/

Subcomandate Marcos, Gezi direnişi için “Tüm dünya vatandaşlarına” başlıklı bir mesaj yayımladı.

“Kardeşler, Kadınlar, Erkekler, Evsizler, Yoksullar…

Zapatalar kaç kişidir diye sormuşlardı bizlere ve biz, hakları, özgürlükleri, kendi gelecekleri için mücadele verilen her yerde yüz binler olduğumuzu söylemiştik. Şimdi bugün, buradan binlerce kilometre öteden duyuyoruz ki Anadolu topraklarında, Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Lazların, Çerkezlerin ve sayamadığım diğer halkların anayurdunda onurlu yaşamak isteyen yüzleri maskeli yüz binler sokaklarda özgürlük diye haykırıyor. Yıllardır Kürt kardeşlerinin onurlu bir yaşam mücadelesinde olduğu gibi. Mücadeleye başladığımız günden bu yana, yalnız olmadığımızı, milyonlar olduğumuzu ve her gün çoğaldığımızı biliyorduk. Bugün bir toprak daha çoğaldığımızı görüyoruz. Hükümetlerinin on yıllardır süren baskıcı yönetimine karşı onurlarını savunmak için Türkiye halklarının sokaklarda isyanda olduğunu, Ya Basta! diye haykırdığını işitiyoruz. Tarih boyunca efendilerin başkenti olmuş büyük İstanbul bugün isyanın başkentine dönüşmekte, ezilenlerin sesine ortak olmakta. Büyük İstanbul’un sokakları bugün kadınların, çocukların, erkeklerin, eşcinsellerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Hıristiyanların, Müslümanların başkentine dönüştüğünü; on yıllardır kendi hükümetlerince aşağılananların, bastırılanların, yok sayılanların bugün artık buradayım dediğini görüyoruz. Heyecan duyuyoruz!

İsteğimiz hiçbir zaman yeni bir iktidar, yeni bir yönetim, yeni bir hükümet, yeni bir başkan olmadı. Sadece saygı bekledik. Özgürlük, demokrasi ve adalet isteğimize saygı göstermesini bekledik hükümetlerden. Türkiye halkı da günlerdir süren direnişinde aynısını istiyor ve talep ediyor: Şu an iktidardaki hükümetten başlamak üzere, iktidara gelecek tüm hükümetlerden sadece özgürlük, demokrasi ve adalet isteğine saygı! Ve ekliyor: Bunu göstermediğiniz takdirde, hakların ve özgürlüklerin sahibi olan bizler, size karşı her zaman direneceğiz, saygılı olmayı öğreninceye kadar sokaklarda savaşacağız. Yeni bir şey, fazla bir şey değil sadece haklarımıza saygı duymanızı bekliyoruz. Çünkü bizler nasıl yaşamak istediğimizi biliyor, nasıl yönetmek ve yönetilmek istediğimizi çok iyi biliyoruz. Kendimizi yönetmek ve hakkımızda kendimiz karar vermek istiyoruz.

Ve bizler buradan, onurlu bir yaşam için mücadele eden Türkiye halklarına dostça selamlarımızı iletiyor ve isyanın ateşinin Chiapas’ı ısıttığını belirtmek istiyoruz. Tarihi geçmişten ve gelecekten kurtarıp şimdiye taşıyanlarla dayanışmayla.

Lakandon Ormanları – Subcomandate Marcos”

(Kaynak: edebiyathaber.net, 17 Haziran 2013)

Haz
17
2013
0

Joan Baez imzası ve “Blowing In The Wind”…

jbaezimza

Yalçınpınar Ailesi Arşivi’nden…

*

“Tam tarihini hatırlamıyorum; 90’lı yılların başı olsa gerek… 13-14 yaşlarımdayım. Nâzım’ın, Şehir Tiyatroları’nda sergilenen oyunlarından birine götürmüştü annem beni… O sırada İstanbul’da bir konser için bulunan Joan Baez de izleyicilerin arasındaydı. Fuaye alanında Joan Baez’i gören annem, heyecan içerisinde elime bir bloknot ve kalem tutuşturarak Joan Baez’den imza almaya gönderdi beni… Sonra, 18’li yaşlarımda, hemen hemen her gün akustik gitarımla “Blowing In The Wind” çalarken, Joan Baez’den imzayı aldığım o gün ve Nâzım’ın oyunu hep gözlerimin önüne gelecekti…” Zy

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
17
2013
0

Joan Baez’den Taksim Gezi Parkı Dayanışması’na selam…

Dünyaca ünlü Amerikalı müzisyen, folk şarkıcısı ve aktivist Joan Baez, Fairfax-Virginia’daki Wolf Trap-Filene Center konser alanında binlerce kişi önünde verdiği konser sırasında Türkiye’ye mesaj yolladı.

Gün içerisinde kendine ait Facebook hesabından Türkiye’deki halk direnişine destek vermek istediğini belirten Joan Baez, konseri sırasında eski bir Kızılderili ilahisi olan “Swing Low, Sweet Chariot” adlı folk şarkısını seslendirmeden önce okuduğu mesajda, okuyacağı şarkıyı Türkiye’ye ithaf ettiğini söyledi:

“Sevgili Türkiye Halkı… Kültürünüzdeki çokrenkliliği, toprağınızdaki güzelliği, insanınızdaki iç zenginliğini canlı tutmak için verdiğiniz mücadeleye ve bu yürekli ve barışçıl mücadeleyi sürdüren vatandaşlara, avukatlara, doktorlara, gençlere, ailelere, öğrencilere, inançlı insanlara olan desteğimi tüm kalbimle ifade etmek istiyorum. Dünya sesinizi duydu ve ben de buradan sizleri selamlıyorum.”

Bkz: https://www.edebiyathaber.net/joan-baezden-direniscilere-selam/

Haz
16
2013
0

Taksim Dayanışması’nın Açıklaması: “Hükümet İnsanlık Suçu İşlemiştir!” (16 Haziran 2013)

BM6A69jCAAAPY4f.jpg large

BM6CnC9CEAEgEOk.jpg large

 

(…)

Hükümet, Gezi Parkı’nın yoğun olduğu meydanda hiçbir gösterinin olmadığı bir anda aynı zamanda diyalog sürecinin kurulduğu bir dönemde vahşi bir saldırı gerçekleştirmiştir. Parkı ve yaşamı savunduğumuzda bu bir bahanedir diyenler dün geceki tutumlarıyla gerçekten de AKP hükümeti için parkın bahane olduğunu göstermiş durumdadır. Parkı bahane ederek her durumda polis saldırısı gerçekleştirmek gerçek amacın halkı sindirmek hak talep edemez, ses çıkaramaz hale getirmek olduğunu herkese göstermişlerdir. Yapabildiğimiz tespitlere göre şu ana kadar hastanelere başvuran 150 civarında yaralı vardır, yüzlercesi hastanelere gidememiştir. İstanbul Valisinin inandırıcılığını yitirmiş tüm açıklamalarına rağmen ne yazık ki hayati tehlikesi olan yurttaşlarımız hastane yoğun bakımlarında yatmaktadır. Plastik mermi yaralanması söz konusudur. Seyyar revirler dağıtılmış, hastanelere su sıkılmış, yurttaşlarımızın kendilerini gazdan korumak için kullandıkları gaz maskelerine, ilaçlara el konulmuştur. Her zamankinden farklı olarak alerjik cilt reaksiyonuna neden olan tazyikli suyun içeriği yetkililer tarafından halen açıklanmamıştır.

Hükümet insanlık suçu işlemiştir.

Çok sayıda gözaltı gerçekleşmiştir. Gezi Parkı’nda insanların şahsi eşyalarına el konulmuştur. Basının izlemesine izin verilmeyerek, saldırının delilleri karartılmaya çalışılmaktadır. Polis kasklarındaki numaralar kapatılmıştır. Buradan da anlaşılıyor ki, başbakan diyalog esnasındaki saldırgan tutumunu bizzat bu ülkenin kolluk güçlerine suç işlettirerek devam ettirmekte ve diyalog yolunu tıkamaktadır. Gözaltına alınanlar derhal serbest bırakılmalıdır. Gezi Parkı, Taksim meydanı ve bütün deliller kamuya açılmalıdır.

Dün akşam Gezi Parkı’na yapılan saldırı ve gece boyunca dayanışma içerisindeki halkımıza yapılan saldırı siyasi iktidarın ülkeyi yönetemediğini, sorumluluklarını yerine getirmediğini halkını katletmek amacında olduğunu göstermiştir. Gece boyunca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından ulaşım araçlarının yasaklanması yapılan saldırının boyutlarını göstermektedir. Hükümetin halka karşı düşmanca bir tavır içine girdiği görülmektedir.

İnsani ve haklı taleplerimizden vazgeçmiyoruz. Gezi Parkının park olarak kalmasını, polis şiddeti ile can alanların görevden alınıp yargılanmasını, biber gazı, plastik mermi vb. kullanımının yasaklanmasını ve yurttaşların başta Taksim olmak üzere ülkemizin her yerinde şehrin alanlarında özgürlük taleplerini haykırması önündeki engellerin sonlandırılmasını istedik. Bu talepler ilk günden sonra Taksim Dayanışmasının talepleri olmaktan çıkıp Türkiye’nin, milyonların talepleri haine geldi. Bu taleplere yönelik adım atılmaması yurttaşlarımızdaki öfke duygusunu arttırdı. Öncelik halkın tepkisinin görülmesi, çağrısının duyulması, beklentilerinin karşılanmasıdır. Acilen halka uygulanan şiddetin derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Bugün saat 16.00’da hükümetin halka uyguladığı şiddet sonucu hayatını kaybeden yurttaşlarımız için Taksim Meydanında anma töreni düzenleyeceğiz. Bütün gösteri ve törenlerimiz barışçıl ve şiddet içermemektedir. Şiddet hükümetin emri ile halka saldırarak gerçekleştirilmiştir. Emniyet güçlerinin müdahale etmediği her ortam barışçıl ve kardeşçedir. Dolayısıyla dün geceki saldırı, akabinde, hakkını talep eden, ülkemizde ve İstanbul’da sokakta olan yüzbinlerce insanımıza uygulanan bu terör biran evvel durdurulmalıdır. Ankara’da polis kurşunu ile öldürülen Ethem Sarısülük’ün cenazesine saygı gösterilmelidir.

20 gündür yaşanan bu halk tepkisini ancak bu tepkiye yol açanların atacağı somut adımlar durdurabilir. Gezi parkında ağaçlardan başlayarak yurttaşların hayatına müdahaleye dönüşen bu saldırgan tutumdan geri dönüş yine Gezi Parkından başlayarak yurttaşların yaşamına müdahale edilemeyeceğine dair net tutumlarla hayata geçebilir. Halkımızı dünyanın bütün halklarını, bütün kurumlarını, halkımıza karşı uygulanan bu şiddetin durdurulması ve taleplerinin karşılanması için dayanışmaya çağırıyoruz.

TAKSİM DAYANIŞMASI
16 Haziran 2013

Haz
16
2013
0

Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu’ndan Grev Çağrısı

Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu Gezi Parkı eylemleriyle ilgili bir açıklama yayınlayarak grev çağrısı yaptı.

“Başta konfederasyonumuz Türk-İş olmak üzere diğer işçi ve memur konfederasyonlarını, sınıf sendikacılığı yapmak iddiası ile ortaya çıkan Sendikal Güç Birliği Platformunu bu devlet terörü karşısında tavır almaya, polis terörüne seyirci kalmamaya çağırıyoruz.”
Taksim Gezi Parkında başlayıp tüm Türkiye’ye yayılan halk direnişine karşı polis terörü devam ediyor. Dün akşam saatlerinde başlayan polis saldırısı İstanbul’un çeşitli ilçelerinde sürürken, olaylarda yüzlerce kişinin yaralandığı, onlarcasının da gözaltına alındığı ifade edilmektedir. Olaylarda bir çok gazeteci de polisin bu saldırısından nasibini almıştır. Polis halkın doğru bilgi almasının ötesinde bir çabası olmayan gazetecilere yönelikte saldırılarda bulunmuş, gazetecileri plastik mermilerle, gaz bombalarıyla yaralamıştır. Bazı gazetecilerin görüntüleri polis tarafından silinerek gerçeklerin kamuoyuna duyurulması engellenmiştir.

Gezi Parkındaki ağaçların kesilmesine karşı başlayıp ve ülkedeki baskıcı otoriter yapının terk edilmesi, demokratikleşme, insan hak ve özgürlüklerine saygı duyulması talepleriyle birleşen halk hareketi karşısında hükümetin saldırgan tutumu devam ediyor.

AKP Hükümetinin ‘Kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyen’ insanları yok etme saldırısına dönüşen Taksim olaylarında, Başbakanın açıklamaları da halk arasındaki gerilimi tırmandırmanın ötesine gitmemektedir.

Ülkenin dört bir yanında halk sokaklara çıkıp taleplerini haykırırken maalesef sendikalar bu süreci sahiplenme konusunda eksik kalmıştır. Halkın taleplerini sahiplenmeden imtina eden konfederosyanlar patron örgütleriyle birlikte açıklama yapıp “Ekonominin bozulmamasını” istemektedirler.

Bizler Türk-İş’e bağlı sendikaların İstanbul Şubeleri olarak, başta konfederasyonumuz Türk-İş olmak üzere diğer işçi ve memur konfederasyonlarını, sınıf sendikacılığı yapmak iddiası ile ortaya çıkan Sendikal Güç Birliği Platformunu bu devlet terörü karşısında tavır almaya, polis terörüne seyirci kalmamaya çağırıyoruz. Sendikaların böylesine kitleselleşen ve demokrasi isteyen halkın mücadelesinin içerisinde olmaması kabul edilemezdir.

Konfederasyonları ve sendika merkezlerini iş yerlerinde Pazartesi gününden itibaren GREV yapmaya, grev kararı alan sendikalar ile ortak hareket etmeye davet ediyoruz.

Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu

(Belediye-İş İstanbul Şubeleri, Yol-İş 1 No’lu Şube, Deri-İş Tuzla Şubesi, Haber-İş 1 No’lu Şube, Tez Koop-İş İstanbul Şubeleri, Basın-İş İstanbul Şubesi, TGS İstanbul Şubesi, TÜMTİS İstanbul Şubesi, Petrol-İş İstanbul Şubeleri, Selüloz-İş İstanbul Şubesi)

(Kaynak: soL Haber portalı)

Haz
16
2013
0

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ’NDEN ACİL ÇAĞRI!

Türk Tabipleri Birliği dün ve bugün yaşanan olaylar üzerine Dünya Sağlık Örgütü Genel Merkezi ve Türkiye Temsiciliği ile Dünya Tabipleri Birliği’ne bir acil çağrı yaptı.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ’NDEN ACİL ÇAĞRI !

Ülkemizde 31 Mayıs tarihinden bu yana meşru ve barışçıl toplumsal olaylarda güvenlik güçleri tarafından “gösteri kontrol ajanları” olarak adlandırılan kimyasal gazlar vahşice kullanılmaktadır.

15 Haziran gecesi yeniden başlayan polis saldırılarının alanda hizmet veren sağlık hizmetlerini işlevsiz kılması, yaralıların tümüyle yardımsız kalması öncesinde, savunmasız kitlelerin üzerine hedef gözeterek uygulanan kimyasal gazların sağlık etkilerini deşifre etmek için Türk Tabipleri Birliği bir çalışma başlatmış ve 1 hafta içinde 11 bin kişi gazdan etkilenme bilgilerini iletmiştir.

Profesyonel maske kullananların oranı sadece % 13 olan ve % 65’i 20-29 yaş grubundaki bu kişilerin biber gazı / göz yaşartıcı gaz bulunan ortamda toplam olarak bulunma süresi sorunun boyutunu işaret etmektedir.  Farklı zamanlarda farklı sürelerde maruz kaldığını belirten 11.164 yanıt vardır ve bu yanıtların sadece %10’u bir saatten az maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. %53’ü ise farklı zamanlarda toplam 1-8 saat arasında kimyasallara maruz kaldığını belirtmektedir. %11’i ise 20-24 saat maruz kaldığını belirtmektedir. Kimyasal gazların bulunduğu ortamlarda bir günden fazla kalmanın tüm sağlık belirtilerini arttırdığı saptanmıştır. Bu veriler yanıtlayıcıların farklı zamanlarda ve sürelerde toplamda saatlerce gazla karşılaştıklarına işaret etmektedir.

15 Haziran gecesi öncesinde gaz fişeği nedeniyle toplam yaralanma sayısı 788 (%7) olarak tespit edilmiştir.  Bu veriler gaz bombalarının insanları hedef alarak ateşlendiğini düşündürmektedir. Bunların önemli bir kısmı ölümcül olabilecek baş, yüz, göğüs, karın bölgesine yapılmıştır. Yaralanmaların % 20’si açık yara ve kırıktır.

Yanıtlayanların yarısı yardım almış, bunların ise sadece % 5’i hastanelere başvurmuştur. Hastaneye başvuranların fişleniyor olması bunda etken olmaktadır. Gönüllü hekimleri organize eden İstanbul Tabip Odamız hakkında bu davranışın suç oluşturduğu ileri sürülerek Sağlık Bakanlığınca soruşturma açılmıştır. Bugün İstanbul’da gönüllü sağlık hizmeti verirken bir hekim ve bir tıp öğrencisi elleri kelepçelenerek gözaltına alınmıştır. Hekimleri gözaltına alma girişimleri konusunda çok sayıda bilgi ulaştırılmaktadır. Türkiye bu cadı avını hak etmemektedir.

Türk Tabipleri Birliği yaptığı çağrılarla hükümeti sorumlu davranarak güvenlik güçlerinin uyguladığı bu vahşi şiddete derhal son vermeye çağırmaktadır. Türk Tabipleri Birliği olarak dünya kamuoyunu bu konuda bilgilendirmeyi görev biliyoruz, insanların demokratik taleplerinin şiddetle bastırılmasını durdurmak için harekete geçmeye çağırıyoruz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ

Haz
16
2013
0

Taksim Dayanışması: “İstanbul’un her yerinden on binlerce kişi Taksim’e yürümektedir. Halkımızın bu yürüyüşünün engellenmesi mümkün değildir.”

Taksim Dayanışması’nın 16 Haziran 2013 (Saat 01.20)  açıklamasıdır:

 

“Mahkeme sonuçlanıncaya kadar Gezi Parkının park olarak kalacağı sözünü veren yöneticiler, Gezi Parkını, İstanbul’u ve ülkemizi savaş alanına çevirdi!

15 Haziran akşam saatlerinde emniyet güçlerinin Gezi Parkı’na yapmış olduğu baskını kınıyor, kadın, çocuk ve yaşlıların parkta olduğu sırada, plastik mermiler, yoğun gaz ve ses bombaları ile yaptıkları saldırının bir insanlık suçu olduğunu bildiriyoruz.

Saldırı an itibariyle başta Taksim Meydanı ve çevresi olmak üzere tüm yurtta devam etmektedir.

Savaş koşullarında dahi görülmeyecek bir şiddetle yapılan saldırı esnasında Gezi Parkı ve Divan Otel’indeki revirler dahi saldırıya uğramıştır.  Şu an ülkemizin dört bir yanında ve İstanbul’un her köşesinde halkımız hükümetin bu saldırısını protesto etmekte ve Taksim’e doğru yürümektedir.

Şu an itibarıyla yapılan saldırının bilançosunu tespit etmeye çalışıyoruz. Şimdiye kadar defalarca güvenilirliğini yitirmiş valisinden, emniyetine kadar yapılan açıklamalar inandırıcı değildir. Sayısını henüz tespit edemediğimiz gözaltılar ve yüzlerce yaralı ilk elden tespit ettiklerimizdir. Plastik mermi ile vurulanlar, hastaneye gidemeyen onlarca yaralı vardır.

Dayanışma temsilcilerimizin Başbakan ile yaptığı görüşme akabinde; Taksim Dayanışması bileşenleri bundan sonraki sürecin nasıl şekilleneceğini demokratik ve açık bir biçimde tartıştıkları anlarda bu saldırı gerçekleşmiştir. Parkın içinde nasıl bir planlama yapılacağını kararlaştırmaya çalıştığımız ve Taksim meydanında hiçbir gösterinin olmadığı bir anda yapılan bu saldırı gösteriyor ki; Başbakan’ın niyeti bu ülkede toplumsal kutuplaşmayı arttırmak ve halkını ezerek otorite hırsını tatmin etmektir.

Çünkü Taksim Dayanışması olarak herkese açık olan karar alma süreçlerimizde hepsi de ülkemizin meşru ve yasal emek/meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve bütün gönüllü katılımcılarımız olarak haklı ve insani taleplerimizin takipçisi olacağımızı ilan etmiştik. Aynı zamanda Gezi Parkı’nda çadırlarımızı ve kalış biçimimizi düzenleme faaliyetleri ile meşguldük. Bu tablo gerek sanatçı ve gerekse milletvekilleri tarafından kamu görevlilerine iletilmişken yapılan saldırı, bu ülkede kamu düzeninin bizzat siyasi iktidar tarafından bozulduğunu göstermektedir.

Taksim Dayanışması olarak aşağıdaki çağrıları acil olarak yapıyoruz;

1-Emniyet güçlerinin bu vahşi saldırısı durdurulmalıdır. Bu gece ve yarın olacak olaylardan bütünüyle siyasi iktidar sorumludur.

2-Basın kuruluşları açıklamalarımızın halkımıza duyurulması konusunda yardımcı olmalı, halkına savaş açan bir siyasi iktidarın dezenformasyonundan halkımızı korumalıdır.

3-Bu sert polis müdahalesi sonucunda yaralanan yurttaşlarımızın sağlığından endişeliyiz. Gönüllü hekimlerin engellemesi durdurulmalı, 112 ambulans başta olmak üzere mevcut kamu sağlık kurumları acilen güçlendirilmelidir.

4-İstanbul’un her yerinden on binlerce kişi Taksim’e yürümektedir. Halkımızın bu yürüyüşünün engellenmesi mümkün değildir.

TAKSİM DAYANIŞMASI
16 Haziran 2013, Saat: 01.20

Haz
15
2013
0

“Bu daha başlangıç, MÜCADELEYE DEVAM!” (15 Haziran 2013)

Taksim Dayanışması’ndan yapılan açıklama şöyle:

“Taksim Dayanışması tarafından sabah saatlerine kadar süren toplantı ve forumlar sonucunda oluşan açıklamadır.

Taksim gezi parkında ağaç katliamını durdurmak için başlayan direnişimiz, Gezi Parkı sınırlarını aşarak İstanbul halkının ve ardından Türkiye’nin dört bir yanından yurttaşların onbir yıllık AKP İktidarına karşı birikmiş olan öfkesi ile buluştu. Yüz binlerce insan sokaklarda direnişlerinin 18’inci gününü tamamladılar.

Bu memleket topraklarının tanık olduğu en büyük hak arama mücadelelerinden biri olarak tarih sahnesinde yer alan bu direniş daha ilk günden başlayarak yoğun polis şiddetinin hedefi oldu. Yaşam hakkı dahil tüm insan haklarının ayaklar altına alındığı bir süreç içindeyiz. Ancak bu zulüm; kalabalıkları dağıtacağı yerde büyüttü, birbirlerini mücadele içinde tanıyan insanların dayanışmasını güçlendirdi, bütün canlıları boğan gaz bombalarının altında her türlü şiddete karşı sokakları doldurdu, direnişi birleştirdi ve bir halk hareketine dönüştürdü.

Direnişin başlangıcından beri ortaya konulan son derece açık ve haklı talepleri hükümet öncelikle görmezden gelme tavrı aldı. Ardından direnişi bölme, provoke etme ve meşruiyetini zedeleme çabaları içerisinde oldu. Yerel ve uluslar arası kamuoyu önünde iktidar meşruiyetini yitirerek amacına ulaşamadı. Haklı direnişimizin baskısıyla taleplerini muhatap alma ve tartışma noktasına geldi. Ancak bu daha başlangıç ve mücadele devam ediyor.

Bu direniş sırasında polis şiddetinin bir neticesi olarak 18 gün içerisinde 4 yurttaşımız; Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert ve Mustafa Sarı hayatını kaybetti. Pek çok yurttaşımız görme, işitme ve uzuv kaybına neden olacak şekilde yaralandı. Öldürülen arkadaşlarımızın acısını yüreklerimizde hissediyor ve en temel demokratik haklarını kullanırken öldürüldüklerini hatırlatıyoruz. Henüz bu ölümlerin sorumluları hakkında ciddi bir işlem başlatılmamış olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz, bu şiddetin sorumlularının yargı önünde hesap vermesinin takipçisi olacağız. Ayrıca polisin keyfi gözaltı politikası nedeniyle birçok kişi halen gözaltında tutulmaktadır. Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan ve tutuklanan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Bu süre içerisinde üzerimizde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklı eğilimlerin zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve birlikte mücadele edebildiğimizi gördük. Zayıflık olarak kabul edilen çoğulcu demokrasi, çoğunlukçuluğun karşısında bir direniş odağı oluşturmamızı sağladı. İktidarın üzerinden yükseldiği rant ve ekolojik tahribat politikaları karşısında yüz binlerce insan gezi parkında ağaçları savunarak kendi hayatlarını ve özgürlüklerini savundular. Gezi direnişi bir özgürlük alanı olarak polis şiddetine karşı barışçıl tutumunu korumayı bildi.

Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak bu süreç boyunca öğrendiğimiz en önemli şey mücadelenin zaman ve mekânla sınırlandırılamayacağı ve bundan sonra da hayatın, kentin ve ülkenin her metre karesinde ve her anında devam edeceğidir.

Direnişimizin 18.gününde 15 Haziran cumartesi günü içindeki tüm canlılar ile beraber parkımız ve kentimiz, ağaçlarımız, yaşam alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için Taksim Dayanışması olarak nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bu direniş, Taksim Dayanışmasının kolektif iradesinin yansıması ve bütünlüklü bir mücadelenin ortak bayrağı olacaktır. Bugünden itibaren tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ve gücümüzle ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa ve mağduriyete karşı direnişi devam ettireceğiz. Şu anda 18 gün öncesine oranla çok daha güçlü, örgütlü ve umutluyuz.

BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM!”

TAKSİM DAYANIŞMASI

Haz
14
2013
0

Taksim Dayanışması’ndan Önemli Açıklama (14 Haziran 2013)

Taksim Dayanışması’ndan yapılan açıklama:

-Biz beraber karar alacağız.. Buraya Topçu kışlası değil, tek bir çivi çakılmayacak. Parkımız park olarak kalacak. Bugün kendi organizasyonumuzu kurma vaktidir.

-Tüm gözaltıların serbest bırakılmasını istiyoruz

-Tepkimiz Recep Tayyip Erdoğan’a dır.

-Biz barikatları zorladık. Biz Gezi Parkını ve Taksim’i kazandık. 15 gündür Gezi’de bekliyoruz.. Bu nedenle beraber karar vermek istiyoruz ve forumlar düzenleyeceğiz ve mücadelemizi nasıl devam ettireceğimize karar vereceğiz.

-Yağmaya izin vermeyeceğiz burada 3’üncü köprü ve havalimanı da konuşulacak. Yeşil alanlarımızın katledilmesine izin vermeyeceğiz. kentler bizimdir.

-Forumları bugün 16:00’da başlatacağız.

-Yarın saat 10:00’da basın açıklamasıyla sonucu duyuracağız…

TAKSİM DAYANIŞMASI

(Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 14 Haziran 2013)

 

Haz
14
2013
0

P.E.N.’den Uluslararası Destek Mesajları

Bkz: https://www.pen.org.tr/tr/node/1824

PEN Uluslararası Başkanı John Ralston Saul ile Türkiye PEN Merkezi Başkanı Tarık Günersel 40 dakika süren bir görüşme yaptı. Türkiye’deki süreçlerle ilgili bilgi alan Saul ifade özgürlüğü, çevre ve demokrasi mücadelesinin yanında olduğunu vurguladı. Geçen kasımda Uluslararası PEN heyeti ile Türkiye’ye gelen Saul AB Bakanı Egemen Bağış ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile tutuklu ve davalı yazar, çevirmen, yayıncı ve gazeteciler bağlamında görüşmüştü. Saul polis şiddeti ve insan hakları ihlalleri bağlamında tekrar gelebileceğini belirtti.

PEN Uluslararası YK üyesi Philo Ikonya (Kenya PEN) ile PEN Uluslararası Kadın Yazarlar Komitesi Başkanı Ekbal Baraka (Mısır PEN) de dayanışma mesajları iletenler arasında. Mısır PEN Merkezi önceki başkanı Baraka, “Yüce bir din olan İslam’ın siyasete alet edilmesini” kınadı.

PEN Uluslararası Sekreteri Hori Takeaki (Japon PEN), PEN Uluslararası Başkan Yardımcılarından Lucina Kathmann (Meksika), PEN Uluslararası YK Üyesi Antonio Della Rocca (İtalya), Arnavutluk PEN Merkezi Başkanı Entela Kasi, Alman PEN yönetiminden Christa Schuenke, Uygur PEN önceki başkanı Kaiser ÖzHun ve Avustralya-Melbourne PEN’den Judith Buckrich dayanışma halinde olduklarını belirttiler.

Avusturya PEN Merkezi Başkanı Helmuth Niederle dünyadaki bütün PEN merkezlerine çağrıda bulundu, Türkiye’deki anti-demokratik baskılara ve insan hakları ihlallerine dikkat çekti. Niederle çevre ve demokrasi mücadelesinden yana mesajlar ve şiir-öykü gibi eserlerden oluşacak bir kitap için katkılar istedi. Bu kitap aynı zamanda Türkiye’nin kültür zenginliğine bir saygı ifadesi olacak ve protesto olarak elçilik ve konsolosluklara sunulacak.

B/ilginize, saygıyla.

PEN Türkiye Merkezi

Haz
13
2013
0

KESK’ten “Topyekün Direniş” Mesajı (13 Haziran 2013)

KESK: Gezi Parkına Saldırıya Cevabımız İşyerlerinden Başlayarak Topyekün Direniş Olacaktır!

Türkiye’de tam 17 gündür süren bir direniş yaşanıyor. Daha fazla rant için gittikçe betonlaştırılan İstanbul’un son yeşil alanlarından birisi olan Taksim Gezi Parkının etrafında oluşturulan sevgi çemberi tüm Türkiye’yi sarmalamış bulunuyor. Evet, her şey ‘3-5 ağaç’ için başladı. Ancak bugün eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye talebi o ağaçların yeşeren dalları gibi tüm ülkeyi sarmış durumda. AKP’nin baskı ve zulmüne karşı birleşen milyonlar her türlü baskıya rağmen kararlılıkla taleplerini savunuyor, teslim olmuyor.

Uyguladığı politikalarla bir korku imparatorluğu yaratmaya çalışan AKP’nin otoriter, dayatmacı ve baskıcı politikalarına karşı ayağa kalkan halk, ‘Artık Yeter!’ demiştir. Buna rağmen milyonların taleplerini görmemekte ısrar eden AKP; insanların öldüğü, yüzlerce insanın ağır biçimde yaralandığı ve sakat kaldığı bir kin ve vahşetle halka saldırmaya devam etmektedir. AKP iktidarı ve Başbakan, halkın demokratik taleplerine kulak vermek yerine “ezmeyi ve yok etmeyi” öngören bir dil ve politikada ısrar etmektedir. Her kürsüye çıktığında yalana sarılan, halkı ayrıştırmaya yönelik argümanlar kullanarak halkı aşağılayan Başbakan’ın hezeyanlarının kaynağı başına geleceklerden duyduğu korkudur. Direnişin asli bileşenlerini sürecin dışında tutmaya çalışarak “sahibinin sesi” kişilerle görüşmeler yapılmasının, medya üzerinden her türden dezenformasyon uygulanmasının sebebi tamda bu korkudan kaynaklanmaktadır. 

AKP’ye ve Başbakana bir kez daha sesleniyoruz: 

Yanlışta ısrar etmeyin. Ortada Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren bir sorun vardır. Halk kararını vermiştir. Bu ülkeyi demokratikleştirmek için her türden bedeli göze almıştır. Sorunun çözüm iradesini temsil eden yapı, en başından beri Gezi Parkı direnişinin içerisinde yer alanların en geniş birlikteliğini sağlayan Taksim Dayanışması’dır. Hükümet hiç vakit kaybetmeksizin Taksim Dayanışması’nın temsilcileriyle görüşmelidir. Milyonları tatmin edecek çözüm ancak Taksim Dayanışmasının taleplerine cevap verilmesiyle mümkündür. Bunun dışındaki tüm çabalar ve oyalama taktikleri beyhudedir.

Özellikle son iki gündür Başbakan ve İstanbul Valisi tarafından direnişin merkezi olan Taksim Gezi parkına müdahale edileceğinin sinyalleri verilmektedir. Bilinmelidir ki, böyle bir girişim sorunu içinden çıkılmaz hale getirecektir. Ülkenin her yeri Gezi Parkına çevrilecek ve ortaya çıkacak tüm sorunların tek sorumlusu AKP iktidarı olacaktır.

KESK nasıl ki, kamu emekçilerinin iş ve ücret güvencesine 657 sayılı DMK’da yapılması planlanan değişikliklere karşı 5 Haziran için almış olduğu Grev kararını 4 Haziran tarihinde başlatarak Gezi Parkı direnişiyle buluşturmuş ve 4-5 Haziran tarihlerinde hizmet üretmeyerek tüm şehirlerde merkezi meydanlara akmışsa, Gezi Parkına müdahale tehditlerinin pervasızca dillendirildiği bugünlerde de tepkisini en üst düzeyde gösterecektir. Direnişin başından bu yana halkın yanında ve parçası olan KESK, tarihsel sorumluluğunun gereklerini yerine getirmekte tereddüt etmeyecektir. 

Bu kapsamda KESK; tüm kamu emekçilerini başta İstanbul olmak üzere tüm illerde Saat 21.00 itibariyle başlayacak eylemlerde direnişin aktif bir parçası olmaya çağırmaktadır. Yine bu gece Gezi Parkına müdahale edilmesi halinde yarın sabah itibariyle işyerlerine giderek tüm kamu emekçilerini direnişi sahiplenmeye çağıracak ve iş bırakarak şehirlerin merkezi meydanlarına yürüyecektir. Bu kararımız sadece bu gece için değil, Gezi Parkına saldırı yaşandığı an itibariyle de geçerli olacaktır.

KESK olarak; eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye’nin kurulması mücadelesinde kamu emekçilerini, işçileri, gençleri, kadınları ve tüm halkımızı direnişin parçası olmaya ve mücadeleyi büyütmek için bir adım daha öne çıkmaya çağırıyoruz.

KESK Yürütme Kurulu

(Kaynak: www.kesk.org.tr)

Haz
13
2013
0

17. Gün: “Direnişe devam…”

Taksim Dayanışması son gelişmelere ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Gezi Parkı merdivenlerinde gerçekleştirilen açıklamada, Başbakan Erdoğan’ın 1 Aralık 2009’da AKP Grup toplantısında söylediği “Temel hak ve özgürlükler oylama konusu yapılamaz. Bir insanın hak ve hürriyetlerini, bir toplumun, halkın yaşam özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü kalkıp da referanduma sunamazsınız” sözleri hatırlatıldı.

“Ülkemizin de imzaladığı uluslararası hukuk anlaşmaları ve Anayasa çerçevesinde sağlıklı çevrede yaşama hakkının referandum konusu yapılamayacağı açıktır” denilerek taleplerin hukuki ve meşru olduğu dile getirildi.

 “Yurttaşların her alanda yükselttiği taleplerin irdeleneceği, milyonlarca yurttaşın duygularını yansıtan, gerçek muhatap olarak Taksim Dayanışması’nın içerisinde yer alacağı diyalog kanallarının açılacağını umuyoruz. Bütün demokratik kurumları sanatçıları, aydınları ve medya taleplere yönelik somut adım atılması yönünde katkılarını arttırmaya davet ediyoruz. Tüm bu gerekçelerle, ilk oturduğumuz günkü gibi, yine türkülerimiz, kitaplarımız ve şiirlerimizle, çadırlarımız, uyku tulumlarımız ve tüm taleplerimizle birlikte Gezi Parkında olmaya devam edeceğiz”

Kaynak: soL Haber Portalı

 

Haz
13
2013
0

Öğretim Üyeleri’nden Destek Bildirisi

Üniversite Konseyleri Derneği çağrısıyla toplanan 9 akademisyen derneği tarafından Taksim Gezi Parkı Dayanışması’na destek bildirisi yayımlandı.

“Türkiye, hükümetin Taksim Gezi Parkı’nın ortadan kaldırılmasında halk ile inatlaşmasına karşı başlayan ve iş yerlerinde, meydanlarda, mahallelerde milyonlarca insanın katıldığı protesto gösterilerine sahne olmaktadır. Bizler biliyoruz ki bu protesto gösterileri, yalnızca bir çevre duyarlılığı veya hükümetin bugüne kadar elimizden aldığı en değerli şey Gezi Parkı olduğu için değil, 11 yıldır devam eden bir siyasi tarza, bir rejim inşasına karşı biriken öfkedendir.

Türkiye halkına dayatılan rejim değişikliğine, ülkenin iktisadi bağımsızlığının ve geleceğinin garantisi olan tüm kaynakların yağmalanmasına ve mülk olarak sermayeye devrine karşı çıkan halkımız, ister yaşanan süreci bilinçle ve bilimsel temelleriyle kavrayarak, ister iktidarın giderek despotlaşan yaşam tarzı ve kimliği üzerindeki dayatmalarına karşı biriktirdiği naif öfkeyle olsun isyan etmekte haklıdır.

Biz, akademisyenler, ülkemizin yaşadıklarının aynısını üniversitelerde yaşadık, yaşıyoruz. Topluma ait üniversitelerimiz bu süreçte piyasaya alıştırıldı, şimdi özelleştirilmek isteniyor. İTÜ ve ODTÜ Asistanlarını direnişe götüren iş güvencesiz çalıştırmanın üniversitenin tüm bileşenlerine uygulanması amaçlanıyor. Üniversiteler Abdülhamit’e onursal doktora verecek kadar gericileştirildi. Tıpkı çeşitli toplumsal kesimlere karşı açılan davalarda olduğu gibi çok sayıda ilerici, yurtsever, aydınlanmadan yana olan akademisyen ve öğrenci hileli soruşturmalara uğradılar ve tasfiye edilmeye çalışıldılar. Üniversiteler kişiliksizleştirildi ve hükümetten yana tavır almaya zorlandı; kimi de bunu gönüllü olarak yaptı. Hatta Reyhanlı saldırısı gibi bu ülkenin yaşadığı en korkunç terör olayında bile, üniversite yönetimleri seslerini çıkarmayarak veya hükümetten yana çıkarak Reyhanlı saldırısının ve hükümetin diğer hukuksuz uygulamalarının vebalini paylaştılar.

Biz aşağıda imzası bulunan akademisyen dernekleri, Haziran Direnişi’ni koşulsuz destekliyor ve selamlıyoruz. Hükümetin ne Üniversite yasası ne Anayasa yapacak ehliyeti olmadığını ilan ediyoruz. Yeni bir ülkeyi kuracak Anayasa’nın ve özgür, bağımsız, bilimsel, toplumdan yana bir Üniversite Yasası’nın ancak direnen halkımız tarafından yapılacağını biliyor ve seviniyoruz.”

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Isparta Öğretim Üyeleri Derneği, İnönü Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği, Tüm Öğretim Elemanları Derneği, Üniversite Konseyleri Derneği, Van Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Gazi Üniversiteli Öğretim Üyeleri Derneği

(Kaynak: soL haber portalı)

Haz
12
2013
0

Taksim Dayanışması: “Tüm Dünya’ya sesleniyoruz.”

Taksim Dayanışması, tüm şiddetiyle devam eden polis saldırısına ilişkin bir açıklama yayınlayarak, tüm dünyayı tepki vermeye çağırdı.

Tüm Dünya’ya sesleniyoruz.

Taksim Gezi Parkı’na 14. günü sabahında başlayan polis şiddeti, gece yarısı itibariyle devam ediyor.

Sabah saatlerinde polisin acemice senaryolaştırdığı provokasyon oyununun tutmaması üzerine sürdürdüğü gaz bombalı saldırı sonrasında yüzlerce yaralanma, bu yaralılar arasında çok sayıda beyin travması geçiren insan da bulunmaktadır. Yoğun gaz nedeniyle Taksim Meydanı çevresinde tüm hayvanlar ve kuşlar ölmektedir.

Taksim Meydanında ve Gezi Parkı’nda bulunan insanlarımız, çocuklarımız tüm saldırılara onurlarını korumak için ölümü göze alarak direnmeye devam etmektedir.

Hükümetin bizzat emriyle yürütülen polis şiddetinin durdurulması için tüm Dünyayı tepki göstermeye, halkımızı desteğe davet ediyoruz.

TAKSİM DAYANIŞMASI

Haz
12
2013
0

15. Gün: “İnsanım ben! Bende haklılığın inadı vardır!”

6

Taksim Gezi Parkı dayanışmasının 15. günü…
“Taksim Gezi Parkı’nda, iktidarın gaddarlığına karşı
haklılığın inadı mücadele etmektedir!”

takip ediniz: https://evvel.org/ilgi/taksim-gezi-parki

2

1

Taksim Gezi Parkı dayanışmasının 15. günü…
“Taksim Gezi Parkı’nda, iktidarın gaddarlığına karşı
haklılığın inadı mücadele etmektedir!”

490-551

takip ediniz: https://evvel.org/ilgi/taksim-gezi-parki

Haz
11
2013
0

14. Gün, 11 Haziran 2013: “Buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz.” (Taksim Dayanışması)

insanlik

Taksim Dayanışması’nın Basın Açıklaması
(14. Gün, 11 Haziran 2013)

Taksim Gezi Parkı’na 14. Günde, Gezi Parkı için direnenlere yanıt yine polis panzeri ve gazla geldi! 10 gün önce sabah 05.00’te Gezi Parkına yapılan polis baskını ile bugün yapılan arasında sadece saat farkı bulunuyor. Bu kez 07.00’de yapılarak fark yaratılan polisin Taksim’in fethi harekatında yine onlarca yaralı ve toplumu endişeye sevk eden bir polis ablukası var. Polis ablukasının olduğu yerde demokrasiden, diyalogdan söz edilemez.

Taksim Dayanışması’nın yurttaşlarımızın ortak dileği haline gelen taleplerine hiçbir yanıt verilmemişken, İki haftadır omuz omuza her türlü dayanışmayı gösteren Gezi Parkı direnişçileri arasında parkçı-marjinal ayrımı yapılmasından medet umuluyor. Kimse parkına ve yaşamına sahip çıkanları ayrıştırmaktan medet ummasın. Biz bir arada durmaya ve haklı, meşru taleplerimizi dayanışma ile örmeye devam edeceğiz.

Oysa, Taksim Gezi Parkı’nı betonlaştıracak proje ortaya çıktığı günden bu yana kamuoyu oluşturma adına mücadele eden, parkına ve meydanına sahip çıkan, iş makinalarının önüne yatan, parkta sabahladığı için polis şiddetine maruz kalan; gece gündüz Taksim başta olmak üzere ülkenin her yanında parkı ve yaşam alanlarını savunanlara yönelik polis şiddetini kendisine yapılmış olarak kabul eden milyonlarca yurttaşımızın duygu ve taleplerini yansıtan TAKSİM DAYANIŞMASI olarak; mücadelemizin karalanmasına izin vermeyeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.

Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere, Taksim Dayanışması heyeti Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la görüşmüş ve taleplerini kendisi aracılığıyla hükümete iletmiştir. Bu görüşmenin ardından iletilmiş taleplere dair hiçbir açıklama yapılmamışken yeni ve nasıl oluşturulduğu belirsiz bir heyetle görüşmek, samimi bir diyalog çabasından ziyade kamuoyunu yanıltmaya ve milyonların günlerdir ülkenin dört bir yanında haykırdığı meşru ve demokratik taleplerin altını boşaltmaya yöneliktir. Bu gün yapılan polis çıkarması ise iktidarın niyetini ve halka karşı tutumunun en açık ifadesidir.

Talepler ortadadır. Muhatap bellidir. Taksim Dayanışmasıdır.

İki haftadır, şiirleri, şarkıları ve sloganlarıyla bir arada halay çeken, kadını genci, lgbt bireyi, emekçisi, inananı ve inanmayanıyla Taksim gezi parkı ve alanında demokratik tepkisini gösteren yüzbinlerin, başta Kızılay olmak üzere ülkenin 77 ilinde sokakta talepleri haykıran milyonlarca yurttaşımızın taleplerini reddeden, kendi yurttaşlarını tehdit eden, alternatif mitingler düzenleyerek toplumsal kutuplaşmayı arttırmaya çalışan AKP iktidarından endişeliyiz.

Parka karşı beton kışla, toplumsal barış talebine karşı polis saldırısı ve alternatif miting dışında somut adım atmayanların çok büyük bir vebal altına girdiklerini kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.

Bir kez daha yinelemek istiyoruz. Parkına ve yaşamına sahip çıkanlarla polisi karşı karşıya getirmekten vazgeçin. Gözaltına alınanları serbest bırakın, iki haftadır süren polis şiddetinin sorumlularını görevden alın ve ilk ve en temel talebimiz olan GEZİ PARKININ 1 METREKARE OLSUN BETONLAŞTIRILMAYACAĞINI, PARK OLARAK KALACAĞINI RESMİ OLARAK AÇIKLAYIN…

Ülkenin ve dünyanın dört bir yanında sahip çıkılarak meşruluğu tartışılmaz bir hal alan, açtığımız davalar ve uluslararası evrensel hukuk kriterleri açısından da en temel insan hakları ve demokrasi kriterleri açısında hukukiliği tartışılamayacak olan taleplerimizin takibinde ısrarcıyız.

Gezi Parkına, Taksime sahip çıkan gençlerin, meydanları dolduran kadınların, gece gündüz nöbet tutanların, evinden kalbiyle destekleyenlerin yani halkın talepleri karşılanana kadar, toplumsal barışa yönelik adımlar atılıncaya kadar buradayız. Taleplerimiz görülünceye, somut adım atılıncaya kadar parkımıza ve meydanlarımıza tüm yurttaşlarımızla birlikte büyük bir dayanışma ile sahip çıkmaya devam ediyoruz.

Saat 19.00’dan itibaren taleplere sahip çıkanları bekliyoruz.

Buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz.

TAKSİM DAYANIŞMASI

(Kaynak: soL haber portalı)

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com