Orhan Veli için…
(…) Ama söz konusu şiir olunca, dil olunca, biraz da fikir olunca tıkır tıkır dizerdi konuşmasını, o kısık çatlak sesiyle usul usul. Güzel konuşmazdı, daha çok güzel susardı. Gençliğimden bu güne, gözlerim kadar dost bildiklerim vardı. Açlık yalnızlık gibi bir şeymiş bırakılmak. Şu meyhaneler de olmasa, nerede yazacaktım yazdıklarımı?.. Yalnızdım tüm ilgilerle. Kutsal şeffaf yalnızlık. Tüm çıkmazları aydınlığa vardırmak için. Anılar, kül rengi akşamlarda duman… Pırıl pırıl, parlak, zaman zaman… Ve gitmişlerin peşinden yazılmış yazılar ve söylenmiş şarkılar. Hepsi o kadar. O kadar.
Dostluk öylesine dostluktu ki bende, türkülerim türküleriyle iç içeydi sanırdım. Hepimizin hepimizde ter muhabbeti, ömür hakkı, ölüm hakkı, dostluk canı vardı sanırdım. Dostsuz yaşanılmaz bu şehirde sanırdım. (…) Ve bir gün dost sandığım dostlar gölgemi süpürmeyi düşündüler şehrin caddelerinden… Gölgemi çamur gibi fırlattılar peşimden. Sanmıştım ki bana öyle geliyor. Sanmıştım ki sen gidersen, ben gidersem, o giderse şehrin başı döner hasretten.
Her gidenin ardından üç beş anı, üç beş yazı. Ve sonra bir laf, “Ölenle ölünmez, başın sağ olsun”; ne kaba laf.
Şaşırır kalırım arada bir, apışır kalırım arada bir. Ölüm zaten “eşiğim” derim. Seni ararım, onu ararım, gidenleri ararım. Cesedimi ararım eşiklerimde. Vururum kendimi içkiye, şiire. Tüm çocuklar gülmeli derim, tüm insanlar gülmeli derim, tüm ocaklar tütmeli derim. Bütün acılar doymalı derim…. Tüm gözler aydınlıkta olsun isterim. Ve seni düşünürüm. Sait’i düşünürüm, adaşım Cahit Sıtkı’yı düşünürüm.(…)
11.7.1968
Cahit Irgat
“Çok Yaşasın Ölüler”
Haz: Turgut Çeviker, Notos Kitap,2011, ss.32-33