“Körler Ülkesi’nin tipolojik tınısı…”
(2017 yılında Kadıköy-Kadife Sokak’ta görülmüştür.)
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.
“Körler Ülkesi’nin tipolojik tınısı…”
(2017 yılında Kadıköy-Kadife Sokak’ta görülmüştür.)
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sokak Sanatı” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/duvarda adresinden ulaşabilirsiniz.
Körler Ülkesi Kadıköy’de, KargaBAR ve KargART ekseninde; 2007 yılında yayın hayatına başlayan Karga Mecmua Ocak 2017 tarihli 111. sayısıyla birlikte 10. yaşını kutluyor… Mecmua’da 500’ün üstünde katılımcının gönüllü desteği ile 2000 civarı yazı, 2500 civarı orijinal görsel yer aldı.
Karga Mecmua 10 yıldır sürdürdüğü yayın serüvenine, ağırlıklı olarak 2007-2013 yılları arasında yayımlanmış 25 betikle (bkz: https://bit.ly/kargaca) katılmaktan onur duyduğumu ifade etmeliyim. Bu süreçte Tayfun Polat ile Utkan Çınar‘a -sahici/sıkı insan oldukları için- ne kadar teşekkür etsem azdır: Beni, metinlerimi, şiirlerimi ve evvel.org‘u hiçbir zaman, hiçbir sıkıntıda yalnız bırakmadılar… Her daim sağolsunlar, varolsunlar.
Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
Karga Mecmua’nın tüm sayılarına
https://www.kargamecmua.org/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Fotoğraflar: Zafer Yalçınpınar
Hamiş: Zafer Yalçınpınar’ın “Kendini Anlatan” fotoğraflarına https://zaferyalcinpinar.tumblr.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Fotoğraflar: Zafer Yalçınpınar
Hamiş: Zafer Yalçınpınar’ın “Kendini Anlatan” fotoğraflarına https://zaferyalcinpinar.tumblr.com adresinden ulaşabilirsiniz.
(…)
İşte bu eve böylece gelmiş ve ayakkabılarımı önünde çıkarmıştım. Yine aynı kapı, bir açık mektup, bir arzuhal gibi gözlerimin önünde açık duruyor. Okuyorum, diyor ki:
-Ölme! Senin ışıklı apartmanlarda yaşamanı istemem amma, kara toprağa da göçmene razı değilim. Biliyorum ki, gecelerin bu müthiş ayazına rağmen, yarın yine sabah güneşi yüzüme çarpacak; ısınacağım. Güneşe çevrilmiş bir tarla toprağı gibi mesut olacağım. Bu saadet tahtalarımı biraz daha buruşturup beni ihtiyarlatacak. Fakat ben, bir yıkıcının gelip beni sökeceği güne kadar yaşayacağım. Ayaza, yağmura, güneşe ve çatlaklarıma rağmen yaşayacağım. Yıkıcı, çivilerimi söküp tahtalarımı parça parça edecek. Çivilerimi demir fiyatına verip, tahtalarımı başka tahtalarla beraber kilosu kırk para, elli paradan satacak. Ben, tıpkı böyle, soğuk ayazlı bir gecelerde, nasibi yoklu ve mustarip yaşamak olan insanların sac sobalarında yanacağım. Işığım gözlerine vuracak onların. Ateşim sıcak bir anne eli gibi soğuk derilerini ısıtacak. Ve ben, işte böyle can verip kül olurken bile, ateşim ve ışığımla bahtsızlara saadet saçacağım. (…)
İşte gözlerimi sıkıyorum. Sımsıkı. Bir torbanın ağzını bağlar gibi, sımsıkı. (…)
İlhami Bekir Tez
“Taşlı Tarladaki Ev”, YKY, 3. Baskı, 2016, s.26-27
Yeniyetmelik günlerimde (90’ların tam ortasında) plaklardan ve cd’lerden kasetlere yaptığı çekimlerle ‘müzik/rock’ anlayışımı (aslında hayatımı) değiştiren “sıkı insan” Apaçi Ayhan vefat etti… Müthiş üzgünüm… (Zy)
Polis, Kadıköy Caferağa mahallesindeki 26A Kolektif Cafe’nin bulunduğu sokağı ablukaya aldı. Sokağı giriş çıkışlara kapattı: https://www.birgun.net/haber-detay/polisten-kadikoy-26a-cafe-ye-cay-ablukasi-137861.html
(…) Cemal’in uzak bir akrabası vardı, Deli Ömer derlerdi. Arsayı solunda bırakan yokuşu ceketi omuzunda tırmanırdı. Kandil akşamları sebil suyu dağıtırdı. Onu görür görmez, bütün çocuklar peşine düşerlerdi, o çok kızardı. Sözlerini cevapsız bıraktıkları zaman pek sinirlenirdi. Onlar, “Deli Ömer” diye bağırırlardı. O, kelle şekeri iriliğinde taşlar alır, yuvarlardı arkalarından. (…) Onlar yıkık evlerin bodrumlarına saklanır yahut türbe duvarının girintili yerlerine sokulurlardı. Havada uçuşan beyaz güvercinlerin kakası omuzlarına damlardı. O zaman Ömer, çocukların ayaklarından çıkan pabuçların tekini cebine sokar, geri döner, orada Taş Mektep’in hemen biraz ötesindeki barınağına dalardı. Onlar artık, ayaklarına yeni bir sandal alınana kadar takunya giyerlerdi ve takunyalarını atıp ellerinde balıkçı oltalarıyla balık avlamaya gittikleri zaman, çıplak ayak tabanlarına sivri midye kabukları, parlak deniz taşları batardı. Bazen, sinsi bir çocuk uysallığıyla yanına sokulur:
-Ömer Ağabey, nasılsın? diye hatrını sorarlardı.
O, onlara şöyle derdi:
-Annene söyle, bu gece benim eve gelsin.
Çocuklar bu sözleri annelerine söylerdi.
Anneler de gülerdi.
Ömer, o zamanki İstanbul’un bütün dilencileri gibi şehrin yedi semtini bilir, yedi çarşısında emrederek dilenirdi. Her yerde ayağı uğurlu sayılırdı. Ve bilinirdi ki, o eğer dalına binilmezse, alacakaranlıkta omuzlarına değerek uçan güvercinleri bile ürkütmeyecek kadar iyidir.
İlhami Bekir Tez
“Taşlı Tarladaki Ev”, YKY, 3. Baskı, 2016, s.36
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.
Büyütmek için tıklayın…
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.
Neo-Beat taifesi “Factory” adında bir manifesto yayımladı. Manifestonun tam metnine https://beatkusagi.com/factory-manifestosu/ adresinden ulaşabilirsiniz.
(…)
4) Yapmak ile değil, denemek ile ilgileniyoruz. Yalnızca deneyselliğin sınırlarını merak ediyoruz.
(…)
6) Bizler sanatçı değiliz. Sanatçılık popüler kültür ve piyasacılıkla kirlenmiştir. Bizler Factory işçileriyiz.
(…)
8) İlk Factory işçisi Hector’dur. (…)
(…)
10) Bizler isimlerimizin haykırılmasını istemiyoruz. Etiketleri, piyasacılığı, patlayan flaşları reddediyoruz. Bizler yalnızca aydınlanmış zihinler talep ediyoruz.
11) Factory tünelin sonundaki aydınlık değil, tünelin kendisidir. Aydınlanmaya giden yolda yüzeyselliğe geçit vermemektir.
(…)Factory Manifestosu‘ndan…
pasaj69.org taifesinden Uğur Yanıkel, son zamanlarda gerçekleştirdiği araştırmalarla Ece Ayhan’a ilişkin birçok önemli bilginin ve konunun gün ışığına çıkmasına, aydınlanmasına yardımcı oluyor: 1995 yılının Mayıs ayına kadar Ece Ayhan’ın yaşadığı evler, semtler ve kentler listesi aşağıdadır. Listeyi EVV3L taifesiyle paylaştığı için Uğur Yanıkel’e yerden göğe kadar teşekkür ediyorum. (Zy)
Express Dergisi, 27 Mayıs 1995, Sayı: 70
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.
“Kargo” adlı rock topluluğundan -özellikle de ‘Yalnızlık Mevsimi’ adlı albümde ortaya çıkardığı farklı enerjiden- tanıdığımız Mehmet Şenol Şişli’nin (M.Ş.Ş.) “Sayıklayanlar” adlı projesini ‘Yalnızlık Mevsimi’ döneminden günümüze kadar kendini sürekli yenileyen, uçsuz bucaksız ve etkileyici bir ‘Yalnızlık Çölü’nün imgesel alan derinliğini hissederek okudum. Ben, eserin içerdiği bu özel duygudurumu ‘tersine sonsuzluk’ olarak nitelendiriyorum: Kitabın açılışındaki ilk imge, Sayıklayanlar’daki ‘tersine sonsuz’ uzamın üstsel büyüklüğünü teyit ediyor:
“Karanlık boş odanın içinde / çizgisiz siyah bir dosya kâğıdı.”
Her şeyden önce, M.Ş.Ş.’nin kaleme aldığı Sayıklayanlar’ın 14 yıllık bir duygusal birikimle hazırlanmış, yaşamsal ve imgesel karşılığı üzerinde sürekli düşünülmüş, yüzlerce kez sınanmış ve sonuçta da defalarca alev almış “güçlü bir şiirsel bütünlük” projesi olduğunu ifade ederek, işbu sıkı eserin içerdiği poetika becerisini teslim etmem gerekiyor. Çünkü Sayıklayanlar projesi, amorf bir lirizm aracılığıyla piyasalandırılan günümüzdeki etkisiz/başarısız şiir anlayışından -ve şairlerden- tamamıyle uzakta, kendisiyle, kendi anlamıyla yanarak oluşmuş, ayrıksı bir “dağ” gibi karşımda duruyor.
Eserin içeriğinin yanı sıra yapısal bileşenleri de etkileşimli bir kurguyla, yıllar içinde, sürekli yönseme ve bakış açısı değiştirerek, özel bir yenilenme duygusuyla tasarlanmış. Sayıklayanlar’ın kitap baskısının içinde bir audio-cd ve şiirlere eşlik eden çeşitli çizimler yer alıyor. Metnin çizimlerle ve müzikle olan ilişkisi M.Ş.Ş.’nin dostlarının katılımıyla (‘M.Ş.Ş. Bend’ vesilesiyle) bireysel edimlerden çok daha başarılı bir ekip çalışmasına, acının kardeşliğine ve duygudurumsal bir paylaşıma dönüşüyor. Projenin bu özelliği okuyucu ve dinleyici tarafından eserin içselleştirilmesini, eserdeki nüansların anlaşılmasını kolaylaştırarak metnin kavramsal açıdan bütünsel bir şekilde ilerlemesini sağlıyor. Sayıklayanlar projesi, mevcut yapısıyla -hem işitsel hem de görsel etkileşimlerle birlikte- taklit edilemez derecede eşsiz bir ‘tuşe’ barındırıyor. Zaten, Sayıklayanlar’ı ‘dramatik ironi’ ağırlıklı monologlarla tasarlanmış bir “radyo piyesi” şeklinde türev okuma imkânımız da var.
20 epizottan oluşan Sayıklayanlar’ın içerdiği her dizeyi veya zihnimizde oluşan her imge alevini, “yalnızlık felsefesi” olarak belirginleşen ve M.Ş.Ş. tarafından tetiklenen bir tanımlama ya da tanıma ediminin tipolojik sonuçları olarak düşünmek gerekiyor. M.Ş.Ş.’nin ruhsal çözümlemeleri, toplumun bütününü ‘elinin tersiyle bir kenara itmek’ diyebileceğimiz özel bir ‘red mekanizması’nı işaret ediyor: Eserin bütününde dilsel olarak 2. çoğul şahsın ‘siz’ söylemleriyle yerildiğini görüyoruz. Benim okumalarımdan elde ettiğim çıkarımlara göre, Sayıklayanlar’ın 3. epizotunda söz konusu ‘ret mekanizması’nın en güzel dizeleri şöyle belirmiş:
“(…) bir şeyler sürtmeli gece/ yoksa iyi akşamlar dediğimiz yüzler/
evlerinde ne yaparlar sonra?/ Yalnızlık hâkimdir her şeye/
diye gümler karanlık / içimizdeki çölün üzerine.(…)”
Eserde, ‘gerçeklik’ kavramının felsefi olarak sıkça sorgulandığını görüyoruz. Eserin değişik epizotlarında “duyarsızlaşan kentli kimliği”nin değişken algıları bir tür suçlamayla eleştiriliyor ve M.Ş.Ş., şehrin duygusuz, insansız kalışını sürekli yeriyor. 13. epizotta şu ‘yüzleşme’ye tanık oluyoruz:
“(…) Durun, soluklanın biraz/ fazla kapattınız/ gözeneklerinizi./
Sen de kimsin?/ Ben senim,/ karıştırıyoruz sadece/karanlıklarımızı/(…)”
Eserin 16. ve 17. epizotları arasında yer alan “Rüzgâr Kullanma Kılavuzu”nun öneminden de bahsetmek zorundayım: Bu kılavuzda, M.Ş.Ş.’nin ‘Yalnızlık Felsefesi’ni vurgulamaya çalıştığı mevcut epizotlardan çok farklı, özüt, dingin ve bireyin kendi varlığıyla buluşmasının sonucundaki ‘kabullenmeler’i kapsayan ara-duygular oluşuyor. Bu kılavuzda ‘Yalnızlık Felsefesi’nin tanımlanması değil de bire bir, örtüşen bir şekilde “Yalnızlık Felsefesi’nin yaşanması” söz konusu…
M.Ş.Ş., Sayıklayanlar’ın tüm epizotlarında modern şehir olgusunun zorunlu kıldığı yalnızlık duygusunu dile getirirken toplumun katmanları arasındaki yapay ilişkinin çelişkileriyle ve ‘bireyselleşme’nin sonuçlarıyla hesaplaşıyor. Kitabın devamında -14. epizotta, ‘Çirkin Centilmenler’ yükselişiyle birlikte- mevcut hesaplaşma vites arttırarak, zaman zaman konum ve cephe değiştirerek topyekün bir kişilik savaşına dönüşüyor. Bu savaşın tarafları, ‘öz-saygıya inanan karakterli insanların yalnızlık çölü’ ile ‘öz-saygıya inanmayan sürüngenlerin kalabalık kenti’ olarak daha da belirginleşiyor:
(…)
Kimsiniz,
kimlersiniz?
Korkmayın
Sizsiniz.
Her şey sizsiniz!
(…)
Sonuçta, kentsel bunalımın gündelik yaşama dönüşmesinin ve hırs nedeniyle özgürlük düşüncesinin yok edilmesinin tüm biçemlerini anlamak isteyenler, Sayıklayanlar’ı yerden göğe kadar okumalı! Bireylerin kendi elleriyle özgül duygularını köreltmesine, köleleşmesine, yabancılaşmasına ve öz-saygının (bireyin kendisine olan saygısının) temelden yıkılmasına tanık olmak isteyenler, M.Ş.Ş.’nin en büyük ‘yüzleştirme’ ve ‘hesaplaşma’ eseri olan Sayıklayanlar’ı defalarca okumak zorundalar… Ancak, dikkat etmek gerekiyor; M.Ş.Ş.’nin ‘Yalnızlık Çölü’ne tanık olan herkes, hakikatin yakıcılığıyla alev alabilir ve kendi kendinize sayıklamaya başlayabilirsiniz:
“(…)
Hep gece!
Hep gece!
Hep gece!
Hep gece!”
Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Kitap, Sayı: 226, 26 Ağustos 2016, s.4
Hamiş: Yalçınpınar’ın inceleme yazılarına https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden, tüm kitaplarına ve özgeçmişine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Ayrıca Bkz:
-John Berger’in Şiirlerindeki Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/johnbergersiirler
Aydınlık Kitap, Sayı: 243, 30 Aralık 2016
-Nilgün Marmara’nın Kâğıtları’ndaki İmgelem
Tam metin pdf: https://bit.ly/nilgunmarmarakagitlar
Aydınlık Kitap, Sayı: 241, 9 Aralık 2016
-Oktay Rifat’ın Dışarıda Kalan Şiirleri
Tam metin pdf: https://bit.ly/oktayrifatdisarida
Aydınlık Kitap, Sayı: 235, 28 Ekim 2016
-Ingeborg Bachmann ve Dil Felsefesi
Tam metin pdf: https://bit.ly/bachmanndilfelsefesi
Aydınlık Kitap, Sayı: 220, 8 Temmuz 2016
-“Nicanor Parra’nın ‘Karşışiir’leri”
Tam metin pdf: https://bit.ly/nicanorparrakarsisiir
Aydınlık Kitap, Sayı: 216, 10 Haziran 2016
-Werner Herzog’un Bakışının Biçimini Taşıyan Bir Yolculuk
Tam metin pdf: https://bit.ly/herzogbuzdayurur
Aydınlık Kitap, Sayı: 214, 27 Mayıs 2016
-Julio Cortázar’ın zihninden; “Küba Devrimi’nin Başlangıç ‘Buluşma’sı”
Tam metin pdf: https://bit.ly/cortazarbulusma
Aydınlık Kitap, Sayı: 211, 6 Mayıs 2016
-Alfred Jarry’den “Günler ve Geceler” Ötesi Tinsellik
Tam metin pdf: https://bit.ly/alfredjarrygunlergeceler
Aydınlık Kitap, Sayı: 202, 4 Mart 2016
-ECE AYHAN ile ‘KARA GERÇEK’
Tam metin: https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/eceayhanilekaragercek.jpg
Aydınlık Kitap, Sayı: 195, 15 Ocak 2016
Spor Toto Basketbol Ligi final serisinde Anadolu Efes’i 4-2 mağlup eden Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, 2015-2016 sezonu şampiyonu oldu ve 7. şampiyonluğunu elde etti. Obradovic, Fenerbahçe’de iki şampiyonluk yaşayan ilk basketbol koçu oldu: https://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=50966
“birgün girsek biz mezara/ gözümüz kalmaz arkada
evlâdıma miras bu sevda! (…)”
–
Hamiş: EVVEL kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.
anzin‘in “YOK” temalı yedinci sayısı yayımlandı…
bkz: https://www.facebook.com/anzinfanzin/
irtibat ediniz, twitter: @anzinfanzin
“Çok değil, bundan 10 yıl kadar önceydi ve henüz Moda Caddesi’nde rahatlıkla yürünebiliyordu. Şimdiyse, Moda’da yürümek bir meziyet.”
Nihan Bora’nın ‘Yeni Kadıköy’ü anlattığı “Kadıköy’de Kentsel vs Ruhsal Dönüşüm” başlıklı yazının tam metnine https://www.zeroistanbul.com/fikirler/sehir/kadikoyde-kentsel-vs-ruhsal-donusum adresinden ulaşabilirsiniz.
“birgün girsek biz mezara/ gözümüz kalmaz arkada
evlâdıma miras bu sevda! (…)”
EVV3L kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.
anzin‘in “YOL” temalı altıncı sayısı yayımlandı…
bkz: https://www.facebook.com/anzinfanzin/
irtibat ediniz, twitter: @anzinfanzin
“İşte böyle Şenolcuğum, gene bir gün arkadaşlarla Kadıköy’deyiz… Sene 2016…”
29 Şubat 2016, Kadıköy
Fenerbahçe Spor Kulübü: 2
Beşiktaş Jimnastik Kulübü: 0
Hamiş: EVVEL kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.
“Sıkı şiir” için hazırlanın, “İspirto” için hazırlanın!
Size söylüyorum Körler Ülkesi’nin taytsever kahvecileri!
“İspirto” Şubat 2016’da sizi kendinize getirecek!
anzin‘in “EL” temalı beşinci sayısı Kadıköy sularında;
Akmar Pasajı, Sosyal Sahaf’ta…
diğer mekânlar ve iller için bkz: https://www.facebook.com/anzinfanzin/
ya da irtibat ediniz, twitter: @anzinfanzin
Geçen hafta yayımlanan Karga Mecmua’nın 100. sayısında “Dergicilik” üzerine kısa bir soruşturma/araştırma yer alıyor. Bu soruşturma kapsamında Express, Bant Mag., Roll, Stüdyo İmge, Hayalet Gemi, MondoTrasho adlı neşriyatların özellikle de “bağımsızlık” düşüncesi çerçevesindeki yayın maceralarını ve tarihsel duruşlarını irdeleyebilirsiniz: https://www.kargamecmua.org/dergi/sayi/100/3580
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com