“Türkiye’nin en önemli blues gitaristlerinden Yavuz Çetin ile müzisyen, besteci, aranjör ve söz yazarı Bülent Ortaçgil’in birlikte katıldığı 1995 tarihli “Rokoko” programının kaydı YouTube’a yüklendi.
Moğollar’ın bas gitaristi Taner Öngür ile tiyatro sanatçısı Hakan Sepetçi’nin birlikte sundukları ve Flash TV’de yayımlanan televizyon programı “Rokoko”ya 1995 yılında Yavuz Çetin ve Bülent Ortaçgil katıldı.
Yavuz Çetin’in canlı performans konuğu, Bülent Ortaçgil’in de söyleşi konuğu olarak yer aldığı 50 dakikalık programda Çetin “Sahil”, “Hiç Düşünmezsin”, “Fanki Tonki Zonki”, “Bir Kaç Saat” adlı şarkılarının ilk hallerini seslendirdi.”
(…) Şu duyduğunuz caz müziğin sesiydi Şimdi ise açlıkla aramda on beş sent kaldığına göre Eve tüm yolu yürümek zorunda kalacağım gibi görünüyor Çünkü bir şarkı daha çalacağım Cazı böyle severim işte…
(ağır ve acıklı kısık trompet sesi) (…)
Charles Mingus A Colloquial Dream Scenes In The City by Şenol Erdoğan & Deniz Kurt (Sub Press)
“Karanlığın En Dibindeyim” EMİR ALİSİPAHİ Spotify‘da dinlemek için: bit.ly/karanligindibi
Söz & Müzik & Düzenleme & Vokal: Emir Alisipahi Gitarlar: Bora Sarı, Yağmur Kerestecioğlu, Emir Alisipahi Davul: Burak Çevik Bas: Berkay Aygör Klavye: Yağmur Kerestecioğlu Mix&Mastering: Umut Tosun Görsel Çalışmalar: H. Furkan Düzgün, Halil Koç, Ömer Akdağ Kayıt: Studio Josephine, Studio Tantana, Furkan ROE
Sözler:
sen çıkıp geldin, birden bire kendimi buldum gibi, derinlerinde iki kadehle sarhoş olmuşum ben şimdi birden bire, ondan ikiye
karanlığın en dibindeyim yolunu kaybetme, dikkat et gel, gel, gel, beni gündüze çıkar çok geç, olmadan pusulanı çıkar
bendimi buldum gibi, birden bire tam rayına oturmuş bir sözcüğüm, şimdi satırın en ucundayım, düşüyorum gibi yolunu kaybetmiş bir berduşum ben
karanlığın en dibindeyim yolunu kaybetme, dikkat et gel, gel, gel, beni gündüze çıkar çok geç, olmadan pusulanı çıkar
BORA SARI VE ARKADAŞLARI, SAHİCİ BLUES-ROCK TINISINI KÖKLENDİRİYOR…
2010’lardan günümüze uzanan ‘yeni nesil popüler kültür dalgası’ ve içerdiği hızlı endüstrileşme/ticarileşme, tüm sanat aurasında etkisini gösterdi, gösteriyor. Özellikle de müzikte… Neler neler… Retro-sound mu istersiniz, 80’ler-synth mi istersiniz, tuhaf loop’lar mı, turistik şarkılar mı, şamanizm mi…
“Ne ararsan var, gel vatandaş!”
Hızlı tüketimsel süpermarketimizde ne ararsanız var, maşallah! Bununla birlikte tabiî, yeni nesil popüler kültürün (ya da billurlaşmamış deneysel çeşitliliğin) taşıdığı çok kötü bir ortaklık var: Söz konusu eserlerin hızlıca üretiliyor ve hızlıca tüketiliyor olması! (Bu hızın öyle değişik yolları var ki, nasıl bir kalpazanlıkla oluştuğunu ve müziğin özündeki kıymeti nasıl iğdiş ettiğini anlatamam size! Sırf bu nedenle, bu kötücül anlayıştan uzak durmak için yeni tanımlar icat etmek zorunda kaldım: Örneğin; ‘bağımsızdan da bağımsız olmak’ gibi!)
“Allahım, bu kötücül sistematiğin, bu kalpazanlığın dışında kimse yok mu, hiçbir şey üretilmiyor mu acaba?” diye kara kara düşünüyorken, sıkı gitarist Bora Sarı ve arkadaşlarının (Bora Sarı Band)“Yüksek Tansiyonlu Yorgunlar” adlı ilk şarkısı spotify’da beliriyor.
Dinliyorum, sonra birkaç kez, üst üste dinliyorum şarkıyı, gitar rifflerini ve sözleri…
Kendi kendime -yüksek sesle- bağırmışım; “Bu… Bu sound işte! Bu sound, bu tuşe sahici bir öz taşıyor, sahici bir kök ve anlam taşıyor!”
Demek ki mesele blues-rock alanına geldiğinde, hâlâ sahici eserler veren (yani, kalpazan üretimi olmayan) müzisyenler yetişebiliyormuş. Bu düşünceyle birlikte kafamdaki karanlık dağılıyor; nasıl desem, “mıy mıy olmayan” bir parıltıyla karşılaşıyorum.
Mutlu oluyorum, onur duyuyorum falan… Neyse! Daha fazla kafanızı karıştırmadan, özet geçeyim:
Bora Sarı Band, “Yüksek Tansiyonlu Notalar” üst-başlığıyla tasarlanmış uzun bir blues-rock serüveninin ilk adımını atıyor: Yüksek Tansiyonlu Yorgunlar! Spotify üzerinde şu adresten dinlemenizi -yüksek sesle- öneriyorum:
Yönetmenler: Anıl Tütüncüoğlu (YüzdeYüz Film) ve Ahmet Çaplı
I have been running on the mainline with a suitcase in my hand I have been riding on the mainline with a suitcase in my hand If I dont come back tomorrow well I hope you will understand Reality aint a city street, i gotta be my dawn, I could feel the beat
Come on
I am gone back to the South Lane where the stars fall from the sky Well I am gone back to the South Lane where the stars fall from the sky I am a beepy brickle flame baby If I miss it I wanna fly
Reality aint a city street I gotta be my dawn I could feel the beat
Come on Come on
Reality aint a city street I gotta be my dawn I could feel the beat, come on
yılankavi tırmanıştayız göğe doğru: “iyi bir güneş, bir iyi, bir iyi güneş” çeliğinin akkoruyla geceyi kesen köle trenlerinin vagonlarında. yalnızlığın bir yakasından diğerine
Şu mesaj -“I Shot The Sheriff” (Şerifi Vurdum)- bir çeşit siyasi bir ifadedir. Bunu şöyle anlamalısınız: “Şerifi Vurdum” diyerek aslında -kötülüğü vurdum- demek isterim. Gerçek bir şerifi kastetmem. Bir tür kötülüğü kastederim. Kötülüğün nasıl bir şey olabileceğini…
İnsanlar sizi devamlı eleştirirler ve bir gün gelir siz de artık dayanamaz ve patlayıverirsiniz. Patlamanız aynı zamanda anlamlı bir mesaj içerir. Eric Clapton benden bu şarkıyı kendisi için istediğinde, bu şarkının ne anlama geldiğini sordu. Müziği, melodiyi, şarkıyı sevmiş ve istemişti ama sözlerinin henüz ne anlama geldiğini bilmiyordu. Bilmiyorum, Elton John şarkı sözlerinde “Don’t shoot me, I’m only the piano player” (Bana ateş etmeyin, ben sadece piyanistim) ya da Bob Dylan “Take the badge off me, Mama, I don’t want to shoot them anymore” (Benden bu rozeti alın, Anne, artık daha fazla kimseyi vurmak istemiyorum) diyorken, “I shot the sheriff”! Bu şarkı Eric Clapton’dan başka kimseye de yakışmazmış zaten.
BOB MARLEY “Söylevler Kitabı” Çeviren ve Hazırlayan: İsmail Cengar, SUB Yayın, 2019, s.30
“15 Mart 1976’da Liverpool Empire’da Purple ile son konserlerinden bu yana Deep Purple parçalarından uzak kalan Glenn Hughes, zamanının geçmişine, müzikal mirasına ve en önemlisi de, rock and roll’un en beğenilen, etkili ve başarılı rock gruplarından birine övgü niteliğinde yepyeni bir proje ile karşımızda! Baş vokal ve bas gitardaki Hughes’a, gitarda Soren Anderson, klavyede Jesper Bo Hansen ve davulda Fernando Escobedo eşlik ediyor.” (Tanıtım Metni’nden…)
“That’s what love is…” (Kerim Çaplı) Akın Eldes, Ahmet Çaplı, Yağmur Kerestecioğlu Performansın kısa videosunu izlemek için; https://evvel.org/akineldeskerimcapli.mp4
Dinçer Tuğmaner, Tuncer Tunceli, Göksenin, Soner Doğanca “The Blues Is My Business” (Etta James) Performansın kısa videosunu izlemek için; https://evvel.org/tuncertuncelikerimcapli.mp4
Tarkan Mumkule, Serdar Öztop, Soner Doğanca, Yağmur Kerestecioğlu “All along the watchtower” (Jimi Hendrix) Performansın kısa videosunu izlemek için; https://evvel.org/serdaroztopkerimcapli.mp4
Sting’in 1994 yılında Berklee Müzik Okulu’nda gerçekleştirdiği
“Öğrenim Yılı Açılış Konuşması” UPAS Yayın kapsamında yayımlandı.
Okumak için: https://upas.evvel.org/?p=328
İngiliz rock efsanesi Led Zeppelin’in 50. yıla özel olarak hazırladıkları “Led Zeppelin by Led Zeppelin” kitabı 2 Ekim’de müzik ve kitapseverlerle buluşacak. Grubun yaşayan üç üyesi Robert Plant, Jimmy Page ve John Paul Jones tarafından hazırlanan kitapta; Led Zeppelin’in bilinmeyen hikâyeleri, gün yüzüne çıkmamış fotoğrafları ve müzik serüvenleri yer alıyor. Ön siparişe çıkan kitap 368 sayfadan oluşuyor.
Sabah gazetesinin bir süredir yapmakta olduğu sanatçı röportajlarıyla neyi amaçladığını Murat Meriç, Naim Dilmener ve Eray Aytimur’la konuştuk. Meriç, “Yapılmak istenen, insanları ait olduğu yerden kopartmak. Kaleleri düşürmek” diyor.
Balın tadı senin adın
Derdime derman oldu
Benim kanım senin malın
Ayırt etmek yaman oldu
Yürüdüm ellerim dopdolu,
suya durmaz işlerle
Kara çağlar boyunca
Kolayı varken zordayım,
güvenim yok kimseye
Bildiğim dağlara
karlar yağınca
Işığını üstümde tut
Ayırma gözünü benden
Yüzünü gördüm göreli
Vazgeçtim gün yüzünden
Diken dolu senin yolun
Adımlamak kolay değil
Evren pulu senin kulun
Parıldamak olay değil
Uyudum düşlerim renksiz,
olur olmaz aşklarla
Oysa bağlar ipince
Kalemin kurşundan sisi
ilaç olmaz ağrıma
Yattığım yerlerde kabus görünce
Işığını üstümde tut
Ayırma gözünü benden
Yüzünü gördüm göreli
Vazgeçtim gün yüzünden
Ateştim yandım kül oldum,
acı çektim boş yere
Elkızını sevince
Sonunda boynumu büktüm,
kanadına sığındım
Kurduğum düşlere dişler girince…
Işığını üstümde tut
Ayırma gözünü benden
Yüzünü gördüm göreli
Vazgeçtim gün yüzünden
“Türkiye’de blues kültürünün desteklenmesi ve tanıtılması amacıyla müzisyenlerden oluşan bir grup, Blues Derneği’ni kurdu.
Müzisyenlerle müzikseverlerin bir araya gelmesini hedefleyen dernekte, hem yerel hem de uluslararası platformlarda projeler hayata geçirilecek.
Derneğin öncelikleri arasında Blues müzikle ilgili projelere fon, fikir ve iletişim desteği vermek, müzisyen jenerasyonları arasında köprü oluşturmak, kadınların blues müzikteki yerini güçlendirmeye yönelik çalışmalarda bulunmak, Türkiye ve dünya müziğine katkı sağlamak yer alıyor.”
Gitar virtüözü Joe Satriani, 27 Temmuz 2018’de İstanbul’da…
Mart 2018’de yayımlanan yeni albümü “Beyond the Supernova”nın
dünya turnesi kapsamında 27 Temmuz’da KüçükÇiftlik Park’ta…