Mar
19
2010

Kuzgun Acar’ın İlk Yapıtı, Bir Yorum, Bir Soru ve İki Not!

Kuzgun Acar’ın ilk yapıtı olan “Palyaço”
(Ertel Ailesi Koleksiyonu’ndan…)

Kuzgun Acar’ın İlk Yapıtı, Bir Yorum, Bir Soru ve İki Not!

Grafik sanatımızın ünlü ismi Mengü Ertel ile Kuzgun Acar’ın yakın dostlukları İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde başlar ve Kuzgun Acar’ın göçüne kadar verimliliğini sürdürür.
Borges Defteri’inde yayınladığımız Kuzgun Acar yapıtı onun yaratıcı ellerinden çıkmış ilk heykelidir (Ertel ailesinin aktardığı bilgiler doğrultusunda).
Yapıt Kuzgun Acar tarafından Mengü Ertel’e hediye edilmiş ve şu an Ertel ailesinin koleksiyonunda özenle korunuyor. Kuzgun Acar’ın ilk yapıtı olarak gördüğümüz heykel üzerine çok şeyler yazılabilir, ilk bakışta bir yanılgıya sebebiyet vererek (ki yapıtın ilk çekim ve kuvvet noktasıdır) sanki Auguste Rodin’in ünlü yapıtı Burjuva Heykelleri’ne başka bir enlemden göndermeler taşıyor ama biraz daha dikkatli odaklandığımızda gitmemiz ve varmamız gereken menzili işaretliyor. Binlerce yıllık bir heykel geleneğinin zemininden yükselen yeni bir yaklaşım, kavrayışın habercisi gibi ona odaklanan gözlerin hafızasına yerleşiyor. Bu yapıtı Kuzgun Acar yapıtlarından ayıran nokta sadece malzeme kullanım farklılığı değil, bir gövdenin bütün olarak tüm antik heykel atölyelerine asimetrik bir vurgu yapmasıdır, söylenecek sözlerin, oluşabilecek anlam katmanlarının henüz sonuna gelinmediğini müjdeleyen çok önemli bir yapıttır. Bütün uygarlık katmanlarının arasından süzülerek modern zamanlardan insan ve varoluş sorununa karşı yanıt değil sorunun merkezi gibi duruyor.
Adeta Anadolu’nun bir başka Zümrüdü Ankası Rumi’nin dizesinden çıkıvermiş bir gövde görüntüsünde:
“Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben.
Çok uzaklardan geçen bir hayal gibi,
yok da sayılmam.. var olan bir şeyim ben..
şimdi, ben bensiz geleyim
sen ise
sensiz gel..”
Kuzgun Acar’ın bütün dönemleri ve yapıtlarının mihenk taşıdır gördüğümüz heykel. Firarı bir zaman diliminden akrep ve yelkovanın donuk anından, kor ve ateşte özenle kapatılan bir mektubu andırıyor. Başlanıp ama tamamlanmamış ve bir gün mutlaka tamamlanacak öznel ve dokunaklı öykünün ilk işaret taşıdır. Yapıtın kendisi kadar gölgesi ve ne kadar çok yaşlanıp ama hiç yaşamayan insan öyküsünü kendi sessiz bakışına kilitlemiş. Çığlıktan eser yok ve yaşarken hatta göçerken “tek başınayız” gibi bir ses de duymanız olası değil ama galiba o itinalı bakıştan ‘içimizdeki hayvanlara yazık ediyoruz’ gibi bir mana damlası suretimize konuyor..
meğerse “görüş” günümüz,kısmet bugüneymiş diye not düşüyoruz iç sayfalarımıza..
“ sen bizim tıpkımızsın ey can
-amma yaptın, dedi
O da ne demek?
Şu gördüklerin hep ben’im
-Yoksa, dedim, sen o musun?
Sus dedi, Sessiz ol
Benim ne olduğum dedi, dile gelmez.
-Öyleyse, sana dilsiz, dudaksız konuşan biri işte…”- Rumi

Kuzgun Acar’la, yapıtlarıyla dilsiz, dudaksız konuşmak gerek,
Sen ey temaşa sekisinde bekleyen varlık,
durma yine konuş onunla:
hoş geldin sevgili Kuzgun Acar’ımız..hoş geldin. ”

Cavit Mukaddes
18.03.2010-İstanbul

 

Borges Defteri’nden Önemli Not: Yapıtı hepimizle paylaşan Ertel ailesine ve özellikle Sn. Murat Ertel’e (Babazula Müzik grubundan) teşekkür ediyoruz. Murat beyin verdiği bilgilere göre Kuzgun Acar adına girişilecek bir müze oluşturma çabalarına bu çok önemli yapıtı bağışlayarak katkıda bulunmak istediklerini bildirdiler, bilgiyi sanat ortamımızla paylaşmayı uygun gördük. Son müzayede işleminde 22 Kuzun Acar yapıtını satın alan koleksiyon sahibine(kim-kimler olduğunu henüz bilmiyoruz???- bu da başka bir garabet) buradan duyurulur. Kalcı ve bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük heykel sanatçılarından birine karşı bir kez, sadece bir kez “ahde vefa” diyerek ve yaşadığı sürece uğradığı haksızlıklar ve göğüslediği onca acıyı az biraz kavrayarak ve hatta akla ve de insafa yakışacak biçimde onun adına ve ona yakışacak nihai adımın atılması (Kuzgun Acar Müzesi) sanat tarihimiz, gelecek kuşaklar adına düşünmemiz gereken en yaşamsal alanlardan bir tanesidir. Kuzgun Acar gibi dünya heykel sanatında kendine özgü yeri olan bir sanatçı bu devasa ve meçhul dağınıklığı asla ve asla hak etmiyor.
Herkesi duyarlılığa davet ediyoruz.
Ama en çok 22 Kuzgun Acar yapıtını haraç-mezat akçe uğruna feda edenlere sitem ediyoruz.
Sanki “başka” bir yaklaşım tarzı hiç yoktu, üstelik bunu kime karşı yaptılar? Hiç farkındalar mı?

Evvel Fanzin’den Önemli Not: İşbu yazı Borges Defteri‘nden alıntılanmıştır. Cavit Mukaddes’in işaret ettiklerini etimizde ve kanımızda hissettik! Katılıyoruz! Kuzgun Acar ve sanatı yıllarboyu araştırılacak ve incelenecek derinliktedir, önemdedir. Kuzgun Acar, bir denizaltıdır. Sıkı yontucu Kuzgun Acar’ın devrimci tiyatro için yarattığı masklar, sanat kâhyalarının veya sanat hamilerinin toplu fotoğraflarına hapsedilemez!

Şu sözleri herkes aklına mıhlasın:

“Kuzgun Acar gibi dünya heykel sanatında ‘sıkı’ yeri olan bir sanatçı bu devasa ve meçhul dağınıklığı asla ve asla hak etmiyor!”
“Herkesi -ayağa kalkarak- Kuzgun Acar’ın eserleri konusunda duyarlılığa ve haklılığın inadına davet ediyoruz!”
“22 Kuzgun Acar yapıtını haraç-mezat akçe uğruna feda edenlere ya da bu eserleri sanat kâhyalarının veya sanat hamilerinin toplu fotoğraflarına dahil edenlere sonsuz karşıyız!”

***

Kuzgun Acar’ın eserlerinin satışıyla ilgili olarak şu adreslere de ayrıca bakınız:

https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=2277

https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=2247

*

Yorum yapılmamış »

RSS feed for comments on this post.


Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com