(…)
Plinio Apuleyo Mendoza: Kitaplarındaki çıkış noktan nedir?
G. Garcia Marquez: Görsel imge. Sanırım diğer yazarlar için bir kitap bir düşünceden, ya da bir kavramdan gelişir. Ben bir imgeyle başlarım her zaman. En iyi kısa öyküm saydığım Salı Günü Siesta, siyahlar giyinmiş, siyah şemsiyeli bir kadın ve genç bir kızı güneşin alnında, terkedilmiş bir kasabada yürürlerken gördüğüm zaman doğdu. Yaprak Fırtınası‘nda imge, torununu cenazeye götüren yaşlı bir adamdı. Albaya Kimseden Mektup Yok‘da çıkış noktası, Barranquilla’da pazarın açılışını bekleyen bir adamdı. Adam bir çeşit sessiz endişeyle bekliyordu. Yıllar sonra Paris’te kendimi aynı endişeyle bir mektup -herhalde bir para havalesi- beklerken buldum, ve o adamın anısıyla özdeşleştim.
Mendoza: Yüzyıllık Yalnızlık’da hangi görsel imgeyi kullandın?
Marquez: Bir çocuğu sirk harikası gösterilen buzu seyretmeye götüren yaşlı bir adam.
Mendoza: Bu deden Albay Marquez miydi?
Marquez: Evet.
Mendoza: Bu olay gerçekten oldu mu?
Marquez: Tam olarak değil, ama gerçek bir şeyden esinlendi. Aracata’da küçük bir çocukken, dedemin beni sirke, tek hörgüçlü deveyi göstermek için götürdüğünü anımsıyorum. Başka bir gün dedeme buz denen şeyi merak ettiğimi söylediğimde, beni muz şirketine götürüp donmuş tekir balığı sandığını açmalarını ve birini avucuma koymalarını rica etti. Bütün Yüzyıllık Yalnızlık bu imgeyle başladı.
Mendoza: Yani iki anıyı biraraya getirdin ve kitabın ilk cümlesini yazdın. Tam olarak nasıldı?
Marquez: Yıllar sonra, idam mangasının karşısında, Albay Aureliano Buendia babasının onu buzu keşfetmeye götürdüğü o uzak öğleden sonrayı anımsayacaktı.
(…)
Mendoza: Bir romanı yazmak çok süre alıyor mu?
Marquez: Gerçekten yazmak için almaz. Çok hızlı bir süreçtir işin yazma kısmı. Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha az bir sürede yazdım. Fakat daktilomun başına oturmadan önce kitap hakkında düşünmek onbeş-onaltı yılımı aldı.
(…)
“Marquez’le Konuşmalar”dan..
Plinio Apuleyo Mendoza, Çev: Şen Süer-Hilmi Bitim, Metis Yay., 1983