Nis
14
2023
--

Ece Ayhan’ın “Devlet ve Tabiat” adlı eseri 50 yaşında!

Ece Ayhan’ın Devlet ve Tabiat’ı 50 Yaşında…


297 no’lu nüsha bende…” (Zy)
(Kapak Çizimi: Şamil Potur)


EVV3L kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin
indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden,
“Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html 
adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
13
2023
--

14 Mayıs 1950 seçimleri sonrasında Nâzım Hikmet’e aydınlardan mektup: “…açlık grevinize fasıla vermenizi rica ediyoruz.”

(Resimleri büyütmek için üzerlerine tıklayın…)


Birinci Mektup İmzacıları: (Ön Sayfa) Oktay Rifat, Dr. Hakkı Balamir, Muvaffak Şeref, Cahit Sıtkı Tarancı, Niyazi Ağırnaslı, Ferit Anlar, Ayhan Anlar, Melih Cevdet Anday, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cevdet Kudret Esendal, Prof. Dr. Behçet Kamay, Ordinaryüs Profesör Vasfi Raşid Sevig, Doç. Dr. Hüseyin Cahit Özen, Adnan Saygun, Asım Ruacan, Dr. Kemâl Narin, Doç. Dr. Sadun Aren, Ahmet Cevat Emre (Arka Sayfa) Ahmet Evintan, Nazım Kâmil Bayur, Mümtaz Faik Fenik, Ulvi Uraz, Prof. Dr. Behçet Tahsin Ramay, Melek Gün

İkinci Mektup İmzacıları: Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Orhan Veli, Sabahattin Eyüboğlu, Fikret Adil, Mina Urgan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abidin Dino, Sait Faik


Nâzım Hikmet, 8 Nisan 1950’de açlık grevine başlamıştı. Avukatının isteği üzerine açlık grevini bir süre durduran şair, 1 Mayıs 1950’de tekrar greve başladı, 13 Mayıs’ta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Nâzım’ın annesi Celile Hanım, tek başına bir kampanya açmıştı. 9 Mayıs 1950 günü Celile Hanım üzerinde “Haksız yere mahkum edilen oğlum Nâzım Hikmet açlık grevindedir. Ben de ölmek istiyorum gece gündüz oruçluyum. Bizi kurtarmak isteyenler bu deftere adreslerini yazarak imzalasınlar” yazılı bir dövizle Galata Köprüsü’nün üzerine çıktı, kısa bir süre sonra “trafiği engellemek” suçlamasıyla gözaltına alındı. (…)

(…) Üç şair, Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday, Nâzım’a destek için Ankara’da üç günlük açlık grevi yaptılar. (12 Mayıs 1950) (Bkz: https://evvel.org/garipciler-nazim-hikmet-icin-aclik-grevinde-1950)

14 Mayıs 1950’de yapılan seçimleri DP kazanmıştı ve yeni hükümetin kurulması bekleniyordu. Seçimden üç gün sonra, Adnan Adıvar, Halide Edip, Sait Faik, Cahit Sıtkı Tarancı, Cevdet Kudret gibi aydınlar Nâzım’a bir mektup yazarak yeni hükümet kurulana kadar eyleme ara vermesini istediler.

Nâzım Hikmet, 19 Mayıs 1950’de açlık grevine son verdi. 14 Temmuz 1950’de çıkarılan hükümlülerin cezalarında indirim düzenleyen madde Meclis’te kabul edildi. Nâzım, 14 Temmuz 1950’de, tam 13 yıl sonra cezaevinden çıktı.

Kaynak: Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi, Haz: Yeşim Bilge Bengü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011

Nis
13
2023
--

BEGONVİL (Emrah Sönmezışık)

(…) /
Karanlık bir aynaydı. Hangi kalbe baksam yoktum orada.
(…) /
Daha da uğranmaz kentlerdi sonra. Boynuma dolanan sokaklardı.
(…)

Emrah SÖNMEZIŞIK


Şiirin tam metnini https://upas.evvel.org/?p=2290 adresinden okuyabilirsiniz.

Nis
10
2023
--

“Yetişemeyeceğimiz bir gün başlatıyorsun tekrar” (Göktürk Yaşar)

Göktürk Yaşar
“Aziz Nedelya Kilisesi Önünde Bir kadını Düşlerken”
Simurg Art Yayınları, 1.Baskı, 2023, s.22-23


Hamiş: Göktürk Yaşar’ın Upas Yayın kapsamındaki eserlerine https://upas.evvel.org/?tag=gokturk-yasar adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Nis
07
2023
0

66 Yıldır Yeniden Ölen Adam: Sait Faik

S.H. Dergisi: Sait Faik sağ olsaydı, kendi adına kurulan bu armağanı üç yıldan beri kazananlar için ne derdi?

Ece Ayhan:
Sait Faik sağ olsaydı, herhalde; “Yahu teselli mükafatı mı bu?” derdi.


Mart-Nisan 1957 tarihli “Seçilmiş Hikâyeler” dergisinde yer alan “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” başlıklı dosyayı tekrardan yayımlıyoruz. Dosyanın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/olenadamsaitfaik.pdf (18  Mb.) adresinden ulaşabilirsiniz.

Salim Şengil’in yönettiği “Seçilmiş Hikâyeler” adlı derginin Mart-Nisan 1957 tarihli 62. sayısı çok önemlidir. Önemlidir çünkü modern edebiyat tarihimizde ilk kez kayda değer şekilde -dimdik durarak, topluca ve ayağa kalkarak- bir edebiyat yarışmasının(armağanının) sonucuna ve dağıtımındaki haksızlığa karşı çıkılmıştır. Salim Şengil ve “Seçilmiş Hikâyeler” dergisi çevresinde yer alan yazarlar, 1957 yılının “Sait Faik Hikâye Armağanı”nın adil bir şekilde dağıtılmadığına işaret etmişlerdir; derginin 62. sayısı “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” adında oylumlu bir dosyaya ayrılmıştır. Salim Şengil ve arkadaşlarının iddiası; 1954-57 yılları arasında Sait Faik Hikâye Armağanı’nın Varlık Dergisi çevresindeki yazarlara haksız bir şekilde dağıtıldığı yönünde eleştirel bir bakış içeriyor. Dosyanın başında Salim Şengil’in açıklaması ve Seçilmiş Hikâyeler dergisi çevresinin “Sait Faik Hikâye Armağanı”ndan çekilişinin, ayrılışının öyküsü ile açık/sert bir mektup yer alıyor. Ardından konuya ilişkin olarak Attila İlhan‘ın “İş İştir”, Burhan Arpad‘ın “Sait Faik Adına Saygı Gerekir”, Tevfik Çavdar‘ın “Varlık Sanat Tekeli” ve Orhan Duru‘nun “Maskeli Balo” adlı ağır eleştiri yazıları yer almaktadır. Ciddi haksızlıklara karşı yayımlanan bu dosyada kısa bir soruşturma da gerçekleştirilmiş… Soruşturmaya Fikret Otyam, Ece Ayhan, Çetin Altan, Suat Taşer, Tarık Buğra, Mehmed Kemal, Sabahattin Batur, Vüs’at O. Bener, Baki Kurtuluş, Nezihe Meriç, Muzaffer Erdost, Güner Sümer, Tarık Dursun K., Orhan Duru, Tevfik Çavdar, Celâl Vardar, Sevgi Batur, Şükran Özkutlu, Can Yücel, M. S. Arısoy, Mahmut Makal ve Tektaş Ağaoğlu cevap vermiş. Soruşturma cevaplarının çoğu Sait Faik Hikâye Armağanı’nda yaşanan haksızlığı işaret ediyor…

Seçilmiş Hikâyeler dergisinin 1957’de sergilediği “karşı duruş ve haklı tepki” bize şunu göstermektedir: “Günümüzdeki hakkaniyetsiz edebiyat yarışmaları, edebiyat oligarşisi, edebiyat kâhyaları, üleştirmenler ve ödüllendirme sistematiği arasındaki habis birliktelik “yeni” bir şey değil… Yeni olan şey, söz konusu  habis birlikteliğe tepkisiz kalışımız…”

Sonuçta, Evvel fanzin kapsamında (sözkonusu edebi ayaklanmadan tam 61 sene sonra, yani 2018 yılında) herkese ibret olsun diyedir, “Seçilmiş Hikâyeler” dergisinin “Sait Faik: Her Yıl Yeniden Ölen Adam” başlıklı dosyasını tekrardan yayımlıyoruz. Dosyanın tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/olenadamsaitfaik.pdf (18  Mb.) adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar

Hamiş: 66 yıl sonra, günümüzde, hâlâ aynı yerde saydığımızı görmek beni üzüyor.

Nis
03
2023
--

İmzalı: Sabahattin Ali Olayı (Kemal Bayram)

Yenigün Yayınları, 1. Baskı, Eylül 1978
(Zafer Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…)


Cumhuriyet Kitap Eki’nin 26 Nisan 2012 tarihli 1158. sayısında Hüseyin Özalp, “Sabahattin Ali Nasıl Öldürüldü?” başlıklı bir yazı kaleme almış. Kemal Bayram’ın “Sabahattin Ali Olayı” adlı kitabını tanıtan/anlatan yazının tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/nasil.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Sabahattin Ali” arşiv çalışmalarına https://evvel.org/?s=Sabahattin+Ali&x=0&y=0 adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
23
2023
--

Tutanak’tan… (Heimrad Bäcker)

Heimrad Bäcker
“Tutanak”, Çev: Erhan Altan & Selda Saka
Ayrıntı Yay., 2020, s. 76

Mar
23
2023
--

Evladıma miras bu sevda… (Efemeralar)(1)


Nisan 2008, Fenerbahçe-Chelsea Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final Maç Bileti

(Tüm efemeralar Zafer Yalçınpınar arşivindendir.)



Aralık 2006, Zafer Yalçınpınar‘ın FBSK Üyeliğine Kabul Yazısı


Mayıs 2009, Lefter Küçükandonyadis Heykeli’nin Açılışı
(Kuşdili, Kadıköy)


2007, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Yüzüncü Yılı Özel Pulu


3 Nisan 2011, Fenerbahçe-Bursaspor maçı “okul açık” tribünü taraftarı için
pankart uygulaması bilgilendirme notu…

(Tüm efemeralar Zafer Yalçınpınar arşivindendir.)



2007, 100. Yıl Fenerbahçe Piyangosu Bileti


Ocak 2004, FBSK Faruk Ilgaz Tesisleri Açılış Töreni Davetiyesi

EVV3L kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü
ilgilerinin tamamına aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

1/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin
2/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/2
3/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/3
4/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/4
5/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/5
6/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/6
7/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/7
8/ https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin/page/8

Mar
01
2023
--

Şiir Kitabı: DİPSİZ GÖL (zafer yalçınpınar)


Dipsiz Göl, Zafer Yalçınpınar
UPAS Şiir, Mart 2023, 33 Sayfa
Okumak için: https://upas.evvel.org/dipsiz.pdf


Dipsiz Göl, 2017-2023 yılları arasında yazılmış şiirlerden oluşuyor. Zafer Yalçınpınar‘ın daha önceki şiir kitaplarında yer almayan bu 21 pâre, tek bir imgenin alan derinliğinde, tek bir şiir olarak kurgulanmış. Yalçınpınar, altıncı şiir kitabını 27 yaşında hayatını kaybeden sıkı dostu Uğur Yanıkel‘e ithaf ediyor… Sıkı şiiri arayanlar ve özleyenler, Dipsiz Göl’ü mutlaka okumalı. (Derya Turhan)


Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.

Şub
27
2023
--

Depremle birlikte, tarihin sancısı hakkında; 6 yaşındaki şiir kitabım için…


Tarihinsancısı , Pasaj69 Yayın, Şubat 2017,
Şiir Kitabı (İki bölüm halinde 19 şiir ve 45 sayfa)
Tam Metin, PDF: zaferyalcinpinar.com/tarihinsancisi.pdf
Yayına Hazırlayan: Uğur Yanıkel


DEPREMLE BİRLİKTE; TARİHİN SANCISI HAKKINDA…

Dördüncü şiir kitabım tarihinsancısı‘nın yayımlanışının üzerinden altı yıl geçmiş. Geriye dönüp baktığımda, hem editöryal-tasarımsal açıdan özgür yayıncılığa sunduğu katkı nedeniyle, hem de ağır bir tarihsel yükü imleyen (işleyen) şiirsel alan derinliği sonucunda, tarihinsancısı‘nın diğer şiir kitaplarım arasında çok farklı bir yeri olduğunu açık yüreklilikle ifade etmek zorundayım. Bu kitabın adını koyarken “Tarihin Sancısı” ile “Tarih İnsancısı” seçenekleri arasında kararsız kalmış ve kitabın ismini “tarihinsancısı” şeklinde bitişik yazarak, algıyı okurun göreceli zihnine bırakmıştım. Fakat yayımlanışından altı yıl sonra -2023’ün Şubat ayının getirdiği büyük felaketi ve yaşananları göz önüne alarak- kitabın ismini “Tarihin Sancısı” şeklinde belirleseymişim daha doğru olurmuş diye düşünüyorum. Ve aslında, örneğin, yaşadığımız depremler, depremlerin yinelenen -ve yinelenecek olan- somut ve yalın gerçeği, bu geçişken coğrafyada yaşadığımız -yinelenen ve yinelenecek olan- benzeri devasa acılar-sancılar, bizim tuhaf insanlığımıza ve geleceğimize dair çeşitli kanıtlar sunarak şiir-tarihsel bir içeriğin belirleyici rolünü sürekli işaret ediyor. Ve edecek de… Ece Ayhan bu durumu şöyle vurgular:

“Çok Eski Adıyladır gerçekten de benim 40’a yakın insan yılını bulan yazı yaşamımda varabileceğim en yetkin ve en sıkı kitabımdır. (…) Ben en güzel, en yetkin… filan diyorum ama ‘Çok Eski Adıyladır’ kitabı altı yıldır Adam Yayınları’nda ancak 300-400 kadar sattı, kalanı da hiç kıpırdamadan olduğu gibi duruyormuş.(…) Yazdıklarım bin yıllık algı ortalamasının çok altında da olabilir bakın, hepten başarısız da. (…) ‘Çok Eski Adıyladır’ için, aynı zamanda karamsardır da dedim, hem de koyusu ve zifiri. Böylesi bir ‘topluluk’ta, uçsuz bucaksız bu ‘kötülük dayanışması’ ortamında karamsar olunmaz da, ne olunur bilemem. Ama benim karanlığımın rengi akkor’dur, o ayrı.” (Şiirin Bir Altın Çağı, YKY, 1993, s.137)

Tarihinsancısı adlı şiir kitabım için tamı tamına -ne bir eksik, ne bir fazla, ne ifrat hatasına düşerek, ne de tefritte kalarak söylüyorum ki- Ece Ayhan’dan alıntıladığım değerlendirmeyle tümü tümüne örtüşen kara duygulu bir his içerisindeyim. Gerçekten de kendi poetikamı düşündüğümde, yani yaklaşık 16 küsur yılda kaleme alınmış beş şiir kitabından ve 180 küsur şiirden oluşan alan derinliğinin çok boyutlu haritasına baktığımda, imlemek istediklerimi -tarihsellikleriyle birlikte- en doğru şekilde konumlandırarak okura sunabildiğim, en yetkin, en işe yarar, öz-söyleyiş bütünlüğünü en dengeli şekilde oluşturabildiğim, kısacası, en sıkı şiir kitabımdır tarihinsancısı… Gene, Ece Ayhan’dan bir alıntıyla ifade edersek:

“Son biçim”ini alıp almadığını anlamak sorununa gelince, şiirin, buna neden “son öz” denmemiş olduğunu da düşünüyorum, izin verin de bir kömürün bir elmasa dönüşmüş olduğunu artık anlayalım! Bir şiir kıpırdanıyorsa, deviniyorsa sona ermiş demektir; sözgelimi herhangi bir şey eksikse kıpırdanmaz! Ustalar şunu çok iyi anlayacaklardır; şiir tam bir avadanlıktır, tarihsel bir avadanlıktır!… (Türk Dili Dergisi, 1982)

Bu kadar değil mesele, tarihinsancısı‘nın benim için taşıdığı çok kıymetli bir nüve daha var: Kitap, yayıncılık tercihleri anlamında da geleneksel yayıncılığı terk ederek, özgür yayıncılık yaklaşımında kesinkes karar kıldığım bir dönemin ürünüdür. Aralık 2022’de talihsiz bir olay sonucunda 27 yaşında vefat eden sıkı dostum -ve genç yayıncı- Uğur Yanıkel‘in taşıdığı direnişçi ruh ve uzgörü dolu sahici yaklaşım, özgür yayıncılığa geçişimde son derece belirleyiciydi. Uğur Yanıkel o yıllarda kurduğu “Pasaj69” başlıklı özgür yayıncılık platformu kapsamındaki çalışmalarıyla, holdingvari (aşırı ticari, finansal ve düzme/kalp) yayıncılığa taş çıkartacak -hatta, sanat alanında bezirgânlaşmış bir mutat tipolojiye “Eleğinizi duvara asma vakti geldi artık!” dercesine- güçlü dijital tasarımlar hazırlıyor, özenli bir editöryal süreç uyguluyor ve müthiş derinlikli araştırmalar gerçekleştirerek Türkiye’de edebiyat ve şiir alanındaki en sıkı e-kitapları oluşturuyordu. Uğur’un Pasaj69’da kurduğu başarılı zeminde yer almak, hem kendi özgürlük yaklaşımımı teyit etmek hem de Uğur’un yayıncılık mücadelesine katkı sunmak açısından çok önemliydi ve benim için büyük bir onurdu. Tarihinsancısı‘nın “son özü”nü doğru bir şekilde kavrayan ve o “son özü” tasarımıyla, editöryal yaklaşımlarıyla bir e-kitap bütünlüğünde işleyerek tüm hatlarıyla yayına hazırlayan Uğur Yanıkel’dir. (Ayrıca, kitabın arka kapağındaki tipografik tasarım da bizzat Uğur’un fikri ve uygulamasıdır.) Uğur gibi uzgörü sahibi, güçlü, sahici, azimli ve onurlu bir dostumu genç yaşta kaybetmek, onun başına gelen felakete engel olamamak da -tıpkı depremin hatırlattığı yalın gerçekler gibi- tarihsel çevrimlerle vurgulanan -dinmeyecek, yinelenecek- bir başka büyük sancımdır. Belki, Uğur’un anısını ve Pasaj69’daki çalışmalarını yaşatmak, Uğur’un genç arkadaşlarıyla birlikte Uğur’a atfedilmiş yeni nesil yayıncılık projeleri üretmek bu sancıyı hafifletebilir diye düşünüyorum. Herkes gibi… Ama bu umutlu düşünce bir rüzgâr gibi kaçıyor zihnimden… Çünkü ölümün sarsılmaz hakikatini bertaraf etmek için oluşan bu yapay umut hissi “kendini kandırma”, “teselli”, “avunma” motifleri taşıyor ve aslında hepsinden çok bir “safdillik” benim için… Çünkü hiçbir şey Uğur’u geri getirmeyecek. Ölümün hakikatinin ve ağır yükünün önüne -bildiğimiz tüm dillerdeki tüm söylemlerle, bu dünyanın lisanlarıyla- geçmek imkânsız. Böylesi çaresizlikleri daha önce de yaşadım, hissettim ve çok iyi biliyorum. Ölümün suskusundan ve tarihin sancısından daha hakiki bir şey yok.

Bu noktada düşüncemi sabitliyorum…

Sahicilikle,

Zafer Yalçınpınar
23 Şubat 2023


Hamiş: Zafer Yalçınpınar‘ın özgeçmişine ve tüm edebiyat çalışmalarına https://zaferyalcinpinar.info adresinden ulaşabilir, tüm şiir kitaplarını https://bit.ly/zypsiir adresinden ücretsiz pdf biçeminde arşivleyebilirsiniz.

Şub
26
2023
--

Özgürlüğün Sömürülüşü, Sermayenin Diktatörlüğü, Şeffaflığın Diktatörlüğü (BYUNG-CHUL HAN)

(…) Özgürlük duygusu bir yaşam biçiminden diğerine geçerken ortaya çıkar ve bu yeni biçim de kendini bir zorlama biçimi olarak gösterene kadar sürer. Böylece özgürleşmenin ardından yeni bir tabiyet gelir. (…)

Bugün tabi durumda bir özne (Subject) değil, özgür, kendini sürekli yeniden tasarlayan, yeniden icat eden bir proje (Projekt) olduğumuza inanıyoruz. Özneden projeye bu geçişe özgürlük duygusu eşlik ediyor. Ancak bizzat bu projenin zorlama altında bir varlık, dahası tabiyet ve boyun eğişin daha da etkin bir biçimi olduğunu görüyoruz. Dışsal baskılardan ve kendine yabancı zorlamalardan kurtulmuş olduğunu sanan bir proje olarak ben, daha iyi bir performans sergileme ve mükemmelleşme şeklindeki içsel baskılara ve zorlamalara tabi kılıyorum kendimi.

Bizzat özgürlüğün zorlamalara yol açtığı kendine has bir tarihsel dönemde yaşıyoruz. Yapabilme özgürlüğü, emir ve yasaklar dile getiren yapmalısından daha fazla zorlama üretiyor hatta. Yapmalısının bir sınırı vardır. Yapabilme ise sınır tanımaz. Bu yüzden de yapabilmeden kaynaklanan zorlamanın sınırı yoktur. Böylece kendimizi bir ikilemin içinde buluruz. Özgürlük aslında zorlamanın karşıtıdır. Özgür olmak zorlamalardan arınmış olmak demektir. Ama zorlamanın karşıtı olması gereken bu özgürlüğün kendisi zorlamalar yaratır. Depresyon ya da ruhsal tükeniş (burnout) özgürlüğün derin krizinin dışavurumlarıdır. Bunlar günümüzde özgürlüğün pek çok açıdan zorlamaya dönüşmekte olduğunun patolojik işaretleridir.

Kendini özgür sanan performans öznesi aslında bir köledir. Efendisi olmaksızın kendini gönüllü olarak sömürmesi ölçüsünde mutlak köledir. (…)

Bir girişimci olarak neoliberal özne başkalarıyla amaçtan yoksun ilişkilere girmekten acizdir. Girişimciler arasında amaçtan yoksun bir dostluk oluşmaz zaten. (…)

Neoliberalizm bizzat özgürlüğü sömürmeye yarayan çok verimli, hatta zekice bir sistemdir. Heyecan, oyun ve iletişim gibi özgürlüğün pratiğine ve dışavurum biçimlerine ait ne varsa sömürülür. (…)

(…) Sermaye, özgür rekabet üzerinden başka bir sermaye olarak kendisiyle ilişki kurarak ürer. Kendisinin ötekisiyle bireysel rekabet üzerinden çiftleşir. İnsanlar birbirleriyle özgürce rekabet ederken sermaye çoğalır.(…) Yani sermaye üremek için bireyin özgürlüğünü sömürür: “Özgür rekabette özgür olan bireyler değil sermayedir.”

(…) Günümüzde aşırı bir biçime bürünen bireysel özgürlük sonuçta bizzat sermayenin aşırılığından başka bir şey değildir.

Kapitalizmin mutasyon geçirmiş biçimi olarak neoliberalizm işçiyi bir girişimci haline getirir. (…) Bugün herkes kendi şirketinin kendini sömüren işçisidir. Herkes birey olarak hem efendi hem köledir. Sınıf mücadelesi de insanın kendisiyle iç savaşı haline dönüşür.

(…) Neoliberal sistem gerçek anlamda bir sınıf sistemi değildir. Aralarında uzlaşmazlık bulunan sınıflardan oluşmaz. Sistemin istikrarını sağlayan da işte budur.

(…) Günümüzdeyse herkesin, kendini özgürce tasarlayan bir proje olarak, sınırsız bir öz-üretim imkânına sahip olduğu yanılsaması yaygınlaştırılmaktadır. (…)

Neoliberal performans toplumunda başarısız olan kişi, toplumu ya da sistemi sorgulamak yerine başarısızlığından kendini sorumlu tutar ve utanç duyar. Neoliberal rejimin kendine has zekâsı burada kendini gösterir. Sisteme karşı direnişe izin vermez. (…) Neoliberal öz-sömürü rejiminde insan öfkesini daha ziyade kendine yöneltir. İnsanın kendine yönelttiği bu saldırganlık sömürüleni devrimci değil depresif yapar.

(…) siyaset böylece tekrar (…) sermayenin yamağı haline geldi.

Gerçekten özgür olmak istiyor muyuz? Özgür olmak zorunda kalmamak için icat etmemiş miydik Tanrı’yı? Tanrı karşısında hepimiz suçluyuzdur/borçluyuzdur. (Schuld Almancada hem “suç” hem “borç” anlamına gelir, schulding de hem “suçlu” hem “borçlu” anlamına -ç.n.) (…) Sermaye bizi tekrar borçlu/suçlu kılan yeni bir Tanrı değil mi? Walter Benjamin kapitalizmi bir Tanrı olarak görür. Kapitalizm “günahtan arındırmak yerine günah yükleyen bir kültün ilk örneği”dir.

Şeffaflık aygıtının bir başka sonucu topyekûn bir uyumdur. (…) Sanki herkes herkesi, üstelik de gizli servislerin gözetim ve yönlendirmesinden önce, gözlüyormuş gibi bir uyumluluk etkisi yaratır. Günümüzde gözetleme, gözetleme olmaksızın da gerçekleştirilmektedir. (…)

Neoliberalizm yurttaşı tüketici haline getirir. Yurttaşın özgürlüğü yerini tüketicinin edilginliğine bırakır. (…)

(…) Big Data şahsın ve özgür iradenin sonunu ilan eder. Her aygıt, her iktidar tekniği boyun eğdirmekte kullanılan kendi kutsal nesnelerini (Devotionalie) üretir. Bunlar iktidarı maddileştirir ve sabitleştirir. Devot, boyun eğmiş demektir. Akıllı telefon dijital bir kutsal nesne, hatta dijital kutsal nesnenin ta kendisidir. Tabi kılma aracı olarak tıpkı elde taşınma kolaylığıyla bir tür cep telefonunu (Handy) andıran tesbih gibidir. Her ikisi de insanın kendini sınamasına, kendini kontrol etmesine hizmet eder. İktidar, gözetleme işini bireylere devrederek verimliliğini arttırmış olur. Like/Beğendim dijital “Amin”dir. Like‘ı tıklarken iktidar düzenine tabi kılarız kendimizi. Akıllı telefon sadece etkili bir gözetleme aracı değil, aynı zamanda taşınabilir bir günah çıkarma sandalyesidir. Facebook dijitalin kilisesi, sinagogudur.

Byung-Chul HAN
“Psikopolitika” Neoliberalizm ve Yeni İktidar Teknikleri,
Çev: Haluk Barışcan, Metis Yay., 5. Baskı, 2022, s.12-22

Şub
25
2023
--

Anılar düş değeri kazanıyor (Cemal Süreya)

(…)
Anılar dedi ihtiyar, anılar
Anılar düş değeri kazanıyor
Bugün hava güzel

Anılar dedi ihtiyar anılar
Bugün
Anılar düş değeri kazanıyor
Bugün hava güzel

Cemal Süreya
(Yarım kalan şiirlerinden…)

Şub
19
2023
--

Görüngü: “Huzursuz” (Tobias Bradford)


Çağdaş sanatçı Tobias Bradford‘un “Huzursuz” (Restless) adlı eserini https://upas.evvel.org/?p=2190 adresinden izleyebilirsiniz.

Şub
18
2023
--

Son Kez Solo Trompet (Uğur Yanıkel)


izlemek için: https://youtu.be/l5GJRunxOR4


Banliyö Edebiyat taifesinden Uğur Yanıkel‘in anısına…
(Seslendiren: Ozan R. Kartal)


son kez solo trompet

ayakları çıplak bir sınıfta geziyor
Usulca Kadın
inandım rengi akılda tutmaktı bu
çünkü benim yaşım hep görmek
çünkü duvarda ayaklandı kötümser güneş

beni anlat diye dürtüyor
anlat diye dürt: zillere bas.

yaşayarak denedim
çocukların bildiği için gülümsediği marşı
zapt edilirim diye saldırdım kafamdaki sinemaya
tesirinde çocukluk: iki eli iki kere hırpani
şaşı bir şeyin anası gibi cüce
Yaşamak’ı telafi edecek gibi bakıyorken
buna düşman çoğaltan benim ağzımdı

beklenmedik kalpte icadolundu sismograf
Ölüm’e yalın giderken düşürdüm anahtarı: e v s a l l a n d ı.

gelişmekte avurdumda avlular
rengi ve sesi tekrar ettim
rengi ve sesi
göstersem ürkeceklerdi elimdeki yumruklar ihtimalini
saklı tuttum: asabiyet canımın yongasıdır
meşhur bir yalan gözlerimden aynayan ihtişamlı mağbuliyet

ben bu dünyayı yatılı okuyorum.

Uğur Yanıkel
Panoptikon Dergisi, Aralık 2017


Hamiş: EVV3L kapsamındaki Uğur Yanıkel arşivine https://evvel.org/ilgi/ugur-yanikel adresinden ulaşabilirsiniz.

Şub
16
2023
--

Rusya Günlüğü’nden… (II) (John Steinbeck)

(…) Tertemiz eşarplı kadınlar mutfak penceresine sohbete kulak veriyordu. Sohbet bir süre sonra dış politikaya geldi. Sorular net ve keskindi.

Çiftçilerden biri, “Sovyetler, Meksika’ya kredi vermeye ve askerî yardım yapmaya kalksa, bunu da demokrasinin yayılmasını engellemek için yaptığını açıklasa Amerikan devletinin tepkisi ne olurdu?” diye sordu.

Bir süre düşündükten sonra, “Herhalde savaş ilan ederdi,” dedik.

Çiftçi de, “Peki siz sınır komşumuz Türkiye’ye kredi verdiniz ve bunu sistemimizin yayılmasını engellemek için yaptığınızı söylediniz. Ama biz size savaş açmadık,” dedi.
(…)

John Steinbeck (1948)
“Rusya Günlüğü”, Çev: Deniz Keskin
İletişim Yay., 2022, 1. Baskı, s.108

Şub
14
2023
--

Behçet Necatigil’in son dizeleri…

Çıt yok bellekte
Acı anıları ilerilere kaçırmıştır
Çocuklarını kurtaran bir anne gibi.

Behçet Necatigil
Aktaran:
Memet Fuat

Şub
13
2023
--

“Ben şiiri görüyorum…” (Abbas Kiyarüstemi)

(…) “Gerçek hayatta karşılıkları olmayan karakterleri barındıran filmler ve gerçek üstü varlıklar ve olaylar benim ilgimi çekmiyor. Benim filmlerim gerçek insanları, gerçek karakterleri ve insanların gerçek vasıflarını gösteriyor. Şiirlerim de böyledir. Şiirlerimde de dünyadan olduğu gibi bir kesit alıyorum. Sanki bir çiçeğin fotoğrafını çeker gibi.” (…)



(…) “Pek çok klasik şiir vezne ve musikiye bağlıdır. Ama benim şiirlerimin daha çok görüntü özellikleri var. Pek çok şiirim, kolayca bir görüntü yaratırlar, bu nedenle şiirlerim bir dilden başka bir dile çok kolay çevrilirler ve bir şey kaybetmezler. Benim şiirlerim sınırsızdır. Ben şiiri görüyorum, okumuyorum.” (…)

Abbas KİYARÜSTEMİ
“Pusuda Bir Kurt”, Çeviren: Makbule Aras Eivazi
Simurg Art Yayınları, 1. Baskı, Ekim 2020



Abbas Kiyarüstemi‘nin
“Pusuda Bir Kurt” adlı kitabından…
(Simurg Art Yayınları, 1. Baskı, 2020
Çev: Makbule Aras Eivazi)



Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan Poetika Çalışmaları’na https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.

Şub
08
2023
--

“Savaşmak için kullanabileceğimiz tek bir şey kalmıştı…” (John Steinbeck)

(…)
Korniyçuk da, Poltarazki de askerlik yapmış oldukları için onlara bölgede yaşanan çatışmalarla ilgili sorular sorduk. Poltarazki bize unutulması güç bir şey anlattı. Almanların ileri karakollarından birine saldırmak üzere görevlendirilmiş bir koldaymış. Karakola ulaşmaları o kadar uzun sürmüş ve kar o kadar çok, soğuk o kadar keskinmiş ki, oraya vardıklarında elleri ayakları kaskatıymış.

“Savaşmak için kullanabileceğimiz tek bir şey kalmıştı,” diyordu. “O da dişlerimizdi. O zamandan beri rüyalarıma giriyor. Çok korkunç bir olaydı.”
(…)

John Steinbeck (1948)
“Rusya Günlüğü”, Çev: Deniz Keskin
İletişim Yay., 2022, 1. Baskı, s.110-111

Şub
08
2023
--

Uğur Yanıkel bir edebiyat direnişçisiydi!


Uğur Yanıkel (1995-2022)

Uğur Yanıkel bir edebiyat direnişçisiydi. Kurulu düzenin ve kapitalist sistemin maaşlı koyunlarından olmak istemiyordu. 2018 yılındaki bir telefon görüşmemizde bana “Üzülme abi, onlara benzemezsek bize yeter!” demişti. Uğur, çok açık bir şekilde kurulu düzeni -yaşamının her ânında- reddetti! Bu hakikati söylemek, vurgulamak gerekiyor: Uğur’un yaşamı gerçekten de “onlara benzemeden” sonlandı… Bu hakikati görmek, anlamak gerekiyor. Uğur’la tanışıklığımızı, anılarımızı, oluşturduğumuz dijital kitapları, eleştiri gayretlerimizi, birlikte gerçekleştirdiğimiz efemeratik edebiyat çalışmalarını ve Uğur’un şiirsel mücadelesini anlatan kapsamlı bir kitap kaleme almaya başladım. (Zafer Yalçınpınar)



EVV3L kapsamındaki Uğur Yanıkel başlıklı arşive
https://evvel.org/ilgi/ugur-yanikel
https://evvel.org/ilgi/ugur-yanikel/page/2
adreslerinden ulaşabilirsiniz.

Şub
07
2023
--

BALLAD (Emir Alisipahi)

(…)
elbet zor günler geçer
yaralara biri daha eklenir ya
peki bu hüzün yerini
neye bırakacak

elbet unutulur gider
sayfaya bir satır eklenir ya
peki bu acının yükünü
kim taşıyacak


Emir Alisipahi‘nin BALLAD’ının tam metnine https://upas.evvel.org/?p=2169 adresinden ulaşabilirsiniz

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Şub
07
2023
--

idiot savant… (Byung-Chul Han)

(…) Edim öznesi yalnızca duraklamanın negativitesi vasıtasıyla, katkısız aktiviteye meydan okuyan tesadüfün mekânını baştan sona arşınlayabilir. Tereddüt, pozitif bir fiili irade olmasa da edimin iş seviyesine inmemesi elzemdir. Bugün, aralık veya ara-zamanlar açısından çok fakir, ara verme kıtlığının olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Hızlanma, bütün ara-zamanları lağvetmektedir. Nietzsche, “Meşgul İnsanların Temel Eksikliği” isimli aforizmasında şöyle der: “Meşgul olanlarda ekseriyetle daha yüksek bir meşguliyet eksikliği vardır… Bu açıdan tembeldirler. Meşgul olanlar, mekaniğin ahmaklığı uyarınca, bir taşın yuvarlanışı gibi yuvarlanıyorlar.” (Menschliches Allzumenschliches, s.235) Çok farklı meşguliyet tarzları vardır. Mekaniğin ahmaklığını takip eden meşguliyet ara vermek bakımından fakirdir. Makine duraklayamaz. Bilgisayar, devasa hesaplama yeteneğine rağmen ahmaktır çünkü tereddüt etme noksanlığı vardır.
(…)

Bilgisayar bir pozitif makinedir. Kendisiyle olan otistik ilişkisi ve negativite noksanlığından dolayı idiot savant (ebleh bilgin, cahil hoca), yalnızca hesap makinesinin kabil olabileceği bu başarıları meydana getirir. Dünyanın böyle bütüncül pozitifleştirilmesi esnasında hem insan hem de toplum bir otistik performans makinesine dönüşür. (…)

Byung-Chul Han
“Yorgunluk Toplumu”, Çev: Samet Yalçın
Açılım Kitap, 7.Baskı, 2021, s. 38-40

Şub
06
2023
--
Şub
02
2023
--

Yanık Çocuklar Koçaklaması’ndan… (Fazıl Hüsnü Dağlarca) (Resimler: Mustafa Aslıer)


Fazıl Hüsnü Dağlarca
“Yanık Çocuklar Koçaklaması”
Arkın Kitabevi, 1975
Resimler: Mustafa Aslıer



İşbu özel kitaptan ve kitabın içerdiği resimlerden haberdar olmamızı sağlayarak eserden iki sayfa/şiiri bizlerle paylaşan sıkı araştırmacı H. Can Yücel‘e çok teşekkür ediyoruz. H. Can Yücel daha önce (Adalı Dergisi, 2016) ressam Mustafa Aslıer hakkında çok kapsamlı bir inceleme yazısı kaleme almıştı. Yazının tam metnini https://arsiv.adalidergisi.com/cms/2010-2019/2016/sayi-130-nisan-2016/makale/1274/sanata-adanmis-bir-omur-mustafa-aslier adresinden okuyabilirsiniz.


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fazıl Hüsnü Dağlarca” başlıklı ilgilere https://evvel.org/ilgi/daglarca adresinden ulaşabilirsiniz.

Oca
26
2023
--

Duygu Gündeş’in anısına…


Duygu Gündeş‘in anısına, saygıyla…
Hüseyin Can Yücel, Göktürk Yaşar ve Emir Alisipahi yazdı…
Okumak için: https://upas.evvel.org/?p=2175


EVV3L kapsamındaki tüm Duygu Gündeş arşivine
aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz:

1/ https://evvel.org/ilgi/duygu-gundes
2/ https://evvel.org/ilgi/duygu-gundes/2

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com