Ağu
15
2013
0

Mavi Adam Yavuz Çetin’i çok özlüyoruz…

“maviydi elleri / gördü
parmakları vardı / anlıyordu”  
Zy

15 Ağustos 2001’de vefat eden
sıkı gitarist Yavuz Çetin’i,
saygıyla anıyoruz…

SIKI GİTARİST; YAVUZ ÇETİN *

Sıkı gitarist Yavuz Çetin’in ölümünün üzerinden yaklaşık olarak sekiz yıl geçmiş. Demek ki Yavuz Çetin hakkında bir şeyler yazmaya ancak sekiz yıl sonra cesaret edebiliyorum.

Her şeyden önce Yavuz Çetin’i “sıkı gitarist” yapan şeyin ondaki eşsiz “tuşe” olduğunu -tüm ağırlığıyla- ortaya koymalıyız. Tuşe; bir şarkının, bir melodinin ya da bir müzikal tipolojinin ruhunu/özünü dinleyiciye aktarabilmedeki ustalıktır. Bir tür içtenliktir.  Senelerini gitar tekniğini güçlendirmekle harcamış biri, evet, her türlü şarkıyı çalabilir, gitar üzerinde her türlü akrobasiyi yapabilir, fakat çaldığı şeyin ruhunu içselleştiremeyip ömrü boyunca tuşesiz bir gitarist olarak kalabilir de… Böylesine sportmen bir gitaristin çaldığı her şey saman gibi gelir dinleyiciye.  Yavuz Çetin ise bastığı her notayı içselleştirebilen nadir gitaristlerdendi. 1998 yılının kış aylarından birinde Yavuz Çetin’in “İLK” adlı albümünü “ilk” kez dinlediğimde, albümü hemen beğenmemin nedenlerinden biri de -sanırım- bu güçlü tuşeydi. Özellikle de şarkılardaki blues rifflerinin zamanlamasından, yerlemlerinden ve şarkının armonisine pürüzsüzce eklemlenebilmiş olmalarından dolayı çokça etkilenmiştim. Albümü defalarca dinledim ve albümdeki dinginliğin nasıl olup da bu kadar “enerji dolu” olduğunu, olabildiğini düşündüm, durdum. Hatta bu kimyayı -kendimce- matematiksel (modal/makamsal) olarak hesaplamaya bile çalıştım. O zamanlar cevabı bulamamıştım fakat şimdi, bugün, özellikle de gitar için düşündüğümüzde bu sorunun cevabının Blues Ruhu’yla açıklanabileceğini biliyorum.

***

1998’in yazında Kadıköy’ün cafe-barlarından birinin tüm masalarında Yavuz Çetin ve grubunun tanıtım broşürünü gördüm. Bu tanıtım broşürleri aynı zamanda da indirim biletleriydi. Yavuz Çetin ve grubu Çarşamba akşamları “Kallavi Bar” diye bir yerde çalıyordu ve indirim biletleri bu barda geçerliydi. Biletlerden birkaç tane aldım ve ilk Çarşamba gününün gelmesini bekledim.

Söz konusu ilk Çarşamba gecesi Blues tutkunu bir arkadaşımla birlikte soluğu Kallavi Bar’da aldık. Barı gördüğümüzde çok şaşırdığımızı itiraf etmeliyim. Kallavi Bar, Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın yanında, Kurbağlıdere’ye paralel olarak inşa edilmiş, köşkten devşirme bir yapıydı. Barın “üst” katından bol rakılı fasıl ezgileri filan geliyordu. Kapıdaki görevliye Yavuz Çetin’i izlemek istediğimizi ve fasıl seslerini duyunca şaşırdığımızı söyledik. Görevliden Yavuz Çetin’in ve grubunun “alt” katta çaldığı bilgisini alınca rahatladık.  (Aslında rahatlamamalıydık, çünkü gerçekte –yani bu memleketin “kara” gerçeğinde- Yavuz Çetin isimli sıkı gitarist, o köşkün alt katında değil de yandaki stadyumda çalmayı hak eden biriydi.)

Köşkün bodrum dairesine benzeyen alt katına girdiğimizde sahnede Yavuz Çetin ve grubu,  Jimi Hendrix’in “Voodoo Chile” adlı şarkısının solo bölümünü çalıyorlardı. Ardından, Cream’den “Sunshine Of Your Love” geldi. Şarkıların sololarında Yavuz, bir nota bile teklememişti. Büyülenmiştik.  Daha önce Kadıköy’de hakkını vererek Jimi Hendrix çalan bir grup da görmemiştik. Yavuz, bu eski ve sıkı şarkıyı çalarken şarkının ruhunu kendinde hissediyordu ve bu ruh Yavuz Çetin’den bize doğru akıyordu.

Bütün gece hayranlıkla Yavuz Çetin’i izledik, dinledik, içki içtik.  Blues tutkunu arkadaşım, programın sonuna kadar beklemişti ve sonunda sahneden indiğinde Yavuz’un yolunu kesip, onun elini öpercesine;

“Bu sıkı şarkıları bu kadar sıkı çalmaya devam ederseniz size dinozor diyecekler…” dedi.

Yavuz Çetin gülümseyerek:

“Desinler, önemli değil… Bir gün gelecek bugün bana dinozor diyenlere de başkaları dinozor diyecekler. ” diye cevapladı ve içkisini almak üzere bara yöneldi.

Şimdi, bugün, 2009’da, kime “dinozor” diyebileceğimizi bilemiyorum, fakat hangi gitaristlere ve gruplara “geyik” denilebileceğini çok iyi biliyorum. Açıkça söyleyeyim; Yavuz Çetin bugüne kadar sahnede izlediğim en tuşeli ve sıkı gitaristlerden biridir. Belki de birincisidir.

(…)

Zafer Yalçınpınar, Marmara Adası , 25 Temmuz 2009

*İşbu yazı 2009 yılında kaleme alınmıştır.
“kargamecmua müzik yazıları (2007-2011)”, G Yayın, Geniş Kitaplık, 2011, s. 62

Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com/k13.html

 

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Yavuz Çetin ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/yavuz-cetin adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
14
2013
0

Lefter Kupası-ll

’Ordinaryüs’ lakaplı efsane futbolcu Lefter Küçükandonyadis’in anısına düzenlenen geleneksel Lefter Kupası’nın ikincisi, 16-17 Ağustos tarihlerinde Kınalıada’da yapılacak.

1925 yılında Büyükada’da doğan, 17 yıl boyunca oynadığı Fenerbahçe’de attığı 400’ün üzerinde golle adını tarihe altın harflerle yazdıran, 46 kez de Türkiye A Milli Futbol Takımı forması giyen Lefter Küçükandonyadis, Kınalıada Jarden-Barsamyan Stadı’ndaki anlamlı bir futbol turnuvasıyla anılacak.

Lefter Kupası’nın direktörlüğünü kendisi de bir Kınalıadalı olan eski TSYD Başkanı Onur Belge, genel kaptanlığını ise Garo Hamamcıoğlu üstlenecek. Kupa, müzenin kurucuları olan Adalar Vakfı-Adalar Belediyesi ortaklığı, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray kulüpleri ve Kınalıada Spor Kulübü işbirliğiyle düzenlenecek. 16 Ağustos Cuma günü saat 17:30’da açılışı ve elemeleri yapılacak olan turnuva 17 Ağustos Cumartesi günü saat 17:30’da başlayacak üçüncülük ve final maçları ile sona erecek.

Bkz: https://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=35846

 

2013-08-12_l1

Ağu
12
2013
0

“Yahu biz anlamadık bu E V V E L denen mekânın ne olduğunu!”

“Yahu biz anlamadık bu E V V E L denen mekânın ne olduğunu!” serzenişiyle -bugünlerde- sık sık karşılaşıyorum… Aslında, E V V E L kapsamında neler yaptığımızı, hangi bağlamların ve değerlerin haysiyetini savunduğumuzu -yıllardır, her ânda- dile getiriyoruz; en son 26 Mayıs 2013 tarihinde Kadıköy’de gerçekleşen 10. yıl kutlamamız vesilesiyle derli toplu bir anlatım yapmıştık. Bu anlatım her şeyi düzgünce ortaya koyuyor, koyar: https://evvel.org/evvel-10-yasinda

E V V E L’i tanımlamak için;  “çeşitli efemeraların  tarihsel ve imgesel alan derinliğinde biriktiği ya da konumlandığı özel bir ‘ilgiler arşivi’dir,” diyebiliriz. E V V E L’in ilgilendiği uzamın, başlıklara dağılmış listesine şu adresten ulaşabilirsiniz: https://evvel.org/evvel-fanzin-ilgileri

Heyecanla vurgulamalıyız: Bakışımızın tözünde ve biçiminde “poetika” var; tahayyül gücünün kuvvetlendirdiği “şiir-sezgisel” durumların eşliğinde birçok efemeraya, edebi esere, tarihsel olaya, karaktere, şaire, yazar ve düşünüre ilişkin incelemeler / araştırmalar kotardık, kotarıyoruz. E V V E L  kapsamında yer alan en sıkı/yoğun/derin isim-başlıkları “EVVEL İndeksi”nde toparladık: https://bit.ly/evvelindeksi

Bunlarla birlikte, 2011’den bu yana “imgelemin özgürleşmesi” dediğimiz uzgörünün peşinde koşarak, çeşitli poetik soruşturmalar icra ettik. Örneğin;

“50 Yılın Ardında; İkinci Yeni” Anketi 2011:
https://zaferyalcinpinar.com/ikinciyeni2011.pdf
Poetika 2012 Uzgörü Çalışması: https://bit.ly/poetika2012
Poetika 2013 Odaklanmaları: https://bit.ly/poetika2013

Tüm poetika çalışmaları için;

1: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari
2: https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari/page/2

Zamanların salınımı boyunca -pdf biçeminde- hazırladığımız çeşitli özgür neşriyatların ve bildirilerin adreslerini aşağıda, özellikle takibinize sunuyoruz. Bu neşriyatlar, şiir ve edebiyat heveskârları için önemli bir “im-niteliksel arşiv” oluşturuyor, oluşturur, diyebiliriz.

2007-2009: P.A.T!: https://zaferyalcinpinar.com/pat.rar  (26 mb.)
2010-2011: 491 https://zaferyalcinpinar.com/491.html
Çakır Hikâyeci, 2013: https://bit.ly/cakirhikayeci
İlhan Berk- BAKMAK, Dergilerdeki Yazıları, 2011: https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkbakmak.pdf  (60 mb.)
İlhanberkiğne, 2008: https://zaferyalcinpinar.com/ilhanberkigne.pdf
Ece Ayhan Adası, 2012: https://bit.ly/eceayhanadasi
Poetik Bildiriler 2006-2009: https://zaferyalcinpinar.com/poetikbildiriler.pdf

E V V E L sularındaki PDF’ler için:

https://evvel.org/ilgi/pdf
https://evvel.org/ilgi/pdf/page/2
https://evvel.org/ilgi/pdf/page/3
https://evvel.org/ilgi/pdf/page/4
https://evvel.org/ilgi/pdf/page/5

Sahicilikle
Zy

Ağu
12
2013
0

Yavuz Çetin Anma Gecesi (15 Ağustos 2013, Ağaç Ev)

Yavuz Çetin Anma Gecesi
“Yavuzcan Çetin & Durmayan Orkestra”
“Sahte Rakı”

15 Ağustos 2013, Perşembe //“Ağaç Ev”
Bekar Sok. No 14, İstiklal Caddesi, Beyoğlu

Bkz: https://www.facebook.com/events/153096768221157/

*

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Ağu
06
2013
0

Bay Gol, Selçuk Yula vefat etti.

Bkz: https://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=35764

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ve Milli Takımın efsane futbolcularından Selçuk Yula, 1959 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Futbolculuk kariyerine Ankara Şekerspor’da başlayan Selçuk Yula, 1979 yılında Fenerbahçe’ye transfer oldu.

Selçuk Yula Fenerbahçe’de özellikle oldukça soğukkanlı bir şekilde attığı penaltılar ve golcülüğüyle tanındı. Formamız altında 1981-1982 sezonunda 16 gol ve 1982-1983 sezonunda 19 gol ile Gol Kralı olan Selçuk Yula, Fenerbahçe formasıyla toplam 134 gole imza attı.

 

Ağu
04
2013
0

“Ali İsmail Korkmaz: Bu çocuğun yüzü kalbinize mühür olsun” (Ece Temelkuran)

Ece Temelkuran’ın 1 Ağustos 2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde yayımlanan “ALİ” başlıklı yazısına https://www.ecetemelkuran.com/kategori/yazilar/45107/ece-temelkuranin-1-agustos-2013-tarihli-birgun-yazisi-ali adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
02
2013
0

Buluntu: Ece Ayhan’ın Yayımlanmamış İki Kısa Öyküsü; “Dışarsı ve İçersi” ile “Büyük Şehre Giden Adam”

 

Gece, duvarlarda saatler çalışır. Kapılardan biri açılır, dışardaki adamlardan biri içeriye girer. (…)

Ece Ayhan’ın “Dışarsı ve İçersi” adlı öyküsünden…

 

Sıkı araştırıcı Tunç Tayanç, Notos Dergisi’nin Ağustos-Eylül 2013 tarihli 41. sayısında Ece Ayhan’dan iki kısa öykü buluntulamış… “Dışarsı ve İçersi” ile “Büyük Şehre Giden Adam” adlı bu öykülere Ara Güler tarafından fotoğraflanmış -ve daha önce hiç görmediğim- bir Ece Ayhan portresi eşlik ediyor. Kısa öyküler “Aslan-Göksel Ebiri” arşivinden çıkarılmış… (Zy)

Tunç Tayanç’a Özel Hamiş:  Başka kuytu yerlerde başka kısa öyküler var mıdır, çıkar mı gün ışığına, bilemem. Ancak, 20-30 adet yayımlanmamış şiirden bahsedildiğini biliyorum. Bir de, Morötesi Requiem’in devamından (ya da bu kitaba alınmayan/dışarda kalan parçalardan) oluşan “Yaşasın Kötülük ve de Ötesi”nin varlığından eminim artık: İzmir’de bir yerlerde o defterler… (Bkz: https://evvel.org/bana-alti-lira-fazla-verdiniz-ece-ayhan) Aslında, şu adresteki (bkz: https://evvel.org/beyoglunda-lise-ogrencisi-ece-ayhan-ve-arkadaslari-1952) fotoğrafta görünen üçlü çok önemli: “Ece Ayhan – Aslan Ebiri – Erdoğan Kalyoncu“. YKY şiir şebekesi ne demek istediğimi anlamıştır.

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin tümüne https://bit.ly/eceindeks adresinden ulaşabilirsiniz.

Ağu
02
2013
0

Körler Ülkesi’ne Kent Kütüphanesi

Kadıköy’de uzun yıllar belediye binası olarak kullanılan tarihi Şehremaneti binasını restore ederek kent kütüphanesine dönüştürülecek…
*
Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Tem
29
2013
0

Kitap: “Direnişi Düşünmek: 2013 Taksim Gezi Olayları”

direnisidusunmek

bkz: https://www.idefix.com/kitap/direnisi-dusunmek-2013-taksim-gezi-
olaylari-kolektif/tanim.asp?sid=KEZL53MGLD2DUM94HYLO

İstanbul’da doğan bu toplumsal hareket korkusuzca desteklenmelidir ve yine bu nedenle bu hareket direnmekle yetinmemelidir: Bilgilerin ve bir taraftan tinsel olana çağrıda bulunup diğer yandan tüm tinsel hayatın yıkımını hızlandıran bir iktidarın temel zafiyetinin altını çizen zihnin savunusu için bir söylem geliştirilmelidir.
-Bernard Stiegler-

Ölüm, hayata dayanamaz. Karanlık, ışığı hoş görmez. Kış soğukları, baharın gelişinden nefret eder. Fakat hiçbir oyun oynanmadı, hala hiçbir şey kaybedilmedi. Boğaz’ın akıntılarına kan dökülmüyor. Her şey hala mümkün. Her ne olursa olsun bir gün bahar kışa üstün gelecek. Her ne olursa olsun Taksim 2013 halkların hafızasında kazınmış olarak kalacak.
-Jacob Rogozinski-

Somut olarak bir ayaklanma biçimini taşıyan garip deney, varlığını sürdürmekte ve gelecek günlerde, haftalarda, hatta aylarda da sürdüreceğini göstermektedir. İnsanlar, sokağa çıkmanın zor olmadığını anladılar. Birlikten güç doğduğunu, ve büyük kitlesel güç karşısında iktidarların sarsıldığını gördüler. Bununla birlikte, umulur ki düşünmeye başladılar. Politik düşünce, neyin istendiğini formüle etmektir.
-Ahmet Soysal-

Protestoları Müslüman sessiz çoğunluk tarafından desteklenen İslamcı otoriter düzene karşı seküler sivil toplumun ayaklanması olarak sınırlandırmamak elzemdir: resmi karmaşıklaştıran şey protestoların anti-kapitalist tepkisidir (kamusal alanın özelleştirilmesi) -Türk protestolarının temel ekseni, otoriter İslamcılık ile kamusal alanın serbest piyasacı özelleştirilmesi arasındaki bağdır. Bu bağ, Türkiye konusunu çok ilginç ve etki alanı geniş bir hale getiriyor.
-Slavoj Zizek-

Eğitimli gençlik kendisini tarihsel bir ayaklanmanın diğer potansiyel aktörlerine yaklaştıran yolu yaratmalıdır. Kendi toplumsal varoluşunun ötesinde hareketinin coşkusunu taşımalıdır. Geniş halk kitlelerinin yanında yaşamanın ve yeni politikanın pratik buluşlarını ve düşüncelerini onlarla paylaşmanın araçlarını bulmalıdır.
-Alain Badiou-

Bir tek halk düşünür kendini ve tek başına kendine doğru yürür.
-Jean-Luc Nancy-

Gezi’deki insan nedir, kimdir? Bu ortaklığın maddesini ve ruhunu nasıl düşünmeli? Şimdilik kesin olan tek bir şey var: bu insan, bu madde, bu ruh neo-liberal kapitalizmin dünyasındaki insan, madde, ruh değil. O halde çekinmeden söylenmeli: şimdi bizim görevimiz gelmekte olan bu insana, bu maddeye, bu ruha yer açmak. Onların birlikte vuku buluşunu/yer alışını düşünmek ve gerçekleştirmek. Yeni bir özgürlük rotası, yeni bir demokrasi haritası çizmek…
-Volkan Çelebi-

Olay, olur; gelmektedir, eli kulağındadır; beklenmezken beklenip asla gelmeyen godot’dur, mesihtir, gelir ve geçer, “yıldızın parladığı an”dır, “son bakışta aşk”tır, eylemdir. Gelir, ama geldiği bilinmez, bilinemez, hissedilir, sezilir, geldiğinde muhteşemliğiyle -yaşayanlarda, belleklerde, bilinçte, ruhta, tarihte- iz bırakıp gider. Yeterliliği, yetkinliği bundandır.
-Işık Ergüden-

Hayatları yaşanılmaz hale getirilen insanlar, kendilerini zaten kendilerine ait olan sokaklara atıp yaşanabilir hayatların mücadelesini vermeye başladılar.
-Gökbörü Sarp Tanyıldız-

Gezi olayı öncelikle özne merkezli politik yapılanmaların, başkanları ve amirleriyle özdeşleşen hiyerarşik iktidar kurgularının ve temsili demokrasinin timsali olduklarını iddia eden otorite figürlerinin karşısına lidersiz, heterarşik ve başkaları tarafından temsil edilmek yerine kendilerini sahneye koyan yeni bir örgütlenmeyle çıktı.
-Gökhan Kodalak-

Önümüzdeki yıllarda Türkiye siyasi hayatının ve demokrasisinin ne yöne gideceğini bilemeyiz fakat emin olabileceğimiz bir şey var ki o da Gezi Parkı Direnişi sonuçlandıktan sonraki süreçte de direnmenin devam edeceğidir. Yıllardır tepki göstermeyen, evlerine kapanmış, ekranlardan başını kaldırmayan insanlar bir şeyleri değiştirebileceklerini gördüler.
-Gizem Çıtak-

(Tanıtım Bülteninden)

Tem
28
2013
0

JJ Cale hayatını kaybetti.

JJ+Cale

“Eserleri birçok önemli isim tarafından yeniden söylenen, efsanevi müzisyen JJ Cale hayatını kaybetti. Kendi Facebook hesabından yapılan açıklamada sanatçının geçirdiği kalp krizi sonrası California’da kaldığı hastanede yaşamını yitirdiği söylendi. 1938’de Oklahoma’da doğan Grammy ödüllü müzisyen, ‘Tulsa sound’ denilen ve blues, rockabilly, country, caz etkileşimleriyle şekillenen türün de yaratıcıları arasında sayılıyordu. 1960’larda kendi kayıtlarında drum machine’i ilk kullanan isimlerden biri olarak folk etkisindeki akranları arasında farklı bir yere sahip Cale’in şarkıları seneler boyu birçok isim tarafından seslendirildi. Eric Clapton’ın ‘Cocaine’ ve ‘After Midnight’ı, Randy Crawford’un ‘Clyde’ı, Lynyrd Skynyrd’ın ‘I Got the Same Old Blues’u yeniden seslendirilen JJ Cale şarkılarından sadece birkaçı…”

Bkz: https://www.radikal.com.tr/kultur/jj_calee_veda-1143689

Tem
28
2013
0

#direnakademi bildirisi

Bkz: https://direnakademi.blogspot.com/

Gezi Direnişi sırasında polis şiddetini eleştirdiği için üniversite yönetimi tarafından hakkında soruşturma açılan Uludağ Üniversitesi Öğretim üyesi Dr. Timuçin Köprülü, sendikal çalışmaları nedeniyle eylül ayında Marmara Üniversitesi tarafından işten çıkarılma tehdidi ile karşı karşıya bırakılan Eğitim-Sen İstanbul 6 Nolu Şube Yürütme Kurulu üyesi Dr. M. Meryem Kurtulmuş, Yeditepe Asistan Dayanışması ile güvencesizliğe karşı mücadele eden ve üniversite yönetimince işlerine son verilen Yeditepe Asistanları ve baskıya maruz kalan tüm öğrenci, öğretim elemanı ve üniversite çalışanı için kaleme alınan imza metninde 363 imzaya ulaşıldı. İmza kampanyasına dünyaca ünlü ve Nobel adayı öğretim üyesi Prof.Dr. Daron Acemoğlu da destek verdi.

 

Basına ve Kamuoyuna

Yrd. Doç. Dr. Timuçin Köprülü, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin bir mezunu olduğu gibi akademik hayatına yine Ankara Hukuk’ta başlamış, doktorasını bu fakültede tamamlamış ve bilim dünyasına olduğu kadar bu fakülteye de çok değerli katkıları olmuş kıymetli bir akademisyendir.
Timuçin Köprülü şu anda çalışmakta olduğu Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin mezuniyet törenine üzerinde “Diren” yazılı bir tişörtle katılmış ve şu şekilde bir konuşma yapmıştır:

“Sayın konuklar,

Ben bu öğrencilerin üç sene derslerine girdim. Ceza Genel, Ceza Özel ve Usul derslerini benden aldılar. Üzerlerinde hakkım vardır o yüzden birkaç kelime söylemek istiyorum. Merak etmeyin uzun konuşmayacağım. Yalanın hukuk, hukukun da yalan olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Son zamanlarda ‘polisimiz destan yazdı’ deniyor. Gösterilerde insanların öldürülmesiyle, göstericilerin kör edilmesiyle, binlerce kişinin gaza boğulmasıyla, avukatların adliye salonlarında sürüklenerek dışarı çıkarılmasıyla, ÇHD’li avukatların tutuklanmasıyla destan falan yazılmaz. Asıl destanı bu çocuklar yazmıştır. Teşekkürler”.


Uludağ Üniversitesi yönetimi Köprülü’nün bu konuşması ve üzerinde “Diren” yazan tişört giymesi dolayısıyla soruşturma açmıştır. Bu soruşturma ile Uludağ Üniversitesi yönetimi, 12 Eylül’ün bir ürünü olan, üniversite – bilim ve demokrasi karşıtı yükseköğretim mevzuatına ve kültürüne dayanarak, ifade özgürlüğüne ve akademik özgürlüğe açık bir saldırı gerçekleştirmiştir. Bu saldırının muhatabı yalnız Timuçin Köprülü değil, tüm bilim insanları, tüm akademisyenler, tüm üniversiteliler, özgür bilim ve eleştirel düşüncedir. Ayrıca bu soruşturmadan bir süre önce Yeni Akit – Habervaktim denilen provokatif yayın organı daha önce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim elemanları hakkında yürüttüğüne benzer bir kara propagandayı Köprülü hakkında da yürütmüştür. Görülen odur ki, Yeni Akit hedef göstermiş, Uludağ Üniversitesi yönetimi de “gereğini” yapmıştır.
 

Bizler aşağıda imzaları bulunan öğretim elemanları olarak meslektaşımız Köprülü’nün konuşmasının altına imzamızı atıyor, aynı konuşmayı sahipleniyor ve tekrar ediyoruz. Ayrıca üniversitemizde yürüttüğümüz derslerde, katıldığımız toplantılarda ve her tür akademik ve idari görevde, üzerinde “#Diren”, “#DirenİfadeÖzgürlüğü”, “#DirenAkademikÖzgürlük” yazan tişört ve rozetlerimizle bulunmak da dahil olmak üzere her tür araçla bu hukuksuzluğu ve saldırıyı ifşa edeceğimizi kamuoyuna ve ilgili makamlara deklare ediyor; Uludağ Üniversitesi yönetimini kınıyor ve uyarıyoruz.

Ayrıca Gezi Direnişi dolayısıyla başlatılan “cadı avı”, her türlü mobbing, baskı, sürgün, soruşturma, gözaltı, tutuklama, işkence ve hukuksuzluk karşısında yılmayacağımızı, direneceğimizi, emekten ve demokrasiden yana tavır alacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Bu vesile ile demokratik üniversite, akademik özgürlük ve “güvenceli iş güvenceli gelecek” mücadelesinde aldıkları sorumluluklar nedeniyle işten çıkarılan Yeditepe Üniversitesi araştırma görevlileriyle, ataması hukuka aykırı bir biçimde 6 ay süre ile uzatılan ve Eylül ayı itibariyle işsiz kalma tehdidiyle karşı karşıya bırakılan Marmara Üniversitesi Öğretim Elemanı Dr. M. Meryem Kurtulmuş ile, ve yükseköğretim kurumlarında eleştirel ve muhalif düşünceleri, akademik çalışmaları, politik ve sendikal faaliyetleri sebebiyle baskıyla ve hukuksuzlukla karşı karşıya kalan tüm öğrenciler, öğretim elemanları ve üniversite çalışanları ile dayanışma içinde olduğumuzu duyuruyoruz.

Saygılarımızla.

Bkz: https://direnakademi.blogspot.com/

Tem
27
2013
0

Direniş ve Dunning-Kruger Sendromu (Nurettin Abacıoğlu)

Bkz: https://haber.sol.org.tr/yazarlar/nurettin-abacioglu/direnis-ve-dunning-kruger-sendromu-76955

Dunning-Kruger Sendromu’nun Türkçesine bakarsanız, “cahil cesareti” veya “kifayetsiz muhteris eyyamcılığı” demeye denk geliyor.

Gündelik yaşamda birileri bakımından ne çok da karşılaştığımız bir manzara. Akademisinden, yargısına, devlet bürokrasisindeki anlı şanlı makam sahiplerinden, milleti temsil edenlere, sıra sıra ve sırım gibi rastlanıyor. Ahalinin içinde de, bu olmazsa olmazlardan gani bulunmakla beraber, tulûat sahnesinde yer alanların önemine binaen sıradan vatandaşı gören çıkmıyor. (…)

Yazının tam metnine https://haber.sol.org.tr/yazarlar/nurettin-abacioglu/direnis-ve-dunning-kruger-sendromu-76955 adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
27
2013
0

Söyleşi: “Gezi Sansürü hakkında…” (25 Temmuz 2013)

Gezi direnişi özel sayısı ile basımı durdurulan NTV Tarih’in yayın yönetmeni Gürsel Göncü, yaşananları anlatıyor…

Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=430876

Tem
27
2013
0

Bilim İnsanları Soruşturmaları Protesto Etmek İçin Mektup Yazdı…(25 Temmuz 2013)

Bkz: https://www.vistilefblog.blogspot.com/

Ekselansları ve Sevgili Baylar,
 
Altta imzaları olan bizler, Türk hükümetinin kentsel dönüşüm politikalarını protesto etmek ve insan hakları ve akademik özgürlükleri savunmak için yapılagelen eylemlere kendi akademik ilgilerini gösterdiler diye Prof. Veysel Batmaz ve diğer akademisyenlere verilen rahatsızlığı ve saldırıyı protesto ediyoruz.

Verilen bu rahatsızlığın iki boyutu olduğu görülüyor. Biri, dünyada adeta yegâne olarak adlandırılabilecek çok ender rastlanan protesto hareketlerinden biri ile kendi akademik kapasiteleri çerçevesinde ilgilenmeleri yüzünden Prof. Batmaz ve diğerlerine saldırılmasıdır. Bu mazur görülemez. Üniversite profesörleri sadece profesör değil aynı zamanda Cumhuriyetin vatandaşlarıdırlar. Vatandaş olarak, kendi hayatlarını da ilgilendiren meselelerde devlet otoritesine yandaş veya karşı sivil toplum hareketlerine destek vermeleri onların Anayasal hakları ve sivil sorumluluklarıdır. Bu destekleri yüzünden onlara rahatsızlık vermek, onları haklarından mahrum etmekten daha az bir şey değildir ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki demokratik ilkeleri küçümsemek demektir.

Diğeri ise, eşit düzeyde endişe verici ve daha da fazla mazur görülemezdir. Bu da, öğretmen ve araştırmacı olarak öğretim üyelerinin faaliyetlerine haksız ve yersiz müdahaledir. Görüyoruz ki, Prof. Batmaz, ders konularının bir parçası olarak Taksim Gezisi eylemlerine katılmış olan öğrencilerine fazladan 20 puan vereceğini ilan etmesi nedeniyle sözel saldırıya uğramıştır. Prof. Batmaz’ın bilimsel alanı iletişim araştırmalarıdır. Bu tür bir ders değerlendirmesi uygulaması, hükümet karşıtı bir kışkırtmadan çok, antropolojik araştırmalarda “katılımcı gözlem” olarak adlandırılan bir uygulamaya öğrencileri teşvik etmek için çarpıcı bir uygunluktadır. Sadece uygun değil, aynı zamanda gerekli olan bir iletişim araştırmaları unsurudur. Böyle bir nedenle Prof. Batmaz’ı sorgulamak, onun, bir profesör olarak özgürlüğünü ve görevlerini sorgulamak demektir. Bu, aynı zamanda, onun akademik alanının neyi içerdiğini kınanacak şekilde bilmemek demektir.

Bu nedenlerle, akademisyenleri hedef almış olan bu yasalara aykırı provokasyona karşı Rektör Yunus Söylet’in cesur ve haklı duruşunun da farkında olarak, Cumhurbaşkanı ve yüksek öğrenim otoriteleri olarak sizleri bu sorgulamaları ve saldırıları durdurmaya; Prof. Batmaz ve diğerlerine, sadece sivil ve akademik haklarını kullandılar diye verilen rahatsızlığı sonlandırmaya nezaketle çağırıyoruz.

 
Saygılarımızla,
 
Arif Dirlik, Oregon Üniversitesi,
Emekli Knight Sosyal Bilim Profesörü, ABD
Roxann Prazniak, Oregon Üniversitesi, Clark Honors Koleji, Tarih Profesörü, ABD
Ravi Arvand Palat, Binghamton Üniversitesi, Sosyoloji Profesörü, ABD
Henry Giroux, McMaster Üniversitesi, Global Televizyon Ağı-İngiliz Kültürel Çalışmalar Başkanı, Kanada
John Makeham, Avustralya Ulusal Üniversitesi, Asya ve Pasifik Koleji, Çin Çalışmaları Profesörü, Avustralya
John Brown Childs, Kalifornia Üniversitesi-Santa Cruz, Emekli Sosyoloji Profesörü, ABD
Kwai Cheung Lo, Hong Kong Baptist Universitesi, Profesör
Louise Edwards, University of Hong Kong Üniversitesi, Çin Çalışmaları Profesörü
Jack Qiu, Hong Kong Çin Üniversitesi, İletişim Profesörü
David Palmer, Hang Kong Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü
Dianne Newell, British Columbia Üniversitesi, Tarih Profesörü, Kanada
Lindsay Waters, Harvard Üniversitesi Yayınevi (Harvard University Press), Direktör, ABD
Wang Xiaoming, Şanghay Üniversitesi, Kültürel Çalışmalar Profesörü, Çin Halk Cumhuriyeti
Ling-chi Wang, California Üniversitesi-Berkeley, Etnik Çalışmalar Emekli Profesörü, ABD
Kam Louie, Hong Kong Üniversitesi, Sanat Fakültesi Dekanı
Viren Murthy, Wisconsin Üniversitesi-Madison, Tarih Bölümü, ABD
Sebastian Veg, EHESS, Direktör, Paris
Harbans Mukhia, Jawaharlal Nehru Üniversitesi Eski Rektörü ve Tarih Emekli Profesörü,Delhi, Hindistan
Chris Connery, Kalifornia Üniversitesi-Santa Cruz, Profesör, ABD
Kris Olds, Wisconsin Üniversitesi-Madison, Coğrafya Profesörü, ABD
Liu Dong, Tsinghua Universitesi, Pekin, Ulusal Çalışmalar Profesörü, Çin Halk Cumhuriyeti
Uğur S. Aker, Hiram Koleji, Ekonomi Profesörü, ABD
Mahmut Hortaçsu, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fizik Profesörü, Türkiye
W. John Green, Latin American News Digest, Editör, ABD
Ruth Hung, Hong Kong Baptist Universitesi, Yrd. Doç.
QS Tong, Hong Kong Üniversitesi, İngilizce Okulu Profesörü
Imre Szeman, Alberta Üniversitesi, Kanada Kültürel Çalışmalar Araştırma Başkanı, Kanada
Wang Ning, Tsinghua Üniversitesi, İngilizce ve Kültürel Çalışmalar Profesörü, Pekin, Çin Halk Cumhuriyeti
K.P. Shankaran, Delhi Üniversitesi, St. Stephen’s Koleji, Emekli Doçent
David Bartel, CEFC, Hong Kong, Doktora Adayı ve Araştırmacı
W.D. Coleman, Waterloo Üniversitesi, Siyaset Bilimi Profesörü, Kanada
William Martin, Binghamton Üniversitesi, Sosyoloji Profesörü, ABD
Dr. Ralph Weber, Zurich Üniversitesi, Kıdemli Araştırmacı ve Öğretim Görevlisi, İsviçre
Alexander Day, Occidental Koleji, Yrd. Doç., ABD
Carlos A. Forment, New School for Social Research, Sosyoloji Bölümü, New York, ABD ve San Martin Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü Buenos Aires, Arjantin
Chang Kyung-sup, Seul Ulusal Üniversitesi Sosyoloji Profesörü, G. Kore
Evans Chan, Film Yapımcısı, New York/Hong Kong
Lau Kin Chi, Lingnan Üniversitesi, Kültürel Çalışmalar Doçenti, Hong Kong
Ana Maria Candela, Kalifornia Üniversitesi—Santa Cruz, Doktora Adayı, ABD
Pan Jiao, Minzu Üniversitesi, Antropoloji Profesörü, Pekin, Çin Halk Cumhuriyeti
Gary Y. Okihiro, Columbia Üniversitesi, Uluslararası ve Kamu İşleri Profesörü, New York, ABD
Ralph Litzinger, Duke Üniversitesi, Antropoloji Bölümü, NC, ABD
Allen Chun, Sinica Akademisi, Etnoloji Enstitüsü, Tayvan
Ibrahim Aoude, Hawai Üniversitesi, Etnik Çalışmalar Profesörü, ABD
Shaobo Xie, Calgary Üniversitesi, İngilizce Bölümü, Kanada
Ji-Hyung Cho, Ewha Üniversitesi ve Dünya Tarihçileri Asya Derneği Başkanı, Tarih Profesörü, G. Kore
Wang Hui, Tsinghua Üniversitesi, Çince Bölümü, Pekin, Çin Halk Cumhuriyeti
Tung-yi Kho, ARENA Araştırmacısı, Singapore
Ho-fung Hung, Johns Hopkins Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü
Dongyoun Hwang, Soka Amerikan Üniversitesi, Asya Çalışmaları Profesörü, Tokyo, Japonya
Kuan-hsing Chen, Chiao Tung Üniversitesi, Profesör, Tayvan
Sven Trahulkun, Zurich Üniversitesi, Modern Asya Tarihi Profesörü, İsviçre
Nikky Lin, Ulusal Tayvan Normal Üniversitesi, Yrd. Doç. Edebiyat, Tayvan
Ya-chung Chuang, Ulusal Chiao Tung Üniversitesi, Doçent,Tayvan
Albert Hoffstadt, Klasik Edebiyat Uzmanı, Leiden, Hollanda
Stephen Yiu-wai Chu, Hong Kong Üniversitesi, Hong Kong Çalışmaları Programı Profesörü
Utsa Patnaik, Jawaharlal Nehru Üniversitesi, Emekli Profesör, Hindistan
Tem
25
2013
0

Ünlülerden “The Times” Dergisi’ne Gezi Parkı Mektubu

Batı’da sanat dünyasının en önemli isimleri arasında gösterilen çok sayıda ünlü, bugün İngiltere’de yayımlanan The Times gazetesine tam sayfa ilan vererek, Gezi Parkı’ndaki aşırı polis şiddeti nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdi.

Bkz: https://www.radikal.com.tr/turkiye/unlulerden_erdogana_sert_mektup-1143237
Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=430772

*

mektup

*

Bay Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Başbakanı

Ankara, Türkiye. Temmuz 2013

Sayın Bay Erdoğan,

Aşağıda imzası olanlar, bu mektubu sizin polis güçlerinizin İstanbul’da Taksim Meydanı ve Gezi Parkı ile Türkiye’nin diğer büyük şehirlerindeki barışçı gösterileri, Türk Tabipler Birliği’nin verilerine göre beş kişinin ölmesi 11 kişinin ayrım göstermeksizin biber gazı kullanımı nedeniyle gözünü kaybetmesi ve 8 binden fazla kişinin yaralanmasına neden olacak biçimde, zalimce bastırmasını en güçlü şekilde kınamak amacıyla yazıyoruz. Ancak, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nın benzersiz bir şiddet kullanımıyla boşaltılmasından sadece günler sonra, tek suçları sizin diktatoryal yönetimine çıkmak olan bu beş ölüye aldırmadan, İstanbul’da Nuremberg Toplanması’nı hatırlatan bir miting düzenlediniz. Sizin hapishanelerinizde Çin ve İran hapishanelerindeki sayının toplamından daha fazla gazeteci var. Buna ek olarak, göstericileri çapulcu, yağmacı, holigan olarak nitelendirdiniz, hatta bu göstericilerin yabancıların yönlendirdiği teröristler olduğunu söylediniz. Oysa gerçekte, bu göstericiler sadece Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk’ün öngördüğü şekilde laik bir cumhuriyet olarak kalmasını isteyen gençlerdi. Sonuç olarak, bir yandan ülkenizi AB üyesi yapmaya çalışırken, bir yandan Türkiye’nin bir Egemen Devlet olduğunu söyleyerek, AB liderleri tarafından size yönelik tüm eleştirileri reddediyorsunuz. Size 9 Ağustos 1949’da imzalanmış Konvansiyon uyarınca Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olduğunu, 18 Mayıs 1954’te Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’nu imzaladığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yetkisini tanıdığını saygıyla hatırlatıyoruz. Bunların sonucunda, beş masum gencin ölümüne neden olan emirleriniz, Strasbourg’da bir davaya dayanak teşkil edebilir.

Saygılarımızla…

İMZACI ÜNLÜLER

Türkiye’den Fazıl Say’ın da yer aldığı, “Başbakan Erdoğan’a açık mektup”un imzacıları şöyle:

ANDREW MANGO, Atatürk’ün biyografisinin yazarı
HUGO PAGE, Avukat
RONALD THWAITES, Avukat
DAVID LYNCH, Yönetmen “Mulholland Drive” filmiyle Altın Palmiye ödülü sahibi
SEAN PENN, Aktör/Yönetmen, “Milk” ve “Mystic River” filmleriyle Oscar sahibi
VANESSA REDGRAVE, Aktris, “Julia” filmiyle Oscar ödülü sahibi
SUSAN SARANDON Aktris, “Dead Man Walking” filmiyle Oscar ödülü sahibi
SIR BEN KINGSLEY, Aktör, “Gandhi” filmiyle Oscar ödülü sahibi
JAMES FOX, Aktör
FREDERIC RAPHAEL, Yazar, “Darling” ile Oscar ödülü sahibi
SIR TOM STOPPARD, Senaryo yazarı, “Shakespeare in Love” filmiyle Oscar ödülü sahibi
CHRISTOPHER HAMPTON, Senaryo yazarı, “Dangerous Liaisons” filmiyle Oscar ödülü sahibi
LORD JULIAN FELLOWES, Senaryo yazarı “Gosford Park” ile Oscar ödülü sahibi
VILMOS ZSIGMOND, Sinematograf, “Close Encounters of the Third Kind” ile Oscar sahibi
BRANKO LUSTIG, Yapımcı, “Schindler’s List” ve”Gladiator” ile Oscar ödülü sahibi
RACHEL JOHNSON, Yazar
EDNA O’BRIEN, Yazar
CHRISTOPHER SHINN, Senaryo yazarı
DAVID STARKEY, Anayasa tarihçisi
FAZIL SAY, Besteci-piyanist
LADY CHOLMONDELY, Chopin Society Başkanı
LORD MONSON, Yazar
LORD STRACHCARRON, Belgesel yapımcısı
DOWNSHIRE MARKİSİ, Toprak sahibi
JEREMY CORBYN MP, İşçi Partisi Milletvekili
EDMUND KINGSLEY, Aktör
IGOR USTINOV, Heykeltraş
MAURICE FARHI MBE, Yazar
JACK FOX, Aktör
CLAIRE BERLINSKI, Yazar
OONA CHAPLIN, Aktrist
FUAD KAVUR, Film yapımcısı

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com