“Toplumsal bağların oluşturulması kimliğe dayanıyor. Kimlik, bir noktada aidiyetle bağlantılı bir unsurdur. Bu durumda bir ilişkiler birlikteliği ortaya çıkıyor ve eski tabiriyle toplum yeniden cemaatleşiyor. Etrafı güçlerle çevrili birey, yalnız ve çıplak kaldığından bir savunma aracı olarak yıkıcı cemaatçiliğe sığınıyor.(…) Bireyin kendisiyle olan ilişkisi diğerleriyle olan ilişkisinden çok daha önemlidir. Artık iyi veya kötü boyutuyla toplumsala dönüş yok. Biz toplumsalı terk ettik. Toplumsal olmayan cemaatlere de dönmeyeceğiz, çünkü cemaatler de parçalanıyor. Temel insan hakları da gösteriyor ki, birey siyasi tutumu, kültürü ve çalışmasıyla kendi kendini yarattı. Artık toplumsal olmayan bir toplumda yaşamak zorundayız. İşçi sınıfsız bir kapitalist toplum, kadınsız bir feminist toplum, vs. artık aktörler yok. Aktörsüz bir toplum vizyonu, her gün amacına daha çok ulaşıyor. (Touraine)