Mar
28
2010

“Clone” ve “Caz” ve “Cortázar”

Julio Cortázar

Julio Cortázar’ın “Clone” adlı öyküsü aklıma geliyor. “Mırıldandığım Öyküler” adlı kitabındaki bu öyküyü Tomris Uyar çevirmişti. Kitabın “Sunuş” bölümünde Tomris Uyar’ın şu cümlesi dikkatimi çekti:
“…Clone’nin yapısını anlamam için müzik ve edebiyat bilgisiyle yardımıma koşan Evin İlyasoğlu’na teşekkür ederim. “
Bir müzik topluluğunun üyeleri arasındaki olayları, diyalogları ve etkileşimleri anlatan bu öykünün bir caz altyapısı olduğuna inanıyorum. (Ayrıca Julio Cortazar’ın amatör caz sanatçısı olduğunu da biliyoruz.)
Aşağıda Cortazar’ın “Clone” adlı öyküsünden kısa iki bölüm bulunmaktadır. İlk bölümde cümlelerin yapısı, uzunluğu, virgüllerin müzikal ölçü aralarındaki “sus”lar gibi kullanılması, tekrarlamalar, çağrışımlı anlatım, (ki tümcelerin açıklanması, armonik yapının bir yan yola yönlenmesi gibi geliyor kulağıma…) bana caz tümcelerini çağrıştırıyor. Bir de ilk paragrafın son cümlesi; bir caz altyapısından bahsediyor, solo çalan müzisyenin arkasındaki diğer iki enstrümanın karmaşık iletişimi gibi…
İkinci bölümde ise topluluğun müzikal bir tartışması anlatılıyor. Burada da kaotik bir caz partisyonu havası var. Diyaloglar aynı paragrafın içinde başka ağızlardan yürüyor. Ve her çalgı (kişi) başka başka şeyler söylüyorlar. Sözlerin sahibi parantezler içerisinde belirtilmiş. Bu parantezler, bir caz konserinde, insanın kulağına kontrbas’ın takılması ya da fark edilmesi gibi bir duygu uyandırıyor içimde. (Zy)


CLONE

(…)
Topluluktaki tek dengeli çiftin hala Franca-Mario çifti olması olağandışıydı doğrusu. Biralarını içerken bir yandan da bir partisyonu tartışan Sandro ile Mario’ya uzaktan bakarken, böyle düşündü Paola, gelip geçici ilişkiler, kısa süreli tatlı flörtler, baştan beri yaygın olmamıştı toplulukta; Karen ile Lucho’nun birlikte geçirdikleri bir-iki hafta sonu (ya da Karen ile Lily’nin, canım Karen’in ne mene olduğunu biliyoruz da Lily, onun ki ya iyiliğinden ya da merakından, acaba nasıl oluyor, Sandro’yu yüzüstü bırakıp, neyse ki sonunda Karen ile Lily de’ hizaya geldiler). Evet evet, tek dengeli çiftin, bu sıfatı hak eden tek çiftin Franca ile Mario oldukları su götürmez, nişan yüzüğü falan takarak, ne gerekiyorsa tamam. Kendisine gelince, bir seferinde Bergamo’da bir otel odasında, perdeler, danteller arasında, nedemekse, kuğu şeklindeki bir yatakta Roberto’yla dizginleri kapıp koyvermişti, sonu gelmeyecek kısa bir mola, şimdi eskisi gibi çok iyi dostlar, iki konser arasında, hatta iki madrigal arasında diyelim, bu tür şeyler işte. Karen ile Lucho, Karen ile Lily, Sandro ile Lily.Hepsi candan dostlar, aslına bakılırsa nedeni başka, turnenin bitiminde, Buenos Aires’te ya da Montevideo’da asıl çiftler bir araya geliyor nasılsa, kanlar, kocalar, yuvalar, köpekler yol gözlüyor, bir dahaki turneye kadar, bir denizcinin yaşamı, hepsi çağdaş insanlar. Ta ki. Çünkü artık bir şey değişti. Ne diyeceğimi bilmiyorum, diye düşündü Paola, bölük pörçük şeyler geliyor aklıma. Hepimiz çok gerginiz. Allah kahretsin. Derken birdenbire, bir partisyon üzerine tartışan Mario ile Sandro’yu başka bir gözle tartarken, ona sanki alttan alta başka bir tartışmayı yürütüyorlar gibi geliyor. Ama,yok canım, onu konuşmuyorlar, orası apaçık. Neresinden baksan tek uyumlu çift Mario ile Franca, kesinlikle.Yine de Mario ile Sandro’nun bunu konuşmadıkları ortada. Belki de alttan alta, hep alttan alta.
(…)
Lily ıle Robeno, iki viskiden sonra aydın gevezeliğine dalan Sandro ile Lucho’yu dinliyorlar, Britten’den, Webem’den konuşuluyor, sonunda yine Venedikli’den, günümüzde artık ‘O voi, troppo felici’ye ağırlık vermek gerek (Sandro) ya da bırakmalı, ezgi, Gesualdo’nun olanca gizemiyle aksın (Lucho). Evet, yoo hayır, bak şöyle usta, ilgi çekici karşılıklı vuruşlarla bir pinpon maçı, iğneleyici yanıtlar. Provada görürsünüz (Sandro),bakarsın iyi bir sınavolmaz (Lucho), nedenini söyler isin, Lucho’nun da canına tak dedi, Roberto ile Lily’nin dillerinin ucuna gelenleri söylemek üzere ağzını açacak, tam o sırada Roberto’nun araya girmesi, Lucho’yu tatlılıkla susturması iyi ki, birer içki daha içelim mi? Lily, benden evet, öbürleri, sani, bol buzlu olsun.

Julio Cortazar
Mırıldandığım Öyküler, Çev: Tomris Uyar, Can Yayınları,1997, ss.94-95


Julio Cortázar, 1969
Fotoğraflar:  Pierre Boulat


Yorum yapılmamış »

RSS feed for comments on this post.


Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com