(…)
İsak’la oğlu neredeydiler? Vakitlerini boş geçirmemişlerdi; gerçi ot işini bir iki gün yüzüstü bıraktılar, ama yukarda göl kıyısında bir kayık yaptılar. Gerçi süsü, gösterişi olmayan kaba saba bir tekneydi bu, fakat yaptıkları her şey gibi sağlam ve sıkı olmuştu
(…)
Baba biraz düşündü: “Ne dersin, bundan bir köşe taşı çıkar mı?” dedi sonra. “Kayayı yontmamıza bağlı!’ diye cevap verdi Sivert ve hemen ayağa kalkıp babasına küsküyü uzattı, kendisi de tokmağı aldı. Kan ter içinde kalıyor, bütün heybetiyle doğrulup elindeki tokmağı vınlatarak indiriyor, sonra yine doğrulup tekrar vuruyordu. Hepsi birbirinin aynı yirmi vuruş, gök gürlemesine benzer 20 darbe! Ne elindeki aleti, ne de kendini sakınıyor, yaman iş görüyor gömleği sıyrılıp pantolonunun üstüne sarktıkça karnı meydana çıkıyordu; her vuruşta tokmağa daha fazla kuvvet yükleyebilmek için ayak parmakları üzerine kalkıyordu. Yirmi vuruş!
Knut Hamsun
“Dünya Nimeti”, Çev: Behçet Necatigil, 1980, 1. Baskı, Tur Yayınları