(…)Tavanı aynalıdır oranın.
Çağrılılar baş aşağı sarkıyorlar tavandan; üzerine mumlar dikilmiş pespembe bir düğün pastası tavanın tam ortasından aşağı sarkıyor—bir ineğin memesi gibi.
Çevresinde, smokinlerden ve tuvaletlerrden siyah yuvalarına geçirilmiş ampuller gibi kel kafalar ve yapılı saçlar parlıyor. Yüzlerini hiç göremiyor insan. Birisinin tepesinde ufacık bir açıklık var; bir çorabın topuğundaki delik kadar; öylesine ufak ki, istese kapatabilir insan siyah mürekkeple.
Bir başka kel kafa, olgun bir elma gibi ışıl ışıl parlıyor; derisinin altında, tıpkı elmanın çekirdekleri gibi, üç düşüncenin durduğunu görebiliyor insan: İkisi kara, birisi açık renkte, olgunlaşmamış daha.
Özenle taranmış saçların ayrım yerleri, çocukların domuz biçimi kumbaralarının yarıkları gibi parlıyor.(…)
Andrey Voznesenski
“Oza”, Çev: T. Gönenç, Ada Yayınları, 1986, s.34