Haz
03
2011

Sanatkâr, insanları “kendisinden” ateş almağa davet ediyor. (Nâzım Hikmet)

Nurullah Ataç’ın “Ölen edebiyat” isimli yazısını okumuşsunuzdur. Basitten mürekkebe, aşağıdan yukarıya doğru birçok düşünce yollarından geçen münekkid, şiir ve sanat hakkındaki son kanaatını şu aşağıdaki satırlarla düsturlaştırıyor:
“Şiirin, gayesi.. Kâinatın sırlarını sezip sezdirmektir. Şiir, sanat, âlemin ve hayatın tefsiridir ve sanatkâr insanları bu tefsir etrafında toplanıp işlerinde, insanoğlunun yer yüzündeki vazifesinde ondan ateş almağa davet eden adamdır.”
Nurullah’ın fikri açık. Ona göre şiirin bir gayesi vardır. Bu gayeye kâinatı, hayatı ve ben ilave edeyim, bundan dolayı da cemiyeti izah etmektir. (O tefsir kelimesini kullanmışi ben izah sözünü daha yerinde bulldum. Kusuruma bakmasın.) Fakat sanatkârın vazifesi kâinatı, hayatı ve cemiyeti izahla kalmamalıdır. Nurullah Ataç sanatkârın basit olmasını kabul etmiyor. Sanatkâr bu izah etrafında insanları “kendisinden” ateş almağa davet ediyor. (…)
Ataç’ın bu satırlarını okuduğum vakit, ne yalan söyleyeyim, memnun bir nefes aldım. Türk edebiyatında bu sözleri söyleyebilen bir münekkidin varlığı bence büyük bir kazançtır.(…)

Nâzım Hikmet
“Nâzım Hikmet Türk Basınında”, Hilmi Yücebaş, 1967, s.76

Yorum yapılmamış »

RSS feed for comments on this post.


Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com