May
04
2009

Kendi kendini aşar.

(…)Sanatçı, acun karşısındaki durumunu didikleyip duran, dört başı mamur bir durumda göz önüne sermek istediği halde bunu başaramayan, hep, aşabileceği birtakım kişisel değer yapılarının şekillenişine varabilen insandır.

Kendi kendini aşar. (Başkaları tarafından aşılabilmesi, ayrı bir meseledir.) Bu aşma etkinliğinin de ağır ağır ilerleyişi onu, yılların içinden beliren bir yeni-veri yaratıcısı haline sokar.

Sanat bu dediklerimize göre kendi başarılarına dayanan bir etkinliktir. Ama bu başarılar, kendi içlerinde hep sınırlı, sonlu, değişmez şekillidirler ki onları öteki etkinliklerden ayıran şey budur: Şekilleri ile içlemleri biribirinden ayrı şeyler değildir. Ama bu başarılar, bunlara yönelmiş, bunlarda hayatının gerçekleşen anlamını bulan sanatçı için, sonsuz yolun, acunu kendince ele geçirip kurmak yolunun birer durak yeridir.

(…) Sanat, “bir şey için” yapılmaz ama, değerini ancak, kendisine yönelebilen insanlarla kazanır. Bu yüzden, esere yönelecek, eser dışında birtakım değerlerle meydana çıkmış “bir kütlenin bütünü” değil, esere yönelmiş insanlardan “bir kütle” olabilir.(…)(Ekim, 1952)

Bilge Karasu,

Susanlar, Metis Yayınları, 2008, ss. 126-127

Yorum yapılmamış »

RSS feed for comments on this post. TrackBack URL


Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com