Roland Barthes: (…)Kültürsüzleşme hızı her sanat dalında farklı. Sinemada çok sık görünüyor, edebiyatta ise daha sınıflandırılmış. Bence, belli bir bilgi, yani teknik bilgi olmadan çağdaş edebiyata katkıda bulunmak olası değil. Çünkü edebiyatın varlığı tekniği ile anlam kazandı. Kısaca, sinemanın bugünkü kültürel konumu belli bir bilgi isteyen teknikleri harekete geçiriyor, aksi takdirde kesin bir hayal kırıklığı kaçınılmaz olacaktır.Ancak edebiyatın tersine, sinemanın varlığı kendi tekniği ile bütünleşmemiş durumda. Sinemanın hakikatine koşut bir edebiyat hakikati düşünün! Dil ile mümkün değil bu…
-Filmi dil ile kavramaya çalışmak zor, hatta olanaksız değil mi?
Roland Barthes: Bu zorlukları sıralamak mümkün. Bugüne dek olan kanı, her dil için kalıp olan sözcüğün, konuşulan dili oluşturduğu idi. Bu konuşma dili analojik olmayan simgeler (süreksiz olan ve olabilen) kullanan bir koddur. Bunun tersine sinema, kendini ilk bakışta gerçekliğin analojik (dolayısıyla sürekli) dilegelişi olarak sunar. Peki, dilbilimsel bir analiz yapabilmek için analojik ve sürekli terimlerden hangisi seçilmeli? Filmin ya da parçalarının semantik olarak anlayışı nasıl ayrıştırılıp, değiştirilmeli? Eğer eleştiri sinemayı dil olarak (bu kavramın metaforik kullanımını fazla kurcalamadan) görmek istiyorsa, önce sinemaya dair analojik olmayan; ya da en azından bozulmuş, abartılmış veya kurallaştırılmış analojiye ait; sistematik olarak dil parçaları gibi düzenlenmiş öğelerin olup olmadığı araştırılmalıdır. Bunlar henüz gelişmemiş, somut araştırmanın çözebileceği sorunlardır ve belli film olma ölçüleri ile anlaşılabilir. (…)
“…ve sinema” Dergisi, Çev: Alper Gönen, Sayı:3, Hil Yayın, 1986, s.111