*
“Vakıf sabununu yiyen farenin gözleri kör olur.” Mevlânâ
*
ÖZÜR DİLİYORUZ!
FENERBAHÇE ADALET İÇİN YÜRÜDÜ!
Bkz: https://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=38549
Bkz: https://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=38554
Bkz: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/spor/41781/Fenerbahce_adalet_icin_yurudu.html
ALİ İSMAİL KORKMAZ, FENERBAHÇE YIKILMAZ!
Bkz: https://haber.sol.org.tr/spor/ali-ismail-korkmaz-fenerbahce-yikilmaz-haberi-87972
Bkz: https://www.baskahaber.org/2014/02/ali-ismail-korkmaz-fenerbahce-yklmaz.html
Bkz: https://www.pandora.com.tr/urun/siir-cevirileri/334799
Bilge Karasu’nun 50’li ve 60’lı yıllarda, özellikle Frederico Garcia Lorca’da yoğunlaşarak yedi şairden, İngilizce ve İspanyolca iki dilden yaptığı ve çeşitli dergi ve gazetelerde yayımladığı şiir çevirileri, araştırmacı Tunç Tayanç’ın emeği sayesinde ilk defa bu kitapta bir araya geliyor. Okur ve araştırmacıların, büyük bir dil ustasının şiir çevirisi konusundaki yaklaşımını daha iyi değerlendirebilmeleri için şiirlerin orijinalleri de kitaba eklendi. (Tanıtım Metni’nden..)
Bkz: https://kitap.radikal.com.tr/Makale/medari-maiset-motoru-nihayet-sansursuz-391878
İş Bankası Kültür Yayınları, Medarı Maişet Motoru üzerinde yıllardır süren “sansürü” kaldırdı ve “tehlikeli” bulunarak çıkarılan kısımları koyu harflerle vererek yapıtı eksiksiz haliyle yayımladı.
Yeni Mecmua’da tefrika edildiği sırada (1940-41) dönemin baskıcı siyasi ortamında sakıncalı olduğu gerekçesiyle yayımcı bulmakta zorlanan Sait Faik, annesinin maddi desteğiyle romanı Ahmet İhsan Basımevi’nden 1944 yılında yayımlar. Ancak kitap henüz dağıtım safhasında bakanlar kurulu kararıyla toplatılır, kimi paragrafları çıkarılarak Birtakım İnsanlar adıyla 1952’de okura sunulur.
E V V E L fanzinin notu: İşbu kitabın Nisan 2014’te kitabevlerinde satışa sunulacağı bilgisine ulaştık.
Bkz: https://kitap.radikal.com.tr/Makale/nazim-amerikayi-da-fethetti-392168
“ABD’nin New England kentinde bulunan köklü eğitim kurumu Brown Üniversitesi, 11 Şubat’ta “Nâzım Hikmet; bir şair, bir ulus, bir dünya” adlı bir sempozyum düzenledi. Nâzım Hikmet üzerine ABD’deki ilk akademik sempozyum olma özelliği taşıyan etkinliğe Brown Üniversitesi’nden İngilizce profesörü Mutlu Konuk Blasing, Karşılaştırmalı Edebiyat ve Almanca üzerine çalışmaları bulunan Prof. Dr. Azade Seyhan, yine aynı üniversiteden asistan profesör Robyn Creswell ve gazeteci Stephen Kinzer konuşmacı olarak katıldı. Türkiye’den ise yazar- psikolog Gündüz Vassaf ve Prof. Dr. Talat Halman oldu. Sempozyumda Nâzım’ın yaşamı, eserleri ve kişiliği konuşuldu. Gösterilen yoğun ilgiden dolayı üniversitenin web sitesinden canlı olarak yayınan sempozyum tüm gün sürdü.”
Müstecip Onbaşı ve aynı isimli denizaltının hikâyesi, “Atlas Tarih” dergisinin 23. sayısında yayımlanmış. İşbu yazının tam metnine https://issuu.com/adabeyi/docs/musteciponbasi adresinden ulaşabilirsiniz.
Ekin Karaca tarafından hazırlanan ilginç habere şu adresten ulaşabilirsiniz: https://www.bianet.org/bianet/kultur/153046-kasapta-gizli-kalan-bedri-rahmi-mozaikleri
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Bedri Rahmi Eyüboğlu” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/bedri-rahmi adresinden ulaşabilirsiniz.
“Vicdan” Üzerine Büyükçe Düşündürücü Notlar
Zafer Yalçınpınar
Karga Mecmua, Şubat 2014
Hamiş: Yalçınpınar’ın KargaMecmua’da yayımlanan yazılarının tamamına https://zaferyalcinpinar.com/kargaca.html adresinden ulaşabilirsiniz.
Karga Mecmua, Mart-Nisan 2011′de (47. ve 48. sayılarında) dosya konusu olarak “Yerli” üstbaşlığını işlemişti. Dosya kapsamında edebiyat, sinema, müzik, tiyatro ve çağdaş sanatlardaki “yerli” söylemini analiz etmeye çalışmıştı. Karga Mecmua’nın Mart 2011 tarihli 47. sayısında yayımlanan “Yerli Edebiyat” soruşturmasına verdiğim cevaplar aşağıdadır:
Karga Mecmua: “Yerli” edebiyat denince aklınıza ne geliyor?
Zafer Yalçınpınar: Aklıma “yetiştiği, yeşerdiği dile özgü, yetiştiği dilin zihinselliğiyle ve bileşenleriyle olgunlaşmış, yaşamın imgesel imkânlarını, bütünlüğünü, coşkusunu, umudunu, şiirselliğini, mücadelesini ve insani hakikatini kısacası her şeyi, ama her şeyi yetiştiği dilde -yani yetiştiği yerde- arayan” bir edebiyat geliyor. Sonra da -nedense- tüm bunlar birden aklımdan uçup gidiyor. Hepsi bir yanılsamaymış, geçersizmiş ya da geçersizleşecekmiş gibi bir düşünce eşliğinde karamsarlığa kapılıyorum.
K.M.: Son 10 yılda “yerli” edebiyatta genel eğilimlerden bahsedebilir miyiz?
Z.Y.: Önce fotoğrafın geneline bir baykuş bakışı atalım ve neler var görelim…
Yeni Kapitalizm kültürüne eklemlenmeye ve kendini küresel pazarda alınıp satılan bir tüketim unsuru haline getirmeye çalışan, bu yönde mağazalaşan yerli(!?) edebiyat var; bu bir. Sivilleşmeye, sıkılaşmaya, sürüden çıkmaya, bağımsızlığını güçlendirmeye ve eşyadan çok insana benzemeye çalışan bir yerli edebiyat var; bu iki. Sosyal ve kültürel politikalar yoluyla toplumu (aslında topluluğu) yönlendirenlerin pompaladığı, belediyecilik araç ve gereçleriyle mankenleşen, bütçelenen, naz yapan, gerdan kıran bir yerli edebiyat var; bu üç. Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin “biz” söylemleriyle cehalet alanını kalabalıklaştıran bir yerli edebiyat var; bu da dört. Birinci ve dördüncü tipolojinin niceliksel üstünlüğü ve kalabalığı aşikâr… Niteliksel olarak ise ikinci tipolojinin üstünlüğü, yalnızlığı, biricikliği aşikâr… Genel eğilimi, sanırım, niceliksel üstünlüğü olan birinci ve dördüncü tipoloji belirliyor. “Hileli bir demokrasi” gereği olarak filan… Bununla birlikte, bir “bezdiri” şeklini aldığından beri genel eğilimleri fazlaca umursamıyorum.
K.M.: “Yerli” kitap endüstrisinde bir gelişme var mı? Varsa gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Z.Y.: Sorunun çapı gereği, olsa olsa, endüstriyel gelişmeler vardır. Standartlaşma, azamileştirme, merkezileştirme filan… Bunların kahrediciliğinden “üçüncü dalga” konulu mecmuada bahsetmiştim. Şimdi, bir kez daha yüzleştirme beni bunlarla… Zaten her gün -belirli oranlarda- böylesi bir endüst-realite’ye maruz kalıyorum.
K.M.: “Yerli” edebiyat dışarıda nasıl algılanıyor?
Z.Y.: Başta ortaya koyduğum tipolojiler kapsamında cevap vermeye çalışayım. Birinci ve dördüncü tipoloji batıda “gelişmeye-kullanıma açık” olarak algılanıyor, doğuda nasıl algılanıyordur, bilmiyorum. Üçüncü tipoloji batıda “otantik ve zayıf”, doğuda ise “batıcıl ve zayıf” olarak algılanıyor. İkinci tipolojinin ise dışarıda algılandığını düşünmüyorum.
K.M.: Türkiye’de hem sanatçı hem de okuyucu kitlenin popülerlik anlayışını nasıl buluyorsunuz?
Z.Y.: Bu meseleye “gerçeklik terörü” üzerinden bakmak gerekiyor… Bu bir “gösteri arzı ile seyirci talebi dengesi” meselesi oldu artık… Podyum, mikrofon, alkış, eyyam heveslileri ve böyle şeylere meraklıların sayısı arttı. Birisi -hiç düşünmeden- podyuma çıkar ve beline “Ben dünya güzeliyim” yazan bir kuşak takarak türlü pozlar verir. İzleyenler de -gene hiç düşünmeden- podyumdakini alkışa boğar. Ertesi gün bir komşunuz diğerine şöyle fısıldıyordur: “Dünkü dünya güzelini gördün mü… Ne harika şeydi!” Sonuçta, zihinselliğin zayıfladığı her yerde “popülerlik” güç kazanır. Aslında, popülerliğin spot ışıklarının altında gerçek bir “aydınlanma” yoktur. Koşutluğu devam ettirirsek, “komşu-okuyucu” okuduğundan aydınlanamaz haldedir ve bunun da farkında değildir.
Karga Mecmua, Mart 2011, Sayı:47
Burnu Cama
sevgili mümtaz katreler,
değerli hafız
büyük başkan Emre Dündar’a
mümessil olmanız dileğiyle…
[camlar hazırlanır]
(…)
Masalcıya yoğurt alınır.
(…)
Masalcıyı yoğurduna dalmışken sesleyemezsiniz.
(…)
Sıklet, hakikatin bitiş noktası nere?
İşte böyle sevgili aks.
Biti.
Bitisi burda.
Al burda.
[genel şarkı biter -ya da- genel şarkı bitti]
(…)
Şükret Gökay
Taksim Dayanışması’nın 7 Şubat 2014 tarihli basın açıklamasına https://taksimdayanisma.org/441 adresinden ulaşabilirsiniz.
“Ece Ayhan’dan Arif Damar’a Mektup (II) , 6 Ekim 1980”
Hayâl Dergisi, Ocak 2014, Sayı: 48 (Mektup Özel Sayısı-II), s.16
*
Zıpkın kadar acı -işbu- mektubun tam metnine
https://zaferyalcinpinar.com/eceayhanissizmektupaci.pdf ya da
https://issuu.com/adabeyi/docs/eceayhanissizmektupaci
adreslerinden ulaşabilirsiniz.
*
1. Hamiş: Ayrıca bkz: https://evvel.org/buluntu-ece-ayhandan-arif-damara-aci-bir-mektup-10-ocak-1981
2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan” başlıklı ilgilerin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden erişiliyor…
Futuristika taifesi yeni internet yasası ve son olaylar hakkında yerden göğe kadar sıkı ve faydalı bir araştırma yazısı yayımlamış. Herkes özgürce okusun, sansür ve oto-sansür olmasın, gaddarlık ve baskı koca bir neslin mizacı olmasın, olamasın diyedir; bakınız; https://www.futuristika.org/yeni-5651-internette-sansurun-isleyisi-ve-son-gelismeler/
Bkz: https://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/adalar-savunmasi-kuruldu-haberi-87062
İstanbul Büyükada’da dün basın toplantısı düzenleyen Adalar Savunması kuruluşunu ilan etti. Grup, toplantıda amaçlarını ve hedeflerlerini açıkladı.
Adalar Savunması toplantıda yaptığı açıklamada Karadeniz dereleri, Marmara Ege denizleri ve adalarının rant yolsuzluk ve talan kıskacında olduğunu belirtti ve herkesi mücadeleye çağırdı. İstanbul Yassıada, Sivriada, Çanakkale Gökçeada ve Bozcaaada ve Balıkkesir Ayvalık gibi adaların imara açılarak turizm bölgesi ilan edildiğini belirten grup “adalarımızı savunuyoruz savunmaya devam edeceğiz” dedi.
Açıklamanın sonunda yolsuzluğa talan hırsızlığa karşı mücadele etmek için Adalar Savunması’nda yanyana geldiklerini kaydeden grup Adalar halkı olarak, Adalarımızın sesini İstanbul’dan ve tüm Türkiye’den yükselen kentine ve yaşam alanlarına sahip çıkan, sorunlarına çözümler üretmeyi hedefleyen seslere katıyoruz. Kentlerimizin yağmaya, talana, hırsıza teslim edilmemesi, insanlığın ortak mirası olan değerlerimize, adalarımıza, birbirimize sahip çıkmak için bir kez daha, hem de yüksek sesle tüm duyarlı insanları mücadeleye çağırıyoruz” dedi.
Kaynak: Rıfat Doğan / soL haber portalı / 2 Şubat 2014
“Çoğunlukla Sıradanlık” kavramına karşı Koltukname taifesi, “farkındalık” çalışmalarıyla ön-plana çıkıyor.
Bkz: https://koltukname.com/2014/01/31/odullerde-goz-ardi-edilen-eserlerin-odulu/
Sıkı yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin poetika dolu retrospektifi 6-23 Şubat’ta İstanbul Modern’de başlıyor.
Bkz: https://www.istanbulmodern.org/tr/sinema/pek-yakinda/kieslowski-hakkinda-her-sey_1311.html
Rusya’da iki kişi arasında başlayan “Şiir mi daha üstündür, düz yazı mı” tartışması kanlı bitti.
Reuters‘in haberine göre, Sverdlovsk’un Irbit kentinde yaşanan olayda, iki arkadaş arasında başlayan “Şiir mi daha üstündür, yoksa düzyazı mı” tartışması cinayetle sonuçlandı.
Polis tarafından yapılan açıklamada, 53 yaşındaki emekli bir öğretmen olan şiir tutkunu kişi, alkolün de etkisiyle düzyazının daha üstün olduğunu savunan arkadaşını bıçaklayarak öldürdü.
67 yaşındaki düzyazı savunucusunu öldürdükten sonra kaçan emekli öğretmen, başka bir arkadaşının evinde saklanırken yakalandı.
Rusya’da daha önce de ünlü Alman filozof Immanuel Kant üzerine yapılan bir tartışmada, bir kişi arkadaşına silahla ateş etmişti.
Kaynak: soL haber portalı
Bkz: https://haber.sol.org.tr/dunyadan/rusyada-siir-mi-duzyazi-mi-cinayeti-haberi-86864
Güler Bek Arat’ın 2007 tarihli doktora tezi 1970-1980 Yılları Arasında Türkiye’de Kültürel ve Sanatsal Ortam, SALT tarafından e-yayın olarak hazırlandı. SALT’ın süregelen “Duvar resminden korkuyorlar” projesi çerçevesinde yayımlanan kitap Ocak 2014’te erişime açıldı. Tezin tam metnine aşağıdaki adresten -pdf dosyası biçeminde- ulaşabilirsiniz:
“Körler Ülkesi’nin Yeldeğirmenleri”
*
Rüzgar Ceyda Alpak tarafından kaleme alınan ve enformasyonel açıdan çok önemli gördüğüm “Tarih Konan Yeldeğirmeni” başlıklı yazının tam metnine https://www.kolektomani.com/?p=2779 adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Kadıköy” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/kadikoy adresinden ulaşabilirsiniz.
2011’den –491‘in söngün serüveninden- bu yana DADA’yla pek ilgilenememiştik. Şimdilerdeyse, issuu kapsamındaki araştırmalarımız sonucunda, yüzyıl öncesinden günümüze ulaşmış orjinal bir DADA neşriyatları arşiviyle karşılaşmanın tuhaf mutluluğunu yaşayarak ölüyoruz: https://issuu.com/labibliothequefantastique/stacks/97a07d51e0364136b5c88cd0f4a711b6
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “gerçeküstü” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Yıllardır icra ettiğimiz poetika çalışmalarını ve kavramsallığını ortaya koymaya çalıştığımız “imgelemin özgürleşmesi”, “imgesel alan derinliği” gibi ifadelerin sezgisel varoluşunu bize teyit eder nitelikte bir filmle karşılaştım sonunda… Polonyalı yönetmen Andrzej Jakimowski’nin 2012 yapımı “Imagine” adlı şaheserindeki şiirselliği “görmeyenlerin”, şiirden bahsetmek yolunda kifayetsiz kalacağını düşünüyorum. Filme konu olan “geribildirimsel mekânlama/haritalama” (echo-location) yöntemini, sosyal bilimlerdeki “tahayyül” ya da fizikteki “işitim ötesi” (ultra-sound) kuramları kapsamında düşünüp “poetika” ile özdeşleştirerek, “Imagine” adlı filmi mutlaka ve ivedilikle izlemenizi/dinlemenizi öneriyorum. (Zy)
Filmin ayrıntılı tanıtımı için bkz: https://www.imaginethefilm.org/files/Presskit.pdf
*
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.
Sıkı matematik ustası Prof. Dr. Cahit Arf’ın kaleme aldığı “Matematiğin Şiir Yönü” adlı makalenin, öncelikle Nisan 1960’ta Meydan Dergisi’nde, ardından 1993’te Matematik Dünyası adlı dergide yayımlanan tam metnini, şimdi, 2014’ün Ocak sularında E V V E L fanzin takipçileriyle paylaşmaktan gurur duyuyoruz. Bkz: https://issuu.com/adabeyi/docs/matematiginsiiryonu
Hamiş: Simgesel bağlamları ile yıllardır savunduğumuz “imgesel alan derinliği” kavramının tanımlanabilmesi açısından son derece önemli gördüğümüz bu makaleyi E V V E L fanzine haber eden Şükret Gökay’a çok teşekkür ederiz.
2. Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Poetika Çalışmaları” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/poetika-calismalari adresinden ulaşabilirsiniz.
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com