(…) 14/ İçmek için unutuyordu. (…) 17/ Kitap denilen bir hareket olmalıydı. (…) 23/ Fişini takınca dünya döner. (…) 29/ “Yaşadığımı da nereden çıkarıyorsunuz?” diye kim demiş? (…) 47/ Her esen rüzgâra ekerim tohum niyetine parmaklarımı. (…) (…) 51/ Kaliteli felaketlerin abonesi. (…) 129 (mükerrer) / Kendimi görüyorum, telaffuz ettiğim her kelimenin arkasında. (…)
Jacques Rigaut “Yakasında bir çiçek gibi…” Çev: Nilda Taşköprü, Kırmızı Kedi Yay., Turuncu Kitaplar,2018, 1. Baskı
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Az Berk Cömert UPAS Yayın/Şiir, Mayıs 2019, 13 Sayfa Okumak için: bit.ly/bekleyen
‘Artistik Bellek’ adlı fanzinden tanıdığımız Berk Cömert, şiirlerinde, umut -ve umutsuzluk- duygulanımlarının tasavvurlar oluşturan işlevlerine -ve işlevsizliğine- yöneliyor. Az‘da bütünlenen altı kısa şiir, gelecek -ve gelmeyecek- olanı bekleyen edimsel bir tipolojinin varoluşunu sergiliyor.(Zafer Yalçınpınar)
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
Ursula K. Le Guin, en geniş anlamıyla bir “gören” idi – onun bakışı, kültürümüzün birçoklarına görünür olan risk ve olasılık ufuklarını aşıyordu ve karanlıklaşan bir gerçekliğin erken uyarı işaretlerini görmüştü. Sanatın metalaşmasına karşı nasihatlerine başladıktan on yıl sonra, sanatsal faziletlerin değil pazarlanabilirliğin motive ettiği kültürel eserlerin yaratılmasına, çağımızın en tehlikeli tuzaklarından biri olarak işaret ediyordu:
Şu anda, pazara bir meta üretmek ile sanatsal bir eylem arasındaki farkı bilen yazarlara ihtiyacımız var. Şirket kârlarını ve reklam gelirlerini maksimize etmek amacıyla satış stratejilerine uygun yazılı materyaller geliştirmek, sorumlu kitap yayıncılığı veya yazarlık ile aynı şey değildir.
Ancak buna rağmen, satış departmanlarına editörlük yetkileri verildiğini görüyorum. Kendi yayıncılarımın, aptalca bir cehalet ve açgözlülük paniği içinde, bir e-kitap için halk kütüphanelerini müşterilerinden altı veya yedi kat daha fazla ücretlendirdiklerini görüyorum. Çok olmadı, bir vurguncunun bir yayıncıyı itaatsizliği için cezalandırdığını ve yazarların şirket fetvaları ile tehdit edildiğini gördük. Ve birçoğumuzun, üretenlerin, kitapları yazanların ve yapanların, bunu kabul ettiğini, meta vurguncularının bizi bir deodorant gibi satmasına ve bize ne yayınlayacağımızı, ne yazacağımızı söylemesine izin verdiğini görüyorum.
Le Guin, nasihatini umutlu ve güç veren bir notla bitiriyordu – bize
her bozuk sistemin düzeltilebileceğini, düzeltmenin kendi katılımcı
ellerimizde olduğunu hatırlatan bir eylem çağrısı ile. Le Guin şöyle
tembihliyordu:
Kitaplar salt meta değildirler; kâr motivasyonu çoğu zaman sanatın amaçlarıyla uyuşmaz. Kapitalist bir düzende yaşıyoruz, gücünden kaçınılmaz gibi görünüyor – ama kralların kutsal hakkı da öyle görünmüyor muydu? İnsanların insan kaynaklı her güce direnmesi ve onu değiştirmesi mümkündür. Direniş ve değişim çoğu zaman sanatta başlar. En çok da bizim sanatımız, sözcüklerin sanatında.
“Sanatlarda ve felsefede 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl, modern ile modernist arasındaki köprüyü ya da kopuşu işaretleyecek olsak, kuşkusuz bunun mimarı ya da dinamitçisi Alfred Jarry olurdu. Nitekim Rimbaud’nun “Mutlak modern olunmalı” sözünü her yönüyle üstlenmiştir o. Avangardlar, Fütürizm, Kübizm, Dada, Sürrealizm, varoluşçuluk, vahşet tiyatrosu, absürd tiyatro, Oulipo, hepsi bir şekilde Jarry’den ve ’Patafizik edebiyatından beslenir. 1902’de yüzyıl dönemecinde yayımlanan Süper-Erkek’te Jarry bugün de bilim ve teknolojiyle güncelliğini koruyan “insanın kendini aşması” fikrinden yola çıkıyor. Ama bu fikrin felsefi ve bilimsel yönüyle yetinmiyor, erotik bağlama da taşıyor onu. Jarry bu unutulmaz “modern roman”da, insanın kendini aşarak sonsuzluğa uzanma potansiyelini açığa çıkaran aşk ve “aşk yapma” fiilini hem mekanik hem de şiirsel haliyle işliyor. ” (Tanıtım Metni’nden…)
“Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın’ın tüm şiir kitaplarına https://upas.evvel.org/?cat=5 adresinden ulaşabilir, kitapları ücretsiz olarak okuyabilir ve -pdf olarak- arşivleyebilirsiniz.
Jean Cocteau‘nun 1930’lu yıllarda yayımlanan “İnsan Sesi” başlıklı monoloğu hakkında kaleme alınmış kapsamlı bir akademik incelemeyi (Duygu Erdoğan, Bahçeşehir Üniversitesi, 2007) okumak için tıklayınız.
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Gerçeküstü” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/gercekustu adresinden ulaşabilirsiniz.
Artistik Bellek‘in Mayıs 2019 tarihli 18. sayısı yayımlandı.
(Fanzin kapsamında, geçtiğimiz Ocak ayında kaybettiğimiz çevirmen Duygu Gündeş anısına hazırlanmış özel bir sayfa da bulunuyor. Berk Cömert‘e dostane ve düşünceli yaklaşımı için çok teşekkür ederiz.)
“Emrah Sönmezışık, üçüncü şiir kitabı İkindiliklerde‘nin ilk bölümünü oluşturan Kırık Küp‘te, yaşantı parçalarına yüklediği baskın duygulanımlar ile tanıdık görüngüler arasında hassas -ve fakat keskin- bir hesaplaşmaya girişiyor…”
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
İstanbul Modern, “İplikten Çözülenler” sergisinde, denemelerden hiçbir zaman kaçınmayan ve çeşitli resim teknikleri kendine özgü sanat anlayışı ile yorumlayan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun (1911-1975) yazmaları ve baskı kalıplarından oluşan bir seçkiye yer veriyor.
Ömer Faruk Şerifoğlu Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu anlatıyor! İstanbul Modern Sinema 18 Nisan 2019, Perşembe 18.00
Türkiye’den ve dünyadan çeşitli tekstil üretimi, anlatımı ve sanatsal ifade araçlarına yer veren sergi, kaybolmaya yüz tutmuş yazmacılık sanatını, Türkiye sanatında tekstil üretimlerini tuvaline ilk taşıyan Eyüboğlu’nun yorumlarıyla ele alıyor. Yazmacılığı “güzel ve faydalı” düşüncesiyle ile 1950 yılından sonra yeniden ele alan Eyüboğlu’nun geleneksel yazma motiflerini bir sanatçı olarak yorumladığı ve yeniden tasarladığı baskı kalıplarıyla birlikte, bu kalıpları kullanarak ürettiği yazmalarından bir seçki sergileniyor. Yazmacılığa duyduğu ilgiyi resim sanatıyla buluşturan Eyüboğlu’na ayrılan bölümde fotoğraf sanatçısı Ziya Tacir tarafından çekilen atölye-evine ait güncel fotoğraflar da gösteriliyor.
Etkinlikte sanat tarihçisi Ömer Faruk Şerifoğlu,Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun sanat pratiğini, yazma üretiminin arka planını ve baskı kalıplarına ait anekdotları izleyicilerle paylaşıyor.
Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Bedri Rahmi Eyüboğlu” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/bedri-rahmi adresinden ulaşabilirsiniz.
“Bir elma dalından düşse, biraz daha kızarsa bir üzüm, sen de, ben de, öteki de kıpırdamışızdır. Biz düşünürken elmanın, üzümün titrediği gibi. Çünkü genel olay’ın, doğanın içindeyiz hep.” (Olay, s.21)
“Bütün doğa bir tek olaydır, aralıksız sürüp gider. Bizler de ona, bilmeden, biraz bilerek, sonra yine bilmeden katılır gideriz. (Olay, s.21)
(…) Annemle babam için anlattıkların çok ilgimi çekti. Kimse anne ve babasından benim gördüğüm bağlılığı görmemiştir. Kasaba halkı yaptığımı çılgınlık ve beğenmezlik olarak görüyordu. Onların bu tutumu anne ve babama acı vermiş olmalı. Bir aydın olarak yaşamımı yazarlıktan kazanma olasılığının milyonda bir olduğunu biliyorlardı. At yarışları bile para kazanmak için daha elverişli bir yol. Birkaç yıl önce babamla ilgili bir olay öğrendim. Seni ilgilendirir sanıyorum. İlk kitabım çıktığı zaman bizim oradan birkaç kişiyi kitaptan almaya zorlamış. Başaramamış. Biliyorsun o zamanlar yılın birkaç ayını Pacific Grove’da geçiriyorduk. Oraya gitmiş. Bay Holman’a dükkânında satması için birkaç kitap almasını önermiş. Kitabın adı “Altın Kupa” demiş. Bay Holman, eğer istek olursa sipariş verebileceğini, satılıp satılmayacağını bilmeden kitapları getirtip dükkânda tutma tehlikesini göze alamayacağını söylemiş. Yıllar sonra Bayan Holman her kitabımı aldı. Hem de herbiri için 78 dolar ödeyerek. Oysa başta kitaplarım 2 ya da 3 sente satılıyordu. Bay Holman’ı kitap beğenisi olmadığı için suçlardı hep. Babamın kitaplarımın satılması için böylesine çalışması beni çok şaşırttı. Başaramaması önemli değil. (…)
John Steinbeck 13 Mart 1953, New York “Mektuplarda Bir Yaşam”, Çev: Sevim Gündüz Sel Yayıncılık, Aralık 2018, s. 282