***
27 Kasım 2009’da yayımlanan Denizaltı Edebiyatı Bildirisi‘nin tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/denizaltiedebiyati.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.
Sahicilikle / Zafer Yalçınpınar
***
27 Kasım 2009’da yayımlanan Denizaltı Edebiyatı Bildirisi‘nin tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/denizaltiedebiyati.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.
Sahicilikle / Zafer Yalçınpınar
(…)
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsim, rüzgârı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
(…)
Melih Cevdet Anday
Melih Cevdet Anday’ın 1946’da yayımlanan “Rahatı Kaçan Ağaç” adlı kitabındaki Abidin Dino desenleri…
Bildiri No:4
(27 Kasım 2009)
Denizaltı Edebiyatı
_1. Yeni yer yoktur. (Oruç Aruoba)
__1.1. Yerler bitmiştir.
___1.1.1. Yeraltı bitmiştir.
___1.1.2. Yeryüzü bitmiştir.
__1.2. Yeni yol vardır.
___1.2.1. Yol denizin altındadır.
_2. Şiir denizin altındadır.
__2.1. Bir denizaltıdır.
___2.1.1. Sait Faik bir denizaltıdır.
___2.1.2. Oktay Rifat bir denizaltıdır.
____2.1.2.1. İlhan Berk bir denizaltıdır.
___2.1.3. Bilge Karasu bir denizaltıdır.
____2.1.3.1. Oruç Aruoba bir denizaltıdır.
___2.1.4. Ece Ayhan bir denizaltıdır.
____2.1.4.1. Ben bir denizaltıyım.
_2.2. Denizin altında “mülkiyet” yoktur.
_2.3. Denizin altında basınç vardır.
___2.3.1. Şiir, derinde çoğalır.
_3.Sıkı şiirde iktisat yoktur.
__3.1. Rekabet yoktur.
___3.1.1. Ödüllendirme sistematiği yoktur.
____3.1.1.1. Ödüller insansızdır.
_____3.1.1.1.1. Yükleniciler insansızdır.
_____3.1.1.1.2. Düzenleyiciler insansızdır.
_____3.1.1.1.3. Katılımcılar insansızdır.
_____3.1.1.1.4. Takdimciler insansızdır.
_____3.1.1.1.5. Jüri insansızdır.
____3.1.1.2. Ödüller insansızlıktır.
_____3.1.1.2.1. Şartnameler insansızdır.
_____3.1.1.2.2. Şiltler ve plaketler insansızdır.
_____3.1.1.2.3. Mikrofonlar ve masalar insansızdır.
_____3.1.1.2.4. Ödül törenleri, kurdeleler, kuşaklar ve podyumlar insansızdır.
_____3.1.1.2.5. Toplu fotoğraflar insansızdır.
__3.2. Piyasa yoktur.
___3.2.1. Pazar yoktur.
____3.2.1.1. Paydaş yoktur.
____3.2.1.2. Satıcı yoktur.
____3.2.1.3. Müşteri yoktur.
____3.2.1.4. Dağıtım yoktur.
____3.2.1.5. Güvence yoktur.
____3.2.1.6. Tedarikçi yoktur.
_____3.2.1.6.1. Fatura yoktur.
_____3.2.1.6.2. İade yoktur.
___3.2.2. Projelendirme yoktur.
____3.2.2.1. Zaman yönetimi yoktur.
____3.2.2.2. Maliyet yönetimi yoktur.
____3.2.2.3. Risk yönetimi yoktur.
_4. Şiir tek başınadır.
__4.1. Tek başına yazılır.
__4.2. Tek başına çoğalır.
___4.2.1. Antolojiler ve yıllıklar insansızdır.
__4.3. Tek başına keşif yapar.
___4.3.1. Tek başına icraat yapar.
___4.3.2. Dilin yapıtaşı sözcükler değildir.
___4.3.3. Dilin yapıtaşı “im”lerdir.
____4.3.3.1. İm tek başınadır.
____4.3.3.2. Başkalarının derinliklerine tek başına ulaşır.
_5. Şiir, denizaltı iskelelerine yanaşır.
Zafer Yalçınpınar
Diğer poetik bildiriler için;
Bildiri No.3 (Füg): https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=509
Bildiri No.2 (Masanın Ayakları): https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=93
Bildiri No.1: (Vatoz’un Salınımı): https://zaferyalcinpinar.com/blog/?p=81
Pier Paolo Pasolini’nin “Bir Çadırın Bana Verdiği İlk Ders” adlı yazısına https://zaferyalcinpinar.com/pasolini.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. Yazıyı Alp Denizaşan çevirmiş… Yazı, 1988’de çıkan “Sokak” adlı dergide yayımlanmış.
NOCTURNE DE MOGUER
Ağaçlar tek başına değil,
Gölgeleri var,
Ama can yalnız.
Ay nehre
Gümüşten daireler serper.
Kül rengi bağda
Çılgın yıldızlar çiçekler açar.
Çayırlar tek başına değil
Gökleri var.
Ama can yalnız.
Katılır arasına çalgıların da
Islık çalmaya özenir dünya,
Adam ve kadın kucak kucağa dansta.
Deniz kendinden geçer.
Irmaklar tek başına değil
Şarkıları var.
Ama can yalnız.
Juan Ramon Jimenez
Seyrederken sabah serinliğinde
Sislerin kalkışını gölden
Ve havalanan yastıkları pencerelerde
Yüzlerin sıcaklığını bırakan
Kararıverdi ansızın avuçlarımız
Bir uzun geçide girdi tren.
Alp Denizaşan
mart 1977/novara
(…)
Kontrabas, insanın ne kadar uzaklaşırsa o kadar iyi işittiği tek çalgıdır, ki bu da sorunlu bir durumdur. (…)
Çalabildiği kadar yüksek sesle çalar ve kontrabasın uğultusunu bastırmak için bağırır.
…hiç o kadar gürültülü değil, diyeceksiniz, ama şimdi bu Bayan Niemeyer’i de geçip bir üst kata, aşağıya apartman yöneticisine, öteye komşu binaya kadar gider, onlar da daha sonra telefon eder…
Evet. işte budur benim, çalgının vurucu gücü dediğim şey. Pes titreşimlerden ileri gelir. Flüt ya da trompetin sesi daha yüksek çıkar -sanır herkes. Ama doğru değildir. Bunların vurucu gücü yoktur. Yayılımı yoktur.
(…)
Patrick Süskind
Kontrabas, Çev: Tevfik Turan, Kıyı Yayınları, s.17
Takma Göz, 2009 yılının Kasım ayında çoğaltılmış bir sayılık, bir sayfalık, bir şiirlik, bir fanzindir. Ece Ayhan’ın şiir kitaplarına girmeyen “Takma Göz” adlı bir şiirinden oluşmaktadır. Takma Göz, Yeni Ufuklar Dergisi’nin 1956 yılında yayımlanan 31. sayısında bulunmuştur. Şiiri bulup, buluşturan Zafer Yalçınpınar’dır. Takma Göz, bir Kadıköy tribidir. “Evvel Fanzin” ile “Khalkedonista” işbirliğinin cakasıdır. Copyleft’tir. Fanzine https://zaferyalcinpinar.com/takmagoz.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.
***
***
Ece Ayhan’ın Takma Göz adlı şiirinin yayımlandığı Yeni Ufuklar Dergisi
(…)
İlhan Berk: (…) Sen şiiri tersinden yazıyorsun; sende bir gemideki fareler, gemiyi bırakmaz, gemi fareleri bırakır; deniz çekilmez kara bırakır denizi; kuşları tutmaz çocuklar, koyverirler, ama kendileri gelip ceplerine girer çocukların, v.b. ‘Müesses nizam’ı ters yüz etme vardır sende, bunu hep düşünmüşümdür; neden bu başın ayak, ayağın baş olması? Şaşırtmadır şiir, ilk vurucu öğe odur. Bunun için mi bu şiiri tersinden yazman?
Ece Ayhan: Evet, ‘şiiri tersinden yazıyorsun’ diyorlar bana. Terslik merslik yok! (…) 71’de, bir 12 Mart olmuştu hani (o zamanlar Üsküdar’da, Sultantepe’de oturuyordum, denize arkadan ve yukardan bakan bir ev; oraya sen de gelmiştin bir kez). Evet 71 yaz aylarında oradan, İsanbul limanında, bir lekesiz apak gemilerin fareleri bıraktığını gördüm, gördüm ve gördüm! Terslik bunun neresinde yahu? Tüyler ürpertici gerçekleri sergiliyorsam ben ne yapayım (‘aksi adam’,’hırçın adam’, ‘tepen adam’ genel geçerliliğini iliştirmekler isterler bana hep, bunu da biliyorum. Zokayı yutmayacaksın! Kül yutmayacaksın!)(…)Sonra; şiir, bir şaşırtma da değildir bence. Sonuçlar buna buraya varabilirler başka. Okur’lar ‘aykırı bir dal’la karşılaştıklarında, karşılaşınca irkmiş, irkilmiş ya da ürkmüş olabilirler..(…) Sana bu ‘Salavin’in Tezgâhtarları’ bakışları okulunun korkunçluğunu, ilkelliğini ne desem anlatamam. (…) İstanbul’da, tahta tavanında, tersten işlenmiş bir bilmece bulunan bir kahve varmış. Osmanlı İmparatorluğu kapanırken de dururmuş duruyormuş. Müşterilerin boyunları koparmış tavandaki bilmeceli o nakışa bakmaktan; çözülmek istenir çünkü bir bilmece, hele ustası güzel bezemişse… Ama kimsenin aklına bilmeceyi aynadan okumak gelmemiş, gelmez!
Ece Ayhan
Dipyazılar, YKY, 1996, s.30-32
Yeditepe Dergisi’nin 1 Temmuz 1950’de yayımlanan 6. sayısında yer alan bir (Nesrin) İlhan Berk şiiridir… Sıkı buluntudur.
Burada
Her şey
Bir başka
Ağaçların bile
Ateşi
37,6.
Aclan Sayılgan
Yeditepe Dergisi, 1950, Sayı:5
Kınar Hanım’ın Vefatına İlişkin Kupür
(Yeditepe Dergisi, 1950, Sayı: 8)
“Kınar Hanım’ın Denizleri” Çizimi (polikinik dilemma)
*
Bir çakıl taşları gülümseyişi ağlarmış karafaki rakısıyla
şimdi dipsiz kuyulara su olan kınar hanım’dan
düz saçlarıyla ne yapsın şehzadebaşı tiyatrolarında şapkalarını
______tüketemezmiş hiç
(…)
Ve içinde birikmiş ut çalan kadın elleri olurmuş hep
gibi bir üzünç sökün edermiş akşamları ağlarken kuyulara kınar
______hanım’ın denizlerinden.
Ece Ayhan
Bir çakıl taşları gülümseyişi ağlarmış karafaki rakısıyla
şimdi dipsiz kuyulara su olan kınar hanım'dan
düz saçlarıyla ne yapsın şehzadebaşı tiyatrolarında şapkalarını
tüketemezmiş hiç
İşte kel hasan bu kel hasan karanlığı süpürürmüş
ters yakılmış güldürmemek için serkldoryan sigaralarıyla
işte masallara da girermiş bir polis o zamanlardan beri sürme
kirpiklerini aralayarak insanları çocukların
Ve içinde birikmiş ut çalan kadın elleri olurmuş hep
gibi bir üzünç sökün edermiş akşamları ağlarken kuyulara kınar
hanım'ın denizlerinden.
Çizim: polikinik dilemma
***
(…)
Sizler, benim anladığımca, çok büyük çoğunluklar, kalabalıklar yani, hep kestirmeden gidiyorsunuz; bu çürük çarık akıl yürütmelerinizle de, öyle görünüyor, gideceksiniz de. Bu helal yollarda, bu yanlış değer yargılarına dayandırılmış yöntemlerle ‘gerçek’ nasıl bulunabilir, bulunamaz ki. Her alanda insana çok büyük yanlışlar işleten şu (içinde belirli bir kurnazlığı da bulunduran) ‘algı ortalaması’ bizim bu topluluk’ta nelere patlıyor, anlamıyor musunuz? Bir masal kurulmuş! (s.10)
(…)
Aşağı yukarı 28-29 yıldır şiirler yayınlıyorum. Eleştirmenlerin yazdıkları yayın kitaplarıında adım hiç geçmez ya da geçerse şöyle bir değinilir; derledikleri seçkilerde antolojilerde de şiirlerim yoktur (geniş oylumlu, hemen her şairin olduğu seçkilerde bile benden pek az şiir alınır.) Çeyrek yüzyılı geçen bir zaman sürüp giden bu olumsuzluklar insanın belirli bir yargıya varması için ölçüt olmayabilir ama nedendir? diyedir düşünülmesi gerekir. 51 yaşımdayım, kendimi avutamam avutmayacağım da hiç… Kısacası ‘kahir ekseriyet’ şiirlerimi beğenmemiştir; bunlar bana sözle de ‘önemsiz’, ‘sıradan’ şiirler yazdığımı söylemişlerdir. (s.15)
(…)
Anadolu Ortaçağı! İşte tam da burada duruyoruz. Adına ben düpedüz bir “kötülük toplumu’ diyorum bunun. Böylece nitelenmiş topluluklarda ‘Dallas’ gibi dizi filmler ilgi görür, görebilir. (s.17)
Ece Ayhan
Dipyazılar, YKY, 1996
(…)
Kendimi haklı görüyor değilim; ama kendimi savunuyor da değilim –hele yargılamayı hiç beceremiyorum, kendimi de dünyayı da…–Dünya ne ise oydu; ben de ne isem o oldum –uyuşamadık. Hepsi bu.
(…)
Oruç Aruoba
“Zilif”, Sel Yayıncılık, 2002, s.
Ece Ayhan’ın kitaplarında olmayan bir metnine ulaştım.
Sombahar Dergisi’nin Haziran 1994 tarihli 23. sayısında yayımlanan “İyilik de kötülük de yalnız insanlardan gelir!” başlıklı Ece Ayhan yazısına https://zaferyalcinpinar.com/bbkara/yalnizinsanlardan.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.
Hamiş: Yazı, ayrıca, Ece Ayhan Web Sitesi‘ne de eklenmiştir.
Kara Kedinin Adımları’na,
işte Enver İbrahim; bir su yolcu
yalnızlığın köşelerini dolaştı
durdu:
zaman
geçti
hızla
geçiyor
zaman bir…
-sus-
rüzgâr
adanın
kıyılarını
bir
bir
dolaşıyor
rüzgâr ki…
-sus-
in
duvarların yokuşundan
düzayak
bir mantığa
çık
bir
sus
ayakta kalmaktır
iç
indeki
pus
Zafer Yalçınpınar
“Livar”, Lotus Yayınları, 2006
Ayrıca bkz: İçindeki Hiç
“Unutulmuş Şiirler Antolojisi”nden…
(Haz: Reşit İmrahor, YKY,1993)
*
Boyutu ve parlaklığıyla bir gözyaşına benziyor. Bilim adamları onu lepisma saccharina olarak adlandırıyorlar; bu, “gümüş balığı” adına karşılık geliyor, ama onun balıklıkla hiçbir ilgisi yok, su nedir, onu bile bilmez.
Hayatını kitapları yemeğe adamış, ama güvelikle de bir ilgisi yok. Her dilde kelime kelime çiğneyerek ne bulursa azar azar yiyor; romanlar, şiirler, ansiklopediler…
Hayatı kütüphanelerin karanlık köşelerinde geçiyor. Başka her şeyden habersiz. Gün ışığı onu öldürüyor.
Alim olurdu… böcek olmasaydı.
Eduardo Galeano
Zamanın Ağızları, Çev: Bülent Kale, Çitlembik Yayınları, s. 135
Kuzgun Acar’ın “Türkiye” rölyefinin genel görünüşüdür. Fotoğraf, Yusuf Taktak arşivindendir ve 1967’de çekilmiştir.
*
“Türkiye’nin ilk gökdeleni Emek İşhanı’nın cephesine 13 metre boyunda bugüne kadar memleketimizde yapılan rölyeflerin en büyüğü konulmaktadır. Altı ay geceli gündüzlü çetin bir çalışmanın biraz da maceralı geçen uzun devrenin sonunda ortaya çıkan bu yeni sanat eserinin Kuzgun Acar nezaretinde Kızılay’daki büyük işhanının alana bakan cephesindeki boş kısma monte edilmesine başlandı.”
Yeni Gazete, 31 Ocak 1967
*
Ayrıca bkz: Kuzgun Acar’ın eseri hurda fiyatına satıldı! (1988).
(…)
Sen değilsin asıl mesele, genç adam!
Hayır, sakallı eleştirmenlerdir benim üzerinde durduğum.
(…)
Antonin Artaud’un “Çöptür Bütün Yazılanlar” başlıklı metnine https://www.ussuz.com/2009/11/coptur-butun-yazilanlar/ adresinden (Ussuz’dan) ulaşabilirsiniz. Yazıyı Dr. Erdoğan Kul çevirmiş…
Dün, Danimarkalı sanatçı Morten Blyme benimle bağlantı kurdu. Bazı görsel çalışmalarımdaki tınının ve yaklaşımların kendi çalışmalarındakine çok benzediğini, bundan memnuniyet duyduğunu belirtti.
Ardından, Morten Blyme‘ın web sitesini inceledim. Gerçekten de benzer sezişlerin, tuşelerin varlığını farkettim ve kendisinden bu çalışmaları, burada (Evvel Fanzin’de) paylaşmak için izin aldım. Sonuçta, Morten Blyme’ın “Divalans Belirtisi” ile “Ali Baba ve Kırk Haramiler” adlı çalışmaları aşağıdadır:
“Divalans Belirtisi” ,1999, Akrilik
***
Ali Baba ve Kırk Haramiler, 2005, Yağlıboya
*
Morten Blyme’ın yapıtlarından diğer örneklere https://www.m-blyme.com/galleries.htm adresinden ulaşabilirsiniz.
Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com