Oca
06
2010
0

Mantığın çivilerini ortaya çıkarıyordu, yaylarını, çarklarını.

Bilmeden benim tanığım oldu, dış dünyaya saldığım bir ucum, bir dikiz aynası. (s.26)
(…)
La Sibylle’in açık ve net bir halde, en basit hesabı kitabı hiçe sayması, önemsemeyişi karşısında şaşıp kalıyordu. Onun için olasılık hesapları, analizleri olan şey (parasal kaynak oluşturma girişimlerine güvenmek ya da seçim yapmak gibisine) la Sibylle için ‘yazgı’nın ta kendisi oluyordu. “Ya benimle karşılaşmasaydın?” diye sorduğunda Oliveira, “Bilmem, ama yanımdasın işte burada…” olurdu yanıtı. Soruyu açıklanamaz biçimde sakatlayan yanıt, mantığın çivilerini ortaya çıkarıyordu, yaylarını, çarklarını. (s.48)
(…)
İçinde bulunduğumuz ana iyice, yeniden yerleşmek gerek. (s.118)

Julio Cortazar
“Seksek”, Çeviren: Necla Işık, YKY, 2006, s.48


Oca
05
2010
0

O taraçaların… (André Breton)

O taraçaların en üstlerinden biz kuşları daim büyüleyen sen
Her gece çiçekli bir dal yapan omuzlarından o kuşlar biz o canım
____arabanın kollarına
O kuşlarınız biz kıvılcımlardan daha parlak fışkıran bileğinden
O iç çekişleriyiz camdan heykelin o dirsekleri üzerinde kalkıp
____doğrulan uyurken biri
Gedikler açılan o pırıl pırıl yatağında
Gedikler ki oradan mercan ormanlarda o düzlüklerde geyikler  görünür
Sonra çırılçıplak kadınlar ta derinlerinde bir maden ocağının
Hatırlarsın sonra sen uyanır trenden inerdin

(…)

André Breton
(Çeviren: İlhan Berk)

Oca
05
2010
0

Video-Sergi: “Astrid Rieger” ve “Vast Forward”

Kurye Video Organizasyonu, Ocak 2010’dan itibaren arşivinde öne çıkan sanatçıların kişisel sergilerine ve yabancı partner organizasyonların seçkilerine ev sahipliği yapacak. 09-30 Ocak tarihleri arasında gerçekleşecek olan ilk sergi, Almanya’da yaşayan Romanya asıllı genç video sanatçısı Astrid Rieger’in işlerini sunacak. 06-27 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek Vast-Forward isimli ikinci sergi ise Hollanda’nın Lahey şehrinden Kurye Organizasyonuna benzer bir oluşum olan 1646’nın arşivinden seçilmiş işlere ev sahipliği yapacak.

Bkz:  https://www.kuryevideo.org/projects.php?section=27

Oca
04
2010
1

Anlatı: “Can” (Z. Yalçınpınar)

Babam’a,
Erikli bir oğul mektubu…

Öndeki iki ağaç, mürdüm ve can erikleriyle salkım salkım dolu… Ağaçların dalları -yüklerinin ağırlığına rağmen- iki katlı evin çatısını aşmış ve erikler gökyüzüne uzanmışlar. Evin arkasındaki “sarıerik” -ki bahçedeki en genç ağaç bu-  bile sahilden bakıldığında evin kendisinden daha çok dikkat çekiyor.
Babam bu ağaçların ve bahçenin çocukluğunu biliyor. Ağaçların hepsini kendi elleriyle dikmiş çekirdekten, sonra boylanmış, büyümüş ağaçlar zamanla, onların gelişimini izlemiş babam, sabah akşam, otuz yıl sürmüş. Geçen otuz yıl tek bir gün gibi gelmiş babama…
Mürdüm ağacı yorulmuş biraz, erikleri büyüteyim ve gökyüzüne uzatayım derken yaşlanmış, gövdesi genişlemiş ve bazı yerleri kurumuş. Sonra, ustalıkla budanmış. Nihayetinde en yüksek ağaç mürdüm. Dışı siyahla mor arası, içi bal bal… Mürdümden reçel de yapılıyor. Annem mürdüm reçelinin ustası…

***

Bahçenin önünden geçen herkesin gözü eriklere ilişiyor. Hatta “Birkaç tane erik toplayabilir miyiz?” diye soranlar bile var. Babam “Tabii…” diyor, “Buyurun, istediğiniz kadar toplayın. Allah’ın ağacı, isteyen toplar.”
Babam, büyük bir adam…

***

Can eriği ise salkım salkım, kırmızı kırmızı çoğalıyor. “Yaşamanın kanıtıdır can eriği, tıpkı istavrit ve hamsi gibi.” der babam.
Dedim ya, büyük adam.

(…)

“Can” adlı anlatımın devamına https://zaferyalcinpinar.com/a18.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle / Zafer Yalçınpınar

Oca
02
2010
0

Film: “Uluma”

“I saw the best minds of my generation destroyed by madness…”

Uluma, Beat şairlerinin okuma ritüellerine, Wholly Communion’a, 1965’e, Allen Ginsberg’e, Jack Kerouac’a, William Burroughs’a, William Blake’e, Neal Cassady’e, Richard Brautigan’a, Cennetten çıktığına inandığımız bütün kitaplara ve tüm tedirgin ruhlara bir saygı duruşudur. Bu topraklardan, olabildiğince.”  Mehmet A. Öztekin

Efsane projeyi şu adreslerden indirebilirsiniz:
https://rapidshare.de/files/48924571/uluma.part1.rar.html
https://rapidshare.de/files/48924367/uluma.part2.rar.html

Hamiş: İşbu bağlantılar https://subculturia.blogspot.com‘dan alıntılanmıştır.

Oca
02
2010
0

İki Görsel İş: “-sızlık” ve “-suzluk”

“-sızlık” ,  Zafer Yalçınpınar, 2010

***

“-suzluk”,  Zafer Yalçınpınar, 2010

Oca
01
2010
0

Poetik Bildiriler 2006-2009 (Zafer Yalçınpınar)

2006-2009 tarihleri arasında yayımladığım tüm poetik bildirilere https://zaferyalcinpinar.com/poetikbildiriler.pdf adresinden “PDF” dosyası olarak da ulaşabilirsiniz…

Oca
01
2010
0

İlgilerin Gidişi

Buruk bir ezgi seziliyordu içlerinde
kinleri gibi renk renk
ölmüş atlarını bırakıp
tahta pabuçlarıyla gittiler
gözlerinde frank krallarının eski hüznü

(…)
kumsalda kocaman izlerini siliyor deniz.

Ece Ayhan Çağlar, 1956

Hamiş:  1959’da Kınar Hanım’ın Denizleri’nde yer alan “Kötü İlgilerin Gidişi” adlı şiire Ece Ayhan, önce,  “İlgilerin Gidişi” adını vermiştir ve bu adla “Yeni Ufuklar” dergisinin 1956 tarihli 35. sayısında yayımlamıştır. Sonradan,  1959’da şiirin ismini “Kötü İlgilerin Gidişi” olarak değiştirmiştir.

Oca
01
2010
0

Buluntu: “İnfanta” ve “Paydos” (Ece Ayhan)

“geceyazısı” adlı derginin 2006’da yayımlanan 9. sayısında iki adet Ece Ayhan şiirine daha rastladım. İşbu şiirler de Ece Ayhan’ın şiir kitaplarında ve “toplu şiirler” baskısında yer almamışlar… Şiirleri aşağıda paylaşıyorum. (ZY)

Ara
31
2009
0

Hepsinden…

(…)
Hepsinden teker teker nefret ettim.
(…)

Jack Kerouac
“Yolda”

Ara
30
2009
0

Açık Dilde Manifesto (Antonin Artaud)

(…)
İmge alanına ait olan, akıl yoluyla indirgenebilir, imgede kalmaya devam edebilir ya da yok edilebilir.
Yine de imgelerin bir mantığı vardır, imge yüklü canlılık dünyasında daha açık imgeler vardır.
Aklın ani coşumlarında, hayvanların çokbiçimli ve göz kamaştırıcı bir anıştırması vardır. Bu duyarsız ve düşünen toz, kendi içinden doğan yasalara göre düzenlenir; açık ya da engelli aklın ve bilincin alanı dışında.
(…) imgeler alanında düzgün konuşan Yanıltı ya da maddi hata, bilgi yanıltısından daha az var değildir; bu da yeni bir bilginin yaşam gerçekliğine nasıl inebildiğini ya da inmesinin ne denli gerekli olduğunu bir kere daha ortaya koyar.
(…)

Antonin Artaud

Çeviren: Erdoğan Kul

Hamiş: Metnin tamamına https://www.ussuz.com/2009/12/acik-dilde-manifesto/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
29
2009
0

Nietzsche: Şair-Filozof

Oruç Aruoba’nın şair ile filozof arasındaki  geçişkenliği -Nietzsche üzerinden- tanımladığı önemli bir yazı… İşbu yazı, “Yazı” adlı derginin 1978 yılında yayınlanan 3. sayısında yer almıştır. Yazıya https://zaferyalcinpinar.com/sairfilozof.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
28
2009
0

Türk Şiirine Bakmak (İlhan Berk)

İlhan Berk, Türk Şiirine Bakıyor…

“Yeni Ufuklar” adlı derginin Aralık 1964’te yayımlanan 151. sayısındaki  İlhan Berk yazısına https://zaferyalcinpinar.com/turksiirinebakmak.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Hamiş: Uçbeyi İlhan Berk’in sınırlarını çizdiği işbu şiir coğrafyası hâlâ geçerlidir ve sahicidir.

Ara
27
2009
0

2000’ler Edebiyat Soruşturması

KargaMecmua, Aralık 2009 tarihli 33.  ve Ocak 2010 tarihli 34. sayılarında “2000’ler” üzerine bir değerlendirme dizisi gerçekleştiriyor…  KargaMecmua’nın Aralık sayısında yer alan “2000’ler Edebiyat” soruşturmasına https://zaferyalcinpinar.com/2000ler.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle/ Zafer Yalçınpınar

Ara
27
2009
0

Kompile Karga!

Yılbaşı gecesi… Karga’da!

Bkz: https://www.kargabar.org

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Ara
26
2009
0

Velvele Meselesi

Usûl kalıplarının muhtelif şekilleri, daha doğrusu aynı usûlün yalın şekli ve daha süslü ve çiçeklenmiş şekli arasındaki kronolojik ve kavramsal öncelik ilişkisi meselesidir. Usûl kalıplarının daha süslü, vuruş yoğunluğu arttırılmış şekillerine bugün “velveleli” diyoruz. Usûllerin velveleli şekillerinde usûl kalıbının zaman birimi cinsinden toplam uzunluğu değişmez. Velveleler vurulduğunda vuruşların ortalama süresi kısalır. Uzun süreli vuruşlar birkaç parçaya bölünür, bir vuruş birden fazla vuruşa bölünür, vuruşlar arasındaki sessizlik payı da asgariye indirilir.

Ali Ufkî
Saklı Mecmua (Turc 292 Yazmaları),  Haz: Cem Behar,  YKY, s.129

Ara
25
2009
0

Kuzgun’un Yeri (1972)

Kuzgun Acar’ın meyhanesinin, Sinamatek tarafından yayımlanan Filim Dergisi’ndeki reklam kupürüdür.

Kuzgun Acar, ekonomik açıdan bir destek sağlayabilmek amacıyla Galata Kulesi’nde “Kuzgun’un Yeri, Ceneviz Meyhanesi”nin işletmeciliğini üstlendi. Aynı yerde düzenlediği Galata Kulesi Sanat Galerisi’ni Tan Oral’ın karikatürleri, Gültekin Çizgen’in fotoğrafları ve Orhan Taylan’ın desenlerinden oluşan bir karma sergi ile açtı. Ancak bu girişimi uzun ömürlü olmayacak ve beklentilerini karşılamayacaktı. Meyhane kısa bir süre sonra Kuzgun Acar’ın dostlarını ağırladığı bir yer haline dönüşecekti.
Bige Berker’e yazdığı 12 Mayıs 1972 tarihli mektupta içinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyordu: “Ben iki buçuk aydır 17.30-00.02 Galata kulesindeyim aralıksız. Sembolik bir zayıflama ile sabah kusmaları dışında her zamanki Kuzgun. Heykel yapmak istemiyor canım. Bir-iki kalem istek dışı, nötr olmaya vardım varmaksa. Belki yaşdönümü.”

Murat Ural
“Kuzgun Acar”, Milli Reasürans Sanat Galerisi Yayınları, 1997,  s.80

Ara
24
2009
0

Abidin Dino’dan İlhan Berk’e Mektup

Kitap-Lık Dergisi’nin Haziran 1996 tarihli 21. sayısından bir efemera… Galata üzerine…
Mektuba https://zaferyalcinpinar.com/abidinberk.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Ara
23
2009
0

Lorca’nın Ölümü (Feyyaz Kayacan)

Bir şarkının elini ayağını uyuttular
Sesini kopardılar tanınmış becerilerle
Kuyular yükseltildi sonra
Bir atın yelesi sönüverdi
Bir çiçeğin çıkrığı örümcek ördü
Ve sustu kadınların saçları.

Bir kuş
Bir sözcükten geri alındı
Bir arı katran topladı
Bir uçurum şakul tuttu
Bir hortlak güneş sonuçlandı
Buruşuk us kapısında

Ve bir köprü yolcularını
Bir duvarın dibine yığdı kaskatı

Sonra kilit koktu
Bir meydan

Feyyaz Kayacan
“Benim Örümceğim Başka” adlı kitabından…

Ara
22
2009
0

Görsel İş: “Cevap” (Zafer Yalçınpınar)

“Cevap”, 2009, Zafer Yalçınpınar

*

Ara
21
2009
0

La Révolution surréaliste (1924-1929)

***

(…)Kendi bedenlerimizde yüzmemize izin verin,
ruhlarımızı ruhlarımıza terk edin. (…)

Antonin Artaud
La Révolution surréaliste, Sayı: 3, Nisan 1925

***

L. Aragon’dan A. Artaud’a mektup…

***

La Révolution surréaliste’nin yayımlanmış sayıları…

Ara
20
2009
0

Yaşayan Anılar

Galeano’nun “Kucaklaşmanın Kitabı” adlı eseri için çizdiği özel desen…


(…)

Aslı Pelit: Siz, hafıza ve tarih hakkında yazıyorsunuz, ve diyorsunuz ki; Latin Amerika’nın en büyük problemi amnezi, bununla ne söylemek istediğinizi açıklar mısınız?

Eduardo Galeano: Hafıza beni çok ilgilendiriyor. Ama müze gezmek gibi değil, yani, o eski sakin geçmişin pasif ve estetik vizyonu beni ilgilendirmiyor. Beni yaşanan tarih, o anılar ilgilendiriyor. Geçmişi bugünden kurtarmak, gelecek günlere doğru, geleceğe doğru bakmak. Bir yerli geleneği var ki, sadece Amerika’nın bazı bölgelerinde devam ediyor hâlâ, mesela Kanada ve ABD sınırındaki adalarda.

AP: Yeni İskoçya tarafında mı?

EG: Evet, o adalardan bazılarında. Ve aynı zamanda, Meksika’nın Maya bölgesinde, Chiapas’da. Bu çok ilginç bir yerli geleneği ve “yaşayan anılar” terimini anlatmak için çok uygun: Kabilenin yaşlı seramikçisi, usta, artık gözleri bulutlanıp elleri titrediği için emekli olmadan önce, bir tören yapar. O törende usta son ve en önemli şaheserini yapar, mükemmel bir çanak. Ve o çanağı en genç seramikçiye verir. Ama genç o çanağı, odasında yüksek bir yere koyup da her sabah bakmak için almaz,  eline aldığı anda yere fırlatıp onu kırarak binlerce parçaya böler! Daha sonra o ufacık parçaları toplar ve kendi yapacağı çanağa ekler yavaş yavaş. Bu tip anılar, hayatın devam etmesine yarayan anılardır.

İnanıyorum ki, amnezya bizim durumuzda, yani Latin Amerika’da bir çok örnekte, hatta dünyada, bu bir olgu. Amnezyanın öyle bir etkisi var ki, bizi bugünkü yolumuzda yürümekte zorluyor. Çünkü amnezya, sadece gücün sesini hatırlamamıza yol açıyor, bu sesler hayatı zorlaştıran sesler. Bu tip anılar, kadınlar mesela resmi tarihte yoklar. Daha doğru söylemek gerekirse, varsınız da sadece bir aksesuar olarak, Procer’in gölgesi gibi, kendini kahraman erkeğe adamış kadınlar, ama hiç bir zaman ilk planda değiller ki aslında olmaları gereken yer orası, gerek insanlığın tarihinde gerekse hayatın bütün alanlarında.

Aynı şey küçümsenen ırklar, siyahlar ve yerlilerle ilgili olagelmiş. Onların anıları, sadece bir renkli bir folklor unsuru olarak görülmüş, hiç bir zaman ciddiye alınmadan.

Mesela Amerikalar için, başlangıçtan beri koloniyal hayatın utanç verici anıları reddedilmiştir. Bütün koloniyal tarih bitmek bilmeyen başkaldırışları anlatır. Resmi tarih, gerçek tarihi unutmayı seçmiş. Aynı şey askeri tarih için de geçerli. Onların hikâyeleri de, hep kılıçlarını kaldırmış kahramanlar, ölmeden önce inanılmayacak kadar uzun sözler söyleyerek, daima yeni kuru temizlemeden çıkmış üniformaları ve göğüslerinde sayısız madalyalar taşıyanlarla dolu. Halbuki gerçek tarihte, sivillerin tarihinde bir çok başka zorluk var. Resmi tarih aynı zamanda zenginlerin tarihidir, çünkü onlar bu hakkı taşırlar, bir miras olarak kalmıştır, çünkü tarih bu hakkın bir parçasıdır.

(…)

“Açık Radyo” söyleşisinden… (20 Mart 2007)
Bkz: https://www.acikradyo.com.tr/default.aspx?_mv=a&aid=17666

Ara
19
2009
0

Hayâl Kurmaya Övgü

Bu olay, Cuzco dolaylarındaki Ollantaytambo kasabasının girişinde geçti. Birlikte olduğum turist topluluğundan biraz ötede tekbaşıma durmuş, uzaktaki taş kalıntılara baktığım sırada, o yörenin çocuklarından biri, sıska ve partal bir şey, yanıma gelip benden bir kalem istedi. Kalemimi ona veremezdim, çünkü bir yığın can sıkıcı not almaktaydım, ama onun avucuna küçük bir domuz resmi çizmeyi önerdim.
Haber hemen yayıldı. Çevremi birden çocuk yumağı sardı; avazları çıktığı kadar bağırarak , o kirden çatlamış, meşinleşmiş yanık tenli avuçlarına hayvan resmi çizmemi istiyorlardı. Biri atmaca, öbürü yılan istiyor, başkaları da papağan ve baykuşları seçiyordu. Hayalet ve ejderha resmi isteyenler bile çıktı.
Derken, bu curcunanın orta yerinde, alçaçık boylu, boynu bükük bir çocuk, kol bileğine siyah mürekkeple çizilmiş olan saati gösterdi.
“Lima’da oturan amcam yolladı bunu bana,” dedi.
“İyi işliyor mu bari?” diye sordum.
“Biraz geri kalıyor,” diye itirafta bulundu.

Eduardo Galeano
Kucaklaşmanın Kitabı, Çev: Nihal Yeğinobalı, Can Yayınları, s.33

Ara
19
2009
0

Tesadüfi Düşünür

Fikir beklentisi içinde yaşarım; onu önceden hissederim, kuşatırım, ele geçiririm –ve onu dile getiremem, elimden kaçar, henüz bana ait değildir: Onu yokluğum içinde mi tasarlamışımdır? Elikulağında ve bulanık olan fikri, ifadenin anlaşılır can çekişmesi içinde nasıl mevcut ve ışıltılı kılabilirim? Açılması –ve sararıp solması- için ne gibi bir hal ümit etmeliyim?
(…)
Duygusal ilgisizlikte fikirler belirir; bununla birlikte hiçbiri biçim alamaz: Onların açılacakları iklimi sunmak hüznün işidir.

E.M. Cioran
Çürümenin Kitabı, Çev: Haldun Bayrı, Metis Yayınları, s.94


Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com