Kas
09
2010
0

Biri: 7

Biri Dergisi’nin 7. Sayısı Yayımlandı…

Bkz: https://biridergisi.blogspot.com/

Dergiyi şu mekânlarda bulabilirsiniz:

İSTANBUL, BEYOĞLU: Mephisto, Pandora, Simurg (Kivi)
İSTANBUL, KADIKÖY: Mephisto, Penguen, Seyhan, İmge
ANKARA: İmge (her iki şubesinde), Tan, İlgim Ajans (Yüksel Cad. No: 36/2; Çağdaş Asan: 0.535.2120875)
İZMİR, ALSANCAK: Kitapsan
ADANA: Kitapsan, Karahan (Baraj Yolu şubesi); BURSA: Ezgi; DENİZLİ: Yaprak; DİYARBAKIR: Kafka; ESKİŞEHİR: Adımlar; KONYA: Kitapsan; LEFKOŞE: Işık; MERSİN: Kitapsan

biridergisi@hotmail.com

Kas
09
2010
0

Sait Faik ve Mercan Usta

Sait Faik’in “Gün Ola Harman Ola” öyküsünün kahramanı olan Mercan usta, kemik kakmalı sandığı ile Galata Köprüsü’nün altında ayakkabı boyacılığı yapmaktaymış. Bedri Tahmi Eyüboğlu, Sait Faik’le arkadaşlıklarına çeki düzen veren kişinin Mercan Usta olduğunu söylemektedir. Küçük bir kalabalık tarafından çok sevilen Mercan Usta, Sait Faik’in öyküsünden sonra Bedri Rahmi’nin tablosuna da kahraman olmuştur. Bedri Rahmi bu tabloyu 10 Aralık 1952 tarihinde “Mercan Usta’nın yüzü suyu hürmetine Sait Faik’e…” diyerek imzalamıştır.

Sevengül Sönmez
A’dan Z’ye Sait Faik, YKY,2007, s.134

Kas
09
2010
0

Yalnızca, Sait Faik…

491‘in müzayede özel sayısı için ısınma turlarına devam ediyoruz…

Burgaz Adası’nda, Kalpazankaya’da, yalnızca, Sait Faik…

“(…) Ben tek başıma. Milyonlar içinde tek başıma. Acı gitgide acıyor. Kavun acısı gibi, zehir gibi bir acı… Yalnızlık. Yalnızlık güzel. Güzel değil. Kavun acısı.”

Sait Faik
“Yalnızlığın Yarattığı İnsan” adlı öyküsünden…

*

Bedri Rahmi’nin Sait Faik deseni… Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafındanMercan ustanın yüzü suyu hürmetine… Sait Faik’e… 10/12/1952″ ithafıyla imzalanmış.

Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan tüm Sait Faik ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=sait-faik adresinden ulaşabilirsiniz. (Ayrıca Bkz:  Sait Faik’in Durumu)

Kas
06
2010
0

Nesillerin Geleceği (Zafer Yalçınpınar)

Karga Mecmua‘nın “Nesil” konulu 43. sayısında yayımlanan “Nesillerin Geleceği” adlı yazıya  https://zaferyalcinpinar.com/k21.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
05
2010
0

291’den Görüntüler…

Francis Picabia, John Marin, Picasso, Maurice de Zayas gibi isimlerin New York’ta  5. Cadde’de çevrelediği galeri 291, Mart 1915 ile Şubat 1916 tarihleri arasında “291” adlı bir dergi yayımlamıştır. 12 sayı boyunca yayımlandığı düşünülen, gerçeküstücü ve dadacı eserlerin yer aldığı bu özel derginin editörlüğünü Alfred Stieglitz üstlenmiş. Ardından Francis Picabia, 1917’de zengin bir şair, araştırmacı ve koleksiyoncu olan Walter Arensberg ile birlikte 291’in devamı olan “391” adlı dergiyi yayımlamaya başladı. Daha önce Evvel Fanzin’de 391’in kapak görüntülerinden bazıları paylaşmıştım. Şimdi de 291 adlı dadacı dergiden bazı görüntüleri aşağıda paylaşıyorum. Bu paylaşımı 491‘in müzayede özel sayısı için bir ısınma turu olarak düşünebilirsiniz. (Zy)

***

Picabia’nın 391 için hazırladığı kapak çizimlerinden  biri ya da “Thermométre Rimbaud


Kas
04
2010
0

“Canım kahve istemedi.” (Yaşar Nabi)

60’lı yıllardır. “Erol T.” adlı bir hukuk öğrencisi Yaşar Nabi’nin Cağaloğlu’ndaki bürosuna gider. Kızgındır, öyküsü Varlık’ta yayımlanmamıştır. Hesap soracaktır. Yaşar Nabi odasındadır; Yeni Harman sigarasıyla boğulmuş, kapalı pencereli odasındadır. Yaşar Nabi birkaç saat beklettikten sonra, bir el işaretiyle Erol’u karşısına çağırır. “Öykünü basmadım…” der. “Çünkü kurşun kalemle yazmışsın. Ama öykünü okudum. Eğer bir öyküyü okuduktan sonra canım kahve  istemezse o öykü henüz tam değildir. Zamanın var, daha çok çalış. Bir de yazdıklarını daktilo et de öyle gönder.” diye bitirir.

Editörlük teraneleri, bugün, 2010’da, hâlâ böylesine devam etmektedir.

Zy

Eki
31
2010
0

Arthur Rimbaud’nun Illuminations’unda ve Ece Ayhan’ın Bakışsız Bir Kedi Kara’sında Ateş Diyalektiği (Yavuz Kızılçim)

Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Yavuz Kızılçim, Arthur Rimbaud ve Ece Ayhan arasındaki benzeşimler ile farklılaşmaları Gaston Bachelard’ın “ateşin psikanalizi” adlı yapıtı çerçevesinde incelemiş…  Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nin 2008’de yayımlanan 11. cildinde yer alan yazının pdf biçemine https://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/article/view/496/489 adresinden ulaşabilirsiniz.

(…) Gerek Rimbaud’da, gerekse Ayhan’da ateş diyalektiği üzerine kurulu yapıların sıklığı ve baskınlığı doğal olarak bizi, onları bu bakışla incelemeye yöneltti. Ve her iki yazarın da ateş üzerindeki ısrarı bu çalışmanın Bachelard’ın yöntemiyle çözümlenebilirliğini gösterdi. Nesnel bir bilginin ruh çözümlemesinde bu kadar karmaşık yapının ortaya çıkmasından daha doğal ne olabilir ? Bachelard, karmaşadan söz ederken sürekli olarak bir nesnenin kendi içinde yanmasına vurgu yapar, bu vurgu süreklidir; çünkü, yaşamın bizzat kendisi kesintisiz bir sürekliliği dayatır: bir kartal her gün gelir ve Prometheus‘un ciğerini parçalayarak yer; Kartalın her gün gelişi ve ciğerin sürekli yeniden yaratılması, ateş diyalektiğindeki sürecin katlanarak çoğalmasını simgeler. Her iki şairden seçtiğimiz örneklerde gözlemlediğimiz kadarıyla ateş çoğalır ve çoğaltır; çünkü, her koşulda kuşatıcı ve kapsayıcıdır; hiçbir şey ateşin kendine özgü değiştirici ve dönüştürücü niteliğine zarar veremez. Ateşin bu anlamda kullanımı yok etmek ya da yok olmak eylemleriyle aynı anlama gelmektedir. Ateş hem var edici, hem de yok edici bir nesnedir; asıl düşünce soğuk/sıcak derinlikte ve tam anlamıyla dile getirilmemiş sözlerde ve anlatımlarda gizlidir.

Yavuz Kızılçim

Eki
30
2010
1

Haber: Ece Ayhan’ın evini koruyamadık. (Milliyet Gazetesi)

2002’de vefat eden şair Ece Ayhan’ın çocukluğunun geçtiği ve belirli dönemlerde yaşadığı Ecabat’taki evinden kalan duvarlar da çevreye zarar verecek kaygısıyla yıkıldı.

Türk şiirinin en önemli şairlerinden Ece Ayhan 2002’de İzmir’de vefat ettiğinde cenazesi Çanakkale’nin Eceabat ilçesindeki Yalova köyüne defnedildi. Mezarının da bulunduğu köyde yer alan annesine ait evinde geçti Ece Ayhan’ın çocukluğu… Ayhan, 80’li yıllarda hasta olan annesiyle birlikte belirli dönemlerde bu evde yaşadı, şiirlerini ve denemelerini burada sürdürdü… Uzun zamandır bakımsız olan ev, geçtiğimiz günlerde tamamen yıkıldı.
2009’un kış aylarında, zaten bakımsız olan evin çatısı ve ikinci katı çökmüştü. Evde, Ayhan’ın son on yılına tanıklık etmiş, her türlü bakımını üstlenmiş yeğeni Sadık Ece Deniz oturuyordu. Deniz, evin büyük bölümünün yıkılmasından sonra ayakta kalan bir odanın üstünü naylon ile kaplayarak burada yaşamını sürdürüyordu.

Yeğeni öldürüldü.

44 yaşındaki Sadık Ece Deniz, geçtiğimiz ağustos ayında, Bodrum’da kendisinden içki parası isteyen kişilerce bıçaklanarak öldürüldü. Deniz’in ölümünden sonra tamamen boşalan evin ayakta kalan duvarları bitişiğindeki ev için tehlike yarattığı gerekçesiyle, evin varislerinin talimatıyla yıkıldı.
‘Ece Ayhan Buluşmaları Sivil Girişimi’nden Semra Canbulat, “Zaten harap durumdaki evi çevreye de zarar verebileceği kaygısıyla şairin ailesinden birinin, bildiğim kadarıyla yeğeni Sadık Ece Deniz’in ağabeyinin talimatıyla yıkıldı” dedi.

‘Bilgi gelmedi’

Eceabat Belediye Başkanı Kemal Dokuz, kendisine bu konuyla ilgili herhangi bir bilgi iletilmediğini söyledi. Yalova Köyü’nün muhtarı Tuğrul Onan konuyla ilgili olarak şunları belirtti:
“Bu ev Ece Ayhan’ın annesinden kaldı, 7-8 varis var. Evin çatısı geçen kış çökünce kaymakamlığa konuyla ilgili yazı yazdım. Evin tehlike oluşturduğundan bahsettim. Yazıdan 20 gün sonra, Bayındırlık’tan gelip inceleme yaptılar. Hatta İl Kültür Müdürlüğü de geldi. Herkes ilgilendi ama bir çözüm bulunamadı.  Sadık Ece Deniz öldükten sonra da cenazede gördüğüm ağabeyine durumu anlattım. Bize para verip, madem tehlikeli o zaman duvarı yıkın dedi.”

Yasemin Bay
30 Ekim 2010 tarihli Milliyet Gazetesi’nden…

Bkz: https://sanat.milliyet.com.tr/sair-ece-ayhan-in-evini-koruyamadik/diger/haberdetay/30.10.2010/1307847/default.htm?ref=milliyet_anasayfa

2002’de vefat eden şair Ece Ayhan’ın çocukluğunun geçtiği ve belirli dönemlerde yaşadığı Ecabat’taki evinden kalan duvarlar da çevreye zarar verecek kaygısıyla yıkıldı

Eki
30
2010
0

Ece Ayhan’ın “Mitoloji Bandosu”

Aphrodite: Nahit Hanım
Midas: Metin Üstündağ
Odysseus: Ahmet Oktay
Pan: Mehmet Müfit
Tahta At: Çanakkale Aşiretinden Fransız Hasan
Hades: ‘Çanakkaleli Baudelaire’ Ölü Orhan Talat
Orpheus: Rebetes Cengiz
Paris: Kırılgan Yücel
Ganymedes: İsmet Öktem
Penelope: Zeynep (Gümüş Talat ile Hamsi Ahmet’in annesi)
(…)
Babil Kraliçesi Semiramis: Feryal Çeviköz
İkaros: Enis Batur
Güzel Helen: Özay Erkılıç Hanım

Ece Ayhan
22 Eylül 1993

(Son Kişot Dergisi, Sayı:1, Kasım Aralık 2002)

Eki
30
2010
0

“Desen Bir Bütün, Öncesi Sonrası Yok!..” (Tiraje Dikmen)

(…)

Tiraje Dikmen: Benim desenlerimde anın ‘heyecanı’ hızla dışa yansıyor; spontane olarak. Konuların farklılığı, hareketi ve hızı değiştirmiyor. Michaux desenlerinde ’düşüncesini’ çiziyor, cerebrale olarak. Düşüncesi: Hız. Jean-Dominique Rey’in kitabındaki söyleşisinde Michaux diyor ki: “Resim ve heykel hâlâ ortaçağın yavaşlığı içindeler. Oysa günümüz hızı konuşuyor. Kapımdan çıkar çıkmaz hız dünyasının içinde buluyorum kendimi. Hız devrimizin esaslı bir fenomeni olduğu halde, hızla ilgilenen ressamların bu kadar az sayıda olmasına her zaman şaşırıyorum. Uzun süre yalnız suluboya kullandım; çok hızlı bir medium. Mürekkep çok hızlı gitmeyi sağlıyor; hatta akrilik daha da hızlı.”

Bu açık farklılığa rağmen, yüzeysel de olsa, dış görüntüdeki bu benzerlik nereden geliyor? Herhalde, tek ortak yanımız olan yaşadığımız dünyadaki ’Hava’dan! Haberleşmenin büyük hızıyla giderek yoğunlaşan bu hava, dünyayı küçülttü. Aslında küçük bir dünyada yaşıyoruz. Bir küçük mekanda gibi. Üstümüzde esiyor hepimizi içine alan bu Hava. Hız ve hareket de onun içinde!
(…)

Ali Artun’un Tiraje Dikmen’le gerçekleştirdiği ve Aries Dergisi’nin Temmuz-Ağustos 2003 tarihli 3. sayısında yayımlanan söyleşinin tam metnine https://www.aliartun.com/content/detail/35 adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
29
2010
0

Edebiyat Pazarı! (Eser Gürson)

Eser Gürson’un “Edebiyat Pazarı” adlı yazısına https://zaferyalcinpinar.com/edebiyatpazari.jpg adresinden ulaşabilirsiniz. Yazı, “Somut” adlı derginin 1979 yılında yayımlanan 11. sayısında yer almış…

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Eki
29
2010
0

Yeni Dergi: “Yeni”

Sonunda, gerçekten “yeni” diyebileceğimiz sıkı ve vizyoner bir dergi “Yeni”, Kırmızı Yayınları tarafından yayımlanmaya başladı…

Bkz: https://www.kirmiziyayinlari.com/productDetail.asp?id=221&kat_id=39

Ideefixe Bağlantısı: https://www.idefix.com/kitap/yeni-dergi-sayi-1-kolektif/tanim.asp?sid=B1CGETSJJ3KF1WMII482

Eki
27
2010
0

Haber: Ece Ayhan’ın evi yıkılmış…

 

Bugün, Ece Ayhan Buluşmaları Sivil İnsiyatifi’nden Semra Canbulat’tan önemli bir e-posta geldi. Bu e-posta’da Semra Canbulat, Ece Ayhan’a ilişkin bazı önemli konuları benimle paylaşıyor ve böylece bir çeşit “dert ortağı” olduğumuz da kesinleşiyor, keskinleşiyor; Semra Hanım’dan Ece Ayhan’ın Çanakkale Eceabat Yalova Köyü’nde yer alan evinin yıkıldığını öğrendim. Üstelik, bu yıkım kararını Ece Ayhan’ın ailesinden biri vermiş. Nasıl diyeyim, sanki ben de yıkıldım. Semra Hanım, sağolsun, Ece Ayhan’ın Çanakkale’de yaşadığı evin yıkıntılarının görüntülerini de  göndermiş. (Bu fotoğraflara “Yıkılan” adını vermek geldi içimden…) Aşağıda paylaşıyorum:

Ece Ayhan’ın Çanakkale Eceabat- Yalova Köyü’nde yaşadığı evin yıkıntı biçimindeki görüntüleri (2010)
Fotoğraflar: Semra Canbulat

Eki
26
2010
0

Patricia Barber ve “Çalgıdönüm”

(…)
M.Davut Yücel: Müziğe ve özelde caza olan ilgini biliyorum. Şiirlerini kurarken de o alana ait bir takım şeylerden faydalandığını yazmıştın bir keresinde. Bu anlamda, evet,  şiirine ilişkin bir takım denemelerde/açılımlarda bulunmaktan kaçınmıyorsun (görsel şiiri şu an için konu dışı tutuyorum). Deneysel olanın sende, şiir düşüncende yeri nedir?

Zafer Yalçınpınar : Mesele sanıldığı kadar karışık değil aslında; deneysellik olarak görülen şey, caza olan ilgimi, müzisyenlik geçmişimi ve bu izlekten öğrendiğim tuşeleri ya da “coşku dönemeçleri”ni şiirlerime yansıtmaya çalışmamdan başka bir şey değil. Aslında yaşamsal, geçmişimle ilgili bir şey bu… Ben caz davulcularını ve onların tuşesini çok takip ettim.  Davul cümlelerinin veya senkopların nerede, nasıl tınıdığını iyi bilirim. Bir ritm, bir şarkının “köprü” bölümündeki köşeler, bir hi-hat’teki sektirmeler, bir şarkının “verse” bölümündeki tekrarlar ve yükselişteki koro duygusu, bir atak ya da bir senkoptan sonraki “sus”… Bunlar benim için çok önemli şeylerdir. Bir de çalgıların tınısı önemlidir. Kontrbas ile trompet en sevdiğim çalgılardır.  Ayrıca, üflemeli çalgıları çok içten ve şiirsel bulurum. Zurna da buna dâhildir. “Çalgıdönüm” bu tip müzikal benzetmelerin ve çalgıların mevsimlerle eşleşmesinden başka bir şey değildir. Bunu akıl etmek de, ne bileyim, geçmişimden gelenlerin pekiştirmesi, bir çeşit sezgisel yetidir… Örneğin Patricia Barber’ın “The Moon” adlı şarkısının girişindeki kontrbas ezgisi kafamın içinde “bakar yüzün/oyuk oyuk” dizeleriyle birlikte tınıyor. O dinlediğim ezgiyi kafamın içindeki dizeyle birlikte baş başa buluyorum birden… Bu nasıl oluyor, ben de gerçekten bilmiyorum. Şunu da eklemek isterim; en son “Ece Ayhan İçin Bir Davul Cümlesi” adında bir şiir tamamladım. Bu şiiri okuyan bir davulcu bunun hiç de deneysel bir şiir olmadığını anlar. Ama siz bunu deneysel olarak algılıyorsunuz… Ece Ayhan şu sözü boşuna dememiştir: “Tarihe bakarsanız anlarsınız!” Ben de rahatlıkla “Müziğe bakarsanız anlarsınız!” diyorum.  (2007, Monokl Dergisi)

***

Vedat Kamer:Çalgıdönüm” adlı e-kitabın mevsimlerin ve müziğin şiirlerinden oluşuyor. Şiir ve caz arasında nasıl bir bağ kuruyorsun?

Zafer Yalçınpınar: “Çalgıdönüm” fikrinin oluşmasında iki etken vardı. İlki müzisyenlikle ilgili uzak geçmişim ve bu geçmişin bana verdiği bilgi, diğeri de Patricia Barber adlı “cool caz” sanatçısına olan ilgimdir.  Patricia Barber’ın “Verse” adlı albümündeki “The Moon” şarkısını, oradaki caz yürüyüşünü ve notalar arasındaki gezintiyi içselleştirmek, çoğaltmak istedim. Şarkının sessizlik(sus) anlarını, oradaki boşlukları betimlemek istedim. Şarkının sözleri ve Barber’ın Ay’a olan takıntısı beni çok etkilemiştir. Bu durum baştan sona şiirsel geldi bana. Şarkının açılış bölümündeki Kontrbas melodisi  aylarca kafamın içinde tınıdı ve sonunda “Bakar yüzün/ oyuk oyuk” dizesi oluştu kafamın içinde. Bu dizeyi Ay’ı tanımlamak için söylemiştim. Sonra farklı mevsimlerde aynı şarkının üzerimde farklı etkiler bıraktığını hissedip mevsim dönümleriyle şarkıyı birleştirmek istedim. Böylece, “senkop”, “sus” ve “koro” gibi müzikal terimleri ya da çeşitlemeleri de kullanarak “çalgıdönüm” dörtlemesini oluşturdum. Çalgıdönüm; çeşitli çalgıların tınıları ile şiirsel sesi (veya dize ritmini) benzeştirerek “mevsim dönümleri”nin ve mevsimlere ilişkin imgelerin anlatımıdır. Ayrıca, “The Moon” adlı şarkının üzerimde bıraktığı etkilerin de bir özetidir.
Şiir ile caz arasındaki ilişkiye girmeyelim… Çünkü, ne poetik ne de müzikal bilgim, bunu tutarsız bir biçimde açıklayabilecek kadar güçlü değil. Ancak şu hikayeyi aktarabilirim; Armstrong’a biri “Caz nedir?” diye sormuş. Armstrong da adamı “Şu zamana kadar Caz’ın ne olduğunu anlayamadıysan, bundan sonra da hiç kurcalama!” diye cevaplamış. Cazı ve onun coşkusunu anlatmak güç bir şey; tıpkı şiiri anlatmaya çalışırken olduğu gibi… (2006)


Evvel Fanzin kapsamında yer alan Patricia Barber ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?s=patricia+barber adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
26
2010
0

“Patricia Barber Dengesi” ve “Piyano ile Kış Gecesi Şarkısı”

Şiir Dengesi III – 2006
By Zy

*

Ayrıca bkz: Piyano İle Kış Gecesi Şarkısı

Dinleyiniz: The Moon (P. Barber)

*

Evvel Fanzin kapsamında yer alan Patricia Barber ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?s=patricia+barber adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
24
2010
0

Caz Şairi Patricia Barber İstanbul’da…

Amerika’nın ünlü caz dergilerinden Down Beat’ten “En İyi Kadın Vokalist”ödülünü alan ve günümüzün Cole Porter’ı olarak kabul edilen Patricia Barber, Garanti Caz Yeşili konserleri kapsamında 25-26 Ekim tarihlerinde, İstanbul Jazz Center’da sahne alacak.

Bkz: https://www.muzik.net/etkinlik/1311/Patricia-Barber/
Bkz: https://www.ab-pr.com/tr/BasinOdasi/ab/garanti-bankasi/507/patricia-barber-istanbul-jazz-centerda.aspx

Evvel Fanzin kapsamında yer alan Patricia Barber ilgilerine https://zaferyalcinpinar.com/blog/?s=patricia+barber adresinden ulaşabilirsiniz.

Written by in: Duyurular, Tartışmalar | Etiketler:
Eki
24
2010
0

1979’da Ece Ayhan’la Söyleşmek (Arslan Kaynardağ)

“Somut” adlı derginin  Kasım 1979’da yayımlanan 11. sayısında Ece Ayhan’la gerçekleştirilmiş bir söyleşinin ilginç notlarına rastladım… Arslan Kaynardağ’ın kaleme aldığı notlara https://zaferyalcinpinar.com/eceayhankonusma.jpg adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
22
2010
0

Doğmamış Olan Bir Adamın Hikâyesi (Ece Ayhan)

Doğmamış  Olan Bir Adamın Hikâyesi; Şiirin Bir Altın Çağı‘nda,  bir Ece Ayhan öyküsü…
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/dogmamisolan.jpg

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Eki
22
2010
0

Öğle (Hsia Ching)

Bütün gölgelerini topladı güneş
Hava sesini – soluğunu kesti
Kapatıyor bir uyuklama
Gecelerin altınıyla parlayan
Kıskanç kedinin gözbebeklerini.

Düş derinliğinde bütün varlıklar
Dünya bir gençkız dinlenişinde
Bakın işte sonunda… sonunda…
Hamarat, vızıl vızılarının biri
Geri geri çekiliyor bir gülün içine.

Hsia Ching
Çev: L. Sami Akalın

Eki
22
2010
0

“İnsan” sözcüğü bir fiildir. (Ece Ayhan)

(…) 1977’de İsviçre’de Zürih’te yaptığım bir konuşmada da söylemiştim: Bence bildiğimiz ‘insan’ (isim ya da sıfat’ sözcüğü bir ‘fiil’dir (edim) hem gerçekte, hem bence. Ve ben insan aklına gelebilecek bütün zamanlarda bu ‘insan’ fiilini  çekmeye çalışırım. Tabii yeni bir sözdizimi ve yeni bir dilbilgisiyle. Hem çaktırmadan yürürlüğe salınmış algı ortalamasına kesinkes karşı olarak. Evet bütün işlediğim iş bu. (…)

Ece Ayhan
Şiirin Bir Altın Çağı, 1993, YKY, s.133

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Eki
20
2010
0

Arif Damar ya da Ece Ovalı

(…)
Sığırgeçidi’nde Dolmabahçe’de sivil bir Ece Ovalı yazdı bu düzşiiri.
V. Mustafa’nın padişahlığının 10. yılında aylardan mayıstı.

Yukarıdaki dizeler Ece Ayhan’ın “Bir Askeri Şairin Ölümü!” adlı şiirinin son dizeleridir. (Bkz: Ece Ayhan,”Son Şiirler”, 1993, YKY)

***

Arif Damar vefat etmiş… Yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Yaşantımla Arif Damar’ın yaşantısına ilişkin bazı kesişimleri madde madde açıklamakta fayda var;

2001-2002; Arif Damar’ın oğlu Nice Damar’ın yaptığı bazı şiir çevirilerini Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi‘nin çeşitli sayılarında yayımladık.
2003 Yazı; Kadıköy’de, Yazı Kitabevi-Cafe’de Arif Damar’la tanıştım. Cafe’de yer alan tüm masaları dolaşıp herkese istiridye kabuğu hediye ediyordu.
2004 Kışı; Arif Damar, Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi’nin 10. sayısında Oruç Aruoba’nın “Geç Çıtırtılar” adlı şiirini görmüş ve şiirde yer alan “Pembe parmaklı Tan” dizesi ilgisini çekmiş. Böylelikle Arif Damar, Şubat 2004’te, Cumhuriyet Gazetesi’nde kendisine ayrılan “Ayın Şiiri” bölümünde Aruoba’nın söz konusu şiirini alıntıladı. Ayrıca, Aruoba’yla bu şiir üzerine “söyleşmek” istediğini de belirtti.
2004 İlkbaharı; Gene Yazı Kitabevi-Cafe’de karşılaştık. Bana kendi elyazısıyla bir şiirini, daha doğrusu farklı şiirlerinden alıntılağını düşündüğüm çeşitli bölümleri bir kâğıda yazıp hediye etti. (Söz konusu bölümler, Damar’ın kendi el yazısıyla aşağıda yer almaktadır.) Aynı gün Ece Ayhan’dan da konuştuk. Damar, Ece Ayhan’ın annesini yakından tanıdığını ifade etti.
2008 Kışı; Kadıköy’de “Son Gemi” adlı meyhanede Arif Damar’ı son kez gördüm. Köşe masalardan birinde tek başına oturuyordu. Mutsuzdu. Yan gözle bana baktı. Tanıdı mı tanımadı mı, bilinmez…

Zy

Zafer Yalçınpınar Koleksiyonu’ndan…

Eki
20
2010
0

Şiir: Pekiştirmeler (Zafer Yalçınpınar)

(…)
sonra
ağırlaşıyor ağırlığıyla ağır
__________________gündüz
motorları ve direksiyonlarıyla
kendilerini işe sürüyorlar
hizmet ile emek karıştırılıyor
____________________birbirine
bir hiç için
binlerce olta uzanıyor denizin dibine
(…)

Zafer Yalçınpınar
20 Ekim 2010

Hamiş: Şiirin tam metnine https://zaferyalcinpinar.com/s86.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
20
2010
0

fmag: içerik platformu

Muhteviyat, altZine, Futuristika! ve GriZine kolektif atölye çalışmaları 23 Ekim, 06 Kasım, 27 Kasım ve 07 Aralık tarihlerinde DEPO’da gerçekleşiyor.

Türkiyeʼnin genç dijital bağımsız yayınlarından GriZine, altZine, Futuristika! ve Muhteviyat’tan oluşan fmag: içerik platformu, Aralık ayındaki GriZine 1. yaş etkinliklerinin ilk ayağını gerçekleştiriyor. fmag: içerik platformu, DEPO’da atölye çalışmaları ile yer alacak.

Atölye çalışmalarının ayrıntılı programına https://www.grizine.com/fmag/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com