Nis
06
2012
0

“Ve görkemli bir ürperti kapsadı / sesimizin mirasını” (Feyyaz Kayacan)

Biz bu gece burda toplaştık
Unutulmaz dudaklarımız vardı
Gözlerimiz limanlarla dolup taşıyordu
Ve sonra gemiler girdi gözümüze
Ve sonra dudaklar kırlangıç oldu
Ve bir baktık ki bir sonuç olmuştu güneş
Bize bakan kanımıza bitişik
Bütün odalarda ve kirpiklerde

Ve görkemli bir ürperti kapsadı
Sesimizin mirasını

Feyyaz Kayacan
4/7/86

 Hatay (Meyhanesi) Defterleri’nden…

Hamişler:
Bkz: https://evvel.org/hatay-meyhanesi-defterlerinde-feyyaz-kayacan
Bkz: https://evvel.org/?s=feyyaz+kayacan

Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Nis
05
2012
0

Hatay (Meyhanesi) Defterleri’nde; “Feyyaz Kayacan”

Hatay Meyhanesi Defterleri, Ümit Bayazoğlu’nun -ki sıkı bir E V V E L fanzin dostudur- editörlüğünde 2003 yılında YKY’den yayımlanmış ve şu an baskısı tükenmiş… 80’li yıllarda Kadıköy-Bostancı’daki Hatay Meyhanesi’ne takılan -başta Cemal Süreya olmak üzere- çeşitli şair, yazar, ressam ve gazetecilerin ortaklaşa tuttuğu bu “meyhane” defterlerinin, dönemin aurasını ve Kadıköy taifesinin imgeselliğini anlamak açısından eşsiz bir efemera kaynağı olduğunu bilen, biliyor; gören görüyor.

Geçenlerde, Soyut Sahaf’ta, “Hatay (Meyhanesi) Defterleri”nin çok ilginç bir özgün baskısına rastladım. Tamamı kuşe kâğıda fotokopi yoluyla basılmış ve beyaz karton kapağıyla ciltlenmiş bu nüshanın 80’lerin sonuna doğru Hatay Meyhanesi dostlarına dağıtılmak üzere, gene Hatay Meyhanesi’nin kendi imkânlarıyla (meyhanenin müşterilerinin desteğiyle) basıldığı anlaşılıyor. (Nüshanın kapağını Semih Poroy çizmiş, dizgisini ve özgün baskısını da Umut Kudat gerçekleştirmiş. Kapaktaki “BİR” ibaresi başka bir cildin daha geleceğini anlatmaya çalışıyor. Bu baskı ile YKY’den yayımlanan kitabı henüz karşılaştırmadım; YKY baskısının kapsamına her şey alınmış mıdır, bilmiyorum. Zaten, konumuz da tamamen “Hatay (Meyhanesi) Defterleri” değil…)

Konumuz, 5 Nisan 1993 tarihinde vafat eden Feyyaz Kayacan’ın birçok etkileyici el yazısı notuyla, dizeleriyle ve görkemli imgelemiyle Hatay (Meyhanesi) Defterleri’nde tekrar karşılaşmamdır: “Feyyaz Kayacan…”  Daha önce Feyyaz Kayacan’a ilişkin olarak Evvel Fanzin kapsamında bazı şeyler paylaşmıştık (Bkz: https://evvel.org/?s=feyyaz+kayacan), ancak Feyyaz Kayacan’ın yaşamına ayrıntısıyla yönelmemiştik.  Şimdi -geç olmadan- odaklanalım:

“Feyyaz Kayacan, 19 Aralık 1919 yılında İstanbul’da büyük bir evde dünyaya gelir. Baba tarafından soylu bir Osmanlı ailesine mensup olan yazarın Büyük babası Reşat Bey, Londra’da Namık Kemal’le Ziya Paşa’nın çıkardığı Hürriyet gazetesini yönetmiş bir şahsiyet, amcası ise Washington’da ilk Osmanlı elçisi olarak görev yapmış bir kişidir. Liseyi İstanbul’da Saint Joseph’te tamamlayan Kayacan, Paris’te École Libre des Sciences Üniversitesi’nde bir yıl kadar siyasal bilgiler, oradan da İngiltere’ye giderek Durham Üniversitesi’nde de iktisat okur. Bu arada Fransızca “Gestes â la Mer” adlı da şiir kitabı yayımlanır. Londra’da gerçeküstücü topluma katılmış, Paris’te de André Breton’la tanışır. Fransızca bir dergide gerçeküstücü akımın özelliğini gösteren şiirleri yayımlanır. İngiltere’de okurken Fransızca yazan bir şair olarak, Türk Şair ve yazarlarını keşfetmesiyle Türkçe yazmaya başlar. Avrupalı yazarlardan James Joyce, Dylan Thomas ve W. Faulkner’den, Türk yazarlardan da Sait Faik Abasıyanık’tan etkilenir. 1950’li yıllarda öykü ve şiirlerini Türkçe yazarak, bunları Türkiye’de Yeditepe, Yenilik ve Türk Dili dergilerinde yayımlatır. Uzun yıllar BBC Türkçe Yayınlar Servisi’nde çalışan yazar, buradan emekli olur ve emekli olduktan sonra da Londra’ya yerleşir. İki kez evlenir ve altı çocuk sahibi olur.

Edebî macerası Şiirle başlayan Feyyaz Kayacan, üç dilde şiir yazan bir şairdir. İlk iki şiir kitabını Fransızca Les Gammes İnsollites-Poemes suivis de Destruction (1935) ve Géstes á la Mer (1943) adıyla çıkarır. Şair ilk şiir kitabı çıktığında bir lise öğrencisidir ve kitapta Feyyaz Fergar adını kullanır. Türkçe Şiirlerini Kaşık Havası (1976) ve Benim Örümceğim Başka (1982) adıyla, son olarak da İngilizce Şiirlerini A Talent for Shrouds (1991) adıyla yayımlar. Onun asıl ünü, birçok yeniliği içinde barındıran öyküleriyle olur. 1950 kuşağı içinde yetkin bir isim olan yazarın Şişedeki Adam (1957), Sığınak Hikâyeleri (1962), Cehennemde Bir Yusuf (1964), Gibiciler (1967), Hiçoğlunun Serüvenleri (1969) ve Bir Deli Değilin Defterleri (1987) adlı öykü kitapları bulunmaktadır. Sığınak Hikâyeleri 1963 yılında TDK Hikâye Ödülü’nü alır. Öykülerinin tamamı, yazarın ölümünden sonra Bütün Öyküler adıyla 1993’te, dört oyununu topladığı Mutlu Azınlık 1968’de, öykü anlayışının hem tematik hem de teknik olarak bir devamı olan tek romanı Çocuktaki Bahçe 1982’de ve Türk Şiirini kapsamlı olarak ele alan Modern Turkish Poetry adlı antolojisi de 1992 yılında yayımlanır. Feyyaz Kayacan, edebiyat dünyasında öncelikli olarak öyküleriyle yer edinmiş bir yazardır. 1950’li yıllardan itibaren yazdığı öykülerinde, gerek dildeki yeniliği gerek modern insanın sorunlarına dikkat çekmesi bakımından modernist ve postmodernist bir eğilim göze çarpar. Gerçeküstücü ve varoluş akımlarına bağlı olarak sıkıntı, bunalım, hiçlik, kuşatılmışlık, özgürlük ve umut onun öykülerindeki başlıca temaları oluşturur.“ (Doç. Dr. Nilüfer İlhan, “Feyyaz Kayacan’ın Çocuktaki Bahçe Romanında Ev Ve Sokak Karşıtlığı Ya Da İçerdekiler Ve Dışardakiler”,  Turkish Studies, Sayı: 6/3 Yaz 2011, s. 903-928)

E V V E L fanzin olarak ikide bir “imgelemin özgürleşmesi” kavramından bahsediyoruz  ya, işte — Feyyaz Kayacan (tıpkı Sait Faik, Vüs’at O. Bener ve Bilge Karasu gibi) bu yolda en büyük ve en sağlam adımları atmış zirve isimlerden biridir, diyebiliriz. Sonuçta, Hatay (Meyhanesi) Defterleri’nin bu ilginç nüshasında bulduğum Feyyaz Kayacan betiklerine https://zaferyalcinpinar.com/hataymeyhanesifeyyazkayacan.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Betikleri okumayı, okuyabilmeyi size bırakıyorum…

Zy

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “imzalı” ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/imzali adresinden ulaşabilirsiniz.

Nis
04
2012
0
Nis
03
2012
0

Xenia

4.
Bir ıslık çalışmıştık öbür dünya için
bir işaret, tanımak için birbirimizi.
Çalmayı deniyorum umarak
Çoktan ölmüşüz hepimiz de farkında değilmişiz.

Eugenio Montale
“Xenia”, Çev: E. Berköz, İmge Yay., 2000, s.12

Nis
03
2012
0

Nisan’da; “Nisan” Dergisi ve Yayınevi

1980 sonrası döneme ve içerdiği keşmekeşe genel olarak baktığımızda, çoğu dergi ve yayınevi oluşumunun sıkı, sağlam, derli toplu, ne yaptığını, ne istediğini bilen -yani “sahici”- bir tavırla yola çıktığını söyleyemeyiz. Bu dönemde, uzgörüleri ve özgörüleri doğrultusundaki bir devinimle geleceğe uzanan yayınevi sayısı bir elimin parmaklarının sayısını geçmez. 80’li yıllarda gündemin başköşesine ithal edilen kalkınma ya da endüstrileşme retoriğinin “çözüm” gibi uygulanan neo-liberal hileleri, kültürel yaşamda -telafisi mümkün görünmeyen- bir “bağlamlar kopukluğu”nu (içerik-biçem dengesizliğini) her yere yaymıştır. Yatırım, büyüme, satış ve girişimcilik gibi kavramların yönettiği “Pazar/sürüm hedefleri” hemen hemen tüm yayınevlerinin varoluşunu etkilemiştir: Neo-kapitalizmin tüm fırsatları, tüm editörlerin ve imtiyaz sahiplerinin önündedir artık… Üretilen sahte ihtiyaçlar (altın suyuyla boyanarak abartılmış, göz kamaştırmış küçük farklar) tüketimin “karaktersizleşmesini”, nihayetinde de reklamcılığın yaygınlaştırdığı kültürel emperyalizmin “baskınlaşmasını” gerçekleşmiştir. Sonuçta, edebiyat-sanat heveskârları ve her türden okuyucunun kafasının “bütünüyle” karışması, bilişsel olarak “anlam arayışlar”ın sıfırlanması da bu “yapıcı yıkıcılık” dönemine denk gelir…

Yukarıda bahsettiğim 1980 sonrası oluşan keşmekeş atmosfere kendisini bırakmayıp, açtığı “niche” alanda kültürel yaşamını sürdürebilen “Nisan” Dergisi ile yayınevini son derece “sıkı, sağlam ve sahici” buluyorum.*

2010 yılının Nisan ayından bu yana, efsanevi Nisan Dergisi ve yayınevinin kitaplarında yer alan birçok metni/odağı (özellikle sinema, felsefe ve caz müziği üzerine) EVV3L ilgileri kapsamında paylaşıyoruz. (Bu ilgilere https://evvel.org/ilgi/nisan-dergisi adresinden ulaşabilirsiniz.)

2012’nin Nisan ayına geldiğimizde ise “Nisan” Yayınevi’nin yayımladığı eserlerden bazılarının kapak görüntülerinden oluşan bir görsel derlemeyi paylaşmak, EVV3L ile takipçileri açısından zamanında bir atraksiyon olacaktır. Derlemeye https://zaferyalcinpinar.com/nisankapaklari.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Sahicilikle
Z. Yalçınpınar
1 Nisan 2012

* Nisan Dergisi’nin “yalnız” kalmadığını da ifade etmekte fayda var… 80’li yıllarda oluşmuş, içerik-biçim dengesini, özgörüsünü ve uzgörüsünü yitirmemiş, savunduğu bağlamlar, yayımladığı kitaplar, çeviriler ve yazar-editör kadrosu açısından geleceğe uzanan (geleceği mümkün kılan) başka yayınevleri ile dergiler de var(dı) elbet; “Ada” Yayınları, “Hil” Yayın, “İyi Şeyler” Yayıncılık, “Tan” Yayınları, “Beyaz” Dergisi, “Sokak” Dergisi böylesine “sahici” oluşumlardır. 2010’ları düşündüğümüzde ise şu yayınevlerini benzer bir varoluş içerisinde görüyorum; “6:45”, “Norgunk”, “MonoKL”…

Nis
02
2012
0

exdergi 6

exdergi
yolunu
yürüyor
insanca.

6. sayı…
Bkz: https://exdergi.com/nesriyat/exdergi-6/

Nis
01
2012
0

Suçlamalar, beyaz atletler filan…

Bugünlerde yaşanan “zulüm/melanet ortamı”nı anlamak için “Papazın Çayırı”nda yer alan şu iki yazıyı okumakta fayda var:

Linç Kültürü ve Beyaz Atlet:
Bkz: https://papazincayiri.blogspot.com/2012/04/linc-kulturu-ve-beyaz-atlet.html

Şike, Ergenekon, Darbe, Challenger’ın Patlaması Hepsi Aziz Yıldırım’ın Suçu!
Bkz: https://papazincayiri.blogspot.com/2012/04/sike-ergenekon-darbe-challengern.html

Nis
01
2012
0

Karaköy’ün Balıkçıları

Karaköy’de vapur satıyor balıkçılar
iskeleden balıklara biniyor yolcular

Anonim

Mar
31
2012
0

…açmıyor bizi

HİÇBİR şey hiçbir şey
açmıyor  bizi
gitmek bile
(…)

Ece Ayhan Çağlar, 1956

Bkz: TAKMA GÖZ

Hamiş: “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan Web Sitesi’ne https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
30
2012
0

“Bu Davanın Şikeyle Alakası Yok!”

“Bu davanın şikeyle alakası yok!”

Bkz: https://www.fenerbahce.org/icerik/haber/28580/

*

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan Fenerbahçe Spor Kulübü ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
30
2012
0

Sahte

(…)
İyi bir kadın işçi, iğ ile dakikada ancak beş ilmik atar, oysa kimi dönüşümlü dokuma tezgâhları aynı zaman içinde 30 bin ilmik atıyorlar. Buna göre, makinedeki her dakika, kadın işçinin 100 saat çalışmasına eşittir; ya da, makine her dakikada kadın işçiye on günlük bir dinlenme zamanı sağlamaktadır. Dokuma sanayisi için geçerli olan, modern mekanikle yenilenen tüm sanayiler için de az-çok doğrudur.
Ama ne görüyoruz?
Makine geliştikçe ve insan çalışmasını durmadan artan bir hız ve kesinlikle yendikçe, işçi, dinlenme süresini aynı oranda uzatacak yerde, makineyle yarışırcasına çabasını iki kat arttırıyor. Saçma ve öldürücü bir yarışma bu! İnsan ve makine yarışmasının alabildiğine serbest kalması için, işçiler, zanaatçıların çalışmasını sınırlayan eski loncaların akla uygun yasalarını ve tatil günlerini ortadan kaldırmışlardı.
(…)
Üretici sınıfın kendini adadığı perhiz rejimi, hababam ürettiği ürünler, burjuvaları aşırı ölçüde tüketmek zorunda bırakıyor.
İşçilerin, kendini öldürücesine çalışma ve yokluk içinde sürünerek yaşama gibi çılgınlığı karşısında, kapitalizmin büyük sorunu üretici bulmak ve onların gücünü iki katına çıkarmak değil, tüketici bulmak, isteklerini kamçılamak ve onlarda sahte gereksinimler yaratmaktır artık.
(…)

Paul Lafargue
“Tembellik Hakkı”, Çev: Vedat Günyol, Telos Yay., 7. Baskı, ss. 37-44

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Mar
29
2012
0

“Meydansız” ve “Kelimenin Yüzü”; isteyene…

“Kelimenin Yüzü”, Kasım 2007’de kitaplaştı. “Meydansız” ise Şubat 2009’da Taş Uçak Şiir Sergisi‘yle birlikte sınırlı sayıda basıldı. Çekirdek Sanat Yayınları taifesinden -sağolsun- Tuncay Takmaz, elinde kalan -dağıtımdan çıkan- bu kitaplarımdan bana göndermiş.  “Bunca mükerrer kitabı ne yapacağım?” diye düşündüm birkaç gün… Tabiî ki “insan”lara ulaştıracağım:-başka ne olabilirdi ki zaten…

İsteyenlere ücretsiz olarak, her daim,  “Kelimenin Yüzü” ve “Meydansız” adlı şiir kitaplarımdan “karşı ödemeli kargo”yla gönderebilirim. İsteyenler, bana e-postayla ulaşabilirler…

Sahicilikle
Zy

Mar
28
2012
0

Çekişme Diyarında… (Juan Goytisolo)

(…)Edebiyatın lütfu tesadüfi ve incelikli bir meseledir ve genellikle tanınmışlığın peşinde koşanlardan uzaklaşıp onları bir kenarda bırakarak alır öcünü: Yayın dünyasındaki ayrıcalıklı gözetleme yerinden yıllar yılı sayısız edebi ve ahlaki çoraklaşmaya tanıklık etmiştin: Yazarın, varlığın en derin özüne sadakatsizlik yapması, kendi kendini meşhur etmesi neticede hiç farkına varmadan bir zamanlar sahip olduğu saf ve dokunulmamış erdemlerinin kaybolup gitmesiyle sonlanır. (…)
Bir yazara yöneltilen saldırılar, sıklıkla onun var olduğuna delalettir; okur-eleştirmenin ahlaki ya da estetik gelenekleri yaralanmış ve bu onun tepkisine yol açmıştır: Kısacası, onunla canlı bir ilişkiye girmiştir: Sen kendi açından onları genellikle yüceltme olarak alırsın ve neyse ki kabadayılar da yok değildir: Yenilikçi eser, kuvveti ve yeniliğiyle kendini tehdit altında ya da saldırıya uğramış sayanların savunma amaçlı yanıtını harekete geçirir: Bu ta Gongora’nın zamanından beri geçerlidir.(…)
Zorlu bir insani ve edebi ideal olarak önüne Genet’nin melamilik ahlakını koymak: (…) istihzaları, dedikoducu iğnelemeleri istifini bozmadan kabullenmek: Konformizm temelinde bir davranış tarzının ya da resmi erdemliliğin getirdiği itibardan feragat etmek: Tam aksine gizli meziyetleri sağlam devam ettirebilmek için aşağılanmanın ardına saklanmak,(…) avantajları ve şan şöhreti, vicdanın sesini dinleyerek bir öz inanca feda etmek. Netice itibarıyla bir yüceltilme ya da müritler olmaksızın, arılığın kusursuzlaştırılması ve daha da damıtılmasıyla bir hayat sürmek.

Juan Goytisolo
Çekişme Diyarında, Çev. Saliha Nilüfer, YKY, 2011, ss. 85,97,115

Mar
27
2012
0

Gelişine…

Gelişine

1/
“daha önce nasıldım kimbilir?” dedi
bir bulut
sonra sakinleşti

2/
karşı bahçedeki erik ağacı
beyazdan beyaza
patladı

3/
“dinlenmemiz gerekirdi” dedi
geçici yağmurların
gelişi

4/
tıklım tıklım bir tren
boşlukdoluboşlukla
gelip giden

5/
daha fazla içiyor bir çalgıcı
farklı söylüyor şarkısını
ve meyhaneci dışarıya atıyor

masalarını

6/
şimdi çiçekler daha rahat
mahalleden bir çingene
tezgâhın altında bıçağını biliyor
ve geziniyor içkilerde

gelişine

Z. Yalçınpınar
“Meydansız”, Çekirdek Sanat Yay., 2009, s. 49

 

(…)
kısalıyor bitişik karanlığı tüm imzaların
zamanda
zamanla
ağrısızlık yaprakların çizgisine yükleniyor:

tüm sırları suların, böceklerin, kuşların
ve toprağın

yavaş
yavaşça
uzanıyor
dallara
zamanla:

“çiçeklerim beni yordu” diyor sarmaşık

Z. Yalçınpınar
“Mosmor Salkım” adlı şiirden…
Kirpi Şiir” Dergisi, Sayı:2, 2009

Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com/siir.html

Mar
26
2012
0

“Pusuya Düşürülen Şair…” APOLLINAIRE

“o dönemde, her gün şiir ödülleri dağıtılıyordu.. bu amaçla binlerce dernek kurulmuştu ve bunların bolluk içinde yaşayan üyeleri, belirli tarihlerde şairlere de ihsanlarda bulunuyorlardı.. fakat bütün dünyanın en büyük dernekleri, şirketleri, idare konseyleri, akademileri, komiteleri, jürileri vs, vs asıl büyük ödüllerini her yıl 26 ocak tarihinde veriyordu.. o gün, toplam değeri 50.0003.225,75 frank eden 8019 şiir ödülü veriliyordu..”

Bkz: https://www.aylakadamiz.com/archives/9078

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Mar
26
2012
0

Bu Sevda Bitmez: “Avrupa’nın Yeni Şampiyonu; Fenerbahçe!”

CEV Kadınlar Avrupa Şampiyonlar Ligi Final maçında Fransa’nın RC Cannes ekibi ile karşılaşan Fenerbahçe Universal Bayan Voleybol Takımımız, güçlü rakibini 3-0 mağlup ederek, Avrupa Şampiyonu oldu.

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen “Dörtlü Final”de, dün Rus ekibi Dinamo Kazan’ı 3-1 mağlup ederek finale yükselme başarısı gösteren Sarı Melekler, finalde ise RC Cannes’i 3-0’la rahat geçti. Sarı Meleklerimiz daha önce ikincilik ve üçüncülük elde ettiği Kadınlar Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde, Türkiye’ye bu kez şampiyonluk getirdi. Azerbaycan’da Cannes’ı 3-0’la geçen Dünya Şampiyonu Takımımız dev kupayı müzemize taşıdı. Takımımız bu galibiyetle tarihinde bir ilki gerçekleştirdi ve Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olma başarısını gösterdi. (…)

Bkz: https://fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=28504

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Fenerbahçe Spor Kulübü” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/kara-deryalarda-bir-fenersin adresinden ulaşabilirsiniz.

Mar
22
2012
0

“…tam anlamıyla bir hayalet haline gelirim.” (Roland Barthes)

(…) Doğası gereği Fotoğraf’ta -kolaylık olması bakımından şimdilik yalnızca olumsalın yorulmak bilmez tekrarı anlamına gelen bu tümeli kabul ediverelim:- “totolojik” bir şey vardır: şuradaki pipo, her zaman ve inatla bir pipodur. Her zaman göndergesini yanında taşır gibidir Fotoğraf. (…) Bilimle öznellik arasındaki bu (sonuçta) konvansiyonel tartışmada şu ilginç düşünceye yaklaşıyordum: Neden bir biçimde, her nesne için yeni bir bilim olmasın? Bir mathesis singularis (ama artık universalis değil)? Böylece, kendimi bütün Fotoğraf’ın aracısı saymaya karar vermiştim. Birkaç kişisel dürtüden başlayarak, temel olan özelliği, yani onsuz Fotoğraf’ın bir hiç olacağı tümeli formülleştirmeye çalışacaktım. (…)
(…) Fotoğraf özneyi nesne, hatta bir müze nesnesi haline dönüştürmüştür. İlk portreleri çekmek için (1840’larda) öznenin uzun süre poz vermesi gerekiyordu: Nesne olabilmek, bir ameliyattaki kadar acı çekmek demekti; derken bir cihaz, merceğe görünmeyen ve hareketsizliğe geçişte bedene destek verip onu yerinde tutan protez bulunmuştu: Aslında bu baş dayanağı az sonra olacağım heykelin kaidesi, hayali özümün korsesiydi.
Portre fotoğrafı kapalı bir kuvvetler alanıdır. Burada dört görüntü repertuvarı kesişir, birbirine karşı koyar, birbirini çarpıtır. Mercek önündeki ben, aynı anda: olduğunu sandığım, başkalarının olduğumu sanmalarını istediğim, fotoğrafçının olduğumu sandığı ve fotoğrafçının sanatını göstermek için kullandığıyımdır. Bir başka deyişle acayip bir eylem: durmadan kendime öykünürüm ve bu yüzden her fotoğrafım çekildiğinde (ya da buna izin verdiğimde) bir yanlış olma, bazen de (karabasanlardakiyle karşılaştırılabilecek) bir sahtekârlık duygusunun acısını çekerim. Görüntü repertuvarı bakımından (benim kastettiğim) Fotoğraf, doğruyu söylemek gerekirse, benim ne özne, ne nesne, ama bir nesneye dönüştüğünü hisseden özne olduğum o gizli anı temsil eder: o anda ölümün (arada kalan olayın) bir mikro çeşidini yaşarım; tam anlamıyla bir hayalet haline gelirim. (…)

Roland Barthes
“Camera Lucida”, Çev: Reha Akçakaya, 6:45 Yay., 5.Baskı, 2011, ss. 17-26

Mar
20
2012
0

Ece Ayhan Karikatürü (Mümtaz Arıkan)

4 Ekim 1987 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan Ece Ayhan karikatürü. Mümtaz Arıkan çizmiş…

4 Ekim 1987 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
Ece Ayhan’ın Ressam Komet’le gerçekleştirdiği söyleşinin kupürü…

Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Ece Ayhan” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/ece-ayhan adresinden ulaşabilirsiniz.

Ayrıca bkz: https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html

Mar
20
2012
0

Kitap: “Bulunmuş Çeviriler” (Can Alkor)

Mart 2012, Norgunk Yay.
Çeviren ve Derleyen: Can Alkor

Gottfried Benn, Eugenio Montale, St. John Perse, Ezra Pound,
Georg Trakl, Amanda Aizpuriete, Gunar Ekelöf, Fernando Pessoa,
Gonzalo Rojas, Olga Sedakova’dan şiirler…

Bkz: https://www.pandora.com.tr/urun/bulunmus-ceviriler/254326

Mar
19
2012
0

Opera Afişleri Sergisi (17 Mart – 21 Nisan 2012)

Bazı özel nedenlerden dolayı, ilkece, Süreyya Sineması’nı da Süreyya Operası’nı da o binanın tarihini de pek sevmem. Ancak, efemera koleksiyonerliği ve grafik sanatı açısından bugünlerde Süreyya Operası’nda icra edilen sergi önemli bir sergi… Duyuru metni aşağıdadır. (Zy)

Süreyya Operası’nda 17 Mart -21 Nisan tarihleri arasında sürecek olan Opera Afişleri Sergisi ile 1941-2011 tarihleri arasında Türkiye de oynanan opera eserlerinin afişleri ilk kez sergileniyor. Opera Afişleri Sergisi’ni Süreyya Operası Genel Sanat Yönetmeni Murat Katoğlu ile Aslı Ayhan ve Gizem Tüzün tasarlayıp hazırladı. 1941 yılında ilk temsilini veren Türk Opera Topluluğu’nun 70 yıllık repertuvarını ilk kez bir araya getirerek, gün yüzüne çıkartacak olan sergi, İstanbul’da sergilendikten sonra başka şehirleri de dolaşacak.

Bkz: https://www.grafikhaber.net/grafik-tasarim-haberleri/sureyya-operasinda-opera-afisleri-sergisi.html

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com