(…)
Nüfusun çoğunluğu açısından ekonomik bir özneye dönüşme (“insan sermayesi”, “kişisel girişimci”), sanki bütün bunlar bir şirketin nihai kâr-zarar hanesinin bir parçasıymışçasına, maaş ve gelirlerdeki azalma, iş güvencesizliği, işsizlik ve yoksulluğu yönetme talebinden öte bir şey değildir. Ve kapitalizm, tekrarlanan “finansal” bozgunların yarattığı krize daha da battıkça, giderek artan oranda bilgi ve veri toplumu ile görkemli özneleştirmelerine (bilişsel işçiler, simge manipülatörleri, mücadeleci yaratıcılar ve kazananlar) dair retoriğini terk etmektedir. Kriz, borcu ve boyun eğdirme kiplerini, yani borçlu insanı öne çıkarır.
Kredi ve finans aracılığıyla herkesin zenginleşeceğine dair vaatler bir kez çökünce, geriye kalan tek politika sadece kreditörlerin, yani sermaye “varlıklarının” sahiplerinin korunması olur. Özel mülkün merkezîliğini onaylamak adına, “üretim” ve “öznellik üretimi” arasındaki bağlantı, borç ve borçlu insan temelinde oluşturulur. Borç ekonomilerinde, sermaye her zaman bir özneleştirme noktası işlevi görür; ancak bu, yalnızca bazılarını “kapitalistler”, ötekileri “işçiler” olarak değil, aynı zamanda “kredi verenler” ve “borçlular” olarak imlemek amacıyla yapılır. Borçlu insanın negatif bir özneleşme süreci tecrübe ettiği açıktır; borçlu insan -sürekli peşlerinde koşulsa da- bilgi, etkinlik ve hareketlilik akışlarının, salt baskıcı ve geriye giden bir özneleştirmeye vardığı bir durumun semptomudur. Bu artık bir yenilikçilik, yaratıcılık, bilgi veya kültür meselesi değil, vergi vermeyi reddederek “refah devleti”nin faydalarından cömertçe beslenen sermaye sahiplerinin toplumun diğer kesimlerinden “ayrılması” meselesidir. Bunun sonucunda, üretim kavramının çok net olmasından, “finansal krizin” sırf ekonomik bir kriz değil; aynı zamanda her bireyi bir iş sahibi, bir işletme, bir hissedara dönüştürmeyi arzulayan ve ABD’de ipotek teminatlı menkul kıymetlerin çöküşüyle mutlak bir başarısızlığa uğrayan neoliberal yönetişimin bir krizi olduğu sonucu çıkarılabilir. Ekonomik başarısızlık ile iş sahibi, hissedar ve girişimcinin öznel imgelerinin üretimindeki başarısızlık arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bu başarısızlıkların kökeni, neoliberal öznel imgelerin iki katmanlı reddinden kaynaklanır: “insan sermayesi”ne dönüşmenin reddi ve krizle birlikte “borçlu insan”a dönüşmenin reddi.
(…)
Maurizio Lazzarato
“Mevcut Krizde İtaatsizlik ve Politik Özneleştirme”
Çev: Nâzım Hikmet Richard Dikbaş
İşbu yazının tam metnine https://saltprogramlar.blogspot.com.tr/2014/06/mevcut-krizde-itaatsizlik-ve-politik.html adresinden ulaşabilirsiniz.