Eyl
12
2017
--

Edebiyat İktidarı’nın Son 10-15 Yılına Dair Üç Sahici İnceleme

Nihat Genç ile Ahmet Yıldız tarafından kaleme alınan ve geçtiğimiz günlerde yayımlanan aşağıdaki üç önemli yazıyı mutlaka okumanız gerekiyor… Bu yazılarda son 10-15 yıldır hükümdarlık süren edebiyat-kültür-sanat iktidarı/oligarşisi ayrıntılarıyla anlatılıyor. Bu yazılarda anlatılanların hepsi de doğru analizlerdir ve gerçektir. Bu yazılarda anlatılanlar dağlar kadar açık ve görünür gerçeklerdir. Keşke böyle olmasaydı, çok üzülüyorum, ama aşağıdaki yazılarda anlatılan kişilerin, olayların, kuruluşların ve benim “yeni sinsiyet” olarak tanımladığım tipolojinin kültür-sanat ile düşünce alanına taşıdığı şeytansı kötülük kodları gerçektir! Bu üç önemli incelemeyi mutlaka okumanız gerekiyor:

1/ Nihat Genç: “Kim bu ajan edebiyatçılar!”
2/ Nihat Genç: “Tam 3 karılı edebiyat imamını yazacaktım ki…”
3/ Ahmet Yıldız: “Mühür Dergisi Söyleşisi”


Daha fazlası da şurada: https://evvel.org/evvel-fanzin-tum-edebiyat-kahyalarina-karsidir


Eyl
10
2017
--

‘Neoliberalizm’in Kötü Yolu’ (Z. Yalçınpınar)

Üvercinka Dergisi, Eylül 2017, Sayı: 35
Yazının tam metnini okumak için: https://bit.ly/kotuyol


Hamiş: Zafer Yalçınpınar‘ın tüm inceleme yazılarına https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
08
2017
--

“Kültür-Sanat Dergiciliği’nin Hızlı Tüketim Pazarı’na Dair Kısa ve Zorunlu Bir Bakış” (Zafer Yalçınpınar)

Emrah Serbes ile Enver Aysever arasında edebiyat ve kültür-sanat dergiciliği söylemleri üzerinden yaşanan son tartışmaları/rezaleti gördüğümde, 2011 sonrası zuhur eden ‘Ot’, ‘Kafa’ ve benzeri popülist yayınlar hakkında iki çift laf etmek, bununla birlikte kültür-sanat dergiciliği alanındaki kapitalist vahşete nasıl maruz kaldığımızı irdelemek zorunluluğu doğdu.

Her şeyden önce, söz konusu ‘Ot’, ‘Kafa’ ve benzeri yayınların konumlandırıldıkları alanı iktisadi/ticari açıdan doğru tanımlamak gerekiyor. Bu oluşumların fikir babası, 90’ların ortasından 2000’lerin ortasına kadar etkili olan ‘Öküz’ dergisi (ve sonrasında da) ‘Hayvan’ dergisidir. Bu iki dergi, o dönemlerdeki mizah/karikatür dergiciliğinin uzantısı olarak var olmuşlardır. Öküz dergisi, Leman dergisiyle aynı ekip tarafından çıkarılan, aynı grafik ve mizanpaj formatını uygulayan, aynı kâğıt kalitesinde üretilen, aynı dağıtım ağını kullanan ve tabiî ki %80-%90 oranında aynı okuyucu kitlesine hitap eden, bütün bu nedenlerle de üretimsel sabit maliyetler açısından tüm birim maliyetlerini düşürerek kârlılık oranını arttıran oluşumlar olarak tasarlanmışlardır: Bu dergiler, kültür-sanat dergiciliğinin ticarileşmesi açısından ilk endüstriyel buluşlardır, diyebiliriz. Bununla birlikte, Öküz dergisini 2011 sonrası popülist edebiyat ve kültür-sanat dergileriyle kıyasladığımızda gerek yazar kadrosu gerekse de irdelenen konular çerçevesinde çok daha cesur ve ‘gönülden güçlü’ oluşumlar olarak da düşünebiliriz. (Misal; Öküz dergisi kadrosunda Ece Ayhan’ı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı bulundurabilmiştir.)

2011 sonrasında zuhur eden popülist dergilerin girişimcileri, işbu kültür-sanat dergiciliğini tamamiyle ticari bir iş modeli olarak görmekte, müdahil oldukları (faaliyet gösterdikleri) edebiyat/kültür-sanat alanının sosyal coğrafyayı kuvvetle etkilemesini, insanların zihinselliğini değiştirmesini, düşünce ve dil dünyasının biçimlenişini filan umursamamaktadır. Maruz kaldığımız en olumsuz etki; editöryal umursamazlıktır. Popülist dergilerin mevcut paydaşları, tuhaf ön-kabuller, doğru bilinen yanlışlar ve neo-liberal çeşitlemeler sunarak çıkardıkları dergiyi ticari iş modellerinde yer alan bir “ürün” gibi tasarlamakta ve pazarlamaktadır: Yani, söz konusu dergiler doğumundan, başlangıcından itibaren popülisttir zaten… Bu yeni popülist dergilerin içeriği güçlendirmek, tarihsel-sosyal gerçekleri ortaya koymak, edebiyat dünyasını geliştirmek, değerler sisteminin ya da kültür-sanat alanının dilsel/imgesel varoluşunu yenilemek, tahayyül gücünü arttırmak gibi ulvi uğraşıları veya hedefleri yoktur. Tamamıyla girişimci psikolojisinin etkisi altında, ROI(yatırımın geri dönüş hızı) kafasıyla sağdan soldan her türlü görünür karakteri toplayarak derme-çatma değişken kapsamlar, çizimler, etiketler, kapaklar, reklamlar -dahası penye t-shirtler, damgalı kahve fincanları, posterler, kafeler- ve hatta havlular, konaklama-eğlence tesisleri ve plajlar oluşturmuşlardır.

Üzülerek söylüyorum ki bu tuhaf ticari görüntü edebiyat, kültür-sanat dergiciliğinden çok 90’lardaki “Hey Girl” ya da “Blue Jean” gibi dergilerin mizacını anımsatıyor bana… ‘Ot’, ‘Kafa’ benzeri oluşumların (mevcut yapısıyla, yazarlarıyla, yöneticileriyle ve tüm bu tuhaf girişim zihniyetiyle birlikte) FMCG (Fast-Moving Consumer Goods) pazarında satılan mallara özdeş olduğunu anlamak için daha neyin bilinmesi gerekiyor?! Süpermarket raflarında her gün gördüğünüz, kapitalizmin yaygın pazarlamacı mizacını yüklenen ve dahası çevreyi öldüren -bile isteye ‘çevreyi kirleten’ demiyorum- endüstriyel mallar yetersiz mi kaldı? O mallar yetmediyse, Elif Şafak’lar, Orhan Pamuk’lar filan var… Yoksa, onlar da mı yetmedi kapitalizmin hızlı tüketicilerinin kaprislerine? Hemen hemen her şeyden sıkılıyor olmalı ulusal ve uluslararası düşünce gezintilerini seven turistik kahkahaçiçekleri ile yeni yetmeleri!

Şunu aklınıza mıhlayın: Edebiyat ve kültür-sanat olarak tanımladığımız imgesel alan derinliği, sizin sevdiğiniz deterjan, şampuan, emülsifiye et veya kedi maması  gibi hızlı tüketim mallarının pazarlandığı süpermarketlerin sığ sularına benzemez. Bu türden bir benzeşimin tohumlarını atmaya çalışanlar ve paydaşları başarısız olmaya mahkûmdur. Çünkü edebiyat, şiir ve dil; insanlığın kalb ve vicdan yolundaki hakikat arayışıdır. Bu anlam-arayış da insanlık tarihi kadar süreğendir. Edebiyatın, felsefenin, dilbilimin, sanatın ve şiirin sıkılığı, haysiyeti ve sahiciliği, piyasa ekonomisinin 100-130 yıllık ana malcılarının ya da 30-35 yıllık hızlı tüketimsel süpermarket pazarlaması tarihinin yalanlarını ezer, geçer. Belki de, yaşadığımız coğrafyanın kadim haysiyeti, maruz kaldığımız yalanları çoktan ezip geçmiştir bile…

Sahicilikle,
Zafer Yalçınpınar
8 Eylül 2017

Ayrıca bkz: “EVV3L ve taifesi, edebiyat ve kültür-sanat kâhyalarına karşıdır!”


Hamişler:

1/ Yazının pdf dosyası biçemine https://bit.ly/FMCGdergileri adresinden ulaşabilirsiniz.
2/ Z. Yalçınpınar’ın tüm inceleme yazılarını https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden okuyabilirsiniz.

Ağu
29
2017
--

HAZIRLANIN: Edebiyata Devlet Teşviği Kıskacı ve Güdümlü Edebiyat tartışmaları yeniden başlıyor!

Hazırlanın! 2014 yılında #kimbuyazarlar sloganıyla entelektüel bir direnişe dönüşen “edebiyat eserlerine devlet teşviği” kavgası yeniden başlıyor. Kültür Servisi‘nden Aslı Uluşahin‘in haberine göre Numan Kurtulmuş yönetimindeki Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yeni bir yönetmelik yayımlanmış ve “edebiyat eserlerine” ikinci kez destek verileceği açıklanmış: https://kulturservisi.com/p/edebiyata-devlet-destegi-tartismasi-sil-bastan

Eh, vaziyet, niyet, ahval ve şerait böyle ise; biz de EVV3L ve takipçileri olarak “fon yönetimi” ile oluşturulmaya çalışılan “güdümlü edebiyat”a  karşı tekrardan sağlam bir duruş sergilemek için hazırlanıyoruz!

2014 yılındaki tüm tartışmaları https://evvel.org/gudumlu-edebiyata-hayir-demek-icin-sorunuz-kimbuyazarlar adresinden okuyabilirsiniz!

Ağu
17
2017
--

Üvercinka Dergisi’nin 34. sayısı yayımlandı…

Üvercinka Dergisi‘nin Ağustos 2017 tarihli 34. sayısı yayımlandı.

Derginin 34. sayısına ilişkin olarak ODATV kapsamında yer alan bir habere
https://odatv.com/selim-ileri-kavgasi-bitmedi-1208171200_m.html

adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Tem
31
2017
--

Oğuz Atay’a saygısızlık etmeyin!

Oğuz Atay‘ın mezar taşının bu görüntüsü çok üzücüdür! Oğuz Atay’ın ailesi mezar taşına bir şeyler yazmayı düşünmemiş, Oğuz Atay’ın kendisi böyle bir şey vasiyet etmemiş, dahası koskoca edebiyat tarihi ve aktörleri böyle bir eylem düşünmemiş… Ancak, yeniyetmelerden birkaçı kalkıp/duygusallaşıp kafasına göre (ki bence ‘lirik’ bile değil o yazılan şeyler) canının istediği gibi Oğuz Atay’ın mezar taşına yazı sıkabiliyor! Şunun anlaşılması elzemdir: ‘Oğuz Atay bir hippi ya da hipster değildi!’ Oğuz Atay’ın mezar taşına yapılan bu yazılamalar tam bir sorumsuzluk, ahlâksızlık ve dahası ‘saygısızlık’ örneğidir! Nokta.” (Zy)

Güncelleme: “30/07/17 Pazar akşam saatlerinde gerçekleştirilen ziyarette mezar taşının temizlendiği görülmüştür.”

Güncelleme: “31/07/17 Pazartesi BirGün Gazetesi Haberi: https://www.birgun.net/haber-detay/oguz-atay-in-mezari-eski-haline-getirildi-172372.html


Hamiş: 15 yıl önce kaleme aldığım ve Kuzey Yıldızı Edebiyat Dergisi’nde yayımlanan ‘Tutunamayan İnsanın İzinde Yürüyen Roman’ başlıklı inceleme yazıma https://zaferyalcinpinar.com/i2.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
14
2017
--

Anons: “34 TUNCA 18… Ticari! Bekleme yapma, sağdan devam et!”

Bugünkü yazısında Tunca Arslan, “Selim İleri” meselesi kapsamında bana giydirmeye filan çalışırken mıy mıy mıy, vıdı vıdı etmiş, kırıtmış, gevelemiş ve işi “Selim İleri çok tatlı, çok şeker bir edebiyatçı ama… Niye Selim’i sevmiyorsunuz yahu?” demeye kadar düşürmüş. Bu duruma gülsem mi, ağlasam mı bilmiyorum. Böylesi zayıf, zorlama söylemlere ve hakikati yadsımak için kullanılan ‘kendi kendini doğrulayan savcı’ tipi bilişsel uyumsuzluk yöntemlerine artık cevap verme gereğini duymuyorum.

Anons: “34 TUNCA 18… Ticari! Bekleme yapma, bekleme yapma, sağdan devam et!”

Sahicilikle,
Z. Yalçınpınar

Tem
01
2017
--

“Neoliberalizm’in Kötü Yolu”


Pierre Bourdieu’nun geçtiğimiz günlerde dilimize çevrilen “Neoliberalizm’e Karşı Ateşler” adlı kitabındaki püf noktaları kültürel sermaye kuramı kapsamında ele aldığımızda ve işbu hakikatleri David Harvey’in geniş kapsamlı iktisadi ve tarihsel tanımlamalarıyla birlikte incelediğimizde, neoliberalizmin kültür-sanat alanında yürüttüğü sinsi manevraları son derece açık bir şekilde görmek mümkündür.

Kültür-sanat alanında çağdaşlık, güncellik, evrensellik ve ulusallık gibi öz-saygı(haysiyet) kavramlarını ve öz-saygının(haysiyetin) önündeki engelleri fark etmek için, bu kavramları sinsi bir şekilde -dip dalga, dip ses, üst akıl ya da gizli el olarak- değiştirmeye çalışan neoliberal politikaların ‘girişimci tipolojisi’nden bahsetmek gerekiyor. Çünkü neoliberal odaklar, son 10 yılda, girişimcilik ve kalkınma retoriğini kullanarak, bulunduğumuz coğrafyanın siyaset söylemini, bilim ve düşünce dünyasını, yayıncılık ile gazetecilik sektörleri üzerinden algısal olarak değiştirmek için yüklü yatırımlar gerçekleştirdiler.

Tarihe baktığımızda, Şili’den günümüze, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya kadar neoliberalizmin aynı yöntemi ve söylemi kullandığını anlarız: Neoliberalizm, toplumların ve toplumsal etki alanlarının ‘özgürlük algısı’nı yönetmeye soyunmuştur. Neoliberal odaklar, yönlendirilen, sinsice biçimlendirilen toplum algısının hakikatin önünde yer almasını sağlayarak vahşi kapitalizmin piyasa, üretim ve ürün koşullarının yenilenmesini, sürdürülebilirliğini mümkün kılmaya çalışmaktadır. Üstelik bu kötücül yöntemi ‘rızanın inşası’ ile yürütmektedirler. 1980’ler sonrasında toplumun algısı pazarlama, promosyon, ödüllendirme sistematiği ve halkla ilişkiler aygıtlarıyla yönetilmiştir. 2000’ler sonrasında ise stratejik planlama, kurumsal sosyal sorumluluk ve düşünce kuruluşları aracılığıyla neoliberal yanılgının ve kötücüllüğün yaygınlaşmaya başladığını görürüz.

2002 sonrasında ülkemizde faaliyete başlayan ve sayısı 60’ı bulan stratejik düşünce kuruluşlarını (think-tank’leri) saymazsak, yayıncılık sektörü ve bu sektörün yönetsel kuruluşları (falanca birlikleri, odaları, STK’ları) neoliberal yansımaların en yaygın olduğu kültür-sanat alanıdır. Yayıncılık sektöründe niteliğin son derece azaldığını -sıfıra yakınsadığını- buna karşın niceliğin 20-30 misli arttığını görüyoruz. Bugün yayınevleri ve kitaplar sayısal olarak kitap fuarlarına sığmayacak kadar fazlalaştı. Popüler dergiler ve süreli yayınlar gazete bayilerine, raflara, kitabevlerine sığmıyor. Her hafta, her gazetenin kitap eki sayfalar dolusu kitap tanıtımında bulunuyor. Neoliberal kesime baktığımızda; mikrofon arkasından ve kamera önünden poz kesmeyen, ödülsüz, parasal desteksiz, devlet yardımından mahrum, şilt ve plaketlerle onurlandırılmamış yazar-şair kalmadı neredeyse! Peki, sonuç? Bu arz fazlası nelere neden oldu? Söz konusu niceliksel artışa rağmen ülkemizin fikir, kültür ve sanat atmosferinin özgürleştiğini veya geliştiğini söyleyemeyiz. Aksine, kültür-sanat atmosferi ‘kurşun gibi ağır’ ve ‘boğucu’ bir gericilik ile dinsel istismar ablukasının içine düşmüştür. Mevcut çelişkili durum, uzmanlığın ve liyakatin olmadığı sahte hastaneler, sahte ar-ge merkezleri, sahte fabrikalar ve çakma üniversiteler gibi ‘içi boş’ bir görüntü vermektedir. Kültür-sanat alanındaki nitelik eksikliğinin nedeni; birikimle, araştırmayla, gayretle, emekle ve sabırla elde edilmemiş kazançlardır. Amaçsızlık, bağlamsızlık, yanılgı ve kapitalist heves dolu girişim psikolojisiyle güdülenen kalkınma retoriği, kültür-sanat alanının niteliksel değerini ablukaya almıştır. Yayıncılık alanındaki niceliksel artışın nedeni; kifayetsiz ve liyakatsiz muhterislerin (ki neoliberal odaklar bu tipolojiyi ‘kullanışlı ahmak’ olarak tanımlar) karanlık, sinsi ve ‘gizli el’lerle yurtsever, çağdaş ve evrensel değerleri yıkmak için ‘işgal/vurgun işbirliği’ sağlamasındandır. Bu olumsuz/kavuşmaz şartlar altında yurtsever, çağdaş ve ilerici insanların kültür-sanat alanında neoliberalizm tarafından peydahlanan nev-i zuhûr kuşağa dikkat etmesi, bu karanlık ve yıkıcı kesimle hiçbir konuda işbirliği içine girmemesi, sahte girişimcilere/kalkınmacılara karşı dik durarak kültür-sanat alanındaki ‘birikmiş emekler’ ile ‘evrensel değerleri’ koruması gerekiyor.

Son olarak, 9. Kadıköy Kitap Günleri (Haziran 2017) sırasında yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Biraz önce bahsettiğim neoliberal tipolojiden bir ‘erkek’ yazar, yurtseverlerin standında imza günü gerçekleştiren bir ‘kadın’ yazarın küçük kızıyla fuar alanında tesadüfi olarak karşılaşıyor ve küçük kıza diyor ki; “Annen kötü yola düştü!” Bu söz ve tavır beni çok kızdırdı. O ‘erkek’ yazara -insanlık adına- buradan cevap vermek zorundayım: “Kötü yol senin haysiyetsizliğindir! Kötü yol, neoliberalizmin gönüllü köleliğidir! Kötü yol, neoliberalizmin türevi olan nev-i zuhûrların Türkiye’yi parçalamak için yürüttüğü işbirliğidir!” Nokta.

Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Gazetesi Kültür-Sanat Sayfası, 30 Haziran 2017


Hamişler:

1/ Yazının ‘pdf’ biçemine https://bit.ly/kotuyol adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ Yalçınpınar’ın inceleme yazılarına https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden, tüm kitaplarına ve özgeçmişine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
30
2017
--

‘Aydınlık Kitap’ kendinde mi? (Zafer Yalçınpınar)

 

Bugünkü (30 Haziran 2017 tarihli) Aydınlık Gazetesi Kitap Eki’nin (Sayı: 269) kapağında Selim İleri’nin suratını görünce şöyle düşündüm: “Aydınlık Kitap kendinde mi?” Üstelik, Selim İleri’nin kapaktaki fotoğrafının yanında büyük puntolarla şu yazıyordu: “Edebiyatın ve sanatın kurtarıcılığına hâlâ inanıyorum.” Selim İleri’nin ağzından çıkan bu sözü okuduğumda, nasıl desem bilmiyorum ama “Şaşırdım, son derece üzüldüm, kızdım, kalbim kırıldı, Aydınlık Kitap kapsamındaki tüm emeklerimin boşa gittiğini hissettim.”

2016 yılı süresince Aydınlık Kitap kapsamında birçok inceleme yazısı kaleme aldım.  Aydınlık Kitap’ın 2017’nin başında editöryal ekibi değişti. Bu değişimde Aydınlık Kitap’tan -kibarca ve ustaca bir operasyonla; yazılarım editörya tarafından reddedilerek, bekletilerek- tasfiye edilmiştim. Aydınlık Kitap’ın ve çevresinin 5 yıllık birikmiş emeğine saygımdan, bu duruma fazlaca ses çıkarmamış, çok toz kaldırmadan durumu kabullenmeye ve duruma tahammül etmeye çalışmıştım. (Bakınız: https://evvel.org/aydinlik-kitap-ekine-veda)

Fakat bu son hamle; ‘Selim İleri’nin Aydınlık Kitap kapsamında kendi karanlığını aklamaya çalışması’ ve ‘Ferhan Bayır’ın bu duruma aracı olması’ tahammül edilecek, yenir yutulur bir şey değil! Çünkü bu ‘büyük hata’ya tahammül edip ses çıkarmazsak, yarın öbürsü gün Elif Şafak’ı veya Hilmi Yavuz’u ve hatta başka Zaman Gazetesi yazarlarını Aydınlık Kitap’ın kapağında görebiliriz!

Ferhan Bayır‘a ve Aydınlık Kitap’ın yeni editöryasına yüksek sesle soruyorum:

“Siz kendinizde misiniz?!”

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar



Hamiş: Yalçınpınar’ın inceleme yazılarına https://zaferyalcinpinar.com/inceleme.html adresinden, tüm kitaplarına ve özgeçmişine https://zaferyalcinpinar.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
18
2017
0

‘Ödüllendirilmiş Şairler’ ve ‘Joachim Raphaël Boronali’ için… özel bir şiir…

JoacimRafaelBoronali

İtalyan fütürist ressam Joachim Raphaël Boronali‘nin
“Ve Adriyatikte Uyuyan Güneş” adlı eseri…



Joachim Raphaël Boronali
(Ödüllendirilmiş şairlere ithafen…)

doğayı anlatan bu ellerim hiç titremiyor
rakiplerimin tarihini
_________ve beceriksizliğini yok ettim
büyük şairlerin bile yazamadığı gerçekleri
___________________ben resmettim
“Ve Adriyatik’te Uyuyan Bir Güneş” gibi
yükselmeye hazır övgülerim
______________başarılarım
herkes biliyor ben büyük bir insanım

Ve ateşin gücüne sahibim
manşetlere taşıyın beni
bu ülkedeki vicdanın kardeşliğiyim
daha fazla kutlamayla yıkayın beni
ben gerçeğin mucidiyim
muhalefetin ta kendisiyim
_____________sevgilinizim
sanatın başarı ağacı
kokteyllerin ve açılışların amacı
ödül törenlerinin ve köşe yazarlarının baş tacı
papyonların ve bin yıllık ritüellerin anlamıyım
Joachim Raphaël Boronali’nin hayatıyım
bendeniz

Zafer Yalçınpınar
Aralık 2015


1/ “Joachim Raphaël Boronali kimdir?” diyenler için bkz; https://evvel.org/joachim-raphael-boronali-kimdir

2/ “Joachim Raphaël Boronali” adlı şiirin pdf biçemine https://bit.ly/boronali adresinden ulaşabilirsiniz.

3/ Yalçınpınar’ın tüm şiirlerine https://bit.ly/zypsiir adresinden ulaşabilirsiniz.

4/ “Yalçınpınar da kimdir?” diyenler için bkz; https://bit.ly/zykimdir

Haz
16
2017
--

Taylan Kara çok sert: “Piyasa Edebiyatına Karşı Ön Yargı Listesi”

Taylan Kara, sert bir eleştiri kaleme almış. Piyasa Edebiyatı-Edebiyat Piyasası’na karşı kullanışlı olabilecek ön yargılardan söz etmiş… Taylan Kara’nın eleştirel listesinin tam metnine https://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/bok-10-piyasa-edebiyatina-karsi-yargi-listesi-200046 adresinden ulaşabilirsiniz.


Önemli Not: Taylan Kara’nın edebiyat oligarşisine dair gerçekleştirdiği analiz ve eleştirilerin bazılarına https://evvel.org/?s=Taylan+Kara adresinden ulaşabilirsiniz.

Kas
26
2016
--

“ECE AYHAN ÇAĞLAR” HAKKINDA BİLİNMEYENLER (Zafer Yalçınpınar, 12 Temmuz 2016, Aydınlık Gazetesi)

1970eceayhan

“1970’li yıllarda Ece Ayhan”


‘İkinci Yeni’ şiir akımının ağababası Ece Ayhan Çağlar, 14 yıl önce bugün -12 Temmuz 2002 tarihinde- vefat etti. ‘Sıkı şair’ Ece Ayhan, 1950’li yıllarda kaleme aldığı ilk şiirlerinden başlayarak 1990’ların sonuna kadar uzanan yarım yüzyıllık edebiyat serüveninde Türk dilinin bilişsel sınırlarını zorlayıp ‘imgesel alan derinliği’ni genişleten ve sonuç olarak da Türkçe’nin tahayyül gücünü (imgelemini) özgürleştiren özel bir “şiir dili” kurmuştur. Bir anlamda, dili kırmış ve dilin imkânlarını arttıracak yapısöküm yöntemlerini yürürlüğe sokmuştur. Kendisinin ‘sıkı şiir’ olarak tanımladığı bu dilin motifleriyle birlikte iktidarın tarihsel ve süreksel gaddarlıkları ifşa edilmiş, iktidarın her biçimine karşı ‘sivil bir duruş’ sergilenmiştir. Ece Ayhan’ın poetikası, ‘kötülük dayanışması’na karşı ‘haklılığın inadı’nın yüklenerek herkes için ışıldayan ‘iyi bir güneş’i imgeler ve tahayyül eder. Ece Ayhan karamsardır, ancak onun karanlığı akkor bir karşıtlık içerir: Kömürün -zamanla, tarihsel ve kimyasal olarak- elmasa dönüşmesi gibi…

Ece Ayhan’ın yaşamını ve maruz kaldığı durumları araştırmak şiirlerinde imlediği tarihsel olayları araştırmak kadar karmaşık bir gayrettir. Elde ettiğiniz her yeni “buluntu” Ece Ayhan’ın yaşamını ve duygudurumlarını anlamak yolunda kolaylık sağlayacağına araştırıcıyı daha karmaşık bir dolambaca sürükler. Bununla birlikte, Ece Ayhan’ın yaşamının bir kent efsanesine ve tuhaf söylencelere dönüştürülerek popülerleştirilmiş olması araştırıcının belirgin bir kestirime ulaşmasını katbekat zorlaştırır.

Geçtiğimiz bir yıllık süre zarfında Ece Ayhan’ın yaşamındaki “bulanık” ve “belirsiz” olaylardan bazılarının bütün bütün olmasa da biraz daha aydınlandığını söyleyebilirim. Belirsizliklerin azalmasında Ece Ayhan’ın Enis Batur’a yazdığı mektupların Noktürn Yayınları tarafından “Hoş Çakal Hoş Tilki” adıyla Eylül 2015’te yayımlanmasının payı büyüktür. Ece Ayhan’ın Enis Batur’a yazdığı 1 Eylül 1977, 12 Şubat 1978, 14 Mart 1978, 8 Nisan 1978 tarihli mektuplarda açıkladığı olaylar, sanırım, bu açıdan en önemlileri…  Söz konusu mektuplar Ece Ayhan’ın Zürih’teki beyin ameliyatlarına, tedavi sürecine ve bu süreçte Ece Ayhan için sanatçılar tarafından İstanbul’da toplanan yardım paralarına (yardım fonuna) ilişkin çeşitli bilgiler, isimler, suçlamalar ve hukukî girişimler (adalet arayışları) içeriyor. Aynı zamanda bazı arkadaşlarının ve bazı avukatların Ece Ayhan’ı nasıl zor bir durumda -düşüşte- bıraktığını, o dönem Ece Ayhan hakkında nasıl bir kara propagandanın kimler tarafından yürütüldüğünü, Ece Ayhan’a uygulanan birçok haksızlığın ve insafsızlığın nasıl örtbas edildiğini, çoğu -sözde- arkadaşının Ece Ayhan’a nasıl sırt çevirdiğini ve nasıl kaçıştığını da gösteriyor… Söz konusu mektuplarda anlatılan olaylar, Ece Ayhan’ı “bir insan topluluğunda yaşamadığı” sonucuna çıkarıyor ve bu “kara gerçek”, Ece Ayhan’ın tüm hayatını geri dönülmez bir şekilde etkiliyor. “Hoş Çakal Hoş Tilki” adlı kitapta yer alan 12 Nisan 1978 tarihli mektubunda şöyle diyor Ece Ayhan: “(…)böyle her şeyin ucundayken bir kişinin içyüzünü açıklamayacaktım, öylesine Doğrucu Davut’luk fazla kaçtı. İnsanların hepsinin göründüğü gibi insancıl olmadıklarını bilmem gerekti.(…)”

Ece Ayhan’ın yaşamına ilişkin ikinci önemli buluntuyla Gezegen Sahaf (Sedat Yardımcı) tarafından Taksim-Aslıhan Pasajı’nda 26 Aralık 2015 tarihinde gerçekleştirilen kitap ve efemera müzayedesinde karşılaştım. Açık arttırmaya çıkan eserler arasında avukat ve yazar Demir Özlü’nün arşivindeki 1970-80’li yıllara ait bazı hukuki belgeler ile mektuplar yer alıyordu. Açık arttırmaya katılan genç şair Uğur Yanıkel’le birlikte belgeleri inceledik. Belgelerin arasında 1975 yılında 12 yaşındaki oğlunun velayetini almak için Ece Ayhan’ın açtığı dava sürecine ve temyizine ilişkin hukuki dilekçeler, karar belgeleri, notlar ve özel bir mektup bulunmaktaydı. Bu mektup ve belgelerde Ece Ayhan, bir dini tarikat mensubundan bahsediyor ve oğlunun velayetini kaybetmesinde bu tarikat mensubunun rolünü anlatıyordu.

gsmuzayede3

Ece Ayhan’ın yaşamına ilişkin üçüncü önemli bilgi seti, Üvercinka Dergisi’nin Haziran 2016 tarihli 20. sayısında yayımlandı. 1965-66 yıllarında Denizli’de Halkevi başkanlığı görevini yürüten Abdurrahim Sercan, Ece Ayhan’ın Denizli-Çardak İlçesi Kaymakamı olduğu dönemde yaşanan olayları açık yüreklilikle Üvercinka Dergisi’nde kaleme almış. Ece Ayhan’ın başına gelenleri şöyle anlatıyordu Abdurrahim Sercan: “Şairliğini daha sonra tanıdığım Denizli Çardak Kaymakamı Ece Ayhan, devamlı halkın içinde, onların sorunlarını dinleyen ve çözmeye çalışan, genç, devrimci ve yurtsever kişiliğiyle görev yapıyordu. Bir gün Çardak kasabasının Bozkurt nahiyesini gezerken dikkatini çeken bir olay yaşanır. (…) Olayın üstüne gitmeye karar verir. Gider de… Ama aradan çok zaman geçmeden Ece Ayhan’a yönelik saldırılar ve iftira kampanyası başlar. (…) Bir akşamüstü kaymakamlık, gerici yobazlar tarafından basılır, Ece Ayhan darp edilir, birçok hakarete uğrar. Olay büyümeden güvenlik güçleri tarafından önlenir. (…) Zamanın hükümeti, Ece Ayhan’a görevinden el çektirir. Olayların ulusal basında çıkması önlendiyse de, sanırım bazı yerel gazetelerde (‘Yeşil Çivril’ gibi) haberin çıkması özellikle sağlanmıştı.”

buluntu1

“12.07.1968 tarihli Milliyet Gazetesi’nden…”

Abdurrahim Sercan’ın Üvercinka Dergisi’ndeki yazısında anlattıkları, Ece Ayhan ile aynı dönemde (Darende’de) kaymakamlık yapan Erdoğan Alkan’ın Varlık Dergisi’nde (Eylül 2002, Sayı: 1140) Ece Ayhan’ın ağzından aktardığı bilgilerle örtüşüyor ve birbirlerini tamamlıyor.

Sonuçta, ben, Uğur Yanıkel ve birkaç arkadaşım Ece Ayhan’ın yaşamını araştırmaya devam ediyoruz. Sıkı şair Ece Ayhan’ın yaşamındaki ‘kara gerçek’leri bulmak, aydınlatmak ve Ece Ayhan’ın temsil ettiği ‘haklılığın inadı’nı anlamak için ömrümüz yeter mi bilmiyorum… Ama elimizden gelen gayreti göstereceğimizden hiç şüpheniz olmasın.

Sahicilikle
Zafer Yalçınpınar
Aydınlık Gazetesi, 12 Temmuz 2016


Hamişler:

1/ Yazının pdf biçemine https://bit.ly/eceayhanbilinmeyenler adresinden ulaşabilirsiniz.

2/ EVV3L  kapsamında yayımlanan Ece Ayhan ilgilerinin indeksine https://bit.ly/eceindeks adresinden, “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı Ece Ayhan web sitesine ise https://zaferyalcinpinar.com/bakissiz.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Eki
15
2016
--

“2. Dağlarca Şiir Ödülü” Sahibini Buldu!

aydinlik2daglarca

15 Ekim 2016, Cumartesi
Aydınlık Gazetesi Kültür-Sanat Sayfaları’ndan…


Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü’ne karşı durmak amacıyla gerçekleştirilen eleştirel soruşturma ve analizlere şu adreslerden -pdf dosyası biçiminde- ulaşabilirsiniz:

2016: https://bit.ly/daglarcasorusturma2
(8-15 Ağustos 2016, Aydınlık Gazetesi)

2015: https://bit.ly/sorusturma
(Eylül 2015, Üvercinka Dergisi)


Ayrıca bkz: https://evvel.org/ilgi/daglarca

Eki
14
2016
--

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA Haysiyetimizdir! 15 Ekim’de Kalamış Parkı’nda buluşuyoruz!

daglarca3

Büyük şair Fazıl Hüsnü Dağlarca‘yı ölüm yıldönümü olan 15 Ekim 2016 Cumartesi günü Kadıköy’de anmak ve Beşiktaş Belediyesi tarafından iki yıldır düzenlenen Dağlarca Şiir Ödülü‘ndeki çelişkili, yakışıksız tavırları eleştirmek için Kadıköy-Kalamış Parkı‘nda, saat 15.00‘da Dağlarca Heykeli’nin önünde buluşuyoruz!

Facebook Etkinlik Bağlantısı: https://www.facebook.com/events/356767927988837


Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü’ne karşı durmak amacıyla gerçekleştirilen eleştirel soruşturma ve analizlere şu adreslerden -pdf dosyası biçiminde- ulaşabilirsiniz:

2016: https://bit.ly/daglarcasorusturma2
(8-15 Ağustos 2016, Aydınlık Gazetesi)

2015: https://bit.ly/sorusturma
(Eylül 2015, Üvercinka Dergisi)


Ayrıca bkz: https://evvel.org/ilgi/daglarca

Eyl
09
2016
--

2. Dağlarca Şiir Ödülü’ne karşın “Eleştirel Bir Soruşturma” 8-15 Ağustos 2016 tarihleri arasında Aydınlık Gazetesi’nde yayımlandı.

Başlıksız-1

2015 yılında Beşiktaş Belediyesi tarafından Belediye Başkanı Murat Hazinedar‘ın himayesinde (!) ilki düzenlenen “Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü”nün her aşamasındaki çelişkili-yakışıksız tutuma dair yeni bir eleştirel edebiyat soruşturması, 8-15 Ağustos 2016 tarihleri arasında Aydınlık Gazetesi‘nin Kültür-Sanat sayfalarında yayımlandı. Soruşturmanın tam metnine https://bit.ly/daglarcasorusturma2 adresinden ulaşabilirsiniz.

İkincisi düzenlenmeye çalışılan bu hakkaniyetsiz ödüle karşı oluşturduğumuz eleştirel soruşturmaya gelen yanıtların tüm boyutlarıyla irdelenmesi ve önemsenmesi gerektiğini, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, Türk Şiiri’nin ve Türk Dili’nin korunmasının bir haysiyet meselesi olduğunu düşünüyoruz.

“2. Dağlarca Şiir Ödülü” soruşturmasına gelen yanıtlar ve tartışmalar Üvercinka Dergisi’nin Eylül 2016 tarihli yeni sayısında devam edecek…

İyi okumalar dileriz.

Sahicilikle…

daglarca2

daglarcasorusturma

13903333_239224223138431_3084158647640305760_n


2015 yılında 1. Dağlarca Şiir Ödülü kapsamında yaşanan kötücül tutuma ilişkin detaylı bilgilere https://bit.ly/sorusturma adresinden ve https://evvel.org/ilgi/daglarca adresinden ulaşabilirsiniz.


1. Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü’ne ilişkin diğer yazılar şu adreslerde;

SORUŞTURMA: “Bir Şiir Emlâkçılığı” ya da
“DAĞLARCA’nın Parsellenmesi” Hakkında:
https://evvel.org/sorusturma-bir-siir-emlakciligi-
ya-da-daglarcanin-parsellenmesi-hakkinda

“Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Gerçek Vasiyeti” ve
“1. Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü” Hakkında:
https://evvel.org/fazil-husnu-daglarcanin-gercek-vasiyeti-
ve-1-fazil-husnu-daglarca-siir-odulu-hakkinda

ÜVERCİNKA Dergisi’nin EKİM 2015 tarihli 12. sayısında
1. Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü eleştiriliyor:
https://evvel.org/uvercinka-dergisinin-ekim-sayisinda-1-fazil-husnu-
daglarca-siir-odulu-edebiyat-yarismalari-kara-propaganda-ve-sistematik-
haksizliklar-elestirilmeye-devam-ediyor


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “Fazıl Hüsnü Dağlarca” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/daglarca adresinden ulaşabilirsiniz.

Eyl
08
2016
--

Yeni Sinsiyet’in Yağmacılığı (1 Eylül 2016)

sinsiyetretorigi

 

Herkes şu gerçeğin farkında öyle değil mi: “Yaşayışımız ve varoluşumuz yağmalanıyor!”

O zaman, soruyorum: “Daha başka/fazla ne olmasını bekliyorsunuz?”

Anlatayım… İktisat tarihi ve kuramı bize şunu söyler: “Küresel boyutta da olsa, bölgesel veya yerel boyutta da olsa -yani, nasıl olursa olsun- tüm kapitalist ekonomiler ‘sıfır toplam’ yapıdadır.” Yaygın bir kavram olarak kullanılan ‘kazan-kazan stratejisi’ emperyal güçlerin sömürüsünü kuvvetlendiren ve onaran bir işbirliği söyleminden (veya ikna yönteminden) başka bir şey değildir. (Bu hileli söylemin çerçevesini bir tür ‘kandırma’ ya da ‘yemleme’ unsuru olarak tanımlayabiliriz.)

Kapitalizmin sıfır toplam ekonomileri, bugün maruz kaldığımız kötücül hayattır: Yaşamımızda -Ece Ayhan’ın deyimiyle ‘kara gerçekte’- birilerinin x oranında(+x birim) kazanması için birilerinin x oranında(-x birim) kaybetmesi gerekiyor.

Bugünkü yağma ortamının kötücül ve sinsi sürdürülebilirlik yaklaşımı şudur: “Kazananların/kazanacakların ve kaybedenlerin/kaybedeceklerin emperyal işbirliğine uyumluluk ve modern(gönüllü) kölelik vizyonu doğrultusunda yeniden tasarımı, yeniden tasnifi…” Emperyal güçler bu neo-liberal hesaplamaya daha önce “oyun kurmak”, “stratejik derinlik” ya da “kartların yeniden dağıtılması” gibi isimler verdiler. Temelde irdelenen şu sorudur: Toplum mühendisliğinin değişkenlerinde (boyutlarında) hangi amaçla, hangi gölgeleyici/sisleyici retorik kullanılacak ve kimin hayatından x birim alınarak/çalınarak kimin hayatına x birim katılacak/kime ödül verilecek? Emperyal güçler ve yandaşlar/paydaşlar bu denklemi gizli-örtülü müzakereler aracılığıyla hesaplamak ve denklem üzerinde tam mutabakat oluşturmakla uğraşıyor şu günlerde…

Peki, bir zamanlar “paradigma değişimi” lafını ağzına dolayan ‘neo-liberal beyin takımı’ şu günlerde neler yapıyor? Sanırım, serinlemek için havuza girip, sabah akşam ‘mojito’ veya ‘malibu’ içiyorlar… Diğerleri mi? Onlar da ‘evdeki küvet ve yüksek alkollü bira’ yerine ‘havuz ve mojito’ya terfi edecekleri günü bekliyorlar! Öfke, haysiyetsizlik ve kıskançlıkla dolup ‘yağma’ya dahil olmanın (+x birim elde etmenin) beklentisi içindeler. Bu vaziyetin, ne yazık ki, bir “melanet ortamı” olduğu açıktır.

Zafer Yalçınpınar
1 Eylül 2016


Hamiş: Yazının pdf biçemine https://bit.ly/yenisinsiyetyagmaciligi adresinden ulaşabilirsiniz.


Yeni Sinsiyet Tipolojisi Üzerine Diğer Kavramsal Yazılar:

1/ “Yeni Sinsiyet ve Bazı Enstrümanları”
12 Nisan 2010, BirGün Gazetesi
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i21.html

2/ “Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin ‘Biz’ Söylemi ve Retorik Arsızlığı”
26 Eylül 2010, BirGün Gazetesi
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i22.html

3/ “Yeni Sinsiyet’in Seçkinlik Arayışı”
Ocak 2011, Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i23.html

4/ “Yeni Sinsiyet’in İkbal Ezberi”
11 Kasım 2012, Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i29.html

5/ “Yeni Sinsiyet’in Haksızlık Yordamı”
1 Haziran 2014, Bkz: https://bit.ly/haksizlik

6/ “Yeni Sinsiyet’in Kokmuş Tuz Çeşitlemesi”
11 Mayıs 2015, Bkz: https://bit.ly/kokmustuzcesitlemesi


Hamiş: Yeni Sinsiyet Tipolojisi’ne karşı kaleme alınan yazıların ve sergilenen tavırların tüm envanterine https://evvel.org/ilgi/davali adresinden ulaşabilirsiniz.

Tem
07
2016
--

“Mevcut Edebiyat Ortamı’ndan Temsili Görünümler”-2

gorunumlerk2


“Edebiyatımızdan Temsili Görünümler-2”
Fotoğraflar: Z. Yaman Koyuncu, 2016

“Edebiyatımızdan Temsili Görünümler-1” için bkz:
https://evvel.org/kendini-anlatan-edebiyatimizdan-temsili-gorunumler


gorunumlerk

Written by in: Usta Beni Öldür! (AKSAK KOLAj) | Etiketler:
Haz
30
2016
--

Eleştiri: “Okur Olmak ya da Müşteri Olmak” (Koray Sarıdoğan)

KalemKahveKlavye ekibinden Koray Sarıdoğan, ekonomik ve politik ilişkiler ışığında yayıncılık ve popüler dergicilik üzerine tutarlı bir inceleme yazısı kaleme almış. Çeşitli sorunlar ile çelişkilerin kök-nedenlerine erişmeye yönseyen “Okur Olmak ya da Müşteri Olmak” başlıklı yazının tam metnine https://www.kalemkahveklavye.com/2016/06/yayincilik-dergicilik-dergiler-uzerine-koray-saridogan.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
12
2016
--

Kendini Anlatan: “Mevcut Edebiyat Ortamı’ndan Temsili Görünümler”

20160528_152236


“Edebiyatımızdan Temsili Görünümler”, 2016
Fotoğraflar: Zafer Yalçınpınar


20160503_180719

20160528_152135


“Edebiyatımızdan Temsili Görünümler”, 2016
Fotoğraflar: Zafer Yalçınpınar


20160428_190541

20160502_180206


Hamiş: Z. Yalçınpınar’ın “Kendini Anlatan” fotoğraflarına https://zaferyalcinpinar.tumblr.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
10
2016
--

“Doğan Hızlan’ın şahsında ‘Doğan Hızlanlara’ Açık Mektup” (Taylan Kara)

Taylan Kara’nın 10 Haziran 2016 tarihinde soL haber portalı kapsamında Doğan Hızlan’a ve Doğan Hızlan bandıralı edebiyat oligarşisine karşı kaleme aldığı açık mektuba hayran kaldığımı ve işbu mektubun altına kendi imzamı da atabileceğimi bildiririm. Taylan Kara tarafından kaleme alınan açık mektubun tam metnine https://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/dogan-hizlanin-sahsinda-dogan-hizlanlara-acik-mektup-158734 adresinden ulaşabilirsiniz. (Zy)

dogan_hizlan_dogum_gunu506tarihtebugun
Doğan Hızlan’ın şahsında ‘Doğan Hızlanlara’ Açık Mektup:
https://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/
dogan-hizlanin-sahsinda-dogan-hizlanlara-acik-mektup-158734


Önemli Not: Taylan Kara’nın edebiyat oligarşisine dair gerçekleştirdiği analiz ve eleştirilerin bazılarına https://evvel.org/?s=Taylan+Kara adresinden ulaşabilirsiniz.

Haz
05
2016
--
May
29
2016
--

E-Kitap: “YAKIŞMIYOR!” // Günümüz Edebiyat Ortamına Bir Bakış (Halûk Cengiz)

yakismiyor

“Yakışmıyor!” Hâluk Cengiz
Günümüz Edebiyat Ortamına Bir Bakış

Mayıs 2016, pasaj69.org, 100 Sayfa
Tam metin pdf: https://bit.ly/yakismiyor


Hâluk Cengiz, Üvercinka Dergisi’nin çeşitli sayılarında günümüz edebiyat ortamındaki kötücül yapılanmaları eleştiren özenli ve sıkı bir yazı dizisi kaleme almıştı. EVV3L’in sıkı dostlarından Uğur Yanıkel, Halûk Cengiz’in Üvercinka Dergisi’ndeki yazı dizisinden önce kaleme aldığı diğer eleştirel yazıları da ekleyerek pasaj69.org bünyesinde bir e-kitap olarak yayına hazırladı. “Yakışmıyor!” adlı e-kitabın tam metnine https://bit.ly/yakismiyor adresinden ulaşabilirsiniz.

Hâluk Cengiz‘in kapsamlı incelemelerini titiz bir editöryal çalışma sonucunda okuyucuyla buluşturan Uğur Yanıkel‘e ve Üvercinka Dergisi’nin yayın yönetmeni Seyyit Nezir‘e ne kadar teşekkür etsek azdır. Edebiyat ortamına hakim kılınan Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin yıllardır uyguladığı ‘Haksızlık Yordamı’na maruz kalan kalb ve vicdan sahibi herkesin “Yakışmıyor!” adlı analizi kelime kelime okuması gerektiğine inanıyorum.

Sahicilikle
Z. Yalçınpınar


KİTABIN ÖNSÖZÜ

Bugün, her alanda olduğu gibi edebiyat alanında da birtakım kötücül faaliyetler yürütülmekte. Söz konusu faaliyetler neticesinde kendilerine güç devşiren kişiler, edebiyat alanında, elde ettikleri bu güç vasıtasıyla âdeta ‘edebiyat noteri’ olma yolunda ilerliyorlar. Buna sebep olan çeşitli etmenler var, ancak en etkilisi ve sistemlisi kuşkusuz edebiyat ödülleri/yarışmalarıdır. Dünyada ve ülkemizde çok yaygın olan bu sömürü düzeneği her dönem tartışma konusu olmuştur. Çünkü bu düzenek az önce de nitelendirdiğim gibi tamamen sömürü üzerine kuruludur ve oligarşik bir varoluş sergilemektedir. Ödül bahşedenler, ödüle muhtaç bir edebiyat ortamı oluşturmaya çalışmakta ve bu durumdan dolayı kendilerine statü sağlamaktadırlar. Ve maalesef birçok yazar, şair farkında olarak ya da olmayarak bu düzeneğin bir parçası hâline geliyor. Oysa bir yazarın, bir şairin kimseden icazet beklememesi; her şeyden ve herkesten bağımsız olması beklenir.

Ülkemizde, özellikle son birkaç yıldır gittikçe yayıngınlaşan yaygınlaştıkça arsızlaşan bu düzenek ile yüksek bir sesle –ayağa da kalkarak!- mücadele edilmektedir. Buna en yakın örnek “Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiir Ödülü”ne gösterilen hakkaniyet yüklü tepkilerdir.

Edebiyat ödüllerinin/yarışmalarının dışında, son yıllarda tartışma konusu olan bir diğer konu ise “Edebiyat Eserlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik” kapsamında, adı gizli tutulan 40 yazara toplamda 463.000 TL dağıtılmasıydı. Mevcut iktidarın kültür-sanat alanındaki yıkıcı faaliyetlerini ve desteklenen yazarların isimlerinin gizli tutulmasını göz önünde bulundurursak, aslında bunun, yazarları desteklemek için değil mevcut yandaşları desteklemek ve yandaş kitleyi genişletmek için oluşturulmuş bir proje olduğu gayet açık.

İşte bu kitap, tüm bu konuların ve yaşananların sıkı takipçisi olan Halûk Cengiz’in kaleme almış olduğu yazılardan oluşmaktadır. Söz konusu yazılar edebiyat yarışmalarını, ödüllendirme sistemini ve gizli devlet desteğini kapsamlı bir şekilde inceleyen ve bu doğrultuda eleştiren yazılardır. “Haklılığın inadı!” şiarıyla, bu önemli yazıları bizlerle paylaştığı için Halûk Cengiz’e bir kez daha teşekkür ediyorum.

Uğur Yanıkel
03.05.2016
İstanbul

 

kapak1


Hamiş: EVV3L kapsamında yayımlanan “E-Kitap” başlıklı ilgilerin tümüne https://evvel.org/ilgi/ekitap adresinden ulaşabilirsiniz.

May
19
2016
--

“Fransızca bilmeden Fransızca çeviriye ödül vermek” (Taylan Kara)

“Fransızca bilmeden Fransızca çeviriye ödül vermek” (Taylan Kara)
Bkz: https://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/fransizca-bilmeden-fransizca-ceviriye-odul-vermek-155796

Önemli Not: Taylan Kara’nın edebiyat oligarşisine dair gerçekleştirdiği analiz ve eleştirilerin bazılarına https://evvel.org/?s=Taylan+Kara adresinden ulaşabilirsiniz.
Nis
26
2016
--

“Bir Mücadele Aracı Olarak Edebiyat” (Taylan Kara)

21. İzmir Kitap Fuarı, son gününde ilginç bir panele tanıklık etti. “Bir Mücadele Aracı Olarak Edebiyat” konulu ve Hayal Yayınları tarafından düzenlenen panelde konuşam Taylan Kara, Türkiye sol, sosyalist, muhalif ve ilerici yayın organlarının kültür-sanat sayfalarının en iyimser ifadeyle liberal olduğunu savundu: https://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/taylan-kara-degerlerimizi-degerlerimize-kufredenlere-madalya-yapiyorlar-153813

Nis
02
2016
--

2000’li Yıllara Egemen Olmuş Kötücül Bir Kavram: “YENİ SİNSİYET”

ys

Yaşadığımız “korkunç” durumun ve tüm kötülüklerin sebebini “Yeni Sinsiyet Tipolojisi”nin egemen olmasında bulabiliriz. 2010 yılından bugüne anlatıyoruz… Okuması olanlara, iyi okumalar dileriz…


YENİ SİNSİYET TİPOLOJİSİ KAVRAMSAL YAZILAR
(2010-2015, Zafer Yalçınpınar)

1/ “Yeni Sinsiyet ve Bazı Enstrümanları”
12 Nisan 2010, BirGün Gazetesi
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i21.html

2/ “Yeni Sinsiyet Tipolojisi’nin ‘Biz’ Söylemi ve Retorik Arsızlığı”
26 Eylül 2010, BirGün Gazetesi
Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i22.html

3/ “Yeni Sinsiyet’in Seçkinlik Arayışı”
Ocak 2011, Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i23.html

4/ “Yeni Sinsiyet’in İkbal Ezberi”
11 Kasım 2012, Bkz: https://zaferyalcinpinar.com/i29.html

5/ “Yeni Sinsiyet’in Haksızlık Yordamı”
1 Haziran 2014, Bkz: https://bit.ly/haksizlik

6/ “Yeni Sinsiyet’in Kokmuş Tuz Çeşitlemesi”
11 Mayıs 2015, Bkz: https://bit.ly/kokmustuzcesitlemesi


Zafer Yalçınpınar kimdir: https://bit.ly/zykimdir
Zaman Tüneli: https://bit.ly/zytunel

Powered by WordPress | Theme: Aeros 2.0 by TheBuckmaker.com