İstanbul’u ve gece hayatını (özellikle de Beyoğlu’nu) anlamak için Fikret Adil‘in eserlerini sevmek ve dikkatlice, tekrar tekrar okumak gerekiyor. Koleksiyonumdaki işbu imzalı ‘İntermezzo’ nüshasını ‘çok kıymetli’ olarak görmemin nedenini şöyle anlatabilirim: Agop Arad tarafından gerçekleştirilen kapak kompozisyonu, Avrupavari bohem ve flaneur duygusunu bir gitar telinin titreşimleriyle analoji kuracak şekilde göreli/sarhoş bir vurgu gibi ifade ediyor. Tabiî bir de 1955 yılında yayımlanan bu nüshanın Fikret Adil tarafından gene 1955 yılında imzalanmış olması -benim için- bu kitaba kıymet katıyor. (Zafer Yalçınpınar)
Emir Alisipahi yeni şiir kitabında yeni bir dilsel deneye girişiyor. Yapıbozum ile düzgünün kırımlandığı Saudade, imkânsızlığın dilsel çıkmaz sokaklarını çeşitli tünellerle birleştirerek büyük bir yeraltı ırmağını tesis etmeye çalışıyor.
Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
“(…) Şimdiye kadar da imzalı bir fotoğrafı veya mektubu müzayedelere çıkmayan Seyfettin’in yıllar sonra mahalleden arkadaşı Münir’e gönderdiği bir mektup kartpostalı ilk kez İstanbul Müzayede aracılığıyla koleksiyonerini bekliyor. (…)” Cumhuriyet Gazetesi, 19 Mart 2021
Önce Erim kovuldu… Sürgünler Adası’na. Sonra, bu sürgün Adalı hâli hepimizin bedenine sıvandı. (…) Erim Bayrı’nın 4 yıllık ada çalışmaları (…) su, boya, mürekkeple, kâğıda sıvanmış insanlığın atık hâli. Boş mekânların yükselişiyle büyüyen iç boşluğumuzu, zamanın hiçliğine deneyimleyen bu çalışmalar, Erim Bayrı’nın işlerinde kronikleşiyor, kayda geçiyor. Kâğıdın ezikliğine imlenmiş hâlimizden, ıslak, usul usul yayılan , çoğalan bu “kaidesizliğin isyanı”, suyun, boyanın, kalıba sığmayan “dökülmüş” hâli huzursuzluğumuzu belirlenmemiş ötelere sürüklüyor. (Tanıtım Metni’nden… )
Özellikle Nâzım Hikmet çalışmalarıyla tanınan araştırmacı gazeteci Emin Karaca (Covid-19- nedeniyle) vefat etti. Çok titiz ve kıymetli bir araştırmacıydı. Geride bıraktığı eserlerin içeriksel/tarihsel kıymetinin bilinmesini/korunmasını diliyorum. (Zy)
Kanıksamadan, Fatih Balcı UPAS Yayın, Aralık 2020, 29 Sayfa İzlemek/okumak için: bit.ly/kaniksamadan
Fatih Balcı‘nın resim dilini oluşturan yadsımacı izlek, reddiye hatlarındaki görkemli tanıklıkları fark etmemize imkân sağlıyor. Balcı’nın “kanıksamadan” vurguladığı yordam, olgulara dair yeni bir görme biçimini önceliklendiriyor. (Zafer Yalçınpınar)
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
Şahin Çetin‘in “Aktif Boşluk” başlıklı yeni serisinden bir çizim Upas Yayın’da vücut buluyor… Eserin bütünsel biçemini https://upas.evvel.org/?p=1472 adresinden inceleyebilirsiniz.
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
13 Ekim 1956 tarihinde Avusturya(Viyana)’da vefat eden şair Cahit Sıtkı Tarancı‘yı özel bir çalışmayla birlikte yâd ediyoruz. 2011 yılında gerçekleştirdiğimiz “Cahit Sıtkı Tarancı’nın Karanfili” başlıklı efemeratik edebiyat çalışmasını https://evvel.org/55-yil-sonra-cahit-sitki-tarancinin-karanfili adresinden okuyabilirsiniz. Efemeratik çalışma, Cahit Sıtkı Tarancı’nın vefatına ilişkin çeşitli belgeler, kupürler ve bilgiler de içeriyor. EVV3L takipçileriyle paylaştığımız bu efemeralar, “Yaş otuz beş! yolun yarısı eder / Dante gibi ortasındayız ömrün (…) Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? / Bir namazlık saltanatın olacak/ Taht misali o musalla taşında.” dizelerini yazan ve 46 yaşında vefat eden bir şairin varoluşu ile tüm zamanların yüklendiği şiirsel alan derinliğinin “içinde” çok önemli bir yer tutuyor. İyi okumalar dileriz. (Zafer Yalçınpınar)
Berna Erkün‘ün sunduğu imgesel alan derinliği, uzam ve mekân tasavvurunda “şiirçizgisel” diyebileceğimiz köprüler kuruyor. Kırsallar‘ın ölçülü ve dingin varoluş biçemi rüyalarınıza girecek!
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
2017 yılının Ekim ayında büyük şair Fazıl Hüsnü Dağlarca‘nın poetikasını saygıyla anmak ve yayımlanan şiir kitaplarının kapak tasarımları ile imgesel alan derinliğine katkılarını işaret etmek amacıyla koleksiyon öğeleri taşıyan kısa bir seçki hazırlamıştık. Bugün, seçkiye yeni kapaklar/buluntular ekleyerek 2.edisyonu oluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Fazıl Hüsnü Dağlarca Kitap Kapakları Seçkisi’ne https://bit.ly/daglarcakitapkapak adresinden -pdf dosyası biçiminde- ulaşabilirsiniz. İyi okumalar/izlenimler dileriz…” (Zy)
Hamiş: EVV3L kapsamında yer alan “Fazıl Hüsnü Dağlarca” ilgilerinin tümüne https://evvel.org/ilgi/daglarca adresinden ulaşabilirsiniz.
Kadıköy’den Son Çıkış, Rafet Arslan UPAS Yayın/Şiir, Eylül 2020, 26 Sayfa Okumak için: bit.ly/kadikoysoncikis
“Bu kitap Rafet Arslan‘ın gayriresmî -ve kişisel- Kadıköy tarihinin saf şiire dönüşmüş ahvalidir. İmgelemin Özgürleşmesi’ne güç veren sanatçı dostlarıyla birlikte Rafet Arslan, Kadıköy’den Son Çıkış‘taki tükeniş ânında her şeyin -evrenin bile- acıyla biçimlenen yıkımını omuzluyor!” (Zy)
Önemli Not: “Sıkı şiire öncelik vermek” ve “imgelemin özgürleşmesini sağlamak” amacıyla dijital yayıncılık serüvenine başlayan UPAS Yayın‘ın tüm kitaplarını upas.evvel.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz.
Ustamız Oruç Aruoba tarafından adıma ithafen imzalanan kitapların -hemen hepsinin- çok değişik hikâyeleri ve anlamları vardır. Bu efemeraların taşıdığı anlamları ve çeşitli detayları Şubat 2021’de Upas Yayın kapsamında yayımlamayı planladığım Usta Defteri‘nde paylaşmak istiyorum. Fakat, Aruoba tarafından adıma ithafen oluşturulmuş öyle özel bir efemera var ki, bu imzanın hikâyesini ve önemini ayrıca vurgulamak gerekiyor.
19 Eylül 2002’de, Oruç Aruoba’yla Galata Köprüsü’ndeki ilk buluşmamızda ben 23 yaşındaydım. Marmara Üniversitesi’nin enstitülerinden birinde ‘Sermaye Piyasası ve Borsa’ üst-başlığında yüksek lisans yapıyordum ve yüksek lisansın tez aşamasına yeni geçmiştim. Aruoba, ekonometri lisansımı ve yüksek lisansımdaki “borsa” başlığını duyduğunda “Orada, borsada, tüm olup bitene baktığımda, bir çeşit tapınma görüyorum,” dedi ve “Tıpkı kutsal mekânlarda gerçekleştirilen ritüeller gibi, tapınma içeren bir düzen var orada…” diye ekledi. Ardından, üzerinde Arapça harfler bulunan bir kâğıt para/banknot (10 Pakistan Rupisi) çıkardı cüzdanından ve banknotun görünmez filigranının gizlendiği boşluğa şunları yazdı:
Zafer’e.- ‘Borsa’da kullanabilir mi, bilmem- Oruç, 19 Eylül ’02
Bir süre, Aruoba’nın bu hamlesine ve kâğıt paranın üzerine yazdığı nota anlam vermeye çalıştım. Aklıma gelen ilk şey; birçok ülkede banknotların üzerine yazı yazmanın çok büyük bir suç olarak kabul edildiği ve Aruoba’nın bu hamlesinin mali değerler sistemini -veya bizatihi devlet düşüncesini- reddetmek yönünde bir anlam taşıdığıydı. Fakat emin olamıyordum. Yıllar sonra, Aruoba’ya bu hamlesinin anlamını sorduğumda, “Senin borsada veya bir bankada çalışamayacağını o günden biliyordum.” diyecekti, ustamız…