(…)
Düşünceleri öylesine açık ve netti ki, hava gibi, su gibi işimize yarıyordu.
(…)
Ülkülerine sıkı sıkıya bağlı bir kişiydi. Onun ülkülerine inancı sözlerle sınırlı kalmıyordu (hoş, bir ozan olarak söz onun en etkili silahıydı); bir yurttaş olarak sorumluluğunu biliyor, çekinmeden ileri atılıyordu. Bilgece öğüt vermelerle yetinmeyip örnek olarak kendini ortaya koyması çok etkileyiciydi. Bunun sonucunda Nâzım’ın yanındayken ülkemizin gerçek yurttaşı olduğumuzu söyleyebilmek için bütün gücümüzü kullanarak, elimizden geleni yapıp yapmadığımzı düşünmek zorundaydık. Toplumsal olaylara iyimser bakışı sayesinde yaşantımızın eksik yönlerini bulup çözüme ulaşmaya çalışıyor, sorunlarımızın geçici olduğuna yürekten inanıyordu.
(…)
Arkadi Raykin
“Kardeşim Nâzım”, Cem Yay. 2002, Çev: Mehmet Özgül, s.80