(…)
İ n s a n, ilk bakışta, memeliler-omurgalılar ailesinden, homonidler cinsinden, homo sapiens türünden —ya da buna benzer bir zooloji sınıflamasında yer alan —bir canlıdır. Yani, “insan” deyimi belirli bir canlı varlık türünü imler; örneğin “kedi” gibi.
Ancak daha yakından bakarsak, “insan” denen canlı varlık türü ile öteki bütün canlı varlık türleri arasında önemli bir yapısal fark görebiliriz: öteki türlerin her bir üyesi, kendi türünün özelliklerinin bir yinelemesidir yalnızca; ya da ters taraftan: bir canlı türü, her bir üyesinde bulunan özelliklerin toplamından başka bir şey değildir. “Kedi” tür-adı, her bir kedide görülen bir dizi özelliğe verilen addır. Böylelikle, öteki canlı varlıklar söz konusu olduğunda, “tür” olma ile “türün bireyi” olma aynı şeydir: “Şu kedi, ‘kedi’ türünün bir üyesidir” demek ile ‘kedi’ türü, şu, şu, şu,…canlıların türüdür demel, aynı şeyleri söyler. Yani, bir canlı türünün bireyleri, o canlı türünün özelliklerini, o canlı türü de o bireylerin özelliklerini taşır —ne eksik ne fazla.
Oysa, “insan” olmak açısından tek tek insanlara baktığımızda, aynı şeyi söyleyemiyoruz. Ne insan olma altında sayılabilecek özellikler her bir insanın taşıdığı –taşıyabileceği- özelliklerdir; yani, (ne) insan olma’yı her bir insan bütünüyle taşır, ne de (ters taraftan), tek bir insanın taşıdığı özellikler insan-olma’da taşınan özelliklerden ibarettir; yani (ne de) tek insan’ın özellikleri tümüyle insan-olma’da taşınan özelliklerdir: Hem tek insan, insandan, hem ‘eksik’ hem ‘fazla’; hem de insan, tek insandan, hem ‘eksik’ hem ‘fazla’dır. (…)
Oruç Aruoba
“Felsefe Felsefe Akdeniz”, Adnan A. Onart, İmge Yay., 1996, s.81-82
Hamiş: Evvel Fanzin kapsamında yayımlanan “Oruç Aruoba” ilgilerinin tümüne https://zaferyalcinpinar.com/blog/?tag=oruc-aruoba adresinden ulaşabilirsiniz.